Sizden gelenler...

Güncelleme Tarihi:

Sizden gelenler...
Oluşturulma Tarihi: Ocak 26, 2005 19:43

(Birikmiş ve kimisi gecikmiş ama olsun) - Özcan (Türkcan) MEB’nın sitesindeki bir garabetten bahsediyor - Fikret Ayata bize üç ilginç link öneriyor - Kerem Bozkurt benim AB’ye küfür ettiğim yazımın kendisini rahatlattığını söylüyor - Mahmut (Şahin) yurtdışında nikahlanan kardeşinin evliliğini nüfusuna kaydedeyim derken başına gelenleri anlatıyor - İsmail (Güner) de ABD sınırından Türk diye nasıl geri çevrildiğini, nasıl eziyete maruz kaldığını yazmış...


Serdar ağbi, yazacaklarımın konuyla doğrudan ilgisi yok ama eğitime ve öğretime önem verdiğinizi yazılarınızda sıkça belirtiyorsunuz. Buna dayanarak Milli Eiğitim Bakanlığının resmi web sitesinde gördüğüm ve dumura uğradığım bir detayı sizinle paylaşmak istedim. İlgili sitenin (www.meb.gov.tr) iletişim bölümünde "FAX" yazılmış. Acaba Türkçe alfabeye X harfi dahil olduda bizim mi haberimiz olmadı? Sizden ricam bu konuda bir uyarı yapmanız. Sevgilerle

Özcan Türkcan

*

Sayın Serdar Devrim, madem bugün yazacak fazla birşey bulamıyorsunuz PİSA sonuçları hakkında yazmaya ne dersiniz ? OECD nin bu yıl 41 ülkede yaptığı araştırmalara göre ülkemizin eğitim konusundaki başarısı tam anlamı ile SKANDAL.

PİSA sonuçları Almanya da her yıl büyük tartışmalara sebeb olurken hatta sokaktaki insanın birinci gündemi haline gelirken ülkemizde ise birkaç küçük haber dışında doğru dürüst gündeme bile gelmedi.

Sizden ricam PİSA konusunun tartışılabilmesi için köşenizde bu konuya yer vermeniz.

Saygılarımla,

Fikret AYATA

PISA Raporu Sonuçları Açıklandı
PİSA araştırmasının sonuçları belli oldu
Building Partnerships for Progress


*

Sevgili Serdar,

Ağzına sağlık, benim de içimi bir parça rahatlattın. Ama, gel bir de kendi gelmişimize geçmişimize sövelim derim (millet olarak diyorum hemen celalalenme dur bi!). Ne kadar şahsiyetsiz ve kifayetsiz bir toplumuz ki bu durumlara düşüyoruz. Adam gibi bir alışverişi bile beceremiyoruz. Yahu, bir gün AB’ye girsek bile (çok da umurumda degil) eminim o gün AB bugünki BM den çok ta farkli bir kurum olmayacak…Ama millet olarak itibarımız ve prestijimiz???

Ben memur bir anne babanın çocuğuyum yokluk da çekmedik, varlık da görmedik. Annemin babamın elinde olan herşeyi bizlerle paylaştığını bilmenin, birgün olsun kimsenin malına göz koymadan, alacalı bulacalı işlere bulaşmadıklarını bilmenin onur ve gururunu yaşadık, yaşıyoruz. Kimseyi ezmediler, kimseye ezilmediler, bizleri de ezdirmediler…

Elin 3 kuruşluk dııııt’ına ne anamın babamın emeğini ne de çocuklarımın geleceğini çiğnettirmem.

Bize çalışarak, okuyarak, öğrenerek bir yere varılacağını öğrettiler, onun bunu kapısında yatarak yaltaklanarak değil.

Bize gerçekten hissederek İstiklal Maşı söylemeyi öğrettiler dudak kımıldatarak değil..

Ve inanarak NE MUTLU TÜRKÜM demeyi,

Oh be rahatladım….

İyi tatiller sevgiyle kal!

