Birleşmiş Milletler, Unesco ve Avrupa Birliği'nin desteğiyle tarihi surlar restore ediliyor, Keçi Burcu'nda olağanüstü güzellikte kiliseler gün ışığına çıkartılıyor. Bir başka açıdan bakıldığında, koca kent tam anlamıyla kültür sanat faaliyetlerine vurmuş kendini. Sanat Sokağı, sinema ve tiyatro salonları açılıyor, konserler birbirini kovalıyor. Fazıl Say'ı Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, Sezen Aksu'yu Selda izliyor. İstanbul, İzmir veya Ankara entelektüelleri arasındaki yeni trend de Diyarbakır'a gitmek, oradaki etkinliklere katılmak. Sadece yazar çizerler değil Diyarbakır yollarına düşen; Ceylanlar, Polatlar, Çizmeciler, 3M Migros'uyla
Koç, Çarşı'sıyla Boyner, kültürel yatırımlarıyla Osman Kavala da alıyor sahnedeki yerini. 20 yıl boyunca makûs talihiyle başbaşa kalan Diyarbakır, yeni bir çehreye bürünüyor. Bir zamanlar buldukları ilk vasıtayla kenti terk edenler üçer beşer geriye dönüyor. Çocuklara yönelik projeler de oturduğu zaman yerli yerine, siz asıl o zaman seyreyleyin ışığın ve aşkın nasıl Doğu'dan yükseldiğini...
MUSA AKKUM (İşadamı)
Topraklar, Ceylanlar, Polatlar, Boyner geldi
Siz sadece mühendislik hizmetleriyle değil, sivil toplum örgütleriyle de ilgileniyorsunuz galiba?
- Evet, Anadolu Kültür A.Ş.'nin kurucu üyesiyim. Helsinki Yurttaşlar Meclisi temsilcisiyim. Yine Diyarbakır Sanat Merkezi'nin kurucuları arasındayım. Zaman zaman da Radikal İki'de yazılar yazıyordum.
TİGRİS olarak neler yapıyorsunuz?
-Valilikle ve belediyeyle koordinasyon içindeyiz. Sadece Diyarbakır'a değil, bölgenin diğer belediyelerine de zaman zaman tavsiyelerde bulunuyoruz. Diyarbakır'ın altyapısını da biz yapıyoruz. Eski belediye döneminde 60 milyon dolara verilen kanalizasyon şebekesi işi yeniden projelendirildi ve 12 milyon dolarlık bir maliyet belirlendi. Çalışmalarımız bu hızla giderse, 2004'ün sonuna doğru Diyarbakır'ın altyapı sorunu kalmayacak.
Zaman zaman Diyarbakır'a geldiğiniz için pişmanlık duyduğunuz oluyor mu?
- Büyük kentlerin kendine göre avantajları ve dezavantajları var. Ama ben Diyarbakırlı'yım ve hemşerilerime hizmet etmekten memnunum.
2000'den itibaren Diyarbakır'ın cazibe merkezi haline geldiği görüşüne katılıyor musunuz siz?
-Özellikle 1999'dan sonra, bölgedeki güvenlik sorununun çözümlenmesiyle birlikte, Diyarbakır'ın potansiyeli su yüzüne çıkmaya başladı. Bu da ekonomik kalkınmaya yansımaya başladı hemen. Henüz yeterli değil ama hem bölge insanının girişimciliği, hem de uluslararası yatırımcılar biraraya geliyor. Artık Diyarbakır birçok firmanın gelip iş yapmak istediği bir bölge. Mesela İsrail'den, ABD'den bazı girişimciler gelip bizimle görüştü, GAP bölgesi için ortak proje geliştirmemizi teklif ettiler. Ayrıca Avrupa Birliği ile ortak projelerimiz var. Mesela kanalizasyon, içme suyu ve arıtma için Avrupa Yatırım Bankası'ndan kredi alıyoruz. Üç yılda Diyarbakır'a aktarılan sermaye 180 milyon marka yakındır. Bu projelerle biz yaklaşık 800 kişiyi istihdam ediyoruz. Bunların ailelerini de düşünürseniz sayı daha da artar. Üstelik bu kredilerin bir kısmı hibedir. Kalanı da çok düşük faizlidir.
