Güncelleme Tarihi:
Muhalefet lideri Deniz Baykal, ülkesinin modernleşmesini önlemek ve ülkede hayatı Cumhuriyet’in kurulduğu 1923’ten beri kontrol altında tutan askeri elitlerin tekelinde tutmak için elinden geleni yaptı. Baykal bu hafta başında kaset yüzünden istifa etti.
Olayın yaşandığı dönem daha da önemli çünkü Türkiye bir yandan anti-demokratik anayasasında değişikliğe gidilmesi için adımlar atıyor. Baykal’ın istifası ve Temmuz ayında yapılacak anayasa reformu referandumu Türkiye’nin geleceği için parlak fırsatlar taşıyor.
Öte yandan bu gelişmeler Türkiye’nin bölgesel bir güç olarak yerini sağlamlaştırdığı bir dönemde yaşanıyor. Suriye devlet başkanı Beşar Esad geçtiğimiz hafta Ortadoğu krizine yeni yaklaşımları tartışmak için Türkiye’ye gitti. Bugün Ankara’da olan Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev ise iki ülkenin “stratejik ortaklık” seviyesine ulaştığını açıkladı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Brezilya Devlet Başkanı Luis Inacio Lula da Silva’yla birlikte İran ve Batı ülkeleri arasında nükleer meselelerle ilgili yeni planın şekillenmesinde rol oynayacak. İranlı yetkililer bu planı “bizim için güzel bir teklif” sözleriyle karşıladı ve “bir anlaşmaya ulaşılması konusunda iyimser olduklarını” söyledi.
Bölgede barışın sağlayıcısı olma potansiyelini güçlendirmek için Türkiye’nin demokrasisini mükemmelleştirmeye ihtiyacı var. Ülkenin karşı karşıya olduğu en büyük sorunlardan biri makul bir muhalefet partisinin olmaması. Birçok laik Türk, Erdoğan’ın dini eğilimleri olan AK Parti’sine güvenmiyor ve demokrasi ve kapitalizme bağlılığını ortaya koyan ancak İslamcı siyasetle ilişkisi olmayan partilere oy vermek istiyor.
Baykal partisini böyle bir alternatife dönüştürebilirdi ancak ülkenin en anti-demokratik gruplarıyla işbirliği yaptı. Milyonlarca Türk yeni bir liderin CHP’yi, Türkiye’nin bugüne kadar sahip olmadığı bir şeye yani gerçekten demokrasi ve Avrupa yanlısı olan bir sosyal demokrat partiye dönüştürebilmesini umuyor.
Yıllar süren gerilemenin ve gerici politikanın yerinden edemediği Baykal’ın esrarengiz bir biçimde ortaya çıkan can sıkıcı bir video dolayısıyla istifa etmesi çok yazık. Yine de bu kadar olumsuz bir olaydan da olumlu bir sonuç elde edilebilir. Kısacası Baykal’ın Türk siyasetinden ayrılması kutlanacak bir şeydir.
Tesadüf eseri, bu çok gecikmiş istifa Türklerin bugüne kadar görülmüş en büyük anayasa reformunu oylamak için sandıklara gitmeye hazırlandığı bir dönemde geldi. Reform paketinde yargıçların ve savcıların atanmasında daha demokratik uygulamalara gidilmesi, siyasi partilerin yasaklanmasının zorlaştırılması, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanabilmesi ve 1980 darbesini yapanların yargılanabilmesi öngörülüyor. Generallerin kanun karşısına getirilme ihtimalleri düşük ancak dokunulmazlıklarının kaldırılması hiçbir Türk’ün hukuktan üstün olmadığı yönünde güçlü bir sinyal.
Bu reformlar halkın desteğini topluyor ancak ülkenin eski elitlerine açık bir saldırıyı temsil ettiği için de direniş olmadan kabul edilmelerini beklememek lazım. Önümüzdeki birkaç ayda Türkiye hem heyecan verici derin siyasi değişiklikler hem de karmaşa ihtimaliyle karşı karşıya kalabilir. İdeal sonuç, Temmuz referandumu öncesi barışçıl bir kampanya, çoğunluğun anayasa değişikliği konusunda evet oyu vermesi ve CHP’nin iktidardaki dini eğilimli partiye karşı laik Türklerin destekleyeceği, ilerici bir demokratik güç olarak yeniden doğuşu olacaktır.
Türkiye’nin başarısı değişim zamanlarında kendisini yeniden oluşturmasından geliyor. Diktatörlüğün yükselişe geçtiği bir dönemde tek parti iktidarı olarak kurulan, dünyanın demokrasi istediği İkinci Dünya Savaşı sonrasında çok partili rejime dönüşen, 1980’lerde kapitalizmi benimseyen ve son onyılda insan hakları bilançosunu düzelten Türkiye’nin önünde yeni bir atlama yapma fırsatı var. Başarılı olursa hem demokrasisi derinleşecek hem de Ortadoğu ve ötesinde barışın hamisi rolünü güçlendirecek.