Güncelleme Tarihi:
Bir portre : Mestan IŞIK
Şiirlerim insanlık için
Aksu Anadolu Öğretmen Lisesi 1. sınıf öğrencisi Mestan Işık, Anadolu'da tarımla uğraşan bir ailenin toprak içinde büyümüş çocuklarından biri. Beş yaşında okumaya başlayışını ikinci doğumu olarak niteliyor
984 yılında Denizli Çivril'de doğan Mestan Işık, ilk öğrenimini köyünde bitirdikten sonra sınavla girdiği Çivril Anadolu Lisesi'nde okumaya başlar. Şiir ilköğretim sırasında hayatına girer Mestan'ın. Okumaya, yazmaya açtır. Yıllar sonra yazdığı ‘‘Öğretmenim’’ adlı şiirinde, ‘‘İnsanlar bilgi yoksulu dünyada/Bir tek kendin varsın arkanda/Eğer biri engel koyarsa yoluna/Bilgiye aç insanlar için/Kaldıracaksın öğretmenim’’diye seslenir aydınlığın savunucusu öğretmenlerine.
Çivril Anadolu Lisesi, Isparta Uluborlu Çok Programlı Lise derken, çeşitli anlaşmazlıklar nedeniyle Aksu Öğretmen Lisesi'ne gelir ve öğrenmini burada sürdermeye başlar. Şiir ve kompozisyon yarışmalarının aranan öğrencilerinden biri olmuştur.
YAZMAYI SEVİYORUM
Aslında Fransızca öğretmeni olan, ancak bu dilin sınıfları olmadığı için Türkçe derslerine giren Seminay Geçgil öğretmenle birlikte büromuza geldi Mestan Işık. Yazdıklarının artık defter sayfaları içinde kalmasını istemiyordu gönlü. Uzun süredir izlediği Şiir Dünyası ile insanlara yansımasını istiyordu şiirlerinin. ‘‘Artık kendime sağladığım faydaların yeterli olduğunu düşünüyor, yazdıklarımın bundan sonra sadece kendim için değil tüm insanlar için olmasını gerektiğine inanıyorum’’ diyordu, söyleşi sırasında.
BÜYÜK GÖREV
Arkadaşım, dostum dediği öğretmen ağabeyi Yasin Işık'ın da şiire yönelmesi konusunda emeği olduğunu söyleyen Mestan, roman ve deneme türlerinde de çaba harcıyor.
Cahilliğin yenilmesinde, insanların aydınlatılmasında öğretmenlere büyük görev düştüğünün bilincinde olan Mestan Işık, söyle sesleniyor öğretmenlere:
‘‘Sistem bazen engelleyecek seni/Aşacaksın önce kendini sonra sistemi/Engeliyorsa sistem aydınlanma idealini/Tüm ideallerin için/Aşacaksın öğretmenim/Aydınlatacaksın, insanları eğitimle/Boyun eğmeyeceksin hiçbir kimseye/En ücra köşeye gitsen bile/Yoksul köy çocukları için/Kalacaksın öğretmenim.’’
Mestan Işık’tan bir şiir
Af diliyorum
Cumhuriyet'in yetmiş altıncı yıldönümü
Yirmi bin insanımız Marmara'da
gömülü
Ödeneği tartışıyoruz ‘‘örtüsüz-örtülü’’
Devleti soyanlar için
Af diliyorum Atam senden.
Birileri irtica diyor hala
Birileri dönmek istiyor eski kafaya
Halk dersen Atam, amansız hasta
İrtica çığırtkanlığı yapanlar
Af diliyorum Atam senden.
Kurban ediyoruz düşünenleri
Gazeteci, yazarlarla dolu cezaevleri
Nerde Cumhuriyet'in özgürlük ilkeleri
Sivas'ta yakanlar için,
Af diliyorum Atam senden.
Sorarsanız tüm suç doğudaki terörde
Terör doğuda değil, bizim beynimizde
Çözülemiyor nedense bu
sorun meclisimizde
Doğu-Batı deyip ayıranlar için
Af diliyorum Atam senden.
Aydınlar laik- anti laik tartışmasında
Cumhuriyet'in yetmiş altı yaşında
Millet ise ideoloji kavgasında
Laikliği hala tartışanlar için
Af diliyorum Atam senden.
