Güncelleme Tarihi:
Son iki gündür dünyanın dört bir yanında insanlar ABD Dışişleri'nin "yatak odası"ndan ortaya saçılanları kurcalıyor.
Üstelik 251 bin 287 adet belgenin içinden açıklananların sayısı yalnızca 281.
Yani, henüz yalnızca komodinin üstündekileri görüyoruz. Birilerinin seçip, servise koyduklarını.
Türkiye, bütün bu yaşananların içinde önemli bir yerde oturuyor.
Zira ABD’nin Ankara Büyükelçiliği 7 bin 918 adet ile Dışişleri Bakanlığı’ndan sonra en çok belge hazırlayan ikinci birim. Bu önemli.
Ancak daha önemlisi, şu ana kadar açıklananlar belgeler içinde en eski tarihlisi 1966 yılına ait.
İnsanın aklına önümüzdeki dönemde belgeler gelmeye devam ettikçe 1980 darbesi öncesi ve sonrasında ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nin yazışmalarına ilişkin kriptolar da gün yüzüne çıkacak mı sorusu geliyor.
YENİ BİLGİLER VAR
Özetle 2011, Wikileaks yılı olmaya hazırlanıyor.
Şu ana kadarki belgeler de “bundan sonra hiçbirşey eskisi gibi olmayacak” dedirten bir bilgi yer almıyor.
Bununla birlikte önümüzdeki dönemde politika yaklaşımlarını etkileyecek bazı noktalar gün ışığına çıkıyor.
Wikileaks belgelerinin eğlenceli bir boyutu da var. ABD’li diplomatların dünya liderlerinin özel hayatlarıyla ilgili tuttukları kayıtlar oldukça ilginç.
MAGAZİNEL BOYUT
Örneğin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın bürosundan Buenos Aires'e gönderilen kriptoda Arjantin Devlet Başkanı Christina Kirchner'in giyim tarzından aile yaşamına kadar çok sayıda bilgi talep ediliyor.
Clinton ile Kirchner arasında rekabet olduğu uzunca bir süredir konuşulan bir dedikodu.
Kırgizistan'dan gelen bir kriptoda İngiliz Kraliyet ailesinden Prens Andrew'nun bir toplantıda Kanada ve ABD ile dalga geçtiği görülüyor.
Kazakistan devlet başkanının “yaşam tarzına” ilişkin gönderilmiş bir kripto da var. Nazarbayev’in atlara ne kadar düşkün olduğu, ailecek para harcamayı çok sevdiği söyleniyor.
Hatta damadının bir partide şarkı söylemesi için ünlü şarkıcı Elton John’a 1 milyon sterlin verdiği öne sürülüyor.
EKSİK HALKA
Belgelerin gerçekliği konusunda şüphe yok.
Zira ABD de yalanlayamadı. Washington, savunmasını, bu "belgelerin sızması insanların hayatını tehlikeye attı" tezinin üzerine kuruyor.
Bu nedenle de odak noktası yazılanlar ve yazanlar oluyor.
En sık yapılan eleştirilerden birisi ABD'li diplomatların dedikodular ya da duyumlar üzerine raporlama yapmış olması.
Esasında bir diplomatın görevi de bu.
Sonuçta yaptığı sohbetleri, duyduklarını bazen önemli olduğu için değil ileride önemli olabilecek bir bilginin parçası olarak gördükleri için bildiriyor.
RESMİ POLİTİKA DEĞİL
Burada eksik olan ve atlanan, bu kriptoların ABD'nin dış temsilciliklerinin Washington'a veya Washington'ın dış temsilciliklere yazdıklarını içermesi.
Sonuçta bu kriptolar, Dışişleri Bakanlığı'nda bir merkezde toplanıyor.
Buradan ilgili masalara ve bölümlere aktarılıyor. Daha sonra gelen bu kriptolar ve bilgiler derlenerek, yani bir süzgeçten geçirilerek üst kademelere aktarılıyor.
Dolayısıyla Washington'da bu değerlendirmelerin, dedikoduların nasıl işlendiğini henüz bilmiyoruz.
Yani bunlar, ABD’nin resmi politikası değil, diplomatların yorumları ve değerlendirmeleri.
Ortaya çıkacak daha çok sayıda belge var. Elbette ki içinde dedikodu ve "bilinenleri söyleyenleri" de olacak.
Ancak diplomasinin 11 Eylül’ü henüz başlamamış gibi görünüyor.