Oluşturulma Tarihi: Eylül 26, 2001 00:00
DÜŞÜNÜN... Bir ülkenin başbakanısınız. Çok önem verdiğiniz komşu bir ülkenin başbakanı telefonda.O ülkede binlerce müteşebbisiniz var. Başarılı yatırımlar yapmışlar.Yunanistan'ın bölgedeki ekonomik yayılmasını dengelemişler.BENİ KURTARINKomşu başbakan ağlamaklı, neredeyse ‘‘Beni kurtarın’’ diye yalvarıyor.Veya ‘‘Burada Türkiye falan kalmaz’’ diye uyarıyor.Ülkenizin bir işadamı, o ülkede de banka açmış.Üstelik çok da iyi işler yapmış, neredeyse o ülkenin en büyük bankası haline gelmiş.Hagi bile parasını o bankada işletiyor.İşleri gayet iyi giderken, birden sizin ülkenizde büyük bir ekonomik kriz patlamış.Türk bankacının Türkiye'deki işleri bu krizden etkilenince, komşu ülkedeki bankası da zor durumda kalmış.Panik halindeki mudiler kapısına dayanmış.Banka gitti gidecek.O giderse, ülkedeki başka bazı bankalar da gidecek.İşte böyle bir ortamda, o ülkenin başbakanı size telefon ediyor.Komşu ülkede
seçim var. Başbakan çok zor durumda.‘‘Ne olur beni de, Türkiye'nin itibarını da kurtarın’’ diyor.Evet, olay aynen böyle.Şimdi isterseniz telefonun iki ucundaki kişilerin adlarını da vereyim.Bir tarafta Romanya Başbakanı, öteki tarafta ise Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit var.Tabii bir de Türkiye'nin dışardaki itibarı.Türk işadamı Kamuran Çörtük, Romanya'da bir banka açıyor ve çok da başarılı oluyor.Komünizmden yeni çıkmış Romanya'da finansal bir devrim yapıyor.Romanya'nın en önemli bankası haline geliyor.Ama Türkiye'de kriz Çörtük'ü vurunca Romanya'daki bankası da etkileniyor.BULUNAN FORMÜLTürkiye'nin itibarı söz konusu olunca, Başbakan Ecevit konuyu hükümete getiriyor ve orada Türkiye'nin itibarını kurtarmak için Çörtük'e yardım edilmesi kararı alınıyor.Vakfbank'tan da konuya bir çözüm bulunması isteniyor.Vakıfbank da Romanya'daki bankaya 25 milyon dolar gönderiyor.Ama bunun karşılığında Çörtük'ün sahibi olduğu iki Güney Ege Enerji A.Ş. hisselerinin yüzde 45'ini devralıyor.Bu şirketin değerini de kendi tayin etmiyor.ŞUNA YAPTIRINDünyaca ünlü ve prestijli bir danışmanlık şirketi olan Arthur Anderson'a fiyatlandırma yaptırıyor. Vakıfbank, bununla da yetinmiyor. Bir başka prestijli uluslararası kuruluş olan ‘‘Deloitte and Touche’’a da bir değerlendirme yaptırıyor.Sonunda bu iki şirketin bulduğu değerlendirmelerin her ikisinin de oldukça altına inerek 230 milyon dolarlık bir değeri kabul ediyor.Anlayacağınız, Vakıfbank işin başından sonuna kadar yapılması gereken her şeyi yapıyor.Ancak Devlet Denetleme Kurulu, bunlara hiç itibar etmiyor. Kendisi bizzat ‘‘isim vererek’’ şu kişiye değerlendirme yaptırın emri veriyor.Bir anlamda bu iki uluslararası kuruluşa da güvenmediğini ima ediyor.Gösterdiği kişinin, o iki kuruluşun uzmanlığına yaklaşması dahi söz konusu değil. Ama belli ki, DDK bu konuda ‘‘kendi inancını’’, o iki şirketin uzmanlığının önüne koymuş.Bundan, ‘‘Türkiye'nin itibarının’’ dikkate alınmadığı sonucu çıkıyor.Cumhurbaşkanı da işte bu dosyayı savcılığa gönderiyor.Ülkenin Başbakanı, ‘‘Türkiye'nin itibarı söz konusuydu’’ diyor.DDK ise ‘‘Bu beni ilgilendirmez’’ diyor.Evet soruyorum.Siz olsaydınız ne yapardınız?Başbakan gibi yapıp, Türkiye'nin itibarını kurtarma yoluna mı giderdiniz, yoksa ‘‘Bundan bana ne’’ mi derdiniz?Bana sorarsanız, Başbakan doğru olanı yapmıştır.Ama ne yazık ki Türkiye'de cezasını ilerde çekeceğimiz inanılmaz bir ‘‘şahsi yargılama’’ sürece başladı.Herkes herkese ‘‘Hırsız’’ diye bağırıyor.Kimse kimseye güvenmiyor.LİNÇ AHLAKIVe en acısı da, bu ‘‘linç ahlakı’’ kamuoyunda prim yapıyor.İtalya bunun acısını çekti. Hiç şüpheniz olmasın biz misliyle çekeceğiz.Daha şimdiden çekmeye başladık bile.Ankara'da kimse bir karara imza atamıyor. Siyasiler ve bürokratlar cesur kararlar alamıyor.Özel sektörün ise müteşebbis ruhu iyice ürkütülmüş, cesareti kırılmış durumda.Bunun ağır bir bedeli olacak.
button