Güncelleme Tarihi:
Hep kendimizden uzak hissettiğimiz, yaklaşmazsak bize 'bulaşmaz' kabul ettiğimiz bir sorun. Ama geçtiğimiz hafta o kendimizden uzak tuttuğumuz sorunun aslında ne kadar yakınımızda olduğunu gördük. Ümraniye'de Hanım Yeşilyurt ve kızı Serpil Yeşilyurt kaçırıldı. Anne ağır yaralı olarak kurtulurken, kızı tecavüz edilip, işkenceyle öldürüldü. Şimdi sokak çocukları ve madde bağımlıları gündemde, ama kızgınlık ve korku eşliğinde. Peki çözüm ne?
Önce 'tipik' bir kadın kaçırma olayı olarak yorumlandı Serpil Yeşilyurt ve annesi Hanım Yeşilyurt'un kaçırılması. Ancak ortaya çıkan şiddetin boyutları inanılır gibi değildi. Hanım Yeşilyurt ağır yaralı olarak, kızı Serpil Yeşilyurt ise tecavüz edilmiş ve işkenceyle öldürülmüş olarak birkaç gün sonra bulundu. Çok kısa bir süre sonra olayın failleri (yaşları 13 ile 17 arasında değişen dört çocuk) yakalanınca ortalığı yoğun bir korku ve kızgınlık kapladı. Cinayet yerine tatbikat için götürülen dört çocuğun linç edilmeye çalışılması dışında, sokaklarda yoğun bir tinerci çocuk avı da başladı. Bu operasyonlarda yaşları 10 ile 16 arasında çocuklar toplandı. Peki sonrası? Yapılan açıklamalara göre, bundan sonra da devam edecek olan operasyonlarda toplanan çocuklar, eğer aileleri varsa ailelerine teslim edilecek, aileleri yok ve tedaviye ihtiyaçları varsa da ilgili kuruluşlara gönderilecek.
Bu konuda ciddi istatistikler olmasa da, sokakta yaşayan ve madde bağımlısı olan çocukların sayılarında, özellikle göç alan kentlerde ciddi bir artış olduğu herkesin üzerinde hemfikir olduğu bir konu. Üzerinde anlaşmaya varılan bir başka nokta ise, bu çocukların tekrar topluma kazandırılacağı merkezlerin de olmadığı.
Ankara Valiliği'ne bağlı olarak faaliyet gösteren Çocuk Eğitim ve Tedavi Merkezi Başhekimi Dr. Elvan Balım, neredeyse bir cadı avına dönüşen polis operasyonları konusunda, ‘‘Bu uygulama Brezilya'da yapılmış. Geri kalmış ülkelerde de bu yol kullanılarak, engellenmeye çalışılmış. 1994 yılında Brezilya'da bir grup sokak çocuğunun polislerce öldürüldüğü medyaya yansımıştı. Bu çözüm değil. Bu olay bir anda ortaya çıkmıyor, yılların birikimi. Toplumun genelini ilgilendiren bir sorun. Polisiye tedbirlerle fazla bir şey yapılamaz. Sorunla uğraşmanın bir aşaması, ama yeterli değil,’’ diyor. Davranış Bilimleri Enstitüsü'nden psikolog Emre Konuk ise, bu tür olaylar ortaya çıktığında herkesin çok şaşırdığını ve üzüldüğünü ancak, bunun aslında şaşırtıcı olmadığını söylüyor. Konuk'a göre, ailelerle büyüyen İstanbul gibi bir metropolde, bu tür suçların ortaya çıkışı dünyanın belli başlı metropollerine göre geç bile kaldı, çünkü aile bağları gittikçe gevşiyor.
