Güncelleme Tarihi:
1600 yıllık Ayasofya'nın depremde yalnızca 14 yıl önce yapılan sıvaları döküldü
Bizans'ın en büyük eseri, Osmanlı İmparatorluğu'nun camilerini yarıştırdığı Ayasofya, Marmara depremini ucuz atlattı. Bozuk satıhlı mozaikleri, 32-33 metrelik kubbesi yerinden bile kıpırdamazken, 1980 onarımında yapılan sıvalar döküldü. Ünlü Horasan harcıyla yapılan sıvalarsa duruyor.
Ayasofya, kötü yapılmış parçalarını Marmara depreminde üzerinden attı. Depremden sonra yapılan incelemede yapıda korkulanın aksine ciddi bir hasar meydana gelmediği görüldü. Uzmanların dökülmesinden korktuğu mozaikler, daha da ilginci Horasan harcıyla yapılan eski sıvalar bile yerinde duruyor. Sarsıntının şiddetine dayanamayanlar ise, 1980'de yapılan modern sıvalar.
Ayasofya'nın durumu aslında traji-komik. Uzmanların ‘‘Şiddetli bir depreme dayanamaz’’ dediği Ayasofya, sanki ayakta kalmakta direniyor. Üstelik badireyi de atlatmış gibi görünüyor. Ama çok kazandırıp az onarılan yapının daha kaç yıl ayakta kalacağını kestirmek zor.
Durumu ise rakamlarla ortaya koymak gerekiyor: 1998'de 171 bin 606'sı yerli, 959 bin 290'ı yabancı olmak üzere toplam, 1 milyon 145 bin 61 turist ziyaret etti Ayasofya'yı. Yani günde ortalama 3 bin 600 kişi. Bu insanların devlet kasasına bıraktığı para ise, kaba bir hesapla yaklaşık 1 trilyon lira.
Yılda bir trilyon lira kazandıran bu tarihi mirasa Kültür Bakanlığı'nın 1998'de bakım ve onarım için ayırdığı pay yalnızca 125 milyar liraydı. Ama tasarruf genelgesi devreye girdi ve o yıl bu ödenek kullanılmadı. 1999'da bütçeden enflasyon gözönüne alınmadan yine 125 milyar lira ayrıldı.
GELİRİ KENDİNE KALSIN
Bu duruma itiraz edenlerden biri, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü eski öğretim üyelerinden Bizans uzmanı Prof.Dr. Mehmet Tunay. Önerisi ise şu: ‘‘Ayasofya'nın bir yıllık geliri onarım ve teknik alt yapının kurulması için kendine bırakılsın. Ayasofya'nın gelirinden Maliye, Milli Eğitim, Savunma ve Kültür bakanlıkları pay alıyor. Bırakın gelişmiş aletlerle çatlakları takip etmeyi, kayma ve oturmaları günü gününe takip etmek üzere konmuş cam parçaları bile değiştirilmiyor. Bu ilkel ama akıllıca yöntem bile uygulanmıyor. Ayasofya için yazılan bir kitap bugün 250 dolara satılırken Ayasofya'nın küçük paralara muhtaç olması korkunç.’’
İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Porf. Dr. Zeynep Ahunbay'ın dış cephe onarımı için yürüttüğü restorasyon projesi devam ediyor. Önümüzdeki yıllarda Ayasofya'nın korunması için yapılması gerekenler Ahunbay'a göre dışarıdan sezilmeyen çatlaklara yönelik olmalı:
‘‘Binada, cepheden sezilmeyen ancak arkasındaki mekandan bakıldığında görülen ve sağlamlaştırılması gereken çatlaklar, gevşek duvar dokuları ve derin oyuklar var. Yalnız dış cepheden yapılan koruma çalışmalarıyla yetinilmemesi gerekir.’’
Yıldız Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Fikret Evci ise, Ayasofya konusunda daha radikal. Ayasofya'nın 500 yıl önce Mimar Sinan'ın yaptığı onarım sayesinde ayakta kaldığını hatırlatan Evci, ‘‘Sinan'ın duvarları payandalarla desteklemesi, yapının ayakta kalmasını sağladı. Bırakın binanın onarımını etrafında yapılan kazı, çukur, inşaat ve yol çalışmalarının bile kontrol edilmesi gerekiyor. Yapının yakınında kontrolsüz olarak yapılacak bir kazı binaya ciddi zararlar verebilir. Zayıflamalara yol açabilir. Yurtdışında böyle anıtların bölgelerinde değil kontrolsüz kazı yapmak, sarsıntıdan etkilenmemeleri için araç girişine bile izin verilmiyor,’’ diyor.
