Güncelleme Tarihi:
24 yıldır Hürriyet'te çalışan yazı işlerinin kadın kurmaylarından Şehriban Oğhan:
12 Eylül 1980 darbesinde 10 yaşındaydım. Annemin iki güne bir, elinde bir kutu boya duvarımızdaki “Kahrolsun Faşizm” yazılarını silerkenki görüntüsü ile 12 Eylül’de sokağımızdan geçen askerlerin görüntüsü gelir aklıma bahsi geçtiğinde. Büyüklerimin darbe anılarıyla büyürken 21. yüzyılda bir benzerinin figüranı olacağım hiç aklıma gelmezdi.
Arkadaşlarla gazeteye 30 kilometre uzaklıktaki Beylikdüzü’nde akşam yemeğindeydik. Cumhurbaşkanı’nın çalışma ofisi olarak kullandığı Beylerbeyi Sarayı’nın önünde polisle jandarmanın karşı karşıya geldiği iddiası düştü önce masaya. Ne olduğunu anlamaya çalışırken kızım aradı. Arkadaşıyla buluşamamıştı zira Boğaziçi Köprüsü’nü jandarma kapatmıştı. Hemen gece müdürümüz İzzet Doğan’ı aradım. Ondan duyduğum “Bomba yüklü sivil uçak ihbarı olduğu” söylentilerini masayla paylaşırken darbe tweet’leri atılmaya başlandı.
‘KALABALIK YERDEN GİDİN’
Ankara Müdürümüz Saffet Korkmaz’ın Yenimahalle’deki MİT Kampusu’na bir helikopter tarafından ateş açıldığı yönündeki duyumuna kadar itibar etmediğim tweet’lerin sıcaklığıyla gazeteden istediğim araç gelmişti. Hızla yola koyulduk. Ancak Mahmutbey gişelerine yaklaştığımızda trafik durdu. Birkaç kamyon ve TIR’la gişelerin önü kesilmiş, yol kapatılmıştı. Gazeteye yürüyerek gitmekten başka çarem yoktu. Henüz İstanbul’u öğrenememiş bir Ankaralı olarak, şoför arkadaşımdan aldığım tarifle 22.30 gibi yola düştüm. Anlattığına göre gidersem 1-1.5 km sonra gazetede olacaktım. Ancak gişelerde araçlarından inip bekleyen vatandaşların, ‘Kalabalık yerden gidin’ uyarısı üzerine yan yola geçtim.
İLK KEZ OTOSTOP ÇEKTİM
Yarım saat yürüdüm ve hayatımda ilk kez otostop çekmek zorunda kaldım. Gazeteye geldiğimde maceralı yolculuğumu anlatmaya fırsat bile olmadı. Erken saatte basılan ilk gazetenin tamamı iptal edilmişti ve sıfırdan bir gazete yapmamız gerekiyordu. Bir yandan Ankara ve İstanbul’a dağılan arkadaşlardan son durumu öğrenmeye, bir yandan haberleri toparlamaya, bir yandan da ayrı ayrı yerlerde olan eşim ve kızıma sağ salim gazeteye ulaştığımı anlatmaya çalışırken helikopter sesleri duymaya başladık. Çok kısa süre sonra güvenlikten arka bahçeye bir helikopterin indiği ve askerlerin binaya girmeye çalıştıkları bilgisi geldi. “Nasıl ya” diye birbirimize bakarken aşağıdan bağırma sesleri yükseldi. Askerlerin ‘Eller başta inin aşağı, kimse kalmasın’ bağırışları arasında toplu olarak merdivenlere yöneldik. Bu arada telefonlar susmuyordu.
AĞLAYAN GAZETECİLER
Aynı anda CNN Türk ve Kanal D binasına, yayın sırasında yapılan baskınla olay duyulmuş eş-dost merakını gidermek için telefona sarılmıştı. Yazı işleri katında üç kadındık. Sayfa sekreteri arkadaşımız Şaziye Vardar’ın ağladığını fark ettim. Herkes yanındakini sakinleştirmeye çalışıyordu. Hep birlikte giriş kata indik. Bazı arkadaşlarımız yapılanların hukuksuzluğunu anlatmaya çalıştılarsa da ‘Bir köşede toplanma’ talimatının yeniden gelmesine mani olamadılar. Bir alt kattaki yemekhanede toplandık. 5-10 dakika sonra ‘Beni takip edin’ diyen asker bizi giriş kata çıkardı ve telefonlarımızı kapatmamızı istedi. O sırada ışıklar da kapandı. Çevremdeki silahlı kişilerle karanlıkta kalmanın bilinmezliğiyle, sessize aldığım telefonumda kızıma WhatsApp’tan merak edilecek bir şey olmadığını yazarken doldu gözlerim ilk kez.
