Sebati KARAKURT
Oluşturulma Tarihi: Kasım 30, 2002 01:37
Nasıl popüler olunur? Şarkı söyleyen herkes kaset yapmak zorunda mı? Assolist olmanın incelikleri. İyi bir türkücü, salsa ve rumba gibi latin dansları bilmeli mi? Gazetecilerle nasıl konuşulur? Darbuka ve bağlamayla Unkapanı'nda dolaşmak şöhreti yakalamak için yeterli mi?
Ev ve arsa satarak kaset yapmak kárlı bir iş mi? Televizyonda saçmalamadan en uzun süre kalabilme sanatı! Şöhreti sürdürmenin on altın yolu. Bu soruların cevapları Şahin Özer Sanat Merkezi'nde öğretiliyor.
Parlak gazino ışıkları altında şarkı söylemek, televizyondaki 'sabah şekerleri' programında, piyasaya yeni çıkmış bir kasetin, ağır arabesk şarkılarını göbek atarak tanıtmak, bu aleme gönlünü kaptırmışların en büyük hayali. Kolay mı Seda Sayan'ın programına konuk olabilmek. Gülben Ergen'in şovuna katılıp şarkı söylemek, Hülya Avşar'a mabadını elleterek milyonların karşısına çıkabilmek. Spor arabalara, şatafatlı evlere sahip olmanın 'ışıltılı' hayatları yaşamanın en kestirme yolunun şöhret olmaktan geçtiğini bilmeyen mi var? Bunu becerebilmenin en etkili adresi Unkapanı Plakçılar Çarşısı olarak biliniyor. Tarlasını tapanını satanlar, ninesinin burma bileziğini bozdurup yol parasını doğrultanların ilk hedefi plakçılar çarşısıydı. Sesini ve endamını gösterenlerin bir kaçı şöhreti yakalarken, çoğunluğu çarşı koridorlarında yavan ekmeğe talim ederek hálá farkedilmeyi bekliyor. Bankları yatak, gazeteleri yorgan yaparak inatlarını sürdürenlerin bir bölümü Küçükpazar'daki kapkaç çetelerinin bülbül sesli elemanları olurken, endamı düzgün kızlar, otogara bile varamadan 'hayatım roman' durumuna düşürülüyorlar. Şanslı olanları da; bitirimhaneden hallice varoş pavyonlarında mikrofon tutabiliyor.
BESTE-GÜFTE BANKASI
Yıllardır devam eden şöhret yarışında kapısında kuyruklar oluşturduğu müzik yapımcılarından biri de Şahin Özer. Elindeki saz ve darbukayla ofisinin önünde uzun kuyruklar oluşturarak maheretlerini göstermeye çalışan gariban tayfasının sefaleti, Şahin Özer'i sonunda bezdirmiş. Ünlü yapımcı, arkadaşı Temel Bulut'la birlikte hayalini kurduğu Şahin Özer Sanat Merkezi'ni kurmuş. Sefaköy'de dört ay önce faaliyete geçen 7 katlı okulda tiyatro, bale, gitar, keman piyano, dans, oryantal, Türk Sanat Müziği, halk müziği ve şov dünyasının ihtiyacını karşılayacak insan kaynağı yetiştiriliyor. Diksiyon dersleri bile veriliyor.
9 yaşındayken yapımcı babasının yanında müzik dünyasına giren Özer şöyle diyor: ‘‘Öğrencilerden alacağımız 50 milyonlarla ancak bu okulun masraflarını karşılayabiliriz. Ama bu okuldan çıkabilecek bir iki tane yetenekli bize para kazandıracak. Bu okuldan da yılda bir ya da iki kişi piyasanın taleplerini karşılayacak şekilde çıkacaktır. Bu okulda kabaları alındığı için fazlaca üzemeyecekler. Dünyada en zor iş bir popçu bir de topçuyla uğraşmak. Amatör besteci ve güfteciler için yakında bir güfte bankası da kuruluyor okulun bünyesinde. Bestem var diyen herkese açık olacak. Gelen sözler ve notalar bilgisayara kaydedilecek. Böylelikle eserlerini pazarlamak isteyenlere yepyeni bir kapı da açılmış oluyor.’’
ŞAHİN ÖZER'DEN UNKAPANI DERSLERİ
Hedef, ‘ulan bu da mı şarkıcı oldu’ denmeyecek sanatçılar yetiştirmek
Kaset yapmak isteyenler, ‘‘ben ekrana çıkan sanatçılardan daha iyiyim’’ diye karşıma çıkıyor. Demek ki bizim burada yetiştireceğimiz insanlar ekranda eleştirilen insanlardan daha iyi olmalı. Bunun için kameraya iyi bakmalı, iyi konuşabilmeli, iyi şarkı söyleyebilmeli, iyi dansedebilmeli. Kapıdan giren bu işi yapacağına inandığımız birine; şan eğitiminden başlayarak, enstrüman çalmayı, tiyatroyu, dansı, daha da önemlisi popüler olduktan sonra karşısına çıkacak olan problemlerle mücadele etmeyi öğretiyoruz. Psikolog yardımıyla kişiliğinde ortaya çıkabilecek dengesizlikleri yok ediyoruz. Ekranda görenlerin, ‘‘ulan bu da mı şarkıcı oldu’’ diyemeyeceği insanlar yetiştireceğiz burada.
Şöhret nasıl yakalanır, ayak nasıl kaydırılır?
70'lerin başında 'Sokak Çocuğu Ali' diye birine plak yapmıştık 1 milyonun üzerinde satmıştı. İkinci plağında yok oldu. Şımarmıştı, tepeden bakar olmuştu. Medyayla, insanlarla kavga ediyordu. İkinci adımda yerlere muz kabukları itilir. Sanat dünyasının kuralı budur. Sonraki plak ya da kasete hazırlanmamış olanlar, halka beklentileri dışında bir şeyler verenler kabuğa basar. Şarkıların mülkiyeti yapımcı firmaya ait. Şarkıcı burada kıvırma imkanına sahip değil. Yapımcı istemezse hiçbir tv, radyo, bar o şarkıyı çalamaz. Hazımsız bir şarkıcı böylelikle hemen yokedilir.
İyi bir sanatçı kötü bir yapımcıdır
İyi bir sanatçı kötü bir yapımcıdır. İbrahim Tatlıses, Orhan Gencebay, Burhan Çaçan, Ferdi Tayfur gibi arkadaşlar sanatçılıkta gösterdikleri başarıyı yapımcılıkta gösteremiyor. Çünkü kendi şirketinde kendisinden daha popüler birine yer vermek istemiyor.