Güncelleme Tarihi:
Karşılıklı dava dosyalarına göre, Belçika’da yaşayan Seher ve Yılmaz K. çifti, evlerini satıp anne ve babalarının yanına yerleştiler. Bu durum uzun sürünce çiftin araları bozuldu. Evde şiddetli geçimsizlik arttı ve Seher K., Belçika’da bir kadın sığınma evi de müracaatını reddedince, 7 ve 10 yaşlarındaki iki oğluyla İzmir’deki ailesinin yanına gitti ve 2011 yılında da İzmir 13. Aile Mahkemesi’nde boşanma davası açtı. Mahkeme çocukların velayetini anneye verip babanın nafaka ödemesine hükmetti. Bu sırada baba Yılmaz K. de ‘çocuklarının kaçırıldığı’ iddiasıyla 27 Mart 2013’te dava açtı. Bu dava reddedilse de, temyiz üzerine Yargıtay, kararı bozup çocukların babaya verilmesine hükmetti. Çocukların Belçika’da oturan babaya verilmesi kararı, 5 Mayıs’ta kesinleşti.
FİLM GİBİ KOVALAMACA
Karar üzerine anne Seher K., peşine düşen İzmir ve Konya polisini ‘atlatıp’ iki oğluyla il il dolaştı. Bu sırada İzmir 2. İcra Hukuk Mahkemesi’ne 18 Haziran’da açtığı dava, bu durumdaki çocuklar için emsal oluşturabilecek bir kararla sonuçlandı. Mahkeme, ‘Çocukların Belçika’daki babaya iadesi kararının ciddi risk oluşturacağına’ hükmederek, annede kalmalarına ve icra kararının geri bırakılmasına hükmetti.
Lahey Sözleşmesi 13. Maddesi
Seher K.’nin avukatı Murat Unganer, Hürriyet’e bu kararı şöyle yorumladı: “Belçika ayrımcılık ve ırkçılığın en üst safhada olduğu ülkelerden. Ölen Türklerin cenazelerini iadede zorluk çıkaran bir ülke. Türk çocukları okullarda ya ayrı sınıflara alınıyor ya da en arkalarda oturtuluyor. Bunlardan dolayı çocukların iade edilmesi tehlike arz ediyor. Mahkeme, Lahey Sözleşmesi’nin 13. maddesinden (çocuğun geri dönmek istemediğini ve görüşünün göz önünde bulundurulmasının uygun olacağı bir yaşa ve olgunluğa erişmiş olduğunu gözlerse geri dönmesini emretmeyi reddedebilir) yola çıkarak, çocukların Belçika’ya iadesini durdurdu. Bu Avrupa’ya iade kararı verilen çocuklar için emsal bir karar oluşturmaktadır.”