LOKAL KURTARMA
Ayasofya'da devam eden restorasyon ve onarım çalışmaları ise, şunlar: Güneybatı cephesi sıva yenileme çalışması (İTÜ laboratuvarda analiz yaparak orjinaline sıva etmeye çalışıyor), dış batı cephesi onarımı, kuzeydoğu minaresi kurşun yenileme çalışması ve ana kubbe kuzeybatı çeyreği (450 metrekarelik bir alan) mozaik ve bezeklerin restorasyonu.
BAŞINA GELENLER
15 Şubat 360: Açılış töreni yapıldı. Üstü ahşap çatıyla örtülü uzun bir bazilikaydı.
20 Haziran 404: Patrik İoannes Krisostomos, eşi Evdokia'nın gümüş bir heykelini Ayasofya'nın önüne dikince, İç Anadolu'ya sürüldü. Çıkan ayaklanmada kısmen yandı.
13 Ocak 532: İmparator I. Justinianos döneminde bir ayaklanma daha çıktı ve yine yandı.
23 Şubat 532: Onarım için Miletoslu İsidoros (Söke) ve Tralles'li Antemios (Aydın) adında Batı Anadolulu iki mimar görevlendirildi. Beş yıl süren onarımda 100 ustabaşı ve 10 bin amele çalıştı. Yapı bugünkü şeklini aldı.
Ağustos 553: Depremde hasar gördü.
14 Aralık 557: Depremde hasar gördü.
7 Mayıs 558: Kubbenin büyük bölümü çöktü.
859: Yangında hasar gördü.
8 Ocak 869: Depremde yarım kubbelerden biri yıkıldı.
25 Ekim 989: Kilisenin birçok kısmı ve büyük kubbe çöktü.
13 Mayıs 994: II. Basileios dönemi. Tiridat adında Ermeni asıllı bir mimar altı yıllık çalışmayla onarım yaptı.
1204-1261: Latin işgali. Batılı şövalyeler tarafından yağmalandı.
1317: II. Andronikos, doğu ve kuzey taraflarına destek payandaları yaptırdı.
Ekim 1344: Depremde birçok kısmı çatladı. Onarılmayınca iki yıl sonra kubbenin bir parçası ve doğu kemeri çöktü.
Fatih Sultan Mehmet: Camiye dönüştürüldü. Batıdaki yarım kubbenin güney köşesine ahşap minare, Kuzey tarafına da medrese yapıldı.
Yıldırım Beyazid: Medresenin üzerine bir kat ilave edildi.
Kanuni Sultan Süleyman: Macaristan fethinden sonra katedralden alınan iki şamdan mihrabın iki yanına kondu.
II. Selim: Duvarda asılı olan 1166 tarihli mermer levhalar kaldırıldı. Bab-ı Humayun tarafındaki yivli minare yapıldı. Ahşap minareler kaldırıldı ve duvarlar payandalarla desteklendi. İstediği iki minare ve türbe ise III. Murad döneminde bitirilebildi.
III. Murad: Kendisinin ve III. Mehmed'in türbeleri yapıldı.
I. Mustafa: Güneybatı'daki vaftizhane türbeye dönüştürüldü ve buraya defnedildi. On yıl sonra Sultan İbrahim de aynı yere defnedildi.
III. Ahmed: Sıvalar yenilendi. Kubbenin ortasına eski gravürlerde görülen dövme demirden büyük bir top kandil asıldı.
I. Mahmud: Köklü bir onarım yapıldı. Şadırvan, sıbyan mektebi, aşhane, imaret, kütüphane ve yeni hünkar mahfili eklendi. Mozaiklerin üstleri kalın badana tabakasıyla kapatıldı. Bu dönemde büyük bir yangın geçirdi.
II. Mahmud: 800 kese altın harcanarak onarım yapıldı.
Abdülmecid: İsviçre asıllı Mimar Gaspare T. Fossati'ye onarım görevi verdi. 800 işçiyle mozaikler meydana çıkarıldı, çatlaklar onarıldı ve medrese elden geçirildi. Kıble duvarındaki renkli alçı pencereler açıldı ve dev yuvarlak çerçeveler asıldı.
10 Temmuz 1894: Depremde hasar gördü. Yarım kubbe ve tonozlardan büyük parçalar ve mozaikler düştü. Uzun süre kapalı kaldı.
1926: Küçük onarımlar gördü.
1931: Mozaikleri gün ışığına çıkarmak için çalışma başlatıldı.
1 Şubat 1935: Müze oldu.
(İstanbul Ansiklopedisi, Semavi Eyice)