SokaÄŸa çıktım ve ilk olarak rakibimi aradım: Alo Joel, seni bir mobil telefondan arıyorum!

Güncelleme Tarihi:

Sokağa çıktım ve ilk olarak rakibimi aradım: Alo Joel, seni bir mobil telefondan arıyorum
OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 21, 2003 00:00

Belki bir anlamda onun kölesi olduk. Ama aslında o bizi özgürleÅŸtirdi, bizi masamıza, ofisimize, evimize, odamıza baÄŸlı kalmaktan kurtardı. BaşıboÅŸ özgür dolaÅŸabilmemizi saÄŸladı. Bu yıl bu müthiÅŸ aletin icat ediliÅŸinin 30. yılı. 1950'lerden beri, insanlar hiçbir yere baÄŸlı olmaksızın iletiÅŸim saÄŸlayacak taşınabilir telefon peÅŸinde koÅŸuyordu. En büyük rekabet de Motorola ve Bell ÅŸirketleri arasında yaÅŸanıyordu. Ä°pi göğüsleyen o sıralarda henüz 40 yaÅŸlarında olan ve Motorola ÅŸirketinin araÅŸtırma grubunun baÅŸkanlığını ürüten Martin Cooper oldu. Cooper 3 Nisan 1973'te New York'ta Manhattan'da sokaktan rakip ÅŸirkette kendisiyle aynı görevi yapan Dr. Joel Engel'i aradı. Bu tarihin ilk cep telefonu görüşmesiydi. Martin Cooper'ın kullandığı telefon 1 kilo ağırlığında, 25 santim uzunluÄŸunda, tuÄŸla gibi bir ÅŸeydi ve konuÅŸma süresi de 20 dakikayla sınırlıydı. Cep telefonunun otuzuncu yıldönümünde onu bulmak üzere uçaÄŸa atlayıp taa Amerika'nın batı kıyısına, San Francisco yakınındaki San Jose'ye gittik.Cep telefonunun keÅŸfinin 30. yıldönümünde sizinle sohbet edebilmek hoÅŸ bir ÅŸey. Peki bu cep telefonu fikri nereden çıktı? Kimin fikriydi bu? -Hücresel radyo, benim çalışma hayatımın baÅŸladığı Motorola'da geliÅŸmiÅŸti. DoÄŸal olarak bunu bizim düşünmüş olmamız gerekirdi. Ama aslında fikir Amerika'daki Bell Laboratories'den geldi. Bell Laboratories büyük bir telefon ÅŸirketinin (AT&T) bir parçasıydı. Bell, bütün telefon iletiÅŸim frekanslarını kontrol eden Federal Ä°letiÅŸim Komisyonu'na baÅŸvurdu ve Komisyona 'bütün frekans spektrumunu bize verin, biz herkese telefon servisi saÄŸlarız, havadan ve yerden de hizmet veririz' dedi. Ama hücresel servisten anladıkları kablosuz telefondu. Biz itiraz ettik. Biz insanların hattan hata deÄŸil, insandan insana konuÅŸmak istediklerine inanıyorduk. Yani onlar esas olarak bir yere baÄŸlı telefonla (ofisteki, evdeki ya da araçtaki telefonla) ilgileniyorlardı. Siz ise bire bir insandan insana konuÅŸma ile ilgileniyordunuz.-Bizce bir telefon numarası bir yere deÄŸil, bir kiÅŸiye ait olmalıydı. Bizim evde kullandığımız, bir duvara kablo ile baÄŸlı telefon geçmiÅŸte kalmıştı. Ä°nsanlar niye bir masaya ya da eve ya da bir araca baÄŸlı kalsınlar? Ä°nsanlar özgür olmak istiyorlardı. Ä°ÅŸin özü de buydu zaten.DİŞİNÄ° GICIRDATTIAma o sırada Bell Laboratories ile rakiptiniz. Her ikiniz de aynı hedefe ulaÅŸmak için zamanla yarışıyordunuz. DeÄŸil mi?