SİZDEN GELENLER

Güncelleme Tarihi:

SİZDEN GELENLER
Oluşturulma Tarihi: Aralık 17, 2003 18:12

Figen Önay’dan bir “ödülsüz bilmece” – Matrix yazısına niye kızdığınızı anlamadım – itiraf.com’dan iki gırgır alıntı – Yakup Karahan’dan bir “gerçek” hikaye - Feyzi Faruk Mengüç bize Avustralya’dan kenef haritası geçmiş - Barkin Kurt bir İtalyanca kelime soruyor... (Yazılarıma ara verdiğim için “sizden gelenler” biraz geç yayımlanıyor, ayem sori!)

Haberin Devamı

*

Figen Önay soruyor:

Pennsylvania'dan New York'a giden bir otobüsü kullanıyorsunuz. Başlangıçta otobüste 32 yolcu var. İlk durakta 11 kişi iniyor, 9 kişi biniyor. İkinci durakta 2 kişi biniyor, iki kişi iniyor. Bir sonrakinde 12 kişi biniyor, 16 kişi iniyor. Son durakta 5 kişi biniyor 3 kişi iniyor.

Bu durumda otobüs şoförünün gözlerinin rengi nedir?

Bulamadınız mı yoksa? Çok yazık. Aslında işin çözümü kolay. Yalnızca doğru bilgiye odaklanmak gerek. Muhtemelen inen ve binen kişileri dikkatle saydınız, hatta not edip muhasebesini tuttunuz. Ama soru bambaşka çıktı.

Çocuklarımıza hep nasihat ederiz, “Yavrum imtihanda soruyu dikkatle oku!..” diye, ama kendimiz de aynı haltı yeriz.

Cevap bu yazının en dibinde...


*

MATRIX REVOLUTIONS HAKKINDA

Sayın Devrim, siz gazetecilik etiğine sahip çıkan bir gazeteci olduğunuz için dikkatinizi bir konuya çekmek istedim. Aşağıdaki linkte Sabah gazetesinin 06.11.2003 tarihli sayısından bir yazı bulacaksınız. Yani Türkiye'de binlerce, dünyada milyonlarca insanın uzun süredir beklediği ve gösterime hafta içi girmesi ve çok talep olması itibariyle seyretmek için birkaç gün beklemek zorunda kaldığı Matrix Revolutions filminin gösterime girdiği günün ertesi günü.

Haberin Devamı

Artık eş zamanlı olarak gösterimde bulunan ve kendi gruplarına bağlı bir televizyonda yayınlanan bir dizinin sinema filminin Matrix'le yarışamayacağını düşündüklerinden midir nedendir bilinmez. Ama gazetecilik ahlakına sığmadığı kesin.

Saygılarımla, Serdar Kalaycı

6 Kasım tarihli Sabah’ın, adaşımı kızdıran yazısı şöyleşmiş:

Matrix'ten müthiş final

Neo (Keanu Reeves), gerçekten "seçilmiş kişi mi?", Zion'u kurtaracak mı, yoksa Ajan Smith'in gücü her şeyi alt üst mü edecek?

Gösterime girdiği 1999 yılından beri olay yaratan Matrix'in sonuncusu dün 16.00'da tüm dünya ile aynı anda, 153 kopya ile, 41 şehirde tam 161 sinemada gösterime girdi. Filmin gösterime girdiği saat iftara denk gelse de "What is the Matrix?" sorusunun yanıtını bir an önce öğrenmek isteyenler salonları doldurdu. Kimi bir hafta önce internet üzerinden kimi ise sabah saatlerinde sinema gişesinden satın aldığı biletlerle sinemaya koştu.

Haberin Devamı

Filmin sonuna ilişkin yapılan tahminler tutmadı... Filmi seyredenler, Matrix Revolutions'ın afişinde "Başlangıcı olan her şeyin bir sonu vardır" yazsa da filmin yoruma açık bittiğine inanıyorlar. Film bittiğinde herkes birbirine "Neo'ya ne oldu?" diye soruyordu. Yaklaşık 40 dakika süren savaş sahnesi ve filmin sonunda bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun altında her zamanki gibi siyahlar içinde olan Neo ve takım elbiseli Ajan Smith'in dövüştüğü sahne Matrix filmlerinin unutulmaz sahneleri arasına girdi.
Filmin sonunda makineler Zion'u kuşatmışken, Neo ile Trinity makineler şehrine gidiyor. Gemiyi kullanan Trinity, yaşamını yitiriyor. Filmin ikincisinde Trinity'yi hayata döndüren Neo, aynı şeyi tekrar yapamıyor. Neo ile Smith karşı karşıya geliyor. Yağmur altında dövüş başlıyor. Ama dövüşün bir galibi yok, ikisi de kayboluyor. Zion da kurtuluyor.

Haberin Devamı

Ben ikinci ve üçüncüsünü görmediğim için bir şey diyemeyeceğim. Serdar Bey filmin açık etti diye mi bu habere kızdı, yoksa alelade bir son gibi verdi diye mi acaba?

*

İKİ ŞAHANE İTİRAF

Meşhur itiraf.com sitesinden bir iki itiraf, bana gönderenin adını kaydetmemişim. (İnci Döndaş diye kalmış aklımda, ama yanılıyor olabilirim.)

omeri; Cinsiyet: Erkek; Yaş: 24; İl: Adana

Çocukken evimize karıncalar dadanmıştı. Evin neresinde olursa olsun en ufak ekmek kırıntısını dahi buluyorlardı. Her şeyi denemiştik. Gaz yağı, kireç, karınca yemi... Fakat bana mısın demiyorlardı. Bir plan yaptım. Ekmek kırıntısını bulan karınca hemen diğerlerine haber veriyordu. Evin bazı yerlerine ekmek yerleştirdim. Bir karıncanın bulmasını bekliyordum. Karınca ekmeği bulunca diğerlerine haber vermeye gidiyordu. Ben de hemen ekmeği ortadan kaldırıyordum. Tabii karınca yalancı duruma düşüyordu. Bir günlük bir çalışma ile haberci karıncaların hepsini yalancı duruma düşürdüm. Böylece artık, "Şurda ekmek var" deseler bile kimse inanmayacaktı. Bendeki zekaya bakar mısınız?

