Güncelleme Tarihi:
Cevher varsa, mesele yok. 1980'lerin ortasında, Cumhuriyet gazetesinde, dönemin en önemli gruplarını bir bir tanıtırken, ses olarak iki ismin kalıcılığı üzerinde durmuştum: George Michael ve Mick Hucknall. Pop çemberi içinde tırmanmak kolay. Birdenbire yıkılıp gitmek de. Bu iki müzisyeni hala aramızda tutan, özenli bestecilikleri yanında, vokaldeki doğal becerileriydi.
Michael'ın önemi daha yeni yeni anlaşılıyor. Hucknall ise, yorumlarının kana daha çabuk karışmasından mıdır nedir, artık bir 1980'ler klasiği sayılan 'Picture Book' albümünden bu yana, -toprağı bol olsun, Diana da dahil- herkesin sevgilisi. Sebebi, hemen kendisini belli eden, tiz, insanı burarak delip geçen tipik sesi. İkincisi ise, belirli bir dönemi farklı müzik anlayışıyla peşine takan grup 'sound'u.
İngiltere dünyanın en önemli müzik laboratuarı. Rahat, önyargısız. Hucknall'ın simyası, siyah müziğin yeşerdiği bölgelerde anlam kazandı. 13 yaşında Stones yerine Al Green, Kinks yerine Gladys Knight, Yardbirds yerine Marvin Gaye dinlerseniz, böyle olur. Bu yola düşen kişi, siyahı kendi filtresinden süzecektir kuşkusuz.
Temiz, ışıl ışıl 'sound'uyla Simply Red'i yaratan da bu oldu. Kızıl saçlı soul ile bir nesil dansetti, gözyaşı döktü, genç kızlar Hucknall'ın peşinden koştu. O da hiç 'affetmedi':
Bugün İngiltere'nin en hızlı zamparaları arasında, tartışmasız yerini koruyor. Magazin basınının gözdesi. Düzenlediği seks partileri, bütün azgınlıkları, halk tarafından -galiba- gıptayla izleniyor. Kim bu 'kadın canavarı'nın yerinde olmak istemez? Bunlar Hucknall için iyi hoş da, çıkardığı albüme ne demeli? 'Blue', adı üstünde, hayli 'dertli' bir müziğin derlemesi. Başka deyişle, 'Derbeder Oldum'un İngilizcesi. Kızıl saçlı playboy, çok hüzünlü.Onca para, onca şöhret, onca seks. Nafile.
Peki, sebep? Görünen, iki tane. Biri, -kendi anlatımına göre- çok kötü biten bir aşk. Öteki, gruptaki köklü değişimler. Fritz McIntyre ve Heitor artık yok. Gruba damgasını vuran yapımcı Stewart Levine de 'elveda' demiş durumda.
Ama, galiba, asıl nedeni, Mahzun Kırmızısaç'ın -çok istemesine rağmen- aradığını bir türlü bulamaması. Birçok kişi, onun durumunu Michael Hutchence'ın birkaç yıl önceki haline benzetiyor.
'Blue', ana tema olarak yalnızlığı/terkedilmişliği işleyen bir 'cover'derlemesi. Genel olarak hüsran yaratmayacak türden. Özellikle Dennis Brown' ın 'Ghetto Girl'ü ile Gregory Isaacs'ın 'Night Nurse'ü harika. Neil Young'ın 'Mellow My Mind'ı ile Hollies'in unutulmaz 'The Air That I Breathe'i de. Karşımızda sesini çok iyi kullanan biri var.
Var da, acaba 'Life' albümünden sonra, bu önemli bir adım mı? Galiba değil. Hucknall için gelip geçici bir yaz bu. Belki kendisini toparlamak için böyle hüzünlü 'esmeyi' tercih ediyor.