Kerem Bozkurt


*

Kardeşim 1975 doğumlu, ismi Barış ve üniversiteyi bitirdikten sonra askerliğini yaptı ve Hollanda’ya geldi.

Bir yıl Hollanda'da kaldıktan sonra bir bayanla tanışıp Hollanda belediyesinde evlendiler. Belediyeden alınan evlilik belgesiyle kardeşim Rotterdam Konsolosluğu’na giderek evliliğinin Türkiye’ye bildirilip kayıtlara geçmesi için başvurdu.

Türkiye ile Hollanda arasında yazışma sürerken kardesim Turkiye’ye dönüp Hollanda’daki konsolosluk aracılığıyla yeniden aile birleşimi vizesi almak için Türkiye’ye döndü. Bir ay sonra konsolosluktan gelen bir mektupla şok olduk.

Nüfusta bayan olarak görüdüğünüz için evlilik işlemlerinizi yapamıyoruz.

Allah’tan kardeşim Türkiye’de idi, nüfus dairesini işlemlerde yanlşlık yapılmış diye mahkemeye verdi ve heyet raporu ile erkekliğini kanıtlayarak evliliğini yasalastırdı.

Kardeşim askerliğini yapmıştı ve erkekliğini kanıtlamak için mahkeme kararı gerekti.

Saygılarımla,

Mahmut Şahin

(Sevgili Mahmut, kardeşin şanslıymış çünkü erkek. Eğer yanlışlıkla ERKEK olarak kayda geçmiş bir KADIN olsaydı, düzeltme yaptırana kadar... ASKERE ALIRLARDI!)


*

Sayın Devrim,

Adım İsmail Güner. Kanada'da elektrik mühendisliği okuyan bir üniversite öğrencisiyim. Size Amerikan sınırında başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum. Olaydaki haber değerini umarım önemli bulursunuz. Lütfen sonuna kadar okuyunuz.