Haberin Devamı

sevgilixx; Cinsiyet: Kadın; Yaş: 26; İl: İzmir

Bir yıl önce ayrıldığım ama sızısını hâlâ içimde taşıdığım eski sevgilimi zaman zaman numaramı gizleyerek arayıp sesini dinliyordum. Dün yatmadan önce yine aynı şeyi yaptım. Tam telefonu açmış, "Alo, kimsiniz?" gibi şeyler söylerken babam tuvaletten çıkıp sifonu çekti. Yıllardır bozuk olan sifonumuz da her zamanki gibi apartmanı ayağa kaldıran gürültüsüyle çalıştı. Telefon kapanmadan önce duyduğum son cümle şuydu: "X'ciğim, anlaşılan sifonu hala tamir ettirmemişsiniz." O an klozete atlayıp sifonu çekerek magmaya yol almak istedim.

*

İNŞALLAH SADECE GURBETÇİ EFSANESİDİR

Yakup Karahan’dan da bir hikaye geldi. Gerçek bir hikaye...

Haberin Devamı

Hollanda’da çalışan bir Türk, kanseri çok ilerleyince son günlerini memlekette geçirsin diye Türkiye’ye göndermişler. Emekli maaşını da Türkiye’deki bir banka hesabına havale ediyor Hollanda SSK’sı... (Alman TRT’si gibi oldu!)

Vatandaşımızın okuması yazması olmadığı için, gelen evraka parmak basıyor, kağıtlar resmî kanaldan Hollanda’ya gönderiliyormuş.

Yıllar geçmiş, Hollanda SSK’sı (daha doğrusu ödemeyi yapan emeklilik şirketi) her ay tıkır tıkır adamın maaşını yatırıyor banka hesabına, parmak basılmış evrak dosyaya koyuluyor. Fakat, sonunda biri kıllanmış bu işten, “Yahu bu adamı ölmek üzere diye memleketine gönderdik, seneler geçti, maaşallah yaşıyor hâlâ...”

Vatandaşın yaşadığı şehre bir görevli sevk etmişler derhal. Ve bu görevli Türkiye’ye geldiği günün akşamında, söz konusu emeklinin çoktandır öldüğünü öğrenmiş.

“Peki, ölmüş adam nasıl parmak basıyordu? diye soracaksınız şimdi” diyor Yakup Bey. “Görevli, ölmüş emeklinin işaret parmağını akrabalarının evindeki derin dondurucuda bulmuş!”

Yakup Bey dostum, bunun bir “gurbetçi efsanesi” olduğunu umarık, yoksa kabus gibi bir hikaye !


*

AVUSTRALYA’NIN KENEF HARİTASI

Feyzi Faruk Mengüç de bana bir “link” göndermiş :

http://www.toiletmap.gov.au/toiletmap/index.jsp

Diyor ki, “Köşenizde bahsettiğniz Avustralya hükümetinin, kendine ait adaları “anti-ilhak" etmekten başka enteresan icraatları da var. Aldığım duyumalara göre Avustralya, toplam 13,924 umumi "dunnie" ile nüfusuna oranla dünyada en çk umumi kenef rekorunu elinde tutuyormuş.

Faruk’un gönderdiği siteye girerseniz, sıkı durun, karşınıza Avustralya Hükümeti Umumi Tuvalet Haritası diye bir site çıkıyor.

Ağam nerde, biz nerde...

(Not: Yalnız bir hatanı düzelteyim sevgili Faruk, “kişi başına düşen umumî kenef” sayısında Avustralya Türkiye’yi geçemez. Bizde, sokaktaki her ağaç, üzerinde ‘Buraya işeyen eşektir’ yazmayan her duvar umumî WC sayılır...)

*

ARTİSTLİK YAPMAK İTALYANCA NASIL DENİR?

Barkin Kurt’un dikkatini çekense başka bir haber:

Hani, Juventus’un antrenörü, maç sırasında Fatih Terim’in yanına geldi, birşeyler söyledi gitti de, Fatih Hoca da “Tamam” gibisinden bir işaretler yaptı ya...

Hürriyet’teki habere göre “İtalyan hocanın Terim'e, ‘‘Ayıp oluyor sinyor. Hasan vakit geçirmek için kendini yere atıp artistlik yapıyor. Lütfen müdahale edin’’ diyerek sitemde bulunduğu, Terim'in de, ‘‘Farkındayım. Siz merak etmeyin ben gereken uyarıyı yapacağım’’ dediği öğrenildi.

Barkin soruyor: “Artistlik yapıyor” argo bir terim, acaba İtalyancası nedir?


*

YUKARIDAKİ SORUNUN CEVABI :

Buldunuz mu? Bulamadınız mı? Suali bir daha okuyun, ilk cümle ne diyordu?

“Pennsylvania'dan New York'a giden bir otobüsü kullanıyorsunuz...” Yani şoför sizsiniz, gözlerinizin rengini söylemeniz yeterli.

Figen Hanım bizi teselli ediyor zaten: “Bulamadıysanız endişe etmeyin, çoğu insan ayni hataya düşüyor.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!