Güncelleme Tarihi:
Büyük Umutlar
Büyük Umutlar filminin başrol oyuncularından biri olan Gwyneth Paltrow aslında şov dünyasının içinde olan bir ailenin kızı. Bu nedenle tiyatroyla çok küçük yaşta tanışmış. Santa Barbara'daki Kaliforniya Üniversitesi'nde Sanat Tarihi okuyan Gwyneth, oyunculuk kariyerine devam etmek istediğini anlayınca okulu bırakmış.
Ünlü romanlar er ya da geç, hatta bazen bir kereden de fazla olmak üzere sinemaya aktarılıyor. Elbette ki, bunun temelinde bu romanların evrensel ögeler taşıması ve her dönemin insanı için içlerinde birşeyler taşımaları geliyor. İşte Büyük Umutlar (Great Expectations) da, klasik bir romanın bazı değişiklikler yapılarak beyaz perdeye taşınmış hali... Bu yeni filmle, Charles Dickens'ın 19. yüzyıla ait Büyük Umutlar'ı 20 yüzyıl izleyicisiyle buluşuyor.
Bu, Büyük Umutlar'ın ikinci sinemaya uyarlanışı. Bazı eleştirmenler, 1946 yılındaki David Lean versiyonunun romana çok daha yakın olduğu görüşündeler. Güçlü oyuncu kadrosu ve başrol oyuncularından Gwyneth Paltrow'un cüretkar sahneleri ile dikkat çeken bu güncelleştirilmiş ve bazı değişikliklere uğramış bu versiyon ise uzun süre tartışılacağa benziyor.
Romanı okumuş olanların da bileceği gibi film, genç bir adamın çocukluktan çıkıp, ergenliğe geçişte yaşadığı unutulmaz olayları ve hayatını sonsuza dek değiştirecek üç kişinin duygusal hikayesini konu alıyor.
Film, güçlü bir oyuncu kadrosuna sahip: Ethan Hawke, Gwyneth Paltrow, Hank Azaria, Anne Bancrof ve Robert de Niro... Yönetmenliğini Alfonso Cuaron'un yaptığı filmin çekimlerine 8 Hizarin 1996'da Florida, Sarasota'da başlandı. Büyük Umutlar'ın beyaz perdeye yolculuğu co-prodüktör John Linson'ın yapımcı olan babası Art Linson'ı Dickens'ın romanını yeniden sinemaya uyarlamak konusunda ikna etmesiyle başlamış.
Modası geçmeyen temalar
Linson, önceleri eseri günümüze uyarlamanın çok güç olacağını düşünmüş ancak David Lean versiyonunu izleyip, romanı tekrar okuyunca öyküde, sahip olmadığın şeyi elde etmek istemek, saygınlık kazanmak için uğraş vermek gibi modası asla geçmeyecek temalar olduğunu fark etmiş. Yaşımın rastlantıları hakkında verilen mesajlar onu çok etkilemiş. Linson, ‘‘Tüm bunlar klasik bir eseri modern bir masala dönüştürmek için malzeme oldu’’ diyor.
Linson, eski dostu ve iş arkadaşı Mitch Glazer'den senaryoyu yazmasını istemiş. Glazer da Linson gibi başlarda eserin güncelleştirilmesinin çok güç olacağını düşünmüş. Ancak sonradan Dickens'ın işlediği aristokrasi ve işçi sınıfı çatışmasını filme taşımanın gereksiz olduğuna karar vermiş. Glazer, daha özgür çalışabilmek için Estella dışındaki isimleri değiştirmiş.
Dickens'ın Büyük Umutlar romanında yoksulluktan centilmenliğe doğru bir yolculuk yapan ana karakter Pip filmde karşımıza Finn adıyla çıkıyor. Finn ismi, Ethan Hawke'un önerisiymiş. Filmde Finn, centilmen olmak yerine, aşkı Estella uğruna sanatçı olmaya çabalıyor. Bu uyarlamada Viktorya dönemi İngilteresi'nin yerini Amerika alıyor. Kitaptaki Miss Havisham ise filmde Ms. Nora oluyor.
