Güncelleme Tarihi:
Alman ses tasarımcısı Hans Ulrich Werner, 2. Müzik Şenliği için İstanbul'da
Werner, trafik gürültüsü, konuşmalar, kent uğultusu gibi sesleri kaydedip sonra yeniden birleştirerek sesle şehir manzaraları çiziyor. Bugüne kadar Chicago, Lizbon, Madrid, New York da dahil olmak üzere birçok kentte çalışan Werner, söyleşi için geldiği İstanbul'da da kayıtlar yaptı.
İnsanı sağır eden, depresyona sokan, hatta delirten gürültüde nasıl bir güzellik buluyorsunuz?
- Neyin ses, neyin çevre kirliliği yaratan gürültü olduğunu saptamak çok zor. Gürültü ve ses iç içedir. Caddede sizi rahatsız eden trafik sesine dikkat ettiğinizde otobüs durağındaki konuşmaları satıcıyı farkedersiniz. Gürültü farklı bir boyut, anlam kazanır. Bir motosikletin derinden gelen sürücüsüne zevk veren sesi, konuşmanızı bölüyorsa size gürültü gibi gelebilir. Tropikal bir ormanda binlerce kuşun sesini düşünün; çıldırtıcı olabilir. Öte yandan kimi ortamlarda sessizlik çok korkutucudur, ses size güvence verir, rahatlatır. Ben sesleri kategorize etmiyorum.
Tasarımlarınızdaki sesleri nasıl seçiyorsunuz?
- Zaman ve mekan içinde hareket eden, insanın düş gücünü kışkırtan seslerle ilgiliyim. Ses tasarımı (sound design) ya da sesten manzaralar (soundscape) hazırlamak bir tür ses ressamlığıdır. Değişik tonlardaki sesleri renk gibi kullanırsınız. Beş temel eleman vardır: Gürültü, müzik, çeşitli dillerden konuşma, çeşitli tonlarda obje sesleri ve sessizlik. Bir şehrin portresini sesle çizerken bu bas, tiz, pastel, parlak veya karanlık sesleri uyum içinde kullanırım.
Müzik duygusunu nasıl yaratıyorsunuz?
- Melodi sesin hareketinde, ses tonlarında, konuşmalarda saklı. Araba kontağını kapadığınızda motor iç çekmesi gibi bir sesle durur. İşte bu anlamlı bir sestir, içinde melodisi vardır. Çevrenizi dikkatle dinlediğinizde küçük seslerin, tıkırtıların melodisini hissedersiniz.
Nasıl çalışıyorsunuz?
- İş için gittiğim kentlerde kayıt yapıyorum. Şu anda 30'a yakın kentten derlediğim 500 saati aşkın ses arşivim var. Bunlardan beşinden ses tasarımları yaptım, CD’si yayımlandı. Kayıt için kentlere en az birkaç kez giderim. Sokakları, meydanları, çeşmeleri, gün doğuşundaki sessizliği, caddeleri, ayakkabıcı dükkanı fırın gibi yerleri kaydederim. Her kentin kendine özgü bir sesi vardır. Kimi boğuk, kimi parlaktır. Dinler, bu karakteristiği saptarım. Ses tasarımlarım iki parçadan oluşur. Önce kentin ses seçkisini, yani akustik ekolojisini duyarsınız. Sonra bu seslerden yaptığım tasarımı gelir. Üçüncü adımı kent için ses tasarımı yapmaktır. Bu alanda çalışanlar da var, fakat ben sosyolojiyi, psikolojiyi, mimariyi ilgilendiren bu alana girmedim.
Şu ana kadar en çok hangi kentin sesinden etkilendiniz?
- Amsterdam ve Stockholm. Çünkü ikisinin sokaklarında aynı anda birçok dil konuşuluyor, ses cümbüşü yaşanıyor. Açık alan duygusunu yaşıyorsunuz. Adacıklar kenti küçük kasabalara bölmüş, motorlar, tekneler var...
Tüm imkanlara sahip olsaydınız nasıl bir proje hazırlardınız?
- Kentlerdeki yaşam alanlarını sesle karşılaştırmak isterdim. Böyle bir proje üzerinde çalışıyorum zaten. Yedi kentte insanların 12 yaşam alanını karşılaştıracağım. Doğum, iletişim, eğlence, içki, ibadet gibi alanlar bunlar. Kentlerden biri de İstanbul olacak. Benzer bir projeyi beş kentin müzikolleri için yapmıştım.
İstanbul için nasıl bir proje düşünüyorsunuz?
- Bir yıldır Köln üzerinde çalışıyorum. Karnavalları, yeni yıl sabahının sessizliğini, pazarları, meydanları kaydettim. Soundscape'i tamamlamak için bir yıl daha gerekiyor. Ardından İstanbul'a başlayacağım. Henüz proje oluşmadı. Önce kenti, insanları tanımalıyım, kültürüne, coğrafyasına adapte olmalıyım. Şu ana kadar bir saatlik kayıt yaptım. Pazartesi, salı sokaklarda kayıtlar yapacağım; sonra yeniden gelip çalışmak istiyorum. İstanbul'da konuyla ilgilenen gruplar olduğunu duydum; belki yardımlaşarak çalışırız.
Ses tasarımcısı olarak İstanbul'da diğer kentlerden farklı bir özellik gördünüz mü?
- Caddelerde, kaldırımlarda müthiş bir yoğunluk var. Arabanın içinde ve kaldırımda, kendinizi tuhaf şekilde güven içinde hissediyorsunuz. Köln'de bu yoğunluk olsa herkes birbirine çarpar. İstanbullular, etkileyici bir salınım duygusu, elastikiyet geliştirmişler. Bu kültüre de kent seslerine de yansıyor.
İstanbul'da hazırlayacağınız tasarımın, Madrit, Lizbon gibi yayımlanma ihtimali var mı?
- Gereken kaynağı bulabilirsek, neden olmasın?
Kitabını yazdı
Hans Ulrich Werner, 1970'lerde Kanada'da ortaya çıkan akustik manzara (soundscape project) akımının günümüzdeki önemli temsilcilerinden biri. ‘Akustik manzara tasarımı’ adını verdiği çalışmalarında, kentteki ya da doğadaki sesleri kaydederek müzikal bir kompozisyon haline getiriyor. Alman WDR Radyo ve Televizyonunda ses teknisyeni - prodüktör olarak çalışan Werner, Chicago, Lizbon, Madrit, Vancouver ve La Palma için hazırladığı tasarımlar Zwerg Productions tarafından CD olarak yayımlandı. Werner ayrıca, akustik tasarımla ilgili 'Soundscapes' ve 'Soundscapesign' adlı iki de kitap yazdı.