21 Ocak cuma gecesi Montreal'den New York'a gitmek için Greyhound seyahat şirketinin otobüsüyle yola çıktım. New York’ta Birleşmiş Milletler toplantısına gözlemci olarak katılan ablamı görecek ve 23 Ocak pazar günü Montreal'e geri dönecektim. Sabah 1.10 sularında Albany yakınındaki sınıra gelmiş ve pasaport kontrolü için otobüsten inmiştik. Çantalarımızı masaya bırakıp kontrol kuyruğuna girdik. Benimle ilgilenen sınır polisi memuru, pasaportumu kontrol etmeye başladı. Daha sonra arka kısımdaki amiriyle yaklaşık on dakika tartıştıktan sonra bana Amerika'ya seyahat sebebimi ve ne zeman geri döneceğimi sordu. Ben gayet saygılı ve sakın bir ifadeyle New York'ta ablamın bir konferansta görevli olduğunu hem onu görecek hem de şehri gezeceğimi bildirdim. Memur bey çok ters ve soğuk bir ifadeyle otobüsten eşyalarımı almamı ve yan kısma geçmemi istedi. Biraz şaşkınlıktan biraz mahcubiyetten soru sormadan sadece denileni yaptım ve eşyalarımı aldım. Otobüs ve içindeki tüm geri kalan yolcular seyahatlerine devam ettiler. Ben ise sınır kontrol ofisinin bambaşka bir yerinde çantam bir masanın üstünde beklemeye başladim. İlk parmak izimi orada bir scanner ile verdim. Daha sonra çantam açıldı ve herşey çıkarılıp listelendi. Objeleri tek tek açıklamak zorunda bırakıldım. Mesela geçen yazdan kalma bir market fişinin üstündeki süt ve filit gibi ufak detayları birer birer izah etmeye zorlandim. Yaklaşık bir saat üst ve çanta aranmasından sonra daha sakın bir şekilde düşünebiliyordum. Benimle ilgilenen ilk memura neden burada tutulduğumu yine çok sakin ve saygılı bir tavırla sordum, bana şu anda bu bilgiyi benle paylaşamıyacağını kaydetti. Daha sonra beni ilk girdiğimde de gözüme çarpan ufak odaya aldılar, tahta bir bank ve masa vardı sadece. Beni bankın ortasına kelepçelediler ve burda beklememi, bir başka memurun gelip benimle konuşacağını söylediler. Yaklaşık bir saat sağ elim bankın ortasına kelepçeli bakledim. O an korku duygusu yine birşeyler söylememi engelledi, elimde ilk defa kelepçe görmeyi garipsemiştim. Bir saatin sonunda odanın önünden geçen bir memura kibarca neden burada bekletildiğimi ve kimi beklediğimi sordum. Memur bey odaya girdi ve botlarını banka dayayıp laubali bir üslup ile benimle dürüst olacağını en az beş saat burada tutulacağımı bir başka sorgu memurunun gelip benle konuşacağını belki başka memurlarında geleceğini ve belki benim aynı sorulara takrar tekrar cevap vermek zorunda olacağımı söyledi. Ayrıca beni hücreye koymaları gerektiğini ama oradaki kamera sisteminin tam kurulmadığını ondan burada beklemem gerektiğini söyledi. Odada kelepçeli beklemek ve önümden geçen memurların ve sivillerin suçluymuşum bakışı beni çok utandırdı. Bu arada çantamdan çıkan MDler, notlar, okul kitapları incelendi. Bir başka memura yine kibarca tuvaleti kullanıp kullanamıyacağımı sordum. İki memur eşliğinde binanın nezarethanesinde tuvalete girebildim. Daha sonra tekrar ufak odaya dönüp sağ elimden aynı yere kelepçelendim. Yaklaşık yarım saat sonra gülergüzlü bir bayan ve bir adam geldi benimle konuşmak için başka bir odaya alınacağımı belirttiler. Eskort eden memur elimi çözdü ve odaya kadar bana eşlik etti. Kameralı ve mikrofonlu odada iki kişi ve ben bir masa etrafına yerleştik ve sorgu başladı. Bana ilk olarak vizemin iptal edildiği ve direk Kanada'ya geri yollanacağım söylendi. Ben yine, gece boyunca üçüncü kez neden burada tutulduğumu sordum. Bayan sorgu memuru bu soruya birlikte cevap vereceğimizi, soracağı tüm sorulara cevap vermem gerektiğini söyledi. Tekrar neden New York'a gittiğim, Kanada'da ne okuduğum, neden Kanada'da okuduğum, ailem hakkındaki genel ve özel bilgiler, Amerika’daki sistem hakkındaki düşüncelerim defalarca soruldu. Pazar öğlen Fenerbahçenin maçı olduğundan Manhattan’da LigTv gösteren restoranların adını yazdığım kağıt şüpheli görüldü ve herhangi bir şifre olup olmadığı sorgulandı. Sorgu devam ederken 3 defa mühür usulü tüm parmaklarımın izi alındı. Benim kurduğum sakın ve saygılı diyolog ve verdiğim cevaplardan sonra beni burada tutlamarının nedenini sorabileceğim rahat bir ortam doğdu. Soruma aldığım cevap beni çok etkilemişti. Orda tutulmamın sebebinin geldiğim ülke yani Türk vatandaşı olmam çok seyahat etmem ve şu anki dünyada gelişen durumlar karşısındaki Amerika’nın aldığı tedbir olduğu söylendi. Saat 6 gibi sorgu bitmiş ilk oturduğum odada oturuyordum. Bayan memur sorguyu soru cevap şeklinde bilgisayar çıktısı olarak getirdi ve imzalamamı istedi. Tüm gece koruduğum sakinlikte sorgu kağıdını imzaladim, Alınan eşyalarım iade edildi ve yaklaşık iki dakika mesafedeki Kanada sınırına yine iki polis memuru tarafından 7.20 de bırakıldım. Hiçbir özür dilenmedi ve o ana kadar hiç telefon kullanamadım.

Olayın benden çok boyutu olduğunu düşündüğüm için size yazdım. Zaman ayırdığınız için teşekkürler

İsmail Güner

 

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!