Siz sordunuz bakan Çubukçu yanıtladı

Güncelleme Tarihi:

Siz sordunuz bakan Çubukçu yanıtladı
Oluşturulma Tarihi: Mart 15, 2007 12:07

Haberin Devamı

TÜRBAN KONSENSÜSLE ÇÖZÜLÜR

Harun Ak’ın sorusu

Sayın Bakanım, türban yasağı ne zaman son bulacak. Bu ülkeye özgürlük ne zaman gelecek?

 Kadınların sadece görüntüleri nedeniyle ‘temsil edilmiyor olmaları’ olumsuz bir bakış açısı oluşturuyor. Seçilmiş organlar, eğitim gibi alanlarda kadınlara yönelik her türlü cinsiyet ayrımcılığının karşısındayım. Türkiye’de birçok konuda özgürlüklerin dönüşmesi o kadar kolay olmuyor. Demokrasi ve özgürlük anlayışının belli bir çıtaya yükselmesi çok önemli. O yüzden belki de Sayın Başbakan çok ifade etti ‘Yasaklarla mücadele ediyoruz’ diye. Yasaklar ve yasak zihniyetinin ortadan kalkması gerekiyor öncelikle. Türban konusu da ancak konsensüsle çözülür.

MECLİS’E GİRİŞTE KIYAFET AYRIMI OLMAYACAK

Neslihan Kırımlı’nın sorusu

Haberin Devamı

Dünya Kadınlar Günü için TBMM’de yapılan oturuma başörtülü kadınların alınıp, şapkalı kadınların alınmaması haberi doğru mudur? Eğer doğruysa bu konuda sorumluların cezalandırılması için bir şeyler yapılmasına ön- ayak olacak mısınız?

Söz konusu haberle ilgili yaptığım araştırmada, Genel Kurul’u izlemek için kullanılan izleyici locasına şapkalı kadınların alınmamasının bir yanlış anlaşılmadan kaynaklandığını öğrendim. Bundan sonra böyle bir sıkıntı olmayacaktır. Meclis’e kıyafet ayrımı yapılmaksızın her vatandaşımız girebilir.

BÜTÇE ARTTI, YENİ PERSONEL ALINDI

/images/100/0x0/55eaa573f018fbb8f88d9f9c
Erol Tuna Aşar’ın sorusu

Sayın Bakanım, Bakanlığınızın lafta bakanlık olarak kalmaması için bugüne kadar size bağlı kuruluşlarda yapılan iyileştirme çalışmaları nelerdir? Bu iyileştirmeler geçmiş 5 yıllık süreç için yeterli midir?

Sorumluluk alanımda toplumun en dezavantajlı kesimleri var. Çocuklar, yaşlılar, engelliler ve kadınlar… Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu, Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Bakanlığıma bağlı kuruluşlar. Bunlardan sadece SHÇEK’in taşra teşkilatı var. Ben özellikle SHÇEK’te önemli düzenlemeler yaptığımıza inanıyorum. Nitekim SHÇEK’in bütçesi 2002 yılında 121.589.000 YTL iken, bugün 791.595.000 YTL’dir. Dolayısıyla, hükümetimizin konuya verdiği önem, rakamlarla da ortadadır.

Haberin Devamı

Biz standartlarımızı belirledik ve bu standartları da büyük oranda yakaladık. Personel sayımızı 15 bine çıkardık. 2002’de kurumda çalışan personel sayısı 12 bindi.