Değişimi somut olarak gözleyebiliyor musunuz?
-Kesinlikle. Sadece ekonomide değil, kültür ve sanat aktivitelerinde de büyük bir canlılık başladı. Çatışmaların yoğun olduğu dönemde kimse sokağa çıkamazdı. Bugün küçük bir konser olduğunda binlerce kişi toplanıyor meydanlara.
İşadamları da dönmeye başladı mı Diyarbakır'a?
-Asıl sevindirici olan da bu zaten. Topraklar, Ceylanlar ve Polatlar geldi. Diyarbakırlı işadamları belirsizlik dolayısıyla eskiden Diyarbakır'a yatırım yapamaz, yapmak şöyle dursun, kaçardı. Şimdi sadece Diyarbakırlı işadamları değil, Diyarbakırlı olmayanlar da geliyor. Migros'la Koç, Çarşı'yla Boyner, kültür sanat yatırımlarıyla Kavala ilk aklıma gelenler. Bölge insanı, diğer yatırımcıları da peşinden sürüklemeye devam edecektir.
KEMAL CELAL POLAT KÖYÜ
100 bin dolarlık daireler tükendi
Bakmayın siz adının köy olduğuna. Polat Residence, Polat Millenium Alışveriş Merkezi, Polat Tower İş Merkezi, Polat Park Villaları ve Benzin İstasyonu. Bunlar, Kayapınar semtinde bütün heybetiyle yükselen komplekste yer alan birimlerden bazıları. En son inşaat teknolojisiyle, birinci sınıf malzemeyle yapılan ve 70 milyon dolara mal olması beklenen kompleksteki daire fiyatları 70-100 bin dolar arasında değişiyor. Beş blokta yükselen 300 dairenin tamamına yakını satılmış durumda.
KUTBETTİN ARZU (Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı)
Savaş bitti rahatladık
Yaşanan olaylar, ekonomik krizler ve depremler nedeniyle Diyarbakır ekonomik açıdan hak etmediği bir konuma sürüklendi. Özellikle boşaltılan köyler yüzünden gelen göç, ekonomik yapıyı tahrip etti. Huzur ortamı sağlandıktan sonra bazı şeyler rayına oturmaya başladı. Ancak bu kez de ABD'nin Irak'ta yürüttüğü savaş durgunluğa sebep oldu. Savaş bittikten sonra rahatladık. 2000'den itibaren başlayan kısmi canlanmanın artarak devam edeceğini düşünüyoruz. 20 yıllık geriye gidiş, bir ekonomik şahlanış olarak gündeme oturacaktır. Bunun ilk belirtileri görülüyor zaten. Hükümet de bunu dikkate alarak, bölgeye yatırım yapacak işadamlarına kolaylıklar sağlamalıdır. Bölgeyi terk eden sermayenin geri gelmesi için bu şarttır. Toprak'ın Lice'de, Polatlar'ın Diyarbakır'da yaptığı yatırımların teşvik edilmesi, sermaye akışını güçlendirecek. Konfeksiyoncular böyle bir fırsat bekliyor mesela. 3M Migros geçen ay açıldı, Çizmeciler İstanbul'a gitmişti, gelip beş yıldızlı Klass Oteli yaptılar, Prestij Otel bir önceki sene açıldı, Mega Center, beş ay önce açıldı. Ancak bunların yeterli olduğunu söyleyemeyiz. Turizm potansiyeline yapılacak yatırımlar, Diyarbakır'a döviz akışına sebep olacaktır.