-Onların fikri kablosuz telefondu. Biz ise kiÅŸisel taşınabilir telefonlara inanıyorduk. Rekabete inanıyorduk. Her ikisinde de baÅŸarılı olduk. Dünya taşınabilir telefonlar dünyası oldu ve rekabet doÄŸdu.Peki, hikayenin başına dönelim. O gün bu telefonla ne olduÄŸunu anlatır mısınız?-New York sokaklarındaydık. Telefonla ilk konuÅŸmayı kiminle yapalım diye düşünüyorduk. Elbette bunu önce laboratuvarımızda denemiÅŸtik, ama artık gerçek dünyadaydık. O yüzden rakibimi, Bell'i aradım. ‘‘Hello Dr. Joel Engel’’ dedim. ‘‘Joe seninle gerçek taşınabilir bir hücresel telefonla konuÅŸuyorum!’’ Kulağıma diÅŸ gıcırtısı gibi bir ses geldi. Elbette çok kibardı o baÅŸka... Bu ilk telefon konuÅŸmasıydı. Çevremiz New Yorklularla çevriliydi. New Yorklular ne kadar sofistikedir bilirsiniz. Ama gene de ağızları bir karış açık kalmıştı. Çünkü duvardaki bir tele baÄŸlı olmayan bir telefonla konuÅŸan bir adamı ilk kez görüyorlardı. Unutmayın yıl 1973. Ne kablosuz telefon var, ne de cep telefonu. Peki araç telefonları yok muydu? -Pek az vardı. Bütün Amerika'da sadece 100 bin araç telefonu vardı ama servis korkunçtu, korkunç... Bu konuÅŸmayı 3 Nisan 1973'te yaptınız. Ama bu sistemin dünyada hatta Amerika'da yaygınlaÅŸması biraz zaman almadı mı?-Sadece Amerika'da yaygınlaÅŸması on yıldan fazla zaman aldı. Bu süreçte karşımıza hep bürokrasi çıktı. Bu yeni hizmeti kimin vereceÄŸine karar vermeleri çok uzun zaman aldı. Benim ÅŸirketim bunun bir rekabet konusu olmasını istiyordu. Bell ise tekel olmayı istiyordu. Her zaman olduÄŸu gibi hükümet bir uzlaÅŸma yolu aradı. Ve Amerika'da her ÅŸehirde önce iki ÅŸirketle baÅŸladı. Bu arada biz de boÅŸ durmuyorduk. Bu kocaman telefonun daha küçük, daha ekonomik modellerini geliÅŸtiriyorduk. Ne zamandı bu?-1975'te ve 77'de yeni bir modelini yaptık. 1979'da bir modeli Chicago'da denedik. Bu aynı ÅŸekildeydi ama daha da küçüktü. 1983'te iki ÅŸehirde Washington ve Chicago'da iki ticari iÅŸletme ÅŸirketi hizmet vermeye baÅŸladı. O sırada telefonun ağırlığı bir kiloya inmiÅŸ fiyatı da 4 bin dolar olmuÅŸtu.Küçük telefonlarla karşılaÅŸtırıldığında bunlar pek bir çaÄŸdışı görünüyorlar.-Küçük telefonun ÅŸununla karşılaÅŸtırıldığında ne kadar yetenekli olduÄŸunu tasavvur bile edemezsiniz. Bunlarla sadece telefon edilebiliyordu, hepsi bu... Ve bu görüşme de en fazla 20 dakika sürüyordu. Åžimdi saatlerce görüşebiliyorsunuz. Binlerce telefon numarasını kaydedip saklayabiliyor, kısa mesaj gönderiyor, bazı telefonlarla fotoÄŸraf çekebiliyorsunuz.AYBÖRSTÃœ GELÄ°ÅžTÄ°RDÄ°KÅžu anda hemen her ülkede birkaç iÅŸletmeci var. Herkes hizmetini geliÅŸtirmek istiyor. Ama bu aynı zamanda bir de sorun yaratmıyor mu? Çünkü havadaki telefon frekansları da sınırsız deÄŸil.