Çocuk yuvalarında 2002 yılında temizlik ve bakım hizmetlerinin toplamında 20-25 çocuk için 1 bakıcı anne istihdam edilirken, 2005 yılında bakım ve temizlik elemanlarını birbirinden ayırdık ve 8 çocuğa 1 bakıcı anne, 6 özürlü çocuğumuza da 1 bakıcı uygulamasını başlattık. Ayrıca bu elamanlar çocuk bakımı konusunda belirli periyotlarla hizmet içi eğitime tabi tutulmaktadır. Çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtlarında görev yapan personelin, özellikle de çocuklarla birebir ilgilenen bakıcı annelerin çocuk gelişimi eğitimi almaları için Milli Eğitim Bakanlığı ile de bir işbirliği protokolü imzaladık. Bu protokolle, bakıcı annelerin eğitimden geçmelerini sağlamaktayız. Hizmet içi eğitimde de 2002 yılında 464 personel hizmet içi eğitime tabi tutulurken 2002-2006 döneminde 5 bine yakın personel hizmet içi eğitimden geçirilmiştir. Özel hizmet alımı ile bakım hizmetlerinde çalıştırılacak personelin ise çocuk, yaşlı ve özürlü bakım konusunda eğitim almış; Meslek Yüksek Okulu, Sağlık Meslek Lisesi Hemşirelik Bölümü ya da Kız Meslek Lisesi Çocuk Gelişimi Bölümü gibi, ilgili alanlardan olmasına  özellikle özen gösteriyoruz.

Haberin Devamı

YURTLARDA AİLEYE DÖNÜŞ PROJESİ

Yurtta kalan çocuklarımızın çoğu bilinenin aksine kimsesiz değil. %85’inin bir ailesi var. Ancak ekonomik yoksulluk nedeni ile kurum bakımına veriliyorlar. Biz de salt ekonomik yoksulluk nedeni ile SHÇEK’e verilen çocuklarımızı ailelerine kavuşturmak için bir proje başlattık. Aileye Dönüş projesi ile yoksulluk nedeni ile çocuklarını yuva ve yurtlara veren ailelere ayni ve nakdi yardımla maddi destek veriyoruz. Örneğin iki çocuğu kurum bakımında olan bir anneye çocuk başı aylık 160 YTL’den toplam 320 YTL veriyoruz. Bunun dışında sağlık giderleri, kırtasiye malzemeleri, kıyafet gibi giderleri de biz karşılıyoruz. Yani hem ailenin ekonomisine bir katkıda bulunuyoruz hem de çocuklarımız aile ortamında yaşıyorlar. Aileye Dönüş Projesi ile bugüne kadar yaklaşık 4500 çocuğumuzu ailesine kavuşturduk. Bu, 50 kapasiteli 100 kuruluş demek! Dolayısıyla, çocuklarımızın kendi ailelerinden sevgi alarak büyümelerini sağlayan bu projeyi son derece önemsiyorum.

Haberin Devamı

/images/100/0x0/55eaa573f018fbb8f88d9f9e
Bu proje dışında kalan yavrularımızın ise koruyucu aile yanına yerleştirilmesi ya da evlatlık edinilmesi için çalışıyoruz. Türkiye’de koruyucu aile sayısı çok yetersiz ne yazık ki. Hedefimiz kurumlarımızda sorumluluk bilinci ile çalışacak gönüllüleri ve koruyucu aile sayısını arttırmak. Bunun için de ‘Sizsiz Olmaz, Var Mısınız?’ kampanyasını başlattık.

Kampanya ile bir artış oldu ancak önümüzde almamız gereken daha çok yol var. Biz, bu yolu kısaltmak için bir çalışma gerçekleştirdik ve koruyucu aile yönetmeliğinde yaptığımız değişiklikle,  ailelere ortalama, bir çocuk için ortalama 550 YTL destek vermeyi sağladık. Bu rakam, çocukların yaş ve öğrenim durumuna göre artabiliyor. Ben, bu düzenlemenin de koruyucu aile sayısında bir artış meydana getireceğine ve son derece faydalı olacağına inanıyorum.

