Siz bunları ciddiye mi alıyorsunuz Cumhurbaşkanım?

Güncelleme Tarihi:

Siz bunları ciddiye mi alıyorsunuz Cumhurbaşkanım
Oluşturulma Tarihi: Haziran 19, 1999 00:00

Haberin Devamı

ÖZTORUN-TORUMTAY TARTIŞMASI

O sırada, Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Necdet Öztorun'un Genel Kurmay Başkanlığı'na atanması gündemdeydi. Özal ve çalışma arkadaşları Öztorun'u istemiyorlardı. Neden olarak da Öztorun Paşa'yı katı, disiplinli ve siyasetle ilişkilerde sert olarak görüyorlardı. Onun yerine Org. Torumtay'ın Başkan olmasını arzu ettiklerini belirttiler. Tabii bu bir kararname meselesiydi, son imza da Evren'indi. Bu konu, kamuoyuna sanki Özal ağırlığını koymuş da o yüzden gerçekleşmiş biçiminde yansıdı. Evren istese direnir ve Öztorun'un Genel Kurmay Başkanı olmasını sağlayabilirdi. Ama Evren bana,‘‘Öztorun da çok yetenekli, çok disiplinli iyi bir komutandır. Ancak ikisini biraraya koyduğumuzda, Torumtay'ın Batı'ya açık yapısı, dil bilgisi ve komutanlıktaki nitelikleri Öztorun'a göre daha ağır bastı. Bunun için Özal'ın önerisini kabul ettim’’ dedi. İşin garipliğine bakın ki, Özal'ın ısrarla üzerinde durduğu Torumtay ona ters düştü ve iş istifaya kadar gitti. Öztorun ve Necdet Uruğ ekibi hala Evren'e soğuk dururlar, eskisi gibi sık görüşmezler.

TARİHİ DEMİREL-EVREN KARŞILAŞMASI

Demirel'in DYP Genel Başkanı olduktan sonra Evren'i Köşk'te ziyaret etti. Bu tarihi olayın tek tanığı benim. O sabah Evren'in yüzü solgundu, heyecanlı olduğu dolaşmasından belliydi. Derken Süleyman Bey geldi, o da çok gergindi. Ben salonun ortasında duruyorum, Evren Paşa kalktı, masanın önüne geçti, bir saygı ifadesi olarak. Kapı açıldı, Süleyman Bey içeri girdi, onun da yüzü kıpkırmızıydı, çok tedirgindi. Son derece güzel bir jestle, kafasını öne eğerek selam verdi, pat pat pat, asker disiplini içinde Evren'in önüne kadar gitti. İlk söz, Süleyman Bey'den geldi, ‘Sayın Cumhurbaşkanı sizi çok sağlıklı gördüm, maşallah' dedi. Evren tedirgin, yüzü ve dudakları hafif titreyerek ‘Sayın Demirel ben de sizi çok iyi gördüm’’ dedi. Ve işte o an, birden buzların çözüldüğünü gördüm.

KIZILAY'DA TEBDİLİ KIYAFET

Bir gece, kasket falan giyerek, tebdili kıyafet, kimseye haber vermeden sivil arabayla Kızılay'a indik. Bulvar Palas'tan aşağı vitrinlere baka baka yürürken yanımızdan iki sarhoş geçti. Bize şöyle bir baktılar, biri; ‘Lan hayret, insan insana bu kadar mı benzer, ulan herif hık demiş Evren Paşa'nın burnundan düşmüş' dedi. Evren bunları duyunca gülmekten yerlere yattı.

Çankaya'da 16 yıllık uzun bir hizmetten sonra veda günü zor gelmişti Ali'ye ve sevgili eşi Elvan'a. Hele bir telefon olayı var ki...

‘‘Köşk'te görev yaptığım sürece telefonlarım sabahlara kadar hiç susmazdı, günde en az 150 telefona cevap verirdim. Bir keresinde Ertuğrul Özkök, ‘İşte Baransel'in sıcak ve dost sesi' diye benim konuşma tarzımı aktarmıştı. Ben telefonu açtığımda daima ‘Buyrun' derim . 65 yaşına kadar çalışma imkanım varken, Evren'le birlikte 16 yıllık köşk hayatıma kendi isteğimle son vermeye karar verdim. Hürriyet Gazetesi'nde görevden ayrılacağım haberi yayınlandığı gün sabahtan akşama kadar büromdaki telefonum hiç çalmadı. Pencereden baktığımda 16 yıl gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçti. Akşam lojmandaki telefonlarımın çalmasını bekledim, ama olmadı. Eşim Elvan beni teselli etti. İki çocuğum Köşk'te dünyaya geldi. Büyük olan Ali Habib rahmetli Korutürk döneminde doğdu. O dönem demokratik parlamenter sistemin bütün kurum ve kurallarının işlediği esnek bir dönemdir. Çankaya'da basına, sanatçılara davetler vermeyi ben başlatmıştım.

