Güncelleme Tarihi:
Karavan mevzusunu, uzun bir süredir karavanında yaşayan ve bundan son derece memnun olan Sebastian Carlos şöyle anlatıyor:
Yıllarca hayalini kurduğum lebi derya bir evim olmuştu. Ama manzarayı alabildiğince sunan pencerelerinden dışarı bakarken, görüntünün tek düzeliğinin beni fena halde bunaltmaya başladığını farkettim. Evin içi yaşantımla eşleşmeyen eşyalarla dolmuştu. Beton duvarlarla sınırlanmış evde kendimi dondurulmuş pırasa gibi hissediyordum.
Daha önce çevremde görmediğim ancak filmlerde rastladığım karavan yaşamı beni çok etkilemişti. Kendimi bir cangıl içerisinde bile hayal etmiş, sonra unutmuştum. Ta ki grafiker arkadaşım Reha Erdoğan hatırlatıncaya kadar. Muhabbetin ardından derhal bir karavan alarak Ataköy'deki camping mekanına demir attım. Tabii yapılması gereken önemli şeyler vardı. O güne kadar bana yük olmaktan başka hiçbir işe yaramayan koleksiyonlarımı tasfiye ettim. Okuduğum ya da öylesine bulundurduğum kitapları ve ıvır zırvırları elden çıkararak on metrekarelik alana sığabileceğim yeni bir hayat kurdum. Yıllarca yaşantıma hiçbir katkısı olmayan şeyleri elden çıkarırken niçin o kadar şeyi topladığıma hayret ettim. Öldükten sonra yirmi çamaşır mandalıyla takas edilecek nesnelerin esiri olmaktan kurtulunca kendimi kuş gibi hissettim. Ayrıldığım gün o beton yığını eve ve içindeki nesnelere harcadığım zamanlara hayıflandım. Oysa yeni mekanımdaki her şey bana göre tasarlanmıştı. Hayatı kolaylaştırmayan hiçbir şeye burada yer yoktu.
Sebastian Carlos'un karavanlı yaşamı bazıları için iyi bir örnek teşkil ediyor. Türkiye'nin önemli fotoğrafçılarından Çağrı Kılıçcı daha birkaç ay önce yerleştiği evini derhal tasfiye ederek bir karavan satın alıyor. Hayatın safralarından kurtulmak isteyen başka biri de televizyon habercisi İrep Çelik. ‘‘Kadınlara göre değil, yalnız yapamazsın’’ diye uyaranları ciddiye almıyor. Yeşillikler içerisine park ettiği karavanının önüne yıllarca hayalini kurduğu sardunyalarını ekmek için sabırsızlanıyor. Hem de Vita kutuları içerisinde.
Küçük mekanda sinema tadı
Ataköy sahilindeki camping İstanbul'da karavanla yaşanılacak önemli bir merkez. Karavancıların bir bölümü mobil evlerini yalnızca tatillerde kullanıyorlar. Bazıları var ki, camping onların daimi mekanı. Yaz kış demeden açık havada kahvaltı yapmadan güne başlamak onlar için imkansız. Karavanın karşısındaki ağacı oymaya çalışan Ağaçkakan'ın tıkırtısı bile neşelerini kaçırmıyor. Kahvaltı sonrası yerlere düşen kırntıları kapan kargaların akortsuz sesleri, artık işe gitmenin sinyallerini veriyor.
Camping'in hemen dışındaki Sahil Yolu'na çıkan karavancılar, akşam yeniden başlayacak yaşamları için ‘‘Pause’’ düğmesine basıyorlar. Yaşamı hissetmenin daha başka yolu var mı? Akşama doğru camping'in demir kapısından içeri girenler, kendilerini oltadan kurtulan balık gibi hissediyorlar. Karanlık bastırdığında Özer San'ın alto saksafonu, kutusundan çıkıyor. Büyülü akşam, Historia de Amor'la harmanlanıyor. Mangaldaki sucuklar da yenilecek kıvama geldi mi geriye söylenecek pek birşey kalmıyor. Boşalmış şarap şişesi gecenin bittiğini haber verdiğinde herkes karavanına dönüyor. On metrekarelik mekanında küçük bir TV'yi bile sinema keyfiyle izleyen mimar Özkan Çalışbektaş gibi.