Haberin Devamı

Ailesine kavuşturduğumuz, koruyucu aile yanına ya da evlatlık verdiğimiz çocuklar dışında kalan yavrularımız için de kuruluşlarımızı yeniden düzenliyoruz. Koğuş tipi sistemi terk ederek, çocuklarımızın ev ortamında yaşamalarını hedefliyoruz. Bunun için de hem sevgi evlerini bir bir hayata geçiriyoruz hem de yurt ve yuvalarımızın fiziki mekanlarının koğuş tipinden oda sistemine dönüştürüyoruz. Oda sistemine geçişle birlikte, yatakhanelerde kalan çocuk sayısını 10-15’den 2-8’e düşürdük. Yeniden yapılanma çerçevesinde kuruluşlarımızda fiziki dönüştürme % 90 oranında tamamladık.

Sevgi evleri projesi ile de 8-10 çocuğumuz aynı evde yaşayacaklar. Türkiye’de şu an 21 tane sevgi evlerimizden var. 120 sevgi evinin inşaatına başlandı ve 160 sevgi evinin de ihale ve proje çalışmaları devam ediyor.  Hedefimiz çocuklarımızın yüksek yararına olan, psikolojik ve sosyolojik gelişimlerine en uygun model olan ev tipi bu modeli tüm Türkiye geneline yaygınlaştırmak.  Ben sevgi evlerinde kendinden emin, yarınlara daha gülen gözlerle bakan çocuklar yetiştireceğimize inanıyorum.

Bunun dışında Türkiye genelinde 800 gönüllü anne yuvalarımızda çalışmaya başladı. Çocuk İstiyorum Derneği ile yaptığımız protokol neticesinde gönüllü annelerimiz bir yıldır kuruluşlarımızda çalışıyor ve çocuklarımıza annelik yapıyorlar.

SHÇEK dışında kalan genel müdürlüklerimizden Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün önceden bir Teşkilat Yasası bile yoktu. KSGM’nin Teşkilat Yasası Hükümetimiz döneminde, 2004 yılında çıkartılarak yürürlüğe girmiştir.

Bu çalışmaların hepsi için ‘bunlar yeterlidir’ diyemem. Ancak önemli bir mesafe kat ettiğimiz de bir gerçektir.

OLUMSUZLUKLARI İHBAR EDİN

Mehmet A Akkuş’un sorusu

Sayın Bakanım, ailem yılın 8 ayını Marmara adasındaki yazlık köyümüzde geçirir. Evimize çok yakın olan bir yaz okulu var. Bu yaz okuluna dönem dönem Çocuk Esirgeme Kurumundan çocuklar geliyor. O kimsesizlere uygulanan şiddet, hakaret, aşağılama inanın içimizi kanatıyor. Ben de bir babayım ve görüp duyduklarımız gerçekten çok acı verici. Önümüz yaz ve bu okula eğer yine çocuk yollayacaksa….Lütfen takipçisi olun.

Bir vatandaş olarak, şahit olduğunuz, bildiğiniz bir olay gerçekleşmiş ve bu durumu bu zamana kadar ilgili makamlara iletmediyseniz olumsuz bir tabloya seyirci kalmışsınız demektir! Bu çok acı bir durum. Daha şeffaf bir yönetim için sizlerin varlığına ihtiyacımız var. Lütfen gören gözümüz, işiten kulağımız olun. Sizden ricam, bulunduğunuz ildeki kuruluşlarımıza gidip gönüllü olmanızdır. Ayraca gördüğünüz olayı, tarih-yer ve kurum olarak lütfen ihbar ediniz. Gereği mutlaka yapılacaktır.

TÖRE CİNAYETLERİNİN TAKİPÇİSİYİM

/images/100/0x0/55eaa573f018fbb8f88d9fa0
Hasan Tanrıverdi’nin sorusu

Sayın Bakan, 4 yıldır AKP iktidarıyla birlikte bakansınız. Bu sure içerisinde yaptığınız görevi gerçekten basari ile yürüttünüz mü? Bir bayan bakan olarak gerçekten kadın haklarını savundunuz mu, doğudaki töre cinayetlerine yeterince el atabildiniz mi? Saygılar

