Güncelleme Tarihi:
Bu açıklamayı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yaptı. Hatırlayacaksınız, G-20 zirvesinde iki lider görüşmüş ve ABD Başkanı Trump kamuoyu önünde Türkiye’nin hava savunma sistemi konusunda farklı alternatiflere yönelmesi konusunda haklılığını, “Obama döneminin hatası” olarak ortaya koymuştu.
S-400’lerin Türkiye’ye sevkıyatının başlamasının ardından Trump yaptığı son açıklamada tüm bunları bir kere daha kabul etti, “zor ve karmaşık bir durumla” karşı karşıya olunduğunu da söyledi. ABD Başkanı, “Türkiye şu ana kadar 100’den fazla F-35 siparişi verdi. Daha fazla veremez. Çünkü Rus savunma sistemi aldı. Türkiye’nin durumu şu anda adil değil. Patriot satın almak istedi ama ABD Türkiye’ye satmadı. Türkiye ile durum çok karmaşık, onlarla konuşmaya devam ediyoruz” dedi.
BİR TÜRK GİBİ ANLATTI
Önce Ankara-Washington hattındaki ilişkilerin kıymetli olduğuna inanan ve her iki tarafla en üst düzeyde görüşen kaynağımın yaptığı tespitlere göz atalım. “G-20 ve sonrasındaki açıklamaları ile Trump ne yaptı” sorusuna verdiği yanıtı, iki kritik tespit olarak söylüyor:
1- Türkiye ve Erdoğan benim arkadaşım. İki ülke arasındaki ilişkilere önem veriyorum.
2- Obama yönetimi yanlış yapmıştır. Fatura kesilecekse Obama yönetimine kesilmelidir. Ticaret önemlidir. F-35’te Türkiye önemli bir ortak ve müşteridir.
Kaynağım, “Trump dünyaya tüm bunları bir Türk gibi anlattı” dedi. Başkan Trump, açık ve net bir önceki dönemi, Obama dönemini suçluyor. Bir çözüm bulunması yönünde beyanatlar veriyor. Samimi mi, erteleme hakkını kullanacak mı bunları kısa süre içinde göreceğiz. Tartışmanın Türkiye-Rusya yakınlaşmasından, sırların paylaşılmasına götüren ortaklıktan, NATO ve Rusya sorunundan, NATO ve S-400’ler sistem sorunundan, meşhur CAATSA yaptırımlarından, milli güvenlikten kaynaklandığını biliyoruz; aylardır yazıyoruz, tartışıyoruz.
Ancak bir boyutu daha var. Şimdi başa dönüyorum: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ben Trump’ın altındakilerle aynı düşüncede olduğuna inanmıyorum” sözüne... Trump’ın düşüncesinden öte, altındakilerin farklı çıkarları, farklı kazanımları olabileceği gerçeğine... ABD Devleti’nin kaçınılmaz gerçekliklerine, İsrail lobisine ve Doğu Akdeniz’e uzanan gelişmelere... Ve silah lobisine, hükümet üyelerinin silah şirketleri ile bağlarına...
ŞİRKET İLE ARANDAKİ BAĞ KARARLARINI ETKİLEYEBİLİR
Tüm bu gerçeklikleri bize bir senatör hatırlattı. Adı Elizabeth Warren... Demokrat Senatör... Warren, atamasının tamamlanması ve Pentagon’un başına geçmesi için senatodan onay alması gereken ABD savunma bakanı adayı Mark Esper için “Amerikan halkı siz karar alırken, aldığınız kararların ulusal güvenlik için mi yoksa kendi çıkarınız için mi alındığını bilmeyi hak ediyor” dedi. Neden mi? Çünkü Savunma Bakanlığı koltuğunda vekaleten de olsa oturan isim Esper, daha önce silah şirketi Raytheon için çalışıyordu. Esper, hükümet ilişkilerinde şirketin başkan yardımcısıydı. Gelelim Raytheon’a... Şirket güdümlü füzeler ve özellikle Patriot tedarikçisi... İşte tam da bu noktadan hareketle senatör Warren, savunma bakanı adayı konusundaki şüpheleri ile ilgili Patriot hava savunma sistemi yerine Rus S-400’leri alan Türkiye’ye baskı ve yaptırım tehditlerini örnek gösterdi.