Aileler çözülüyor
Dr. Balım, son 10-15 yılda özellikle Doğu ve Güneydoğu'dan hem ekonomik sorunlar hem de terör olayları nedeniyle büyük kentlere göç eden büyük bir kitlenin olduğunu, sorunun kaynağında da büyük oranda bu kesimin bulunduğunu söylüyor. Dr. Balım, ‘‘Bu kitle hiçbir şekilde gittikleri yerde yaşayıp yaşayamayacaklarını, koşulların uygun olup olmadığını araştırmadan, herhangi bir meslek garantisi olmadan, devletin onlara bir istihdam garantisi de olmadan büyük kentlere geldi. Bir türlü uyum sağlayamadılar, şehirlerde varoşlar oluştu, kendi kültürüyle şehir kültürünü kaynaştırmaya çalıştılar ama olmadı. Bu arada nüfus planlaması yapılmadığı, çocuk sayısı konusunda halkımız çok da bilinçli olmadığı için çok büyüdüler. Aslında halkın bu kesimi bu artışı istedi de, her çocuğun bir şekilde onlara ekonomik katkı sağlayacağını biliyorlardı. Neticede bu insanlar çocuklarını, ekonomik sorunlarını çözmek adına kullanmaya başladı. Aile yapısındaki çöküşler, ekonomik güçlükler, kültürel yetersizlikler nedeniyle çocuklar arada kaldı ve kalıyor. Ve çocuklar sokağa itiliyor, burada da pek çok tehlikeyle yüzyüze kalıyorlar; madde kullanımı da bunlardan birisi.’’ Dr. Balım'a göre, gerekli tedbirler alınmadığı takdirde sokaklarda yaşayan, madde bağımlısı ya da sokakta çalışan çocukların sayısı artacak.
New York gibi değil
Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürü Mustafa Taranyücel Türkiye'de yeni yeni ortaya çıkmaya başlayan bu tür olaylar henüz New York gibi büyük metropollerde yaşanan olaylarla kıyaslanmayacak kadar az olduğunu söylüyor. Taranyücel, ‘‘Her gün balık yersen önemli değil, ama ayda yılda bir balık yersen ve bu da seni zehirlerse bu önemli. Bizde az işlenen suçlar önem arzeder. Bu tür suç işleyen kaç tane tinerci çocuk var Türkiye'de. Bunu ele alıp, Türkiye'de çocuk suçluların sayıları artıyor demek hatalı. Bu çocukların yeniden eğitime, yeniden topluma entegrasyona ihtiyaçları var. Çocuğa verilen cezalara bak, abisi kulağını kesiyor, daha cezaevinden yeni çıkmış; siz bu çocuk için ne yaptınız? Sorunun çözümüne çocuğu katmıyorsanız, sonuç alamazsınız,’’ diyor.
Taranyücel çocuk suçluların sayısının nüfus artışıyla karşılaştırıldığında izafi bir artış olduğunu söylüyor. Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre 1997'de meydana gelen 'ırza geçme, iffete taarruz' nedeniyle ceza mahkemelerinde açılan davalarda 11-14 yaş grubunda 253 çocuk, 15-17 yaş grubunda ise 1474 çocuk yargılandı. Adam öldürme suçundan yargılanan çocukların sayıları ise birinci grupta 286 ve ikincide 1692.
PEKİ NE YAPACAĞIZ?
