Güncelleme Tarihi:
İstanbul Şurası'nın önceki gün yapılan 4. oturumunun konusu Sivil Toplum Pratikleri'ydi. Oturumda kendilerini birbirlerine tanıtma fırsatı da bulan sivil toplum örgütleri, daha fazla yetki sahibi olmak için yasal düzenleme yapılmasını istediler.
Osman Atalay: (İnsani Yardım Vakfı sözcüsü) Kriz, savaş, doğal afetlerin yaşandığı bölgelerde insani yardım ulaştırıyoruz. Marmara Depremi'nde de depomuzdaki tüm yatak, battaniye gibi malzemeyi bölgeye çıkardık. Ancak engellemeler çıktı. İslami Vakıf, dernekler gibi ayrımları gördük. Sloganımız mazlum, mağdur insanlara din ve ideolojisi ne olursa olsun yardım etmek. Devlet sivil toplum kuruluşlarını engellemesin.
Korhan Gümüş: (İnsan Yerleşimleri Derneği) Binlerce yardım talebi ile binlerce ihtiyaç talebini eşleşleştirmeye çalışırken böyle bir görevi devralmış olduğumuzu farkettik. Türkiye'de bilginin talep edilmediğini gördük. Sivil toplum ile devlet birbiriyle aynı bir özne gibi düşünülmüyor. Devleti sürekli somutlamak gerekiyor. Yoksa devletin politikalarını somutlaştıramayız. Bilgi paylaşımında bir sorun var. Acil yardım projesi geliştirdik. İki saatte kurulan, çevreyi kirletmeyen bir proje istedik. 100 tane deneme yapılıyor.
Ahmet Sözmen: (Türkiye Gönüllü Teşekkülleri Vakfı) Depremde organize olamadık. Devlet ve kurumları düzenleyici rolleri üstlenmediler. Vakıf olarak geleneksel imaret kültürünü bölgeye taşıdık. Yüzbinlerin üzerinde sıcak yemek gitti. Ülkemizde örgütlenme geleneği olmadığı için yardımlaşma da koordinesiz oldu. Mahalle, sokak bazında örgütlenme olmadığı için yardımları bir çıkar için yapanlar çıktı. Aldığımız ders sivil haklara sahip çıkılması gerektiğidir.
Gökmen Argun: (Doğal Hayatı Koruma Derneği) Depremle birlikte bu amaca yönelik mahalle teşkilatı olmadığını gördük. Sivil toplum çevresinde olan biteni görebileceği bir bilgi haline getirmek gerektiğini farkettik. Molozların dökülmesi ve çevre kirliliği ile ilgili sorunları gördük. Kirlilik tespiti yapan bir örgüt değiliz. Sonuçları değerlendirip molozların doğaya ve insanlara zarar vermeyecek yerlere yönlendirilmesi ile ilgili bir çalışma yaptık. Bilgi kaynağının önemini ve o bilgiden o sivil toplum kuruluşunun sorumlu olması gerektiğini öğrendik. Ekolojik veri tabanı çalışması başlattık.
Efza Evrengil: (Anne-çocuk Eğitim Vakfı) Deprem sonrası psikolojik destek ile ilgili 20 bin kitabı afet bölgelerindeki öğretmelere ulaştırdık. Bölgedeki anne ve çocuklara eğitim programı başlattık. Afetler ve benzer olaylarda ruh sağlığı hizmetleri önleyici, koruyucu ve destekleyici hizmetlerdir. Yüksek risk grubu taşıyan çocuklarla ilgilenilmelidir.
Prof. Dr. Necdet Aral (Teknik Elemanlar Derneği) Bünyesinde mühendis, mimar, şehir planlamıcısı ve üniversite mensubu bulunan bir derneğiz. Depremde gönüllü ekiplerle hasar tespit çalışmaları yaptık. Sivil topluma ilişkin üniversitede bölümler açılmalı. Örgütler arasında iletişim olmalı. Ortak proje üretmeli.
Ali Bulaç: (Araştırmacı-Yazar) 37 bin insana yemek veriliyor fakat devlet kovuyor. Devlet devleti kovuyor. Bilimadamları birbirlerine karşı tahammülsüzler. Hasar tesbiti kargaşası yaşanıyor. Şu anda tam bir vurgun yaşanmakta. İstanbul 1. derece yoksa 2. derece deprem bölgesi mi hala cevabı yok. 1. bölge ise şehir konseptini tamamen değiştirmek gerekiyor. Devlet ile sivil toplum arasında bir çekişme var.
Nasuh Mahruki: (AKUT Başkanı)
Depreme karşı örgütlü, planlı ve eğitimli olmalıyız. Televizyonlara kısa belgeseller hazırlayacağız. Eğitim merkezi kurarak grupları davet edip eğiteceğiz. Okul, şirket ve gruplara bilinçlendirme seminerleri vereceğiz. Depremde kurtarma ekipleri gelene dek mahalleli kendi başının çaresine bakmak durumda kaldı. İnsanlarımızı bilinçlendirmemiz gerekiyor.
Zeki Kadirbeyoğlu: (Genç İşadamları Derneği)
Sizlere soruyorum. Biz şu anda bir depreme hazır mıyız? Bizi yöneten hükümetleri nasıl uyandıracağız? Baskı grupları oluşturmamız lazım. Enkazların önüne bir tabela bile yoktu. Kaç ölü çıktı, kaç yaralı, diye. Hukuki sorunlar var. 25 bin ölü diyorlar, yalan. Kime karşı yalan söylüyoruz. Herkesi gece uyumadan önce vicdanı rahat mı değil mi dinlemeye davet ediyorum.
Yüksel Selek: (Sivil Koordinasyon Merkezi)
Biz yüzlerce sivil toplum kuruluşunun temsilcisi miyiz? Hayır. Bağımsız binlerce gönüllünün ve sivil toplum örgütünün çalışmalarını koordine eden bir birim olduk. Deprem fonlarının şeffaflaşmasını istiyoruz. Biz de siviller olarak aynı şeffaflığı göstermek zorundayız. Kış geliyor. Neredeyse 100 bin insan çadırlarda. Bölgede kurulan katalitik sobalar dikkatli kullanılmalı. Prefabrik evler gecikti. Depolarda yiyecek ve giyecekler tonlarca. Bunların sınıflanması için sivillere ihtiyaç duyuluyor.