Göreve geldiğim günden bugüne, yaklaşık 2 yıldır bulunduğum makamın hakkını vermeye çalışıyorum. Bizler siyasette bugün varız ama yarın olmayabiliriz. Bunun için, hayırla anılacak işlere imza atmaya çalışıyorum. Bakan olmadan önce de kadın hakları savunucusuydum. Töre cinayetleri, kadına yönelik şiddet başta olmak üzere kadının insan haklarını ihlal eden her türlü zihniyetle eskiden beri mücadele eden birisiyim. Doğu’da birebir takip ettiğim töre vakaları da var. Ancak toplumsal zihniyet değişimi için önümüzde kat etmemiz gereken daha çok yol var.

DERDİMİZ SADECE TÜRBAN DEĞİL

Gökhan Karadaş’ın sorusu

Sayın Bakan, son yıllarda kadına karşı bilinçli bir sindirme ve izole etme çalışması yürütülmekte. Yaşlılar yurdunda dövülen, namus davasına uğruna katledilen, pasaport karşılığı bürokratlara gönderilen, televizyonda pazarlanan, Van'da tandırda yakılan hep bizim kadınlarımızı oluyor...Bu kadar açık insan hakları çiğnenirken, kadının onuru ezilirken hükümetinizin kadını sadece "türban" noktasında korumasını doğru bulabiliyor musunuz?

Hükümetimiz, sadece türban konusunda kadını korumuyor. Böyle bir iddiayı ortaya atmak son derece yanlış ve gerçek dışı olur. Bir kere ülkemizde AB’ye üyelik sürecinde başta Anayasa olmak üzere tüm temel yasalarda kadın-erkek eşitliği güçlendirildi ve Anayasanın 10. , 90. maddeleri 2004 yılında değiştirildi. Anayasanın 10. maddesine; “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” hükmü eklendi. Anayasanın 90. maddesi ile BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) ulusal düzenlemeler karşısında üstün konuma getirildi. Yeni İş Kanununun getirdiği en önemli ilerleme, işveren işçi ilişkisinde cinsiyet dahil hiçbir nedenle temel insan hakları bakımından ayrım yapılmayacağı oldu. Yeni TCK’da cinsiyet eşitliği ve kadına karşı şiddet konusunda çağdaş düzenlemeler yapıldı. Kasten öldürme suçunun, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren nitelikli hallerinin düzenlendiği maddeye “Töre saikiyle” ifadesi eklenerek töre cinayetleri faillerinin en yüksek ceza ile cezalandırılması kabul edildi. TBMM’de Töre ve Namus Cinayetleri ile Kadına ve Çocuğa Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılması ve Önlenmesi Komisyonu’nun kurulması da kadın konusuna verilen önemin bir başka göstergesi. Özellikle Sayın Başbakan’ın konuya gösterdiği hassasiyet ve bu anlamda Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa kadın konusunda yayınlanan bir Başbakanlık Genelgesi var. Kadın örgütlerinin de yayınlanmasından büyük bir memnuniyet duyduğu genelge, hükümetimizin kadın konusuna verdiği önemin çok büyük bir simgesi diye düşünüyorum. Biz de Genelge uyarınca ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının katılımıyla töre ve namus cinayetleri konusundaki çözüm önerileri konulu ilk iki toplantımızı gerçekleştirdik ve bu toplantılara daha somut adımlar atarak belli periyotlarla devam ediyoruz.

GÖNÜLLÜLERE İHTİYACIMIZ VAR

Yusuf Eren’in sorusu

Sayın Bakan;

Türkiye’de her bölgeden kadına şiddet uygulanıyor. Mağdur kadının şikayetçi olduğu halde neden eşine herhangi bir müeyyide uygulanmıyor? Bir diğer konu, basın yayın organları olmasa, çocuk esirgeme kurumları ve yaşlılarımızın barındığı özel ve kamu yurtlarında dayak yiyen, hakaret edilen yaşlıların mağduriyetini kim görecek, onlara kim sahip çıkacak? Neden her kurumu tek tek teftiş ve takip etmiyorsunuz?