Çözüm için öneriler muhtelif. Milletvekili Ayseli Göksoy gibi, ‘‘Bunları linç etmek lazım,’’ diyenlerin sayısı hiç de az değil. Bu arada hatırlatalım, sayıları aylara ve kent özelliklerine göre değişse de, sadece Ankara'da yaklaşık 4 bin civarında sokak çocuğunun bulunduğu tahmin ediliyor. Dr. Balım ise öncelikle ailelere yönelmek gerektiğini söylüyor ve ekliyor, ‘‘Aileler mutlaka bilinçlendirilmeli. Bizim merkezimizde de bu tür çalışmalar yapılıyor ama çok küçük kitlelere seslenebiliyoruz. Yaygınlaştırılması gerekiyor. Çocukları sokakta çalıştıramama gibi, ailelere bir takım yaptırımların getirilmesi lazım. İstenirse bunun yasaları da çıkartılabilir. Ailelerin çocuklarını istismar etmemeyi, aile bilinciyle hareket etmeyi öğrenmesi lazım.’’ Sorunun kaynağı sadece ekonomik olmamasına karşın, göç alan kentlerdeki
altyapı ve istihdam sorununu çözümlemeden sorunun üstesinden gelebilmek yine de zor görünüyor. Ancak Dr. Balım, şu anki olanaklarla bile pek çok şeyin yapılabileceği görüşünde. Nisan ayında açılan merkezde şu anda 50 madde bağımlısı çocuğun tedavisini yapıyorlar. Bu arada tedavisi tamamlanan dört çocuk ise çeşitli okullara yerleştirilmiş ve şu anda eğitimlerine devam ediyorlar. Büyük kentlerin çevreleri hızla, sadece kendileri için değil çocukları için de koruyuculuk niteliğini keybetmiş ailelerden oluşan yeni mahallelerle sarılıyor. Yine herkesin üzerinde birleştiği nokta, bir an önce bir şeylerin yapılması gerektiği. Sorun üzerinde ciddiyetle çalışan uzmanların çalışmaları iğneyle kuyu kazmaya benziyor. Ancak asıl karar mekanizmalarının başındaki insanlar bu soruna somut çözümler bulmak ve bu çözümleri de hayata geçirmek zorundalar. Hem de bir an önce.
Hollywood'un etkisi
Gençler arasındaki şiddetin 10 yaşındaki çocuklara kadar inmesinin nedenini araştıran sosyologlar siyasi önlemlere olduğu kadar, sinema ve televizyonlarda gösterilen şiddet içerikli filmlere de bağlıyor.
Edinburg Üniversitesi'nden Profesör David Smith ve Middlesex Üniversitesi'nden Profesör Jock Young ise şiddetin nedenlerini yoksulluktan çok varsıllıkla bağdaştırıyor. Bu uzmanlara göre 1960'larda geleneksel aile değerlerinin çökmesiyle ateşlenen fitil, şimdi alev topu olarak toplumları sardı.
Hollywood filmlerinde sıkça örnekleri görülen gençlik çeteleri, şiddet ve cinayetler çocuklarda özendirici etki yaratıyor. Suç işleyen çocukların büyük çoğunluğu, sinema veya televizyonda izleyip etkilendikleri şiddet ve vahşet dolu filmlerin adlarını veriyor: Menace II Society, Natural Born Killers (Katil Doğanlar).
Ancak sosyologların yanıtını bulamadığı soru, filmler mi şiddete özendiriyor yoksa sinema sektörü mü sokakta yaşanan gerçekleri bize tüm çıplaklığıyla gösteriyor. Sosyologlar bunu ‘‘yumurta-tavuk’’ ilişkisine benzetiyor. Çünkü medyanın egemen olduğu 21. yüzyılın dünyasında sihirli sözcük ‘‘interaktif’’ olmak.
Şiddetin tırmanışı
Britanya: İngiltere ve Galler'de işlenen her üç suçtan birininin faili 18 yaşın altında. İskoçya'da suçların yüzde 20'si reşit olmayanlarca işleniyor.
Fransa: 5 suçtan birini 18 yaşın altındaki gençler işliyor.
Almanya: Gençlerdeki suç oranı geçen yıl yüzde 10 arttı.
İtalya: Son 12 yıldaki çocuk suçluların sayısı iki katına çıktı.
Rusya: Reşit olmayanların suç oranı geçen yıl yüzde 20 arttı.
İsveç: Suç işleyenlerin yaşı 20'den 10'a düştü.
Avrupa gençliği saatli bomba
Türkiye'de yeni yeni tartışılmaya başlasa da, sorun Avrupa ve Amerika'da uzun yıllardır gündemde. Örneğin İngiltere'de hükümet suç işleyen çocukların ailelerini sorumlu tutarken, Almanya'da 14 yaşın altındaki küçük suçlulara ceza verilmesi gündeme geliyor.