-Nasıl baktığınıza baÄŸlı. Haklısınız. Ä°ÅŸte benim de yeni ÅŸirketim ArrayComm'u kurmamın nedeni bu. Çünkü teknoloji sürekli geliÅŸiyor. Bu durumda ortamı geliÅŸtirmenin zamanı da geldi. Sizin bu ortamda geliÅŸtirmeye çalıştığınız yeni konsept nedir?-Bakın hücresel telefon şöyle çalışıyor: Ä°stanbul ÅŸehrinde birçok istasyon var. Her istasyon bir yayın istasyonudur. Her yöne yayın yapar, her yönü dinler. Yayın yaptığında da yayınının tek yararlı kısmı (telefon antenini gösteriyor) bu küçük tel parçacığıdır. Gerisi harcanıp gider. Ä°stasyon sizinle konuÅŸmak istediÄŸinde, sizin telefonunuza enerji aktarır, ama aynı zamanda bütün boÅŸluÄŸu da doldurur. Bu boÅŸa gider ve çevreyi kirletir. Biz ArrayComm'da öyle bir teknoloji geliÅŸtirdik ki, istasyon size bunu aktarırken, bunu sadece size aktarır, sadece sizin için bir hücre yaratır. Böylece spektrum daha iyi kullanılır. Daha çok insana, daha ucuz bir maliyetle ve daha güvenilir bir biçimde hizmet saÄŸlar. Ben teknoloji üstadı deÄŸilim. Ama anlattığınızdan anladığım, siz her yöne giden bir sinyal deÄŸil, sadece konuÅŸmak isteyenler arasında bir görüşme saÄŸlıyorsunuz ve böylece de kalan alanın baÅŸkaları tarafından kullanılabilmesi için boÅŸ kalmasını mümkün kılıyorsunuz.-Ä°ÅŸi çok güzel anlattınız. Ancak bir tek yön konusunda fark var. Yön bizim için önemli deÄŸil, yeter ki size sinyali ulaÅŸtırabileceÄŸimiz bir alan olsun. Yani Ankara ile Ä°stanbul ya da New York ile Washington arasında uçan uçaklar gibi. Hepsi aynı yönde uçuyor ama farklı yükseklikler kullanıyor.-Tastamam öyle! Bütün alanı kullanalım. Bütün hava sahasını kullanarak Ä°stanbul havaalanına giden sadece bir tek bir uçak düşünebiliyor musunuz?Bu sadece sesli konuÅŸmalar için mi geçerli, yoksa data aktarımı için de kullanılabilir mi?-Biz yeni bir sistem yarattık. Aybörst (i-burst) dediÄŸimiz bu sistem insanların her yerde aynı özgürlükle internete ulaÅŸmalarını saÄŸlıyor. Ä°nternetle ilgili vizyonumuz, hücresel telefon vizyonumuza benziyor. Ä°nanıyorum ki birkaç yıla kadar Ä°stanbul'da da olabilecektir. Kentin herhangi bir yerinde dizüstü bilgisayarınızı açabileceksiniz ve anında internete geniÅŸbant frekanslarını kullanarak baÄŸlanabileceksiniz... TELEFON KULAÄžA GÄ°RECEKYani ÅŸu anda iÅŸin gittiÄŸi yön bu mu?-Evet. Eminim Türkiye'de insanlar internet kullanıyorlar bugün. Ama Amerika'da bile herkes düşük hızlı baÄŸlantılarla boÄŸuÅŸuyor. Hálá bir duvara baÄŸlılar. Ä°nsanlar istedikleri gibi hareket edebilmeliler.Peki burada gelecek ne vaat ediyor. Bu aletler daha da küçülecek mi?