Şiddet uygulayan kişilere kişilerin maruz kaldıkları şiddet türüne göre Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddeleri uygulanmaktadır. Şiddete maruz kalan kişi yaralanmışsa Türk  Ceza Kanunu’nun 86 ncı maddesi ve devamı maddeleri, eziyet ve işkence görmüşlerse Türk Ceza Kanununun 94 ve 96 ncı maddeleri, aile efradına kötü muamele varsa Türk Ceza Kanunu’nun 232, 233 maddeleri ile yargılanmaktadırlar.

Ayrıca 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun uyarınca şiddet gören aile bireyleri bu hususu kendilerinin ve şiddeti bilen üçüncü kişilerin ilgili Karakola, Cumhuriyet Savcılığına bildirmeleri ve şiddet uygulanan aile bireylerinin Aile Mahkemesi Hakimliğine başvurması halinde Aile Mahkemesi Hakimi, Kanunda öngörülen tedbirlere hükmedebileceği gibi bu tedbirlere uyulmaması halinde de hapis cezası ile cezalandırılacağı belirtilmektedir.

İkinci sorunuza gelince; kurumlarımızı belli periyotlarla ve ani ziyaretlerle teftiş ediyoruz. Ancak daha öncede söylediğim gibi bizim daha şeffaf bir yönetim için gönüllülerin varlığına ihtiyacımız var. İngiltere’de kurum bakımında olan çocuk sayısı yüzlerle, gönüllü sayısı 200 binlerle ifade ediliyor. Dolayısıyla, kurumlarımız üzerindeki toplumsal duyarlılık ve ilgi, istenmeyen vakaların meydana gelmesini önleyecek bir denetim mekanizmasıdır aynı zamanda.

17 AYLIK BEBEK İYİ BİR AİLENİN YANINDA

Elif Ilgaz Sarıköy’ün sorusu

17 aylık mağdur bebeğin akıbeti ne oldu? Yeni ailesine kavuştu mu? Gerekeni yaptınız mı? Bir kadın olarak, anne olarak şu anda hangi şartlarda yaşadığını bilmek istiyorum.

Bebeğimiz şu anda yeni ailesinin yanında, durumu gayet iyi. Çok güzel bir aileye evlatlık verdik. İçiniz rahat olsun.

BAKABİLECEĞİNİZ KADAR ÇOCUK

B.E’nin sorusu

Bir TV programında Murat Birsel'e, bir sorusu üzerine; "Ben herkesin istediği kadar çocuk sahibi olmasını doğru buluyorum" dediniz. Sizce burada yanlış bir yönlendirme yok mu? İsteyen istediği kadar değil, bakabileceği kadar ya da her ikisi birden, "istediği ve bakabileceği" kadar çocuk yapmalıdır demeniz gerekmez miydi? Partinizin ideolojisinin bu görüşünüzdeki etkisi nedir? Hala aynı fikirde misiniz?

Herkesin istediği kadar çocuk sahibi olabilmesi hem bir hak hem de bir özgürlüktür. Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Bildirgesinde de bu bir özgürlük olarak tanımlanmıştır. Anne-baba olma sorumluluğunu taşıyamayacak insanların var olması böyle kısıtlayıcı bir tutum almamızı gerektirmez. Ancak ailelerin istediği ve bakabileceği kadar çocuk sahibi olması tabii ki daha doğru bir tercih olur.

YURTLARA ÇİKOLATA GÖTÜRMEK YETMEZ

/images/100/0x0/55eaa573f018fbb8f88d9fa2
Hande Özsoy’un sorusu

Sayın Bakan, lütfen yetiştirme yurdu, bakımevi gibi korunmaya ve bakıma muhtaç insanlarımızın bu kurumlardaki yaşam koşullarını düzeltmek adına daha çok çalışın. Bu kapsamda bu kurumlar için görevlendirilen kamu personeli ile özellikle özel firmaların personellerinin işin uzmanı ve insani vasıfları olan kişiler olup olmadığını sürekli denetime tabi tutun. Bu sosyal devlet olabilmenin en mühim gereğidir. Lütfen oraları bir an dahi aklınızdan çıkarmayın. Saygılar.

