Güncelleme Tarihi:
Kimdir Remziye Erdinç?
1986 yılında, Adıyaman Kahta’da doğdum. 2002 yılında Şükrü Bey ile tanıştık. 10 Ekim 2004’te de evlendik. Dört evladımız var. 2011 yılından bu yana da Ankara-Adana arasında mekik dokuyoruz.
Nasıl tanıştınız?
Şükrü Erdinç: Ben Adana’da doğdum, büyüdüm. Üniversite bitmeye yakın annemin Remziye yönünde bir tercihi oldu (Gülüyor). Daha önceden kafasına koymuş. Remziye’den bahsetti, ‘Neden olmasın’ dedim. Birkaç kez Remziye’yi görmek için Adıyaman’a gittim. Görücü usulü anlayacağınız. Remziye’nin haberi olmadan, akraba ziyareti gibi. Sözde ziyaret ama amaç Remziye’yi görmek. Bir fotoğraf istemiştim ilk görmeye gitmeden önce. Hâlâ saklarız o fotoğrafı.
Remziye Erdinç: Aile albümümüzden bir fotoğraf istemiş ama tabii ben tüm bunları evlendikten sonra öğrendim. Üniversite son sınıftaydı, beni görmek için gelmiş ama ben ziyaret zannediyorum. Birbirimizi gördüğümüz ilk an anlatılmaya değer. Sıradan zannettiğim bir ziyaret kaderime dönüştü. Hiçbir şeyden haberim yok. Bizim salonda yatıyor Şükrü Bey. Sabah kalktım. Ablam kahvaltı hazırlıyor. Bana, ‘Sobayı değiştir’ dedi. ‘Tamam’ dedim, girdim salona. Sobanın hemen arkasında Şükrü Bey yatıyor. Ses yapmadan çıkarmaya çalışırken bir baktım uyanmış, bir çift göz beni izliyor. Ne yapacağımı şaşırdım. Çıkarmaya çalıştığım kovayı geri sobanın içine koyup çıktım odadan. Hemen ablamın yanına mutfağa koştum. Ablam, ‘Ateşi yaktın mı’ diye sordu. ‘Yok, yakamadım’ dedim. ‘Öyle dikkatli bakıyordu ki bana ne yapacağımı şaşırdım’ dedim. Aslında o gün yakmışız ateşi (Gülüyor). Kalbimin çarpıntısı uzun süre dinmedi, gerçekten çok heyecanlandım, çok da sevdim. Sonra ablam kovayı değiştirmeye gitti, ben kahvaltıyı hazırlamaya koyuldum. Bu heyecanımı, bugün sizin yanınızda ilk defa söylüyorum Şükrü Bey’e.
O GÜN YAKTIK ATEŞİ
Şükrü Erdinç: Tabii ben ne için orada olduğumu biliyorum ama Remziye Hanım’ın haberi yok. Kahta’nın içinde köyleri güzel bir yerde. Kış ayı havalar soğuk. Göremiyorsun Remziye’yi; erkekler bir yerde kadınlar bir yerde. Gözümü bir açtım fotoğrafını görüp yollara koyulduğum Remziye karşımda. O gün yaktık ateşi, soba yanmamış pek fark etmiyor. İki yıl nişanlı kaldık, yaz aylarında birkaç gün görüşebildik.
Remziye Erdinç: Sonrasında haberim oldu elbette. İstemeye geldiklerinde. Şükrü Bey gelmemişti. O gün sözlendik aslında ama kısa bir süre sonra yaklaşık 20 gün sonra babam vefat etti. Şükrü Bey cenazeye, taziyeye geldi. Daha sonra iki sene kadar bekledik. Benden önce ablam vardı. Hatta sözümüz ablam olduğu için gizli yapılmıştı. Uzunca bir süre beni istemeye gelenleri geri çevirdik. Babamı kaybettikten sonra annem bir aileye dayanamayıp söyledi; ‘Bizim kız sözlü’ diye. Hem Adıyaman’da hem de Adana’da kına yaptık. Düğünümüz Adana’da oldu. İki kez gelinlik giydim.
Zor bir iki yıl olmalı.
Birbirimizi çok az gördüğümüz için bana mektup yazmıştı. Aileyle ilgili hayaller, şartlar; her şeyi yazmıştı. Şimdiki gençlerin ilk görüşmede konuştukları şeyler; nelerden hoşlanır, nelerden hoşlanmaz, hayalleri neler...
ZOR DÖNEMLERİ BİRLİKTE ATLATTIK
Birbirinizi anlatır mısınız?
Remziye Erdinç: Eşim çok iyi biri, merhametli, kalbi temiz. Bir özelliği ise çabuk sinirlenmesi. Bir anda sinirlenir, ne olduğunu anlamazsınız. Evine, yuvasına, eşine, dostuna sadıktır.
Şükrü Erdinç: Biz gerçekten zor şartlarda evlendik. Hem ekonomik hem de diğer hususlarda ciddi sıkıntılar çektiğimiz dönemler oldu. Rahmetli annem 2015 yılında vefat etti. Annem uzun dönemler pamuk tarlalarında bile çalıştı. Sırtında çocukları vardı; dokuz kardeşiz. Mesleğe atıldık, avukatlıktan kazandığım ilk gelirle evlilik yaptım. O zor süreçleri eşimle birlikte geçirdik. Acı, tatlı, bazen tartıştığımız günler oldu ama birbirini anlayan, dinleyen insanlar olduğumuz için problemlerimizi çok rahat çözebildiğimiz bir yapıya sahibiz. Ben sinirlendiğimde o, O sinirlendiğinde ben susarım. İyi bir evliliğimiz, birlikteliğimiz var. Bunu sürdürmeye çalışıyoruz.