NURCAN YAŞAR (Kitap Diyarı)
Nurcan Yaşar, yıllar önce ailesiyle birlikte Ankara'ya göç etmiş bir genç kız. Bir yıl önce Diyarbakır'a dönüp Kitap Diyarı'nda çalışmaya başlamış. Burası, kent merkezindeki Ofis semtinde ve Sanat Sokağı'nın hemen ortasında. Kafesiyle, pırıl pırıl raflarıyla, ferah mekánıyla Beyoğlu'nda görmeye alıştığımız türden bir kitapçı. Nurcan, Diyarbakır'a dönmekten memnun olduğunu, kitapçıda çalışmaktan ise özellikle memnun olduğunu söylüyor. Verdiği bilgiye göre, Kitap Diyarı'nın dışında Avesta ve Kelepir kentin büyük kitapçıları arasında yer alıyor. Sadece kendilerinde 3 bin 500 kitap bulunduğunu, işlerin de hiç fena olmadığını söylüyor.
MEHMET ÇETİN (Sinemacı)
10 salon var yakında 15 olacak
Diyarbakır'ın ilk önemli alışveriş merkezlerinden Galleria'daki dört sinemanın işletmecisi olan Mehmet Çetin, video-kasetin moda olduğu dönemlerde bölge bayiliği yapmış. Galleria'da sinema salonlarının da yer alacağını duyunca, talip olup sinemacılığa soyunuyor. O zamana kadar Diyarbakır'da porno
film oynatan birkaç sinema dışında gidilebilecek bir mekán yok ne yazık ki. Ancak, Galleria sinemalarından sonra onlar da pornodan vazgeçip vizyon filmlerine geçmek zorunda hissediyorlar kendilerini. Böylece sinema salonu sayısı 10'a yükseliyor. Ancak Mehmet Çetin sadece vizyon filmleriyle yetinmez. Avrupa Gezici Film Festivali derken, ‘‘Sarhoş Atlar Zamanı’’ adlı film tam bir patlama yapar. 20 bin kişi izler bu filmi. Mehmet Çetin, kendi sinemasında oynamamakla birlikte, bütün dünyayla aynı anda vizyona giren Matrix Reloaded'ın önünde uzanan kuyruklardan da söz ediyor keyifle: ‘‘Düşünün ki, Diyarbakır'ın potansiyel sinema seyircisi olan kesimi Batı'ya göç etti. Onların yerine köyleri yakılan insanlar geldi. Onlar hayatlarında sinema görmemiş insanlardı. Buna rağmen Diyarbakır'da 10 sinema bulunması, bu sayının birkaç ayda 15'e çıkacak olması çok sevindirici bir gelişme.’’
Diyarbakır bu filmleri izliyor Sarhoş Atlar Zamanı
Vizontele
Küçük Adam Büyük Aşk
Kahpe Bizans
Gladyatör
METİN BORAN (Tiyatro Yönetmeni)
Dört yıl Almanya'da çeşitli oyunları sahneledikten sonra Diyarbakır'a dönen Metin Boran, 2000'de Diyarbakır Şehir Tiyatrosu'nda, Murathan Mungan'ın yazdığı Mahmut ile Yezida'yı koyuyor sahneye. Oyun 65 kez perde açarak Diyarbakır için rekor sayılabilecek bir başarıya imza atıyor. Üç yıl içinde ‘‘siyasal söylemin yerini sanatsal söylemin aldığını’’ belirtiyor Boran. Şimdi artık çocuk oyunlarına ağırlık verecek.