ANTALYA ŞİİRLERİ
Koşma Gibi
Ey bize gözün atmayan dilber
Söyle gönlünde hangi bey vardır
Bize baksan bir kuru sevdamız
Beye baksan konakları vardır...
mmmmm
Ey surata çirkin diyen dilber
Bilsen çirkinlik hangi baştadır
Yeniceyin boyanmış da bakar
Belkim on, belkim onbeş
yaştadır...
mmmmm
Ey saçını salıveren dilber
Baki kalan göç hangi yoldadır
Belkim bugün belkim yarın gelir
Ölüm taşta, yolda, konaktadır...
mmmmm
Ey bizi gizliden süzen dilber
Kara gözlerin de toprak olur
Yüzünü görmek haramdı bize
Yüzün üstünde dikenler olur...
mmmmm
Ey bize kem söz söyleyen dilber
Biz seni çok severik bilesin
Yalan olsa da beyin sevdası
Mutlu olup da her gün gülesin...
mmmmm
Ali söyler bu söz burada bitsin
Yiğit hakkını korkaklar içsin
Bize hasret, bize zulüm vardır
Varsın idamda adımız geçsin...
Ali AKYOL
Misketlerimi yitirdim
Misketlerimi yitirdim
Çemberimi, topacımı
Bezden bebeklerimi
yitirdim
Uzaktan kumandalı
bir düşte
Arıyorum şimdi
çocukluğumu
Şeytan uçurtmalarım
Elektrik tellerine takıldı
kaldı
Ve renk renk balonlarla
Uçup gitti çocukluğum.
mmmmm
Saklandığı yerden
Bir türlü geri gelmeyen
O, hiç sobeleyemediğim günler
Tadına doyamadığım
Şekerlemeler gibi
Eridi gitti.
mmmmm
Ve
Uzak ufuklarda
kayboldu gitti
küçücük su birikintilerinde
Yüzdürmeye çalıştığım
Kağıt kayıklar.
Şule TÜREL
BİR ANI VE BİR ŞİİR
1941 yılında İvriz Köy Estitüsü'ne gittim. O yıllarda Milli Eğitim Bakanı rahmetli Hasan Ali Yücel, Köy Enstitüleri'nin kurucusu da İsmail Hakkı Tonguç'tu. 1942 yılında öğretmeniz Hamza bey ile beraber Ankara Hasanoğlan Köy Enstitüsü'ne geziye gittik. Çeşitli iş kollarında çalışıp, istirahata çekilirdik. Arkadaşlarla kitap okuyarak, spor yaparak neşe içinde günlerimizi geçirirdik.
SARI YAPRAKLI DEFTER
Ben, okulun kuzeyinde kepir tabir edilen kayalıklara hava almak amacıyla yürüyüş yaparak elimde sarı yapraklı defter ve kurşun kalemimle dağa çıktım. Hep çıplak, taşlık ve uçurum kayalar. İki kayanın arasında sıkışmış kalmış büyük bir ardıç ağacı gövdesi vardı. Dalları kurumuş kalmış. Ne yaprağı var ne yeşili... Bir odun olmuş sanki. Ardıç ağacının altına uzandım. Birden bir kuş sürüsü süratle geldi, ancak kurumuş dallara konar konmaz uçtular gittiler. Hemen sarı yapraklı defterime şu şiiri yazdım:
Ağlayan Ardıç'a
Yüksek bir kepirin
üstündesin sen
Dalların kurumuş kocaman
ardıç
İhtiyar değilim gencim
ben desen
Kuşlar da konmuyor dalına
ardıç
iiiii
Göğsünü germiş seher yeline
Üstünde derenin coşkun seline
Bir odun olmuşsun köylü evine
Dedemden daha çok yaşlısın ardıç.
iiiii
Hiç yaprağın yok ki
ciğerin olsa
Hiçranlı kainat sararsa solsa
Göğün fırtınası esse kudursa
İhtiyar olsan da yıkamaz ardıç
iiiii
Senden ilham aldım geldim yanına
Oturdum mukaddes kuru
dalına
Kepirin üstünde yüce şanına
Masum Hikmet'ini
kabul ed ardıç.
Hikmet UYSAL (1942)
ŞİİR ÜZERİNE SÖZLER
Şiir olmayan yerde insan sevgisi de olmaz, insanı insana ancak şiir sevdirir. Orhan VELİ
e-mail: mustafau4@mynet.com