SİLAH ŞİRKETLERİ HÜKÜMETTE
Sadece Esper değil, savunma bakanlığına daha önce vekalet eden isim Patrick Shanahan’ın da benzer bir geçmişi var. O da silah lobisinin en kıdemli ve en güvenilir isimlerinden biri olarak biliniyor. Pentagon ile 2018 yılında 30 milyar dolarlık kontrat imzalayan Boeing ile tam 30 yıl çalıştı. Örnek mi gerekiyor? Devam edelim: Dışişleri Bakan Yardımcılığı yapan Charles Fulkner, Raytheon için; Hava Kuvvetleri Komutanlığı yapan Heather Wilson, Lockheed Martin için lobicilik yaptı. Sadece bunlar değil, aynı tablo Obama ya da daha önceki başkanlar için de geçerli. Ancak bilinmesi gereken bir başka gerçek daha var. Parayı verdiğiniz sürece, yani silah aldığınız sürece lobiler sizin müttefik lobiniz oluyor. Amerikan savunma sanayi lobisi doğal dolarak yıllarca Türkiye’nin çıkarlarını savundu. Ancak bazen lobiler hükümeti, bazen de hükümet lobileri etkiledi.
Amerika’daki kaynaklarımın, Türk kamuoyu tarafından bilinmesini istediği kritik bir bilgi var. Lockheed Martin firmasının, S-400’lerle ilgili haberler çıktığı andan itibaren harekete geçtiği ve ABD yönetimine “Türkiye bizim için önemli ortak ve müşteri” dediği. Diğer yandan bir başka kaynağımın “Savunma konusunda yapılan tüm görüşmeler ile toplantılarda masanın dışındaki halkada takım elbiseli oturan bir adam olur, o devletin adamıdır. Yani silah lobisi, silah üreticisi ve devleti artık ayıramazsınız. Hepsinin çıkarı ortaktır” sözünü de bir kenara yazmak gerek.
AMERİKA TARZINI DEĞİŞTİR
Lobiler, paralar, Doğu Akdeniz, vs... Neticede bir ülke kimyayı değiştirdi. Amerika’ya, “Sen satmazsan satandan alırım” dedi, aldı; her tehdide rağmen sevkıyat başladı. Artık uzlaşma zamanı. Ankara-Washington hattında gerilimin ve diyaloğun içinde yer alan kaynaklarımın tespitlerini sıralayacağım:
* Başkan Trump, “Yanlışı yapan Obama yönetimi” dedi.
* Türkiye tüm tehditlere rağmen S-400’leri aldı.
* Bu diğer ülkelere de örnek olabilir.
* ABD’nin pazarlık yöntemini gözden geçirmesi gerekiyor. Belki de artık o yöntem eskidi.
* ABD’de yöntemin eskidiğini gören tek isim Trump.
TRUMP’A MEKTUP
İşte tam da bu yüzden, ilk kez bir başkanın Türkiye’nin haklılığını dünya kamuoyu önünde kabul etmesinden hareketle iki ülkenin iş dünyası harekete geçti. “İlişkiler donmasın, yeni dünya düzeni doğrultusunda yeniden hareketlensin” dedi. Bu yorumları yapmama neden olan ise Başkan Trump’a hitaben yazılan ve bu hafta içinde gönderilecek olan mektup. Türk Amerikan İş Konseyi Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ imzasını taşıyan mektupta, iki ülkenin iş dünyası ve sivil toplum örgütlerinin birlikteliği ile çalışmaları var.
Mektuptaki mesajlar şöyle:
*G 20’deki tavrınızı iş dünyası olarak takdirle karşılıyoruz.
*İki ülke için koyduğunuz 100 milyar dolarlık ticaret hacmi için çalışıyoruz.
KAPSAMLI ÇALIŞMA
Türkiye harekete geçti. Boston Consulting Group isimli danışmanlık firmasına iki ülkenin 100 milyar dolarlık ticaret hacim hedefini tutturmasına ilişkin kapsamlı bir çalışma yaptırdı. Bu çalışmayı, Türk-Amerikan iş dünyası birlikte yaptırdı. Ortaya 300 sayfalık rapor çıktı. Hedef, o raporun Trump’ın Türkiye ziyaretinde iki lidere anlatılması. Kısacası dünya ve düzeni tüm tehditlere rağmen değişiyor. Ülkeler işbirliği alanı bulup yaşatmak zorunda. S-400’ler yeni bir düzene kapı aralar mı? Pazarlık yöntemlerinde tehdit ve lobilerden farklı bir yöntem izlenir mi? Yanıtlarını göreceğiz. Ama şunu unutmayalım, “Tek başına ayakta duran bir Türkiye tercihini yaptı, bu saatten sonra tercihinin arkasında durması bizler için de yeni bir sayfa ve deneyim. Üstelik çok kıymetli” yorumunu da ABD’li kaynaklarım yaptı.