Diyarbakır bu albümleri dinliyor
Metin-Kemal
Ciwan Haco
Kardeş Türküler
Umut Altınçağ
İlkay Akkaya
JALE ALAYBEYOĞLU (Arkeolog)
Diyarbakır’da bir Nişantaşlı
Neredeyse bütün Diyarbakırlılar'ın tanıdığı Jale Alaybeyoğlu, İstanbul Nişantaşı doğumlu. Ailesi de hálá Nişantaşı'nda yaşıyor. İstanbul Üniversitesi'nde arkeoloji okuyan Alaybeyoğlu, Almanya'da doktora yaptıktan sonra yeniden dönüyor İstanbul'a. Dicle Üniversitesi'nde Arkeoloji Bölümü kurmak için teklif alınca, hiç düşünmeden Diyarbakır'da alıyor soluğu. Öğrenciyken de birkaç kez kazı için gelmiş Diyarbakır'a. O nedenle bölgeye fazla yabancı değil, daha önemlisi seviyor bu insanları ve bu toprakları. Arkeoloji Bölümü kurarken karşısına çıkan öğrenciler onu bu bölgeye daha bir bağlıyor. Öğrencilerine, hayatın sadece Ferhat Tunç dinlemekten ibaret olmadığını anlatıyor mesela. Başka şiirlerin yazıldığını, başka şarkıların söylendiğini anlatıyor. Birkaç yıl diye geldiği halde tam altı yıldır Diyarbakır'da. Şimdi ODTÜ'ye bağlı TAÇDAM'ın (Tarihsel Çevre Değerlerini Araştırma Merkezi) küçük ofisinde, hem geçinmeye, hem de yaşamaya çalışıyor: ‘‘İstanbul'da kaybolup gidebiliyor insan. Oysa burada her şeyi daha net görebiliyorsun. Çünkü fazla konuşmadan iş yapıyorsun ve işin sonuçlarını alıyorsun. Belediye de, valilik de seni sevmiyor ama insanların sevmesi yetiyor. Burada büyük beklentim olmadığı için daha huzurluyum.’’
Diyarbakır bu kitapları okuyor
Yüksek Topuklar,
Murathan Mungan
Bedirhan,
İlhami Sidar
İmparatorluk,
Antony Negri
Kürtler,
Hasan Cemal
Diclenin Sürgünleri,
Mehmed UzunMELİKE COŞKUN (Diyarbakır Kültür Merkezi)
Fransa’ya gidecektim Diyarbakır’a geldim
Diyarbakır Kültür Merkezi, Osman Kavala'nın öncülüğünde pek çok sanatçının katılımıyla kuruldu. Avrupa Birliği'ne bağlı olan Open Society (Açık Toplum) Enstitüsü fonundan da destekleniyor. Amaç, kalıcı bir kültür merkezi oluşturmak ve gençlerin bir meslek sahibi olmasını sağlamaktı. Burada önemli olan, dışarıdan insanların bu merkezi kurmasıydı. Ben bölgeden bir insanım ama Ankara'da turizmcilik yapıyordum. Fransa'ya gidecektim, o arada Diyarbakır'a geldim. Fotoğraf atölyesinde çocuklarla çalışacakken bu proje çıktı ortaya. Ben de kabul ettim. Benim gibi dışarıda okuduktan sonra Diyarbakır'a dönen pek çok insan var. Borusan'dan
Beşiktaş Kültür Merkezi'ne kadar pek çok kuruluşla işbirliği içindeyiz.
ERDİNÇ BULUT (Mega Center Yönetim ve Organizasyon Müdürü)
Alışveriş merkezi kültürü yerleşiyor
Alışveriş merkezi kültürü oluşmaya başladı mı Diyarbakır'da?
- Diyarbakırlılar, alışveriş merkezi kültürüne yavaş yavaş alışıyor. Diyarbakır memura endeksli bir şehir. Daha zengin olanlar alışverişini gidip Ankara veya İstanbul'dan yapabiliyor. Biz, büyük kentlerde bulabileceği malı ayağına getirerek bunu kırmaya çalışacağız.
Eskiden insanlar buradan kalkıp İstanbul'a gider ve iş bulurdu. Siz bunun tersine bir örneksiniz.
