Sinemanın büyük kaybı

Güncelleme Tarihi:

Sinemanın büyük kaybı
Oluşturulma Tarihi: Kasım 22, 2006 10:16

Kendi parasıyla film çekmediği halde, yönetmenlerin en bağımsızı olan Robert Altman, 81 yaşında öldü. Yönetmen dalında beş kez Oscar'a aday olan ama ödülü hiç alamayan Altman'a geçen yıl onur Oscar'ı verilmişti. Radikal yazarı Sevin Okyay'ın kaleminden Altman.

Haberin Devamı

Geçen yıl, beş kez en iyi yönetmen dalında Oscar'a aday olduğu halde ona ödül vermeyen Akademi'den Onur Ödülü alırken, kendine altı- yedi yıl daha ömür biçmişti. Kalp transplantasyonu geçirdiğini söylemişti. Ona 30 küsur yaşında bir kadının kalbini takmışlar. Böyle ciddi bir ameliyatın, projeleri için para bulma şansını baltalayacağını düşünüyordu ama, genç kalbinin ona birkaç yıl daha sağlayacağından umutluydu. Olmadı. Hollywood yönetimine de, alışılmış türden filmlere de ömür boyu itibar etmemiş olan Robert Altman, pazartesi gecesi 81 yaşında hayata veda etti.
17 yaşında askeri okula, oradan da bombardıman uçağı pilotu olarak savaşa gönderildi. Daha önceleri, ucuz teyplerle ses kaydına meraklıydı. Sesle daha sonraları pek ilgilenmedi ama 'Nashville'le folk müziğinin, 'Kansas City' ile de cazın fonunu oluşturduğu hikâyeler anlattı. Aile evinden ayrıldıktan sonra kiliseyle bağlantısını kesmişti. Savaştan sonra, baskı altında bırakıldığı halde, orduda kalmayı reddetti. "Sadece özgürlüğümü istiyordum" diyordu. "Köşe başında durup kızlara ıslık çalmak istiyordum." Boyun eğseydi eğer, Kore Savaşı'na gönderilecekti.

Onun yerine tiyatroda çalıştı, sanayi filmleri yaptı. Televizyonda 'Bonanza'nın sekiz bölümünü çekti. Önemsiz birkaç ticari film de yaptı.

1969'da 14 yönetmenin geri çevirdiği 'M*A*S*H' senaryosu ona geldi. Kabul etti. Kore Savaşı'nda cephedeki doktorların maceralarını anlatan 'M*A*S*H', yılın en çok iş yapan filmlerinden biri oldu. Onun her şeyi mahvettiğini düşünen stüdyo yöneticileri şaşkına döndü. Aslında Vietnam Savaşı'na duyulan tepkinin yükseldiği bir dönemdi, o da filmde bir kere bile savaşın adından söz etmeyerek, doğrudan doğruya Vietnam'a gönderme yapmıştı.
Stüdyo yöneticileri ile arası hiç düzelmedi. Onlar, kural tanımayan, nev'i şahsına münhasır Altman'ın paralarını batıracağından korktu ki, çoğu kez korktuklarına uğradılar. Allahtan, Altman'ın filmleri çoğunlukla küçük bütçeli filmlerdi. O da takım elbiseli adamlara iltifat etmedi. Sinemayı artık muhasebecilerin yönettiğini söyledi, aldıkları büyük paraları 'rezalet' diye nitelendirdi. Hatta 11 Eylül faciasının faturasını aksiyon filmlerine çıkardı.

Haberin Devamı

O oyunculara, oyuncular ona hayrandı

Sinemanın büyük kaybı


Zaman zaman teknik ekibiyle kapıştığı olmuştur, çünkü söylediklerinin tam olarak yapılmasını isterdi, lafını da pek esirgemezdi. Buna karşılık, aktörlere hiç bağırmadı. Onlara hayrandı, tanımadıkları insanların karşısına çıkıp oynamalarını hayret ve takdirle karşılıyordu. Onlar da ona hayrandı. Düşük ücretlerle filmlerinde küçük bile olsa bir rol kapmak için birbirleriyle yarışıyorlardı. 'Gosford Park' için itinayla seçtiği çok sayıda İngiliz oyuncuyu çekim sırasında yemeğe davet etmiş. "İşler iyi gidiyor" demiş. "Hepiniz iyisiniz. Bir kişi hariç, ama adını veremem."

O da muazzam kasetler yaptı, doğaçlamayı teşvik etti, diyalogların üst üste binmesini de. "Çünkü," diyordu, "İnsanlar böyle konuşur." Az sayıda karakterin yüzleri arasında gezinen filmler yapamayacağını söylerdi. Onun avare kamerası sayıları 20 ile 30 arasında değiştiren karakterler arasında koşuşturup dururdu. Bu çok oyunculu filmlerden 'M*A*S*H', 'Nashville', 'Oyuncu' (The Player), 'Sosyeteden İnsan Manzaraları' (Short Cuts) ve 'Gosford Park'la Oscar adayı oldu. Kimi filmlerini çok az kişi gördü, kimini pek beğenen çıkmadı, ama çoğunluğu beğeniyle izlendi. Hayranları hiçbir filmini kaçırmadı. Üstat geçen yıl gene İngiltere'deydi. Arthur Miller'in 86 yaşında yazdığı son oyunu 'Resurrection Blues'u 80 yaşında sahneye koydu. Son olarak müzikal komedi 'Prairie Home Companion'ı çeken usta, pazartesi gecesi yeni projelerini yarıda bırakıp gitti. Telafisi imkânsız bir kayıp, zira Altman başkalarıyla kıyas kabul etmeyen bir yönetmendi.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!