Güncelleme Tarihi:
Bir portre: Şükrü Erciyeslioğlu,askerliğini şiirle bütünleştirdi Şiirimizin son süvarisi
Bir süvari astsubayı olan Şükrü Erciyeslioğlu, ‘At, avrat, silah’ özdeyişinin ilkini kendine konu seçerek araştırdı.
ÜLKEMİZİN çeşitli bölgelerinde, 37 yıllık süvari astsubaylığını, yazdığı yüzlerce şiirle birlikte sürdüren duygu yüklü bir insan Şükrü Erciyeslioğlu.
1933 yılında, Kayseri'nin Hisarcık Beldesi'nde doğan şair, daha ilkokul sıralarında tutulur Karacaoğlan, Köroğlu, Dadaloğlu ve Yunus Emre'ye.
Yıllar birbirini kovalar. Süvari Astsubaylığı mesleği olur. Şiir ve at tutkusu, yaşam biçimidir artık.
Ulusal ve kahramanlık şiirlerinin yanına, aşk ve sosyal konuları da içeren dizeler akmaya başlar. Ulusal bayramlarda şiirleri okunur. Görev yaptığı illerin yerel gazetelerinde, bazı dergilerde okuyucuyla buluşmuştur artık.
Sırlı Geceler, Şükrü Erciyeslioğlu'nun ikinci şiir kitabı. Radyo skeçleri ile deneme türü düz yazılar da kaleme alan şairin, ilginç bir çalışma yaptığını da öğrendik söyleşimizi yaparken.
Erciyeslioğlu, bir at tutkunu. Askerlik dönemi,hep atlarla geçmiş. Öyle ya, zaten mesleği süvari... Yüzlerce binici yetiştirmiş. At, O'nun için bir simgeden öte bir yoldaş olmuş gecesinde ve gündüzünde.
SÜVARİ VE ŞAİR
Türklerin zaten ‘‘At, avrat, silah’’ diye deyimleştirdiği sözün ilkini kendisine konu seçmiş.
Ve, AT'ı araştırmış. Yüzlerce kaynak taramış. Yıllar süren çalışma sonunda, tarihte, dinde, şiirde, romanda, hikayede, deyimlerde, atasözlerinde atı arayıp bulmuş. Kimbilir ne güzel sözler, düşünceler çıkmıştır at üzerine söylenmiş.
Şükrü Erciyeslioğlu, ‘‘Tarihimizde, Edebiyatımızda, Dinimizde, Atasözlerimizde Atın ve Süvarinin Yeri’’ adını verdiği çalışması için sponsor arıyor şimdi.
Haftanın her günü milyarlar dağıtan Türkiye Jokey Kulübü için nefis bir kaynak da olabilir diye düşünüyor.
Erciyeslioğlu’ndan
Bahçemde açan güller senin
Gam keder aşkımızda
hiçbir zaman olmasın
Ağlama güler yüzün hep yaşlarla dolmasın
Sinende açan güller hiçbir zaman solmasın
Bahçemde açan güller
senin kimse yolmasın
Unutma sevgilim sen
eller gibi gülersin
Aşkımız varken şöhreti serveti neylersin
Yuvamızı dinlendiren
şarkılar dinlersin
Mutluluğu sen hep
dostlara söylersin.
Şairin kıymeti
Yirminci asırda
kıymetim yoksa
Bir evlik arsam var
o da hozandır
Dar-ı dünyada hiç
servetim yoksa
kabahatim ve şöhretim ozandır.
100 şair şiir
ANTALYA'da yayınlanan ve yurt genelinde dağıtımı yapılan Bahçe Kültür ve Edebiyat Dergisi, ilk yaz sayısında 100 yılın 100 şair ve 100 şiirini yayınladı.