- 1997'de ilk açılan Migros'un mağazacılık programını yazan bir firmada çalışıyordum. Megacenter'ın sahibi Sıddık Kurul Bey ve damadı Adnan Tutka Bey'le tanışmamız bu yıla kadar uzanır. 2001'de kriz dolayısıyla bir yıl işsiz kaldım. Tam o sırada teklif aldım ve kalkıp geldim.
Tereddüt geçirdiniz mi?
-Tabii iş Diyarbakır'da olduğu için bazı tereddütlerim vardı ama bu insanları tanıdığım ve şirket profilini de az çok bildiğim için kabul ettim. Sadece ben değilim hem burada, hem de şirket bünyesinde, daha önce Ankara, İstanbul, İzmir gibi kentlerde çalışmış arkadaşlarımız var.
Mega Center, Diyarbakırlılar tarafından nasıl karşılandı?
-İlk aylarda çok büyük bir izdiham vardı. Bu izdihamın önemli bir kısmı meraktan kaynaklanıyordu. Çünkü bunun örneği yok Diyarbakır'da. Sinemalarımız aktif hale geçip merak duygusu yatıştıktan sonra asıl müşteri profili çıkacak ortaya. Bizim hedefimiz, hafta içi 12-13 bin, hafta sonu 20-22 bin arasında bir müşteri potansiyeli. Şu anda hafta içi 7-8, hafta sonu 13-14 bin arasında değişiyor.
Mega Center'ın sahibi Sıddık Kurul, 22 yıllık öğretmenlik hayatı boyunca da ticaretle hep ilgilenmiş. Kurumsal kültüre, Arçelik'in beyaz eşyalarını satarak girdiğini, Migros'la bu kültürü geliştirdiğini söylüyor. Mega Center'ı da bu kurumsal kültürün doğal bir sonucu olarak değerlendiriyor. Kurul, halk rahat bırakıldığı takdirde, kısa sürede çok daha büyük ve şaşırtıcı gelişmeler yaşanacağını özellikle vurguluyor.
NAZİF AKBAL
(Akbal Beauty Club)
İstanbul’da zor bulunur
Bu iş nereden aklınıza geldi?
-Biz burayı 5 Ağustos 2000'de Mehmet Ali Erbil'in filan katıldığı bir törenle açtık. Bir ilki gerçekleştirmek istedim. Buranın bayanlarının da böyle şeylere layık olduğu düşüncesiyle hareket ettim.
Daha önce böyle bir iş yapmış mıydınız?
-Benim işim ecza depoculuğu. Önce bu işi yapan insanların bir araya geldiği fuarlara katıldım ve onlara akıl danıştım. Gelip yerimizi gördüler, potansiyeli farkettiler ve beni teşvik ettiler.
Ne kadara mal oldu bu salon?
-770 bin dolara. Böyle bir kompleks, bırakın Diyarbakır'ı, Ankara veya İstanbul'da bile zor bulunur.
İlgi nasıl?
- Başlangıçta subay, polis ve bürokrat eşleri büyük ilgi gösterdiler. Zamanla yerli halk da ilgi göstermeye başladı.
Harcadığınız parayı ne kadar zamanda kazanacaksınız?
- En azından bir on yıl geçmesi lazım.
Kaç kişi çalışıyor burada?
-15 kişi. Estetisyenimiz var, doktorumuz var, aerobik ve step için dışarıdan bir hoca yardımcı oluyor bize.
Erkeklere de hizmet vermeyi düşünmediniz mi?
- Açık söylemek gerekirse erkeklere hizmet veren yerler çok daha iyi iş yapıyor. Ama bizim amacımız bayanlara hizmet götürmek.
Diyarbakır'da erkeklere estetik hizmeti götüren yerler var mı?
- Var, hem de çok var. Ben bunları takdirle karşılıyorum.
Diyarbakırlılar en çok ne istiyor?
-Epilasyon.