Güncelleme Tarihi:
GEZİ’DE ÇOK FOTOĞRAF ÇEKTİM O DUVARLARIN HEPSİ TARİH
- En kritik görüşmelerde bile fotoğraf makinenizi yanınızdan ayırmıyorsunuz. Fotoğraf hobisini profesyonel hayata taşırken bir diplomat için kırmızı çizgiler nedir?
29 Ekim’de geçit töreninde Abdullah Gül ve eşini çektim. Facebook sayfama koydum. Bazı fotoğrafları sosyal medyada paylaşmıyorum. Mesela Gül ile Kılıçdaroğlu’nu da çektim geçit töreninde. Ama biraz siyasi anlaşılır diye koymadım. Bir diplomat olarak bizim için bazı kırmızı çizgiler var elbette. İran hükümeti beni Türkiye hükümetine büyükelçi olarak gönderdi. Buna hürmet etmek lazım. Gezi olayları sırasında Ankara’da Kuğulu Park’ta birçok fotoğraf çektim. Duvarlardaki o yazıların kendisi bir tarih. Ama onları Facebook sayfama koymadım.
- O duvarlarda yazılanlardan ve meydanlardaki tablodan siz nasıl bir mesaj çıkarttınız?
Burada ben Türkiye’nin yeni hayatını görüyorum. Çok önemli bir dönem. Halkın gerçeği daha çok kendini gösterdi. Türkiye halkının hükümetin politikalarını ne kadar yakından takip ettiği ve çevre konularına ne kadar değer verdiği ortaya çıktı.
- Gezi olayları sırasında gözaltına alınan İranlılar da oldu. Hatta hükümetten bazı isimler ‘İran ajanları meydanlardaydı’ imasında bulundu.
Evet, dediler. Ama aslında onların bahsettiği 3 kişi Türkiye’den siyasi sığınma talep ediyordu. Bir tanesi Almanya’ya gitti. Diğer ikisi de ‘Acaba Avrupa’da bir ülkeden sığınma hakkı alır mıyım’ diye Türkiye’de bekliyor. Bizimle hiçbir alakaları yoktu.
SIĞINMA BEKLEYEN 200 İRANLI VAR
- Türk hükümeti size bu kişileri sordu mu?
Onları yakaladılar. Sonra biz onlara sorduk; bu gazetelerde çıkan haberler nedir, bunlar kim diye. Daha sonra kendimiz de araştırdık. Zaten eğer bu siyasi sığınma bekleyen İranlılar olaylara katılsaydı Türkiye onları sınır dışı edecekti. Öyle olsa Avrupa da onları kabul etmezdi. Herhalde bunları kendileri de dikkate almıştır. Bu vesileyle şunu da söylemek isterim; Türkiye’de Avrupa’da herhangi bir ülkeden sığınma bekleyen yaklaşık 200 İranlı var. İran’da daha çok kimse böyle bir sığınma yöntemi olduğunu fark etse, Türkiye’nin çok başı ağrır.
- İran’dan kaçan herkes buraya gelir diyorsunuz.
Gelir.
İslam çevreden merkeze yürüyor
- Yirmi yıldır Türkiye içinde laiklik üzerinden bir tartışma yaşandı mı hep, “Türkiye İran olur mu olmaz mı” sorusu soruldu. Pek çok Türk ve yabancı uzman bu soruya çoğunlukla ‘Türkiye İran olmaz’ diye yanıt veriyor. Ne demek bu?
Bölgemizde yeni bir geçiş dönemi yaşanıyor. Bu bölgede her 100 yılda bir geçiş dönemi yaşanmış. Bu dönemlerde bazı ülkeler güçlerini başka ülkelere devrediyor. Gücü kim veriyor, kim alıyor bu çok önemli. Şimdi sahip oldukları güçten vazgeçmek istemeyen bazı ülkeler bize mukavemet ediyorlar. Öte yandan, bölge ülkelerindeki