Bugüne kadar gittiğim 60 ilde, sayısız kurum ziyareti gerçekleştirdim. Ankara’da, masa başında değil, Anadolu’ya giderek eksiklerimizi tespit etmeye çalıştım. Zaman zaman yolumun üzerindeki illere uğrayıp, ani yurt ziyaretleri de gerçekleştirdim. Bütün bunları yaparken aklımın bir tarafında mutlaka bana emanet edilen çocuklar vardır. Onlara daha iyi koşullarda hizmet verebilmek, onların birer sevgi ortamında yetişmelerini sağlamak için size, sizin gibi duyarlı vatandaşlarımıza ihtiyacımız var. Bir kez daha söylüyorum, lütfen bu kurumları, yuvaları bayramlarda ziyaret edilen, çocuklara çikolata götürülen yerler olmaktan çıkaralım. Bizim, çocuklarımıza verdiği sözü tutabilen, belli periyotlarla mutlaka kurumlara gelen sorumlu gönüllülere ihtiyacımız var. Lütfen siz de gönüllü olun.

VİCDANIM RAHAT

Erhan Büyükhan’ın sorusu

5 YILDIR İKTİDARDASINIZ; AMA GÖRÜYORUZ Kİ YUVALARDA KİMSESİZ ÇOCUKLARIN BAKIMINI EHLİYETSİZ, BU KONUDA HİÇBİR EĞİTİM ALMAMIŞ TEMİZLİKÇİ KADINLAR YÜRÜTMEKTELER. PERSONELDE HİÇBİR İYİLEŞTİRME YAPILMAMASINI BİR EKSİKLİK OLARAK GÖRMÜYOR MUSUNUZ? İŞİNİZİ İYİ YAPTIĞINIZA İNANIYOR MUSUNUZ? BU KONUDA VİCDANINIZ RAHAT MI?

Beni rahatsız edecek çalışmalar yürütmediğim, bu işin sorumluluğunun farkında olduğum için vicdanım çok şükür rahat. Evet, bizden önceki dönemlerde ehliyetsiz, çocuk bakımı konusunda hiçbir eğitim almamış ilkokul mezunu bakıcı anneler çocuklara bakıyordu. Ancak biz bu uygulamayı değiştirdik. Artık en az lise mezunu kişiler çocukların bakıcı annesi olabiliyor. Çocuklarla birebir temas kuran görevlilerimizin hem sayısını arttırdık hem de niteliğini. Çocuk gelişimi bölümünü bitiren lise mezunu kızlarımıza kurumlarımızda öncelik veriyoruz. Personel sayımızı arttırarak, 25 çocuğa 1 bakıcı annenin düştüğü dönemlerden, 8 çocuğa 1 bakıcı annenin düştüğü dönemlere geldik bugün. Biz hem personelimizi hem de gönüllülerimizi eğitiyoruz artık. Bu yıl İstanbul’daki 234 gönüllümüze de çocuklar konusunda eğitim verdik.

İCRAATLARI İNTERNETTE GÖREBİLİRSİNİZ

Ünsal Orhan’ın sorusu

Tüm Kadınlarımızın Gününü Kutlarım. Benim merak ettiğim ve sormak istediğim Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığının icraatlarını anlatan bir yayını nereden bulabilirim. Şimdiye kadar yaptıklarını medyadan veya herhangi bir yayın organından duymadım. Sayın Bakanımızın icraatlarına nasıl ulaşabiliriz? Teşekkür ederim.

Bakanlığımın faaliyetleri yazılı basın başta olmak üzere medya organlarında sıkça yer almaktadır. Ancak ayrıntılı bilgiler için Bakanlığıma bağlı kuruluşların internet sitelerine de başvurabilirsiniz.