FARKLI ÇOCUKLAR

Oğlum Ali de o dönemin izlerini almış olacak ki son derece renkli, demokrat, esprili, tartışan, donanımlı bir genç. Küçük oğlum Murat ise Evren döneminde dünyaya geldi. Demokrasiye ara verildiği bir dönemde büyüdüğü için daha disiplinli, daha az konuşan, espriyi ve gülmeyi sevmeyen bir kişiliği var. Çankaya'daki iki dönem benim çocuklarımın karakterlerine bile yansıdı.’’

Baransel'in Çankaya'daki lojmanı çok güzeldi, peki ya sonrası...

‘‘Senin de bildiğin gibi lojman Çankaya tepelerine hakim, 250 metrekare, son derece modern bir yerdi. Altımda kırmızı plakalı Mercedes araba vardı. Ama hiçbir zaman eşim resmi görevler dışında bu araca binmedi. Karnı burnunda hamileliklerinde bile itile kakıla belediye otobüsleriyle gidip geldi işine. Önceleri CENTO'da çalışıyordu, halen Anadolu Ajansı dış haberlerden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı. Özel arabamız çok sonra oldu bizim.

Köşk'ten ayrıldıktan sonra Ankara'ya on kilometre uzaklıktaki o zaman yeni kurulmakta olan Ümitköy'deki kooperatif evimize taşındık.

Vehbi Koç aradı

Üç yıl sel çamur içinde o yollarda gidip geldik, kaloriferi sık sık bozulduğu için soğukta oturduk. Köşkten ayrıldıktan yirmi gün sonra beni rahmetli Vehbi Koç aradı, görüşmemiz için İstanbul'a çağırdı. Vehbi Bey'le İstinye'deki evinde yemek yerken bana genç yaşta emekliye ayrılmamın ülke için kayıp olduğunu, mutlaka birlikte çalışmak istediklerini anlattı. Ardından Rahmi Bey'le de yemek yiyerek anlaştık. Koç Grubu'nun Ankara Temsilcisi olara üç yıl bu görevde kaldım.’’

Ali Baransel için Kenan Evren'in yeri çok ayrıdır. Kendisi pek söylemez ama onu babası gibi yürekten sever, içi titrer.

‘‘Cumhurbaşkan-lığı görevinden ayrıldıktan sonra Evren'le birlikte askeri bir uçakla Marmaris'e gittik. Dalaman'dan Marmaris'e geldiğimizde bizi beş bin kişilik bir kalabalık karşıladı, ortalık inledi. O gece vali, ertesi gün belediye başkanı derken yemek davetleri beşinci gün bitti. Evren Paşa alışmış hareketli hayata tabii. Derken bir gece de orada bizleri bekleyen basın mensuplarıyla Lidya Otel'de onun onuruna bir yemek düzenledik. Marmaris'te yanında kaldığım üç hafta boyunca kendisine Cumhurbaşkanlığında olduğu gibi her sabah basın arzı yaptım. Yaşadığı eve ‘Beyaz Ev' adını ben koydum, emeklilikten rahatsız olmasın diye kartvizitine ‘7. Cumhurbaşkanı' diye yazdırdım.Benim amacım, bu kadar görkemli ve hareketli bir yaşamdan sonra Evren Paşa'yı yalnızlığa düşürmemekti. ’’

Cindoruk Evren’i nasıl yumuşattı?

Çok candan dost, iyi kalpli insan, Hüsamettin Cindoruk DYP Genel Başkanı olduktan sonra, meydanlarda Evren'e çok yüklenmeye başladı. Evren kendisini Köşk'e çağırmamı söyledi. Görüşmeden çıktığında yüzü pancar gibi kıpkırmızıydı. Kapıda gazetecilere demeç verdi, 'Fevkalade olumlu bir görüşme yaptık' dedi. Evren dinlemiş, beni çağırıp anlattı: 'İçeri girer girmez beni çok iyi gördüğünü söyledi. Ben de hemen lafa girip ağır konuşmaları için teessüflerimi bildirdim. O da bana, aman Cumhurbaşkanım siz bunları ciddiye mi alıyorsunuz? Biz politikacılar seçmenlerimize bazen bu tür mesajlar veririz. Size olan sevgim tartışılmaz. Hoş görün lütfen' dedi.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!