-Elbette. Ben size düşümün ne olduÄŸunu anlatayım. Uzun vadede ses ileten telefonun evrensel, yani çok amaçlı bir araç olmasını öngören bir görüş var. Ama ben telefonun her ÅŸeyi yapması gerektiÄŸine inanmıyorum. Herkesin her istediÄŸini yapabilen bir alet, bunlardan hiçbirini çok iyi yapamaz. Ama uzun vadede, kulağının içinde bir telefon olacak. Ben ‘‘Nuri ile konuÅŸmak istiyorum’’ diyeceÄŸim, alet bana dönüp ‘‘İstanbul'daki Nuri ile mi, Londra'daki ile mi?’’ diye soracak. Ben ‘‘İstanbul'daki’’ diyeceÄŸim ve baÄŸlantı kurulacak. Belki bir süre sonra kulağının arkasına bir telefon yerleÅŸtirilecek ve hep orada kalacak. Biz bu telefonun icat edildiÄŸi günlerde bir espri yapardık, ‘‘Sana doÄŸduÄŸunda bir telefon numarası verilecek, eÄŸer o telefon çaldığında cevap vermezsen öldüğün anlaşılacak’’ derdik...NOT: Nuri ÇolakoÄŸlu'nun Martin Cooper'la yaptığı röportaj bu akÅŸam saat 23.05'te CNN Türk'te yayınlanacak. Cep telefonu etiÄŸini zamanla öğreneceÄŸiz çocuklarımız kapatmayı unutmayacakBu telefon bir yandan da seni savunmasız bırakıyor. Çünkü dünyanın her köşesinden eriÅŸilebilir durumdasın. Bununla nasıl baÅŸa çıkacağız?-Bak Nuri, her telefonun bir kapatma düğmesi var. Dolayısıyla bu durum senin seçimin. Çünkü ben ÅŸu sorunun cevabının ne olduÄŸunu biliyorum. Bugün gelip sana ‘‘artık seni kimse rahatsız edemesin, ÅŸu telefonunu alayım’’' desem bana izin verir misin? Ne zaman yeni bir teknoloji ortaya çıksa, insanların buna uyum saÄŸlaması gerekir, hayatlarını deÄŸiÅŸtirmek, bu teknolojiyi nasıl kullanabileceklerini öğrenmek zorunda kalırlar. Bunu söylemekten hoÅŸlanmıyorum ama yaÅŸlılar bunu hálá öğrenmeye devam ediyor. Çocuklarımız ve torunlarımız buna daha kolay uyum saÄŸlayacaklar. Eminim torunun uykuya yatmadan önce telefonunu kapatmayı unutmayacak.Aynı zamanda cep telefonu etiÄŸi de geliÅŸiyor. Artık konserlerin ortasında cep telefonu pek çalmıyor. Ya da insanlar telefonu açar açmaz konuÅŸmaya baÅŸlamıyorlar, müsait misin diye soruyorlar. -Ben de insanların bunları öğrendiÄŸini görüyorum. Çünkü bir iki yıl önce operaya ya da tiyatroya gittiÄŸimde, gösterinin tam ortasında bir telefon çalardı. Bazı yerlerde bunu hatırlatıyorlar. Ben geçen hafta Othello'yu izledim. Opera baÅŸlamadan önce, böyle ÅŸeylerin olabileceÄŸini hatırlatmak ve telefonlarınızı kapatın demek için bir telefon çaldı. Ä°nsanlar telefonla konuÅŸurken bağıra çağıra konuÅŸmamayı da öğrenecekler, çünkü telefonun çok alçak bir sesi de algılama ve bunu karşı tarafa aktarma yeteneÄŸi de var. Ama biliyorsunuz, bir yerlere gittiÄŸinizde restoranı evi sanan insanlar da var. Dolayısıyla dediÄŸin çok doÄŸru, bunun etiÄŸini de öğrenmemiz gerekir.Martin Cooper (73) ABD Chicago'da büyüdü ve Illinois Institute of Technology'den mezun oldu. 1954'te genç bir mühendis olarak Motorola ÅŸirketine girdi, 1969'da ÅŸirketin AraÅŸtırma ve GeliÅŸtirme Grup BaÅŸkanı oldu. 1973'te Motorola ilk hücresel telefonu geliÅŸtirdi ve böylece Cooper tarihe cep telefonunun babası olarak geçti. Åžimdi California'da kendi kurduÄŸu ArrayComm ÅŸirketinin baÅŸkanı.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!