İki ayda bir yayınlanan ve daha önceki sayılarında yayınladığı aşk, zaman, yalnızlık ve düş konularıyla edebiyat dünyasında büyük ilgi gören Bahçe, yeni şiir seçkisini okuyucularına 'Nazım Hikmet'e 100 Selam' başlığıyla sundu ve şu görüşlere yer verdi:
‘‘Yüzyılın son günlerinde, özellikle internet aracılığıyla yaygınlaşan anketler sonucunda, Nazım Hikmet'in, tereddütsüz 100 yılın Türk şairi seçilmesi, şiirseverlerin ortak yargısı. Çünkü Nazım Hikmet Şiiri, yüzyılımızın en lezzetli şiir şöleniydi.’’
Sevda şiirleri
Bir mendil gökyüzü
Okurum, içim daralır
Bakamam göğe,
utanırım
Alır mektuplarımı
Havalandırmaya
çıkarım
Dışarda deli bir lodos
Esrik bir sonbahar
Aylardan Aralık
Adrasan üstünde
eflatun
bulutlar
Tahtalı'da kar vardır
Yasemin kokar ortalık
Dostlar ki gurbette
Dostlar ki hapistedir
Mektuplarıyla
yetinirim artık.
Metin DEMİRTAŞ
Sarı Yonca Çiçeğim
Hangi kıyılardasın hangi
uzaklık var aramızda
Sarı yonca çiçeğim çocukken sevdiğim
Nasıl da kapanır kapılarım sen darılınca
Gayri bir kere bile yolunda gitmez işim
Uzaklardan gelecekmişsin gibi beklediğim
Gözlerim takılmış da yollara
Ellerini yumuk saçlarını at
kuyruğu sevdiğim
Bilirsin ne çok sevdiğimi
Sarı yonca çiçeğim çocukken sevdiğim
Kahreden olaylarla sarılı bedenimiz
gibi dünyamız
Canım sıkılıyor birşey olur diye kaşlarım kara bulut
Nasıl uzak durursun öyle uzun bir
vadide beni karşılayan esinti
Gibi yüzümdesin, sarı yonca çiçeğim
çocukken sevdiğim.
Hasan VAROL
Bir gün bütün aynaları
Yüzü gitgide suya dönüşen kadınım
Bir iğne bir iplik kaldık şu dünyada
Ancak birbiriyle bütünlenebilen..
Düşün ki senin bütün adlarını söylesem
Doğa ayaklanır, koşarak gelir yanıma
Yüzü gitgide suya dönüşen kadınım
Benzedik birbirine bakan iki aynaya
Yaşamak güzel, yaşamak güzel, yaşamak
Artıları, eskileri yitirsek de boyuna
Kör bir noktada durup ardımıza baksak
Sularda pul pul, toprakta tel tel
Çözülüp dağılsak ve ömür desek buna
Al yarısını, öbür yarısı bende kalsın
Öleceğin günü bana önceden haber ver
İçimdeki, dışımdaki saatleri kurdum
Yelkovanı kovalayan akrep gibi kaldım burada
Yüzü gitgide suya dönüşen kadınım
Bir gün bütün aynaları kırarsam şaşırma
Ben aklımı yitirdim, yüreğimi buldum.