Yapımcı Linson, Glazer'ın yazdığı senaryoyu önceki filmleri ‘‘A Little Princess’’ ve ‘‘Love in the Time of Hystreia’’ ile izlemiş olduğu Alfonso Cueron'a göndermiş. David Lean versiyonunun en beğendiği filmler arasında olduğunu ve Dickens'ın da en sevdiği yazarlardan biri olduğunu söyleyen Cueron teklife sıcak bakmamış, ama senaryoyu okuduktan sonra bunun bir adapte olmayacağını ve özgün bir şeyler yapılabileceğine karar vermiş. Cueron ve Linson kendi aralarında anlaştıktan sonra oyuncularla anlaşmışlar. Ethan Hawke, rolü kendine oldukça yakın bulmuş ve derhay teklifi kabul etmiş. Soğuk bir güzellikten ibaret olan Estella rolünü oynayan Gwyneth Paltrow ile Ethan Hawke'un yıllar öncesine dayanan dostlukları avantaj olmuş. Paltrow, bundan dolayı kendini rahat hissetiğini ve rolüne daha rahat konsantre olduğunu belirtiyor.
Filmde tek ismi değişmeyen karakteri oynayan ünlü yıldız rolü ile ilgili olarak şunları söylüyor, ‘‘Yaptığım diğer işlere de bakınca bu rolün benim için uygun olmadığını düşünebilirsiniz. Ama bu kadar farklı bir şey yapmak ve soğuk bir kadını oynamak için bir fırsat yakalamış olmak beni çok heyecanlandırdı. Estella tamamen soğuk, karşısındakine hükmeden ve son derece karmaşık bir kişilik. Bir kadın tarafından böyle olmak için yetiştirilmiş, ama bununla ilgili olarak sürekli iç çatışmaları yaşıyor. Oynadığım karaktere derinlik vermek istedim’’
Morgan Freeman yeğenini arıyor
HOLLYWOOD'un şöhreti yaşlılık döneminde yakalayan oyuncularından Morgan Freeman, Sel'in dışında başka bir filmle de sinemalarımıza konuk oluyor: Kiss The Girls. Gary Fleder'in yönettiği filmde Freeman'ın yanısıra Ashley Judd, Cary Elwes ve Tony Goldwyn'ın da bulunduğu kalabalık bir oyuncu kadrosu rol alıyor. Filmin kahramanı Washington'da çalışmalarını sürdüren polis dedektifi Alex Cross. Cross'un yeğeni esrarengiz bir biçimde ortadan kaybolunca onu bulmak için araştırmalara başlar. Ancak Alex'in kendi tecrübelerine dayanarak başlattığı bu çalışmalar polis yetkikilerinin tepkisini çeker. Gerilim yüklü bu film, James Patterson'ın çok satan romanından uyarlandı.
Sel geliyor!
İNSANOĞLUNUN karşısında çaresiz eli kolu bağlı kaldığı doğal afetler sinema için hep verimli bir malzeme oldu. Bu tür filmlerin ilginç örneklerinden biri olan Hard Rain (Sel) bu hafta sinemalarımızda gösterime girdi. Yönetmenliğini Mikael Salomon'un yaptığı Sel, teknik alanda sinema endüstrisinin ulaştığı en üst noktalardan biri olarak da kabul edilyor. Filmde olaylar, Indiana'nın küçük bir kasabası olan Huntinburg'da geçiyor. Sel felaketi nedeniyle sık sık evlerini boşaltmaya başlayan kasaba halkı her türlü yağmalama olayına alışıktır. Ancak bu kez farklı bir durum vardır ortada. Kasabanın bankasındaki 3 milyon doların başka bir yere taşınması planlanmaktadır. Filmin tansiyonu, zırhlı arabanın bozulup, şoförleri Tom ve Charlie'nin kendilerini sulara gömülmeye başlayan kentte bulmalarıyla yükselir. Bu tür filmlerden hoşlananların biraz keyifle biraz da gerilim ve heyecan içinde seyredeceği filmin başrollerinde, Hollywood'un siyahi bilgesi Morgan Freeman ile genç kuşaktan Christian Slater ve Randy Quaid yeralıyor.