Güncelleme Tarihi:
Ankara 1 No'lu DGM tarafından üçüncü kez görülen Sivas davasında, yargılama sonunda verilen 31 idam kararı onandı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 33 sanıklı davada, iki idamı ve bir sanığın idamdan 20 yıla çevrilen cezasını bozdu. Bu üç kişi Ankara DGM'de 4. kez yargılanacaklar.
Madımak Oteli'nde 37 kişinin ölümü nedeniyle açılan ve sekiz yıldır süren Sivas davasında, Ankara 1 No'lu DGM tarafından üçüncü kez yapılan yargılama sonunda verilen 31 idam kararı onandı. Sanıkların, Aziz Nesin'i ‘‘bahane’’ ederek, TCK'nın 146/1 maddesindeki, ‘‘Anayasal devlet düzenini bozmaya teşebbüs’’ suçunu işledikleri belirtildi. Kararda, bu suçun işlenmesi için çete veya örgüt zorunluluğu olmadığı vurgulandı. Sivas'taki suçun kasten işlendiğinin atılan sloganlardan, 37 kişinin ölümünden sabit olduğunun anlaşıldığı belirtildi.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 33 sanıklı davada, iki idamı ve bir sanığın idamdan 20 yıla çevrilen cezasını bozdu. Bu üç kişi Ankara DGM'de dördüncü kez yargılanacaklar. Diğer sanıklara verilen tüm cezalar oybirliği ile onandı.
Başsavcılık, Anayasa'da yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği gün, Ankara 1 No'lu DGM'nin askeri üyesi Hakim Albay Erman Başol'un duruşmaya katılması nedeniyle verilen cezaların bozulmasını talep ediyordu. Ancak, Yargıtay, askeri hakimin o gün duruşmaya girmesini bozma nedeni saymadı.
Sivas Davası'nın, temyiz kararı dün Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından açıklandı. Daire Başkanı Demirel Tavil, sanıklardan Durmuş Tufan, Mevlüt Atalay ve Ali Kurt hakkındaki kararların bozulduğunu, diğer sanıklara ilişkin kararların ise onandığını bildirdi.
23 sayfalık gerekçeli kararda, Sivas'ta meydana gelen ve 37 kişinin ölümüyle sonuçlanan olayların, TCK'nın 146. maddesinde belirtilen sonucu yaratmaya elverişliliğini ve Aziz Nesin'in düşünce ve davranışlarının bahane edilmek suretiyle, Anayasal düzenin en önemli ilkelerinden biri olan ‘‘Cumhuriyetçilik ve Laiklik’’ ilkelerinin ortadan kaldırılmasına yönelik bulunduğunu tüm açıklığı ile ortaya koyduğu belirtildi. DGM'nin, sanıklar hakkında iyi hal nedeniyle indirim yapmamasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığını belirtildi.
Sanıkların mahkumiyetlerine esas alınan TCK'nın 146. maddesinin irdelendiği gerekçeli kararda, bu madde ile Anayasal düzeni meydana getiren normların korunduğu vurgulandı. TCK'nın 146. maddesindeki suçun konusu içinde Anayasa'nın birinci maddesinde yer alan devlet ve hükümet şekline ilişkin ‘‘Cumhuriyet’’ biçimindeki belirleme ile 2. maddesindeki ‘‘Laiklik’’ ilkelerinin girdiğinden kuşku bulunmadığı ifade edildi. Anayasa'ya göre din ve vicdan özgürlüğün mevcut olduğu ancak, Türk inkılabı açısından taşıdığı önem nedeniyle laikliğin özel olarak korunduğu vurgulandı. Türk milletinin ülkesi ve devletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı hedefleyen eylemlere Anayasa ve uluslarası anlaşmaların cevaz vermediğinin altı çizildi.
DGM'lerin Anayasa'da yer aldığı, yasasının bulunduğu, suçun işlenmesinden sonra kurulmuş özel bir mahkeme olmadığı ve davaya bakmakla görevli olduğu, ‘‘duruşmaların aleni yapıldığı, sanık ve vekillerine söz verildiği’’ belirtilen gerekçeli kararda, 2 Temmuz 1993'te Sivas'ta meydana gelen olayların öncesine, olay anına ve sloganlara da yer verildi.
Şimdi ne olacak?