TEK ŞARTIM ANKARA’YA BİRLİKTE TAŞINMAKTI
Siyaset, hayatınızda hep vardı sanırım.
Remziye Erdinç: Şükrü Bey, AK Parti’nin kuruluşundan bu yana siyasetin içinde. Evliliğimizin üçüncü gününde saatlerce yolunu gözledim. Zor bir hayat. Yemek yaparsınız gelmez, o yemeği tek başınıza da yiyemezsiniz. Beklerim saatlerce kayınvalidemlerde. Yeni evlenmişiz. 1 saat sonrası 3 saat; üç saat sonrası sabahtır. Kimi zaman dayanamaz görümcemi de alıp kendi evime giderdim. En büyük destekçim oldular. ‘Vekil olacağım’ dedi. ‘Şartım var’ dedim. ‘Ben burada kalmam. Ankara’ya gidilecekse beraber gidilecek. Bunu yapacaksan vekil ol, yoksa istemiyorum’ dedim. Böyle olunca 2011 yılında hep birlikte Ankara’ya gittik. İlk iki sene çok zorlandım. Adana’dan daha zor oldu. İnanılmaz bir koşturmaca, her şey üzerime kaldı. Adana’dayken en azından aileler vardı destekçim. Ankara’da kimse yok bir de soğuk memleket.
Ankara’ya taşınmak benim için dönüm noktasıydı. Beyza ile Hatice, Ankara doğumlu. İki yılda alıştım. Vekil eşleriyle tanıştım, Kızılcahamam’da kampta. Şükrü Bey ilk zamanlarda hiç evde durmuyordu. Şükrü Adana’ya her gelişinde ben de takıldım peşine. Sonra alıştım. Beyza 15 gün kuvözde kaldı. 15 gün onlarca öğün anne sütü sağıp bıraktım. Araba kullanmayı öğrendim, çocuğuma süt sağıp götürdüm. Ağır bir enfeksiyon geçirdi. O bir ayda da Şükrü yoktu.
ADANA ANKARA ŞİVESİ
Çiftin Ahmet, Elif, Beyza ve Hatice Kübra adında dört çocuğu var. Şükrü Erdinç, “Beyza ile Hatice Ankara’da doğdular. Gerçek Ankaralılar anlayacağınız. Adanalı şivesi var iki çocukta, Beyza’da ise Ankara” diyor.
İLK DEFA MARKETE GİTTİ
Şükrü Erdinç: AK Parti’nin kurucu ilçe başkanlığı ile girdim siyasete. Evlilik öncesinde başlayan evlilikle birlikte de devam eden bir siyaset hayatım var. Her sıkıntımda eşim yanımda oldu. Çocuklarım nasıl büyüdü inanın ben bilmiyorum. Ama pandemi süreci çocuklarımla ilk defa kahvaltı yaptım, akşam yemeği yedim, oyunlar oynadık, vakit geçirdik. İlk kez aile olduk. Sıkıntıların çoğunu hep eşim çekti. Biz dışarıda uğraştık o evde. 4 çocuğun da derdi çok zor. Emeği çoktur, hakkı ödenmez.
Remziye Erdinç: Şükrü Bey, ilk defa pandemi sürecinde markete gitti. Siyaset hayatında maalesef aile her zaman arka planda kalıyor.
ANNEYE GÖZYAŞI
SOHBETİMİZ boyunca Şükrü Bey’in annesi Makbule Hanım’ın adı geçiyor. 2002 yılında kanser teşhisi konmuş. Konuşurken, Şükrü Bey’in gözyaşlarıyla sarsılıyoruz: “Ankara’yı çok bilmezdik orada başladı. En son 7 Haziran 2015 seçimleri öncesi düştü annem. Evden çıkar benim afişlerimi alır pazarda dağıtırdı. Osmanlı kadınıydı. Burada evde düştü. Beyinde tümör çıktı. Ameliyat olmaya ikna edemedik. Beyin cerrahı hocamız vardı, anneme ‘anne’ diyordu. O geldi ikna etti, o ameliyat etti. ‘Sen yaparsan olurum’ dedi. Ameliyattan sonra 6 ay sıkıntı çekti. Yoğun bakımda kaldı sonra da 27 Ekim 2015’te de kaybettik annemi. Babam hayatta. Çalışmaya ihtiyacı yok ama evde sıkılıyor. Bir arkadaşının işyerinde gece bekçiliği yapıyor. Yoksa çöker gider.”
ADANA KEBABININ SIRRI
ADANA’ya gitmişken ocağın başına geçip Adanalı milletvekiline kebap yaptırmamak olmazdı. Çıkıyoruz evden, salaş bir kebapçının önünde duruyoruz. Şükrü Bey önce kollarını sıvıyor, geçiyor ocağın başına. Bir taraftan şişe Adana kebabı geçiriyor, diğer taraftan anlatıyor Adana kebabının püf noktalarını: “Adana kebabı kaburga ve ön koldan yapılır. Kebabın içinde sadece tuz ve toz biber olur. Kök biber belli belirsiz renk versin diye. En önemli püf noktası sevgi katmak elbette. Etler zırhtan geçirilir, tuzla tatlandırıldıktan sonra şişe özveriyle dizilir. Baharatlı ekmekle yenir.” Şükrü Bey kebaptan sonra salataya başlarken Remziye Hanım, eşinin elinin lezzetinden bahsediyor: “Hem yemeyi hem yapmayı sever. Kebaptan balığa, salatadan çiğköfteye kadar hemen her şeyi yapar. Arkasını toplamak zor olsa da lezzete değer.”