SHÇEK- www.shcek.gov.tr

Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü www.kssgm.gov.tr

Özürlüler İdaresi Başkanlığı www.oib.gov.tr

Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü www.aile.gov.tr’dir.

Ayrıca Bakanlığım için  kurulan bir internet sitesinin hazırlığı da devam etmektedir.

SÜT İZNİNİ 3 SAATE ÇIKARACAĞIZ

Filiz Özkan’ın sorusu

Sayın Bakanım, ben bayanların iş dünyasında halen bayan olmanın getirmiş olduğu o yüce sorumluluğu algılayamamış olan işveren yetkililerine seslenmek istiyorum. Çalışmış olduğum kurumda bir annenin en güzel değerlerinden birisi olan çocuk dünyaya getirmenin sıkıntısını fazla yaşamadım. Çünkü bizlere kurumumuz gerekli kolaylıkları sağladı. Ama başka kurumlarda çalışan arkadaşlarım anne olmanın faturasını gerçekten çok ağır ödediler. Bu konuda gerekli düzenleme YAPIYOR MU? Teşekkür ederim

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 4857 sayılı İş Kanunu’na göre çalışan kadınların doğum öncesi 8 hafta ve doğum sonrası 8 hafta ücretli izin hakkı vardır. Kadınlar, doğum öncesi 5 haftalık ücretli izin süresini çalışabileceğine ilişkin doktor raporunun olması ve çalışması halinde doğum sonrası ücretli izin süresine (8+5=13 hafta) olarak  ekleyebilmektedirler. Yine 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 4857 sayılı İş Kanunu’nda doğumdan sonraki 1 yıl için günde 1,5 saat annelerin süt izni kullanma hakları bulunmaktadır. Doğumdan sonraki 6 aylık süre de süt izninin 3 saate çıkarılmasına ilişkin Kanun Tasarısı bulunmaktadır. Aynı Tasarı ile  657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre çalışan kadınlara ve eşlerine doğumdan sonra toplam 1 yıllık aylıksız izin süresini 6’şar aylık birbirini takip eden sürelerde veya eşlerden yalnız birinin 1 yıllık süreyi tek başına kullanabilme hakkı getirilmektedir. 4857 sayılı İş Kanununa göre çalışan kadınlara ve eşlerine 6’şar aylık sürelerle ücretsiz izin alma hakkı verilmektedir. Aylıksız izin kullanabilme hakkından en fazla üç yaşında bir çocuğun evlat edinilmesi halinde, evlat edinenlere de yararlanabilme imkanı getirilmektedir.  İlgili Kanun Tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu gündemindedir.

Günay Aksakal'ın sorusu

Sayın Bakanım,

Ben çalışan kadınım, bir kızım var ancak kızım 2003’de 3,5 aylık iken işe başladım. En az altı ay anne sütü alması gerekiyor. Tüm doktorlar, basında bahsediyor. Ücretsiz izin kullanma gibi bir lüksüm olamadı çünkü eşim özel sektörde asgari ücretle çalışıyordu. Malum özel sektörlerin işçilere verdiği önem dolayısı ile kızım anne sütünü 4 ay aldı. Vicdanen ben kendimi suçlu hissediyorum. Çalışan kadın için ücretli iznin uzatılmasına yönelik bir çalışmanız var mı?

Daha önce de aktardığım gibi, doğumdan sonraki 1 yıl için günde 1,5 saat olan süt iznini doğumdan sonraki 6 aylık sürede 3 saat olarak değişmesini planlamaktayız. Bu konuya ilişkin bir Kanun Tasarısı var. Aynı Tasarı ile  657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre çalışan kadınlara ve eşlerine doğumdan sonra toplam 1 yıllık aylıksız izin süresini 6’şar aylık birbirini takip eden sürelerde veya eşlerden yalnız birinin 1 yıllık süreyi tek başına kullanabilme hakkı getirilmektedir. 4857 sayılı İş Kanununa göre çalışan kadınlara ve eşlerine 6 şar aylık sürelerle ücretsiz izin alma hakkı verilmektedir.