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesinde, askeri hakimlerin DGM'lerdeki görevine sona erdiren Anayasa değişikliğine ilişkin yasanın 18 Haziran 1999 tarihli Resmi Gazete'nin mükerrer sayısında yayınlandığı gün yapılan duruşmaya askeri hakimin katılmasının bozma nedeni sayılmasını talep etmişti. Ancak, Daire, bu görüşe katılmadı. Başsavcılık, bozma istemlerinin reddine ilişkin gerekçeye katılmazsa, itiraz yolu açık. Bu itirazı Yargıtay Ceza Genel Kurulu karara bağlayacak. Kurul'un vereceği karar kesin olacak. Başsavcılık, Daire'nin kararına katılırsa, haklarındaki mahkumiyet kararı onanan sanıkların ‘‘Karar düzeltme’’ isteminde bulunma hakları da var. Ancak, bu istemin öncelikle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kabul edilmesi gerekiyor. Başsavcılık istemi reddederse, sanıklar hakkındaki idam cezaları kesinleşecek. Başsavcılık, ‘‘karar düzeltme’’ istemini kabul ederse, bunu da Yargıtay 9. Ceza Dairesi karara bağlayacak.
İDAM CEZASI ONANANLAR
Muhsin Erbaş, Harun Gülbaş, Bekir Çınar, Erol Sarıkaya, Ahmet Turan Kılıç, Kenan Kale, Harun Yıldız, Zafer Yelok, Yunis Karataş, Halil İbrahim Düzbiçer, Ömer Faruk Gez, Ahmet Oflaz, Ekrem Kurt, ErkanÇetintaş, Faruk Sarıkaya, Hayrettin Gül, Harun Kavak, Süleyman Toksun,Hayrettin Yeğin, Mehmet Yılmaz, Adem Kozu, Mustafa Uğur Yaraş, Faruk Belkavli, Ömer Demir, Alim Özhan, İbrahim Duran, Etem Ceylan, Vahit Kaynar, Turan Kaya, Cafer Tayyar Soykök ve Faruk Ceylan. ’’
Sivas'ın suçlusu Aziz Nesin
Refahyol'un Adalet Bakanı Şevket Kazan, Yargıtay tarafından onaylanan 31 idamlı Sıvas Olayları için Aziz Nesin'i suçladı. Sanıkların avukatlığını üstlenen Kazan, ‘‘Sıvas olayları bir provokasyondu. Bu provokasyonda provokatör olmasa bile baş tahrikçi Aziz Nesin'di’’ dedi.
Şevket Kazan, geçen günlerde yayımlanan ‘‘Refah Gerçeği’’ adlı kitabında, ‘‘Sıvas Olayları’’ başlığı altında, 2 Temmuz 1993'de yaşanan katliama ilişkin görüşlerini anlattı.
Sıvas olaylarının başladığını haber alır almaz ilk işinin zamanın RP'li Sıvas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu ile telefon bağlantısı kurmaya çalışmak olduğunu kaydeden Kazan, kitapta bu konuşmayı şu sözlerle anlattı:
‘‘Nihayet Temel Bey'le bağlantı temin edildi. Ben, ‘Aziz Nesin şehirde mi?' diye sordum. Temel Bey, ‘Zara'ya gitmiş' diye cevap verdi. Her ihtimale karşı Temel Bey'i uyardım. ‘Bakın Sıvas'ta olabilir. İyice araştırın, eğer Sıvas'ta ise kendisini emniyet güçlerinin koruması altında mutlaka şehirden uzaklaştırın' dedim.’’
Kazan, ancak akşam vakti Aziz Nesin'in Madımak Oteli'nde mahsur kaldığı, nihayet olaylar sona erdiğinde de Nesin'in yangın merdiveninden çıkarılarak kurtarıldığı haberlerini aldığını belirtti.
Sıvas olaylarının tasvip edilmesinin asla mümkün olmadığını, olaylar yaşanırken çılgınca sevinç naralarının atılmasının ne müslümanlıkla ne de insanlıkla bağdaşamayacağını vurgulayan Kazan, Aziz Nesin'i şuçlayarak şu görüşleri ifade etti:
‘‘Ne yazık ki Sıvas'ta bazı insanlar her nasılsa bazı provokatörlerin oyununa gelmişler ve Sıvas'ın tarihine acıyla dolu bir kara sahife yazmışlardır. Sıvas olayları provokasyondu. Bu provokasyonda bir provokatör olmasa bile baş tahrikçi hiç şüphesiz Aziz Nesin'di. Şimdi ben bir hukukçu olarak düşünüyorum ve şuna kanaat getiriyorum ki, o tarihte Aziz Nesin Sıvas'a gitmeseydi ve Sıvas'ta o hakaret içerikli konuşmayı yapmasaydı, o acı olaylar yaşanmaz, insanlar hayatından olmazdı.’’