The Sunday Times gazetesi, İngiliz hükümetinin desteğindeki Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Konseyi'nin hazırladığı raporun, okuyanları dehşete düşürdüğünü yazıyor. Rapora göre 5 genç erkekten biri 25 yaşına gelmeden en az bir kez suç işliyor. Kızlarda ise her 20 kişiden biri 25'inden önce suça bulaşıyor. 10 ila 17 yaş arasındaki kız çocuklarının suç işleme oranı 1981 yılından bu yana ikiye katlanmış. Yetkilileri dehşete düşüren ise suç işleyen kızların yüzde 8'nin 10-13 yaş arasında olması. 25 yaşın altındaki gençlerin yüzde 17'si en az bir kez savunma amaçlı veya şiddet uygulamak için silah taşıdığını belirtiyor.
Fransa'nın başkenti Paris'te ise önceki hafta şehir içi ulaşımı bir günlüğüne tamamen durdu. Nedeni ise metro ve şehir otobüs işletmesi çalışanlarının, kendilerine yönelik giderek artan dayak ve taciz olaylarını protesto etmesiydi. Bardağı taşıran damla, bir otobüs şoförünün iki durak arasında inmek isteyen bir gencin isteğini yerine getirmeyince dövülmesi oldu. Parisliler bir süre önce 18 ve 19 yaşlarında iki genç kızın işlediği cinayetle sarsılmıştı. 19 yaşındaki Florence Rey soygun sırasında dört kişiyi öldürmüştü. 18 yaşındaki Veronique Herbert, 16 yaşındaki bir Tunuslu genci soyduktan sonra, 17 yaşındaki erkek arkadaşıyla birlikte ‘‘keyif için’’ 39 yerinden bıçaklayarak öldürmüştü.
Almanya'da suç işleyen gençlerin oranı geçen yıla göre yüzde 10 arttı. İşsizliğin önemli bir neden olarak gösterildiği Almanya'nın özellikle yeni eyaletlerinde her beş gençten biri iş bulamıyor.
RUSYA VE İSVEÇ
Rusya'daki suç oranı konrol altına alınması mümkün olmayan bir düzeye çıktı. Sistemin çökmesi, ailelerinin inandığı ve söylediği her şeyi yanlış kabul eden bir gençliğin ortaya çıkmasına neden oldu. İçişleri bakanlığının verilerine göre gençler arasındaki suç oranı son yedi yıl içinde 10 kat arttı. 1996'da 14-15 yaşlarındaki gençlerin işlediği suç sayısı 70 bin iken, bu rakam geçen yıl 87 bine fırladı.
İsveç'te ise çocuk suçlulara karşı uygulanan ‘‘yumuşak’’ muameleye karşın son 10 yılda suç işleyen genç erkeklerin yaş ortalaması 20'den 15'e düştü. İsveç'te yapılan araştırmalara göre son dönemde meydana gelen suçların büyük bir bölümü yabancılar tarafından işleniyor.
Stockholm'ün banliyösünde iki maskeli gencin yaptığı soygun kimsenin canına mal olmadan polisin çocukları 40 dakika sonra metro istasyonunda yakalamasıyla sona erdi. Tunuslu olduğu anlaşılan 15 ve 16 yaşlarındaki çocuklar 2 saat polis merkezinde tutulduktan sonra ailelerine teslim edildi. Ancak 16 yaşındaki Rami'nin annesi hiç de hoşnut değildi polisin bu ‘‘koruyucu’’ yaklaşımından. Tunuslu gencin annesi oğlunun bir süre nezarette tutulmasını istiyor polisten. İsveç'in ikinci büyük kenti Gothenburg'da geçen ay üç cinayet işlendi. Cinayet zanlıları ise 12 ila 15 yaş arasındaki dört Bosnalı çocuk.