Güncelleme Tarihi:
BU yıl 55'inci kez düzenlenen Venedik Film Festivali'ne Türkiye adına katılan film yoktu. Ama, genç bir Türk yönetmen festival aracılığıyla uluslararası alanda adını duyurdu.
Festivale Almanya adına katılan Türk yönetmen Yılmaz Arslan'ın yönettiği ‘‘Yara’’, hem eleştirmenlerden, hem de seyircilerden tam not aldı. Festival seçici kurulunun yorumu ise Arslan ve filmi Yara'nın başarısını tescil ediyordu: ‘‘Yılmaz Arslan'ın Yara adlı filmi yarışma bölümüne katılabilir’’di.
Yaşamını Almanya'da sürdüren Yılmaz Arslan'ın yönetmenliğini yaptığı ve festivalin ‘‘Perspektifler’’ bölümünde gösterilen Yara, Türk eleştirmenlerden de tam not aldı.
Filmi genç yönetmen Yılmaz Arslan, Türk oyuncularla Aksaray kentinde çekmişti. Arslan'ın ilk denemesi ‘‘Gezinti’’ de uluslararası alanda ödül kazanmıştı.
Yara'nın kadrosunda Fransa'da Güzel Sanatlar Akademisi Tiyatro ve Sinema bölümünden mezun Yelda Kaymakçı Reynaud, Nur Sürer, Halil Ergün, Necmettin Çobanoğlu ve Füsun Demirel yeralıyor.
Yılmaz Arslan, Adana doğumlu. Küçükken tedavi için gittiği Almanya'ya yeleşmiş. İki ülke arasındaki farklı yaşantı tarzına tanık olmuş.
Yara birçok festivalden öneriler alıyor. Yılmaz Arslan filmini doğduğu Adana'nın Altın Koza Film Festivali'ne sokmayı hayal etmiş. Ne yazık ki deprem nedeniyle bu yıl düzenlenemeyecek olan festival yerine Yara başka bir ülkede yarışacak.
Çok ünlü bir Fransız eleştirmen olan Elisabeth Missland, Yara'yı ‘‘Son yıllarda gördüğüm iyi filmlerden biri’’ diye nitelendirdi. ‘‘Konusu iyi işlenmiş, oyuncuları güçlü. Türkiye Yılmaz Güney'den sonra uluslararası çapta yeni bir yönetmene kavuştu’’ dedi.
Yaşamı da film gibi
YARA filminin başrol oyuncusu Yelda Kaymakçı Reynaud yaşam öyküsünü anlattıkça insanın hayretten ağzı açık kalıyor. Geride bıraktığı 26 yıla neler sığdırmış neler...
Yılmaz Arslan'ın Yara filminin kahramanı Hülya'yı canlandıran Yelda, son yıllarda Türk sinemasının kazandığı en büyük oyuncu olmaya aday.
‘‘Beş yaşımda önce Almanya'ya gittik. Sonra Avusturya'ya geçtik. Ailem işçiydi. Bana baskı yapıyorlardı. Tıpkı Hülya gibi ergenlik çağına ulaşınca kimlik bunalımına girdim. 15 yaşında evden kaçtım. İtalya'ya gittim. Burada paramı çaldırdım ve kaderimi çizmiş oldum. 12 gün sokaklarda aç dolaştım. Sonra bir Amerikalı kadın halime acıdı, doyurdu. Durumu anlattım, her işi yapabileceğimi söyledim. Mısır'da bir arkadaşı varmış. Dalgıçmış. Bana yol parası verdi. Mısır'a gittik. Kızıldeniz'de yüzme, dalma öğrendim. Büyük paralar kazandım. Hatta işverene ortak oldum. Sonra bir Amerikalı bana aynı işi Detroit'te yapmam için cazip teklifte bulundu. Turistlere sualtında rehberlik yapacaktım. Şirket beni Endonezya'ya göndermeye kalktı. Endonezya bana Müslüman'ım diye vize vermedi. Ben de Amerika'ya dönmedim. Paris'te kaldım. Güzel Sanatlar Akademisi'nin tiyatro bölümüne yazıldım. Tiyatroyu bitirip sinema bölümüne geçtim. Niçin mi? Bir gün bir Fransız filmine gittim. Genç oyuncusu felaket kötüydü ama ciddi bir ödül almıştı. Ben ondan daha iyisini yaparım dedim ve böylece beyaz perdeye geçtim.’’
İşte Yelda Kaymakçı Reynaud'nun hayat öyküsü bu.
Yılmaz Arslan, Yelda'yı Fransa'daki ajansı aracılığıyla bulmuş.
Yelda, Antalya Film Festivali'ne katılmak istiyor. Annesi ve babasından kopmuş ama O'nun Türkiye'de yaşlı bir ninesi var. Yelda ninesini çok seviyor ve çok bağlı ona. Eşi Fransız. Türkçesi uzun yıllar uzak kalmasına karşın kusursuz. Yara da hem Türkçe hem Almanca konuşuyor.
Yara, Yelda'nın ilk filmi. Daha şimdiden başka teklifler alıyor. Neşe dolu, hayat dolu Yelda, ‘‘Şimdilik sinema ama er geç Aspendos'ta trajedi oynayacağım. Kafamı koyduğumu yaparım. Tıpkı 15 yaşımda evden kaçtığım gibi’’ diyor.