Ahmet ERHAN
Faksımıza düşenler
Çıplak yalnız bir tepe
Bir Şair ve Bir Şiir
O zamanlar bu çıplak
yalnız tepe
Kızgın güneş öğlenleri
Gece ay ışığı altında
Gamsız tarlalarında büyütürdü buğday başaklarını
Çiğdemler, menekşeler,böcekler
barındırırdı kuytularında
Şimdi düşlerimde bile
nağmeleriyle şakıyan
Yılanlar saklıydı derinliklerinde
Ansızın bir atmaca daldığı gibi
Alıp uçup gider taşırdı göklere
Öyle sımsıkı o
pençesinde tuttuğu
Bazen bir fareydi bazen de
bir yılan
Sakin bir su şırıltısı olurdu
baharlı derelerinde
Kumul biriniktileri köstebek
yuvaları vardı
Bir tiz çığlık sesinde
haberleşirdi diğerleriyle
Bir saklı tarla faresi bir
delikten
Yalpalardı havada
Bir çiçekteydi bir otta
Bahar kelebekleri burada
bembeyazdı
Kız böcekleri bile ufak bir bahar esintisi yaratır
İpince serin pervaneleriyle
uçuşurlardı
Tatlı kokardı ıtırları
Bir de o badem ağaçları ak
pembe çiçekleriyle süslü
Sanki bir pamuk şekeri lezzetindeydi çocuk gözlerimize görünen
Bir nefescik serinlikti burada
baharı yaşamak
Şimdi bu çıplak yalnız tepede
Ne bir kuş kaldı ne de bir böcek
Şiirler de beyinlerde bir bahardı
İki günlük yaşamlı bir kelebekti belki şair
Artık ne bir şiir vardı ne
de bir şair
Oysa bir nefescik serinlikti
şiirlerle yaşamak.
Cengiz ALACAOĞLU
Küçük Prens’e
Yıllar önce tanıdım seni
Küçüktün,
Hala küçüksün
Çünkü masal prensleri
büyümez
Nasıl ki;
'gerçeğin mayası gözle
görülmez'
Ben de yürek gözümle
gördüm seni
Ve bir daha hiç unutmadım
Bütün yıldızlar daha
aydınlık
ve daha yakındır sanki
o günden beri.
Ara sıra
Bir koyun resmi çizer,
saklarım
Büyüklere göstermek için
Kimi görür kimi görmez koyunumu
Ama ben bilirim
Hep orada olduğunu
içimden gülerim.
Buralarda değişen
pek bir şey yok aslında
Tilkiler hala bilgiçlik
taslamada
Ve yılanlar dönülmez yolculuklara
çıkarmada insanları.
Güller yine bahçeler
dolusu açsa da
Benim de senin gibi
bir tek gülüm var
üstüne titrediğim
Varım yoğum O'dur
bütün zenginliğim.
Şule TÜREL
4 Şairden 4 Kitap
Ölüm Bir Skandal:
Haydar Ergülen (Adam Yayınları)
Ben, Haydar Ergülen
çocukluk, aşk, yokluk ve ölümden dört kitaba heves
ettim
ve ölümden başladım hiç istemeden
hevesimi de aldım dersimi de aldım cinayet sürerken ölümü savunabilirim sandım
ne iyilik var bu kitapta ne de iyi bir şiir
hayat da ölüm de artık kötülüğe dair
kelimeler kullanmadan yazılamazmış meğer
sonunda anladım ve ilk kez bir kitabımı
'Hiç kimseye hiçbir zaman' sözleriyle adadım
böylece ölümün skandal olduğu bir çağda
tuttum hayatımın en kötü kitabını yazdım,
evet cinayeti bundan daha kötü anlatamazdım.
Sinema Kitabı: Hüseyin Alemdar (Hera Şiir Kitaplığı)
Gece: içimde üşüyen sessiz bir petunya geceleyin
Şiir: kalbimde kanayan kırık bir dize şiirleyin
Şimdi mor bir uğultu sesimde
sesimde bir gece kelebeğin uçuşu şimdi
ölür ya, beyaz sesiyle şiir de ölümü
-Baba, güvercinleri kim
örter geceleri'
Zamana
Dağılan Nar: Nilay Özer
(Hera Şiir Kitaplığı)
Bu ev bekler bizi bir yere gitmez
seni beklersem evin olurum
dünya bilirim bahçeyi her çiçeği yaz
kiraz çocukluğun senin öylece dursun
mevsimleri dönüşüne biriktiririm'
Deli Temmuz:
Faize Özdemirciler
(Cep Kitaplar)
Doğamadan öldürmek istediği
son çocuğuydum annemin,
en çok beni sevdi.
denize karıştı sütünün yarısı, öbür
yarısını bildiği gibi kullandı dünyanın
yoldan çıkmış bağışıklık sistemi'