Güncelleme Tarihi:
Aşağıdaki yazıyı kaç dakikada okursunuz bilmiyorum ama... okurken, bir yandan da Pink Floyd’un Sysyphus albümünden seçtiğim bir parçayı dinlemenizi istiyorum. (Pink Floyd – Ummagumma – Sysyphus Part II)
*
SİSİFOS
Evet Sisifos, Æolus ile Enarete’nin oğludur. Merope’nin kocasıdır. Korint (Efirya) şehrinin kurucu-kralıdır.
Sisifos, denizciliği ve denizaşırı ticareti destekleyerek şehrin kalkınmasını sağlamış, ancak (yolcuları ve şehre gelenler ziyaretçileri haraca bağlayıp öldürtecek kadar) hilekârlığı ve açgözlülüğü ile tanınmıştır.
Pardon, lafa böyle girince, yanlış anlaşılmasın... Yunan Mitolojisinden bahsediyoruz.
Homeros adlı antika dedikoducuya bakarsanız, kuzenini baştan çıkarmış, erkek kardeşinin tahtını ele geçirmiş ve, hepsinden daha vahimi, Zeus’un sırlarını (özellikle de sübyancı Zeus’un – sadece sübyancılık değil, ensest, oğlancılık, zoofili... her türlü sapıklık vardır Yunanlılar’ın baştanrısında – Zeus’un nehir tanrısı Asopus’un kızı Ægina’ya tecavüz ettiğini sağda solda anlatmıştır.
Zeus bu dedikoducu pezevenge fena bozulmuş, Hades’e ‘
Sisifos’u Cehennem’de zincire vurmasını’ emretmiştir. (Yunancası Buitogluitos zinciros cehennemu yani ‘Buitogluitos zinciros cehennemu’.)Ama, kaçın kurası ve Enarete’nin örekesi olan Sisifos, Ölüm’ü de tufaya getirmeyi başarmıştır. ‘Ya bilader, bu zincir nasıl bağlanıyo, önce kendi üstünde bir göstersene...’ felan diye (kafanız karışmasın diye Yunancasını söylemiyorum) Ölüm’ü zincire vurmuş, Cehennem’e gitmekten sıyırmıştır.
Zeus, bakmış ki ölümlüler artık ölmüyor, oğlu (Savaş Tanrısı) Ares’e ‘
Git şu salak Ölüm’ü kurtar’ demiştir.Sisifos’un itogluitosluğu bununla da kalmamış, karısına ‘Ölünce bana sakın cenaze töreni yapmayasın’ diye tembih etmiş, Cehennem’e gitmesi gerekince de bu sefer ‘Bir Tanrı-Kral’a basit bir insan gibi gömülmek yakışmaz, abicim bi’ iki gün izin ver, gidip şu işi halledeyim, bizim karı ‘Gömün anasını satayım’ (kafanız karışmasın diye Yunancasını söylemiyorum) diyomuş, gidip şu işi halledeyim, elini ayağını öpeyim abicim’ diye çamura yatmış, Cehennem’e bakan Hades kerize gelip izin verince de ‘
Na na naaa, na na naaa, Zeus beni bulamaaaz, Zeus beni bulamaaaz’ diye arazi olmuştur.Sonunda Zeus’un tepesinin tası atmış, ‘
Git ulan kendin yakala şu salağı’ diye bizzat Ölüm’ü göndermiştir.(Geldik zurnamu’nun zırtos dediği yere...)
Ardından da Tanrıların Tanrısı - el mi yaman Zeus mu yaman anlasın diye - Sisifos’u Cehennem’de dev bir kayayı iterek bir tepeye çıkarmaya mahkûm etmiştir. Sonsuza kadar...
İşin puştluğu (eee Zeus da itogluitosların cümlesinin biyolojik babasıdır ne de olsa) kaya, tam tepeye varacağı sırada, yeniden yokuş aşağı yuvarlanmaktadır.
Buradaki asıl ceza, ağır bir kayayı dik bir tepeye çıkarmak değildir. Asıl ceza, kayanın ‘tam tepeye varmak üzere’ iken yeniden yuvarlanacağını, ve sonsuza kadar, her gün, yeniden itmek gerekeceğini bilmektir. Bu ağır yükü, her gün, yeniden, sıfırdan kaldırmak gerektiğini bilmektir.
*
Homeros, Odysee’de bu Sisifos’u anlatır ama, niye böylesi acımasız bir cezaya çarptırıldığından söz etmez.
Yunan Mitolojisi, Sisifos’un ‘rezil bir hilekâr ve ahlâksız bir düzenbaz’ olduğu için böyle bir cezaya çarptırıldığını yazar.
Hadi Sisifos muhretis, rezil, ahlâksız, yüzsüz, arsız, hayasız filan herifin biriymiş.
Ben bu üstün niteliklere sahip olsam, şimdi her gün iki satır yazabilmek için 25 gazete okuyan bir garip değil, kendi gazetesini bile adam gibi olmayan bir BÜYÜK GAZETECİ olurdum.
Tanrım, niye beni her gün bu gazeteleri ve –cileri okumak gibi ağır bir cezaya mahkûm ettin?
Suçum neydi benim, saflıktan öte?