Değişik tipte ve fiyatta karavanlar mevcut. Önce nasıl bir şey isteniyor? Sürekli kalmak için mi? Arada sırada tatile gitmek için mi? Yerli üretim Başoğlu kardeşlerin yaptığı karavanların yanısıra iki marka daha mevcut. Can ve İndigo. Sipariş üzerine bir otomobilin üzerine istenilen modelde bir motokaravan yapılabiliyor. İçerisine, mutfak, banyo ve istenilen sayıda yatak. Isıtma, havalandırma sistemleri eklendikçe fiyatta da hatırı sayılır yükselme oluyor.
Aynı zamanda fizik mühendisi de olan Özer San, yaşam biçimine uygun karavan bulamayınca kollarını sıvayarak yeni bir tasarım uyguluyor. Orta boy bir kamyonu Bursa'daki ustalara götüren San, kasasını ve izolasyonunu yaptırdıktan sonra mobilyaları ve elektronik aksamları bizzat kendisi düzenliyor.
BÜYÜK MEKAN GEREKSİZ
Günlük yaşamı tüm konforuyla idame ettirebilmek için büyük mekanlara gerek yok, diyor Mimar Özkan Çalışbektaş. İki kişilik yataklı bölmenin yanısıra oturma grubu olarak kullanılan alan, zahmetsiz bir şekilde yatak haline de gelebiliyor. İki çocuklu bir ailenin rahatlıkla yaşayacağı karavandaki buzdolabı, elektirik veya tüpgazla çalışabiliyor.
VİTA KUTUSUNDA SARDUNYA
Aynı zamanda doğa sporları ve kampçılık da yapan televizyon habercisi İrep Çelik de karavan yaşamını seçenlerden. OTDÜ mezunu Çelik, Vita kutusu içerisinde sardunya yetiştirme idealini camping'de gerçekleştirebilecek.
GİZLİ KASASI BİLE VAR
En ilginç tasarımlı karavan sahiplerinden biri de piyanist Şefik Uyguner. J9 tipindeki Peugeot marka minübüsü turnelere giderken kullanıyor. İç mekanı bir motorsiklet ya da ensturumanlarını koyacak şekilde düzenleyen Uyguner su ısıtma sistemi için eski bir berber şofbeni kullanmış. Aynı zamanda dört kişinin de rahatlıkla kalabileceği karavandaki her şey Uyguner'in tasarımı. Daha da ötesi içerisindeki bölmede gizli bir kasa bile bulunuyor.
KARAVANDA DOĞDU
Karavanla ilgili muhabbetlerde akla ilk gelen soru tuvalet ve banyo sistemi. Portopotti ve kartuşlu olmak üzere iki tip tuvalet bulunuyor. Haznelerine parçalayıcı ve koku giderici kimyasallar bulunan tuvaletlerin kullanımı oldukça rahat. Yukarıda tuvalet keyfi yaparken gördüğünüz Cem Bali karavanda doğdu.
DAHA YARATICI OLDUM
TEMPO dergisi foto muhabirlerinden Çağrı Kılıçcı, karavan yaşamını görür görmez evini tasviye ederek yeni yaşam biçimini seçti. Karavan yaşantısının kendisini daha yaratıcı kıldığını söylüyor.
Karavan felsefesi der ki...
İster dağ başında ister deniz kenarında her türlü konfora sahip ol.
Sen değil, her şey sana hizmet etmeli.
Bulunduğun bölgeden ve insanlardan sıkıldıysan hemen uzaklaş.
Yalnız kalarak ‘‘kendine dönme’’ gerçekleşir.
Yaşayan bir aile bile olsa küçücük alanda herkes birey olduğunu hissetmeli.
Rahatsız eden herkesi kovmayı bil.
Karavan'da Nirvana'ya ulaşmak Bakırköy'den Sirkeci'ye gitmekten kolaydır.
Fantazilerde sınır yok.
Eşyanın kölesi olma. Lazım olacak herşeyin, ileride daha iyisini bulursun.
Sakın ha o an kullanmayacağın hiçbir şeye sahip olma.
Toprak ve beton mülkiyetinden kurtul, Öldükten sonra zaten altına gireceksin.
Selam vermeden önce iyi düşün, yoksa yeni bir park yeri ararsın.
Görüntü almak için televizyon anteniyle oynama, karavanını hareket ettir.