KADINLAR KIZLIK SOYADLARINI KULLANABİLECEK

Gizem Göle’nin sorusu

Sayın Çubukçu, Ben hem Alman hem de Türk vatandaşıyım. Evliyim. Almanya'da yaşıyorum. Alman yasalarına uygun olarak kızlık soyadımı kullanıyorum. Türk kimlik ve pasaportumda ise beyimin soyadı yazılı. TC Avrupa'daki mahkemeyi kaybettikten sonra bu konuda gerekli yasa değişiklikleri yapıldı mı? Şimdi artık Türk belgelerinde de kızlık soyadımı kullanabilir miyim? Eğer mümkünse nerelere ne şekilde basvurmam gerekir? Yanıtlarınıza şimdiden teşekkür ederim. Saygılarımla

1997 yılında Medeni Kanun’da yapılan kadınların kızlık soyadlarının eşlerinin soyadları önünde kullanabilmelerine ilişkin değişiklik 2002 yılında yürürlüğe giren Yeni Medeni Kanun’da da kabul edilmiştir. Türk vatandaşı olan kadınlar kızlık soyadlarını eşlerinin soyadları önünde kullanabilmektedirler. Kadınların evlendikten sonra yalnızca kızlık soyadlarını kullanabilmelerine ilişkin Adalet Bakanlığı bir Kanun Tasarısı da hazırladı ancak henüz kanunlaşma aşaması tamamlanmadı.

MUHTAÇ ENGELLİLERE BAKIM EVİ

Sunay Paşalı’nın sorusu

Sayın Bakanım,ilgili bir yasa çıkardınız ve bazı koşulları sağlayan özürlülere bu yasayla aylık alma ve bakım hizmetlerinden yararlanma gibi haklar tanıdınız. Özellikle de bakım hizmetlerinden yararlanmak hususunda koşulları ne olursa olsun bütün engelliler neden aynı hakka sahip değildir? Ayrıca, otizm engellilerinin bakımı ve tedavileriyle ilgili bir çalışmanız var mı? Bu iki hususun cevaplandırılmasını önemle arz ederim.

2828  sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununa eklenen Ek 7 nci maddede “Sosyal güvenlik kurumlarına tabi olmayan bakıma muhtaç özürlülerden ailesini kaybetmiş olanlar ile ailesi sosyal ve ekonomik yoksunluk içerisinde bulunanlara bakım hizmetinin resmi veya özel bakım kurumlarında ya da ikametlerinde verilmesi…..” hükmü getirilmiştir. Bu kapsamda bakıma muhtaç engellinin kendisinin veya ailesinin herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olması, bakım hizmetinden faydalanmasına engel teşkil etmekteydi. Ancak özürlü bireyler için bu engelin kaldırılması ve eşitliğin sağlanması amacıyla SHÇEK Kanununda Değişiklik yaptık ve 2828 sayılı SHÇEK Kanunun Ek 7 nci maddesini değiştirdik. Yapılan Kanun değişikliğiyle, sosyal güvencesi olsun olmasın, her ne ad altında olursa olsun, her türlü gelirleri toplamı esas alınmak suretiyle; kendilerine ait veya bakmakla yükümlü olduğu birey sayısına göre kendilerine düşen ortalama aylık gelir tutarı 1 aylık net asgari ücret tutarının 2/3 ünden daha az olan bakıma muhtaç engellilere resmi veya özel bakım merkezlerinde ya da ikametgâhlarında bakım hizmeti verilmesi sağladık.

Genel Müdürlüğümüz bakım odaklı hizmet sunmaktadır. Bu nedenle özel uzmanlaşma gerektiren otizm konusunda ayrı bir çalışma yapılmamaktadır.

DEVAMI YARIN...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!