‘BİZİ TARAYACAKLARINI DÜŞÜNDÜM’
Şaziye olay sonrası o anı ‘Bizi tarayacaklarını düşündüm’ diye anlatırken fark ettim, benzer tedirginliği yaşadığımızı. Neyse ki birkaç dakika sonra jeneratör devreye girdi, açıldı ışıklar. Askerler çantasını almak isteyenleri bir kenara ayırıp diğerlerini binadan dışarı çıkarmaya başladılar. Dışarıda bir zırhlı polis aracı vardı. Önce bahçeye yönelmemizi istediler. Bir süre bahçede bekledikten sonra da dış kapıyı açtılar ve teker teker çıktık. Dışarıda ellerinde Türk bayraklı kalabalık bir grup vardı. Biz binadan uzaklaşmaya çalışırken onlar içeri girmeye çalışıyorlardı.
ÇATIŞMA KORKUSU
O sırada bir-iki polis de gördüm. Çatışma olabileceği öngörüsüyle, daha güvenli olur diyerek karşıdaki hastaneye gitmeye karar verdik. Arkamızda ‘Allahuekber’ seslerini bırakıp hastaneye girerken silah sesleri duyulmaya başladı. Bir süre sonra da yaralı bir polis geldi bulunduğumuz acil servise. Polis askeri dışarı çıkarmak için Hürriyet binasına gaz bombası atmıştı. Dışarıda bekleyen grup da CNN Türk binasına girmişti. Askerlerin yakalandığı haberi gün ağarırken geldi. Gazeteye döndüğümüzde bizi, çatışmadan geriye kalan yerlerdeki boş kovanlar ve binadan henüz çıkamayan yoğun gaz bulutu bekliyordu.
İLK KEZ YAŞADIM, HAYATIMIN EN DEHŞET VERİCİ ANIYDI
Hurriyet.com.tr bünyesindeki Hürriyet TV’nin genç editörlerinden Seda Ekinci Yavuz:
Cuma gecesi gelen ilk haberler olağanüstü bir şeylerin olduğunu gösteriyordu. Bu yüzden mesai sonrası eve gitmeyip gazetede kaldık. Hurriyet.com.tr, binanın 2. katında bulunuyor. Askerler 03.40 sularında binaya bağırarak girdiğinde, ben bombalanan TBMM ile ilgili bir video hazırlıyordum.
Bir askerin ‘Ateş etmekten çekinmeyin’ diye diğer askerleri üst katlara gönderdiğini duyunca irkildim. Tüm katların baktığı atriuma askerler geliyordu. Ve bazı askerler o silahlarla benim bulunduğum kata çıkıyorlardı. Hayatımda ilk kez boyle bir olay yaşadım. Ne yapacağımı bilemedim, şoke oldum.
BİR ANDA DONAKALDIM
Askerler herkesin giriş katta toplanmasını istediğinde ben daha olayin şokunu atlatabilmiş değildim. Sonuçta gencim, hayatımda darbe görmedim. Bir arkadaşım kolumdan tutup beni götürmese, girişteki askerin balkondaki bana bakıp ‘İn aşağı’ diye bağırdığını algılayamamıştım bile…
Hurriyet.com.tr’deki tüm arkadaşlarım soğukkanlı davrandılar. Askerlere yaptıklarının yanlış ve kanunsuz olduğunu söyleyenler oldu. Silah zoruyla hep beraber dışarı çıkarıldık. Dışarıdaki polisler askerleri gözaltına almak için operasyon düzenleyeceklerini, çatışma çıkabileceğini bir an önce oradan uzaklaşmamız gerektiğini söyledi.
İNSANLAR SAHİP ÇIKTI
Binayı ve bahçeyi boşaltıp operasyonu beklemeye başladık. Kısa bir sure sonra çatişma sesleri duyulmaya başladı. Herkes can havliyle bir yerlere kaçışmaya başladı. Sokakta darbeye karşı çıkan büyük bir kalabalık vardı. İnsanlar bize sahip çıktı. Hem bu durum hem de sabah saatlerinde biten operasyonun ardından gazetemize döndüğümüzde maruz kaldığımız biber gazı gözlerimi yaşarttı...
Polis operasyon sırasında gaz atmış ve biber gazının etkisi her yeri sarmıştı. Binaya ilk girdigimizde yoğun biber gazı yüzünden adım bile atamadık bu yüzden bir süre etkisinin geçmesini bekledik. Şimdi, baskından 12 saat sonra tekrar video masasında gözlerim yaşararak çalışıyorum. Ama birçok ilk yaşadığım bu darbe girişiminde arkadaşlarımın ve halkın dik duruşunu gördüğüm için mutluyum.”