Oluşturulma Tarihi: Kasım 23, 2002 00:00
ÜÇ Kasım gecesi metazori tornistan edenlerden değilim. Olmadım ve olmayacağım.Halep oradaysa arşiv buradadır,
seçim öncesi de asla AKP'yi ‘‘tehlike’’ addetmedim.Tam tersine, bu partinin yalnız Türkiye'deki sivilleşme açısından değil, aynı zamanda dünyadaki ‘‘siyasi İslam’’ının demokratikleşmesi açısından da bir şans olduğunu belirttim.Kabul, daha dün bir bugün iki ve, şöyle veya böyle yorum yapmak için çok erken.Ama elinizi vicdanınıza koyun ve dobra dobra söyleyin, farkı görmüyor musunuz?* * *YALNIZ, Rahşan Ecevit'in zevciyle Recep Tayyip Erdoğan arasındaki ‘‘fiziki’’ performans farkını kastetmiyorum.İnsan hali, birincisi zevcesinin kolunda daima ağır aksak ve siga siga yürüdüğünden televizyon ekranları önünde bizlere ya sabır çektirtmiş olabilir.Üç günde şu kadar bin kilometre yol ve bu kadar adet de Avrupa ülkesi dolaşan ikincisi ise zıpkın temposuyle kendisine refakat eden gazetecileri bile nefes nefese bırakabilir.Sorun burada değil ve ben ‘‘fark’’ derken ‘‘bedeni’’ yerine, ‘‘beşeri’’yi kastediyorum.* * *EVET, büyük memnuniyetle söyleyeyim, AKP önderi bugüne dek gradosu yüksek bir performans tutturmuş olmanın ötesinde, tahminlerimi aşan bir cesaret de sergiliyor.En önce de Kıbrıs konusunda!Oysa ben, Erdoğan seçim ertesinde yaptığı ve Ada'da çözüm isteyen ilk açıklamayı Şükrü Sina Gürel tasallutundaki dışişleri bürokrasisinin ‘‘uyarısı’’yla (!) metazori geri alınca, kendisinin bir süre daha ‘‘rical’’e boyun eğmek zorunda kalacağından korkmuştum.Yanılmışım ve bin şükür, hiç de öyle olmadı. Recep Tayyip Erdoğan Londra'dan Brüksel'e uçarken tabuyu yıkmak cesaret ve dirayetini göstererek, aslında zaten Bursa'daki sağır sultanın bile bildiği fakat Ankara'nın, ‘‘ama vallahi genetik DNA testi yapılmamış ki’’ diye reddettiği çocuğun adını koydu: ‘‘Türkiye'nin AB üyeliği Kıbrıs sorununun çözümüyle ilintilidir’’.Nokta, paragraf, satırbaşı ve de artık şu beyaz sayfaya yazalım!* * *VAY sen misin bunu söyleyen. Tabii bir yandan Gürel'in akıttığı sularla dışişlerinde köprü tutmuş ‘‘Kıbrısi’’ cihet; öte yandan, ekmeğini ‘‘tek çözüm çözümsüzlüktür’’ şiarıyla kazanan lobi, o her derde deva ‘‘hıyanet-i vataniye’’ (!) lafı yine gevelenmeye başlandı.Eh Kamber'siz düğün olacak değil ya, Rauf Denktaş da BM Sekreteri Kofi Annan'ın sunduğu ve Türk tezlerine çok yakın olan belgeyi ‘‘olumsuz’’ bulduğunu beyan eyledi.Fakat, 70 milyon Türkiyeli Türkün kaderinin 100 bin Kıbrıslı Türk uğruna heba edilmesini reddeden ne kadar aklı başında insan varsa onların da desteğini aldığını bilen Erdoğan, artık ‘‘hıyanet-i vataniye’’ asparagaslarına pabuç bırakmayacağının işaretini verdi.Dublin'de, ‘‘kaybetmek ve kazanmak nedir, tahlilini yapmak gerekir. Başımızı kuma gömmeyelim. Eşit ve egemen iki kurucu ortak devleti kenara koyup yeni tez mi oluşturuluyor? Olay vatanseverlik ise biz onlardan daha vatanperver ve milliyiz, çünkü sorunu karşılıklı özveriyle çözmekten yanayız’’ diyerek, sıkı ve cesur durdu.* * *DUR, Recep Tayyip Erdoğan! Lütfen orada dirayetle dur!Yetmiş milyon Türkiye insanının kaderini, yeryüzünde bir tek Ankara'da KKTC (!) denilen ve ‘‘Jaguar’’ otomobil depolarını bizim yoksulluk vergilerimizle dolduran ‘‘Kuzey Kıbrıs Ekmek Elden Su Gölden Türk Cumhuriyeti’’nin ballı ‘‘ricali’’ne feda etme!Yerli ‘‘rical’’in aba altından gösterdiği ‘‘hıyanet-i vataniye’’ sopasından ise korkma!Farklılığını ve cesaretini ülkemizi prangaya vuran bu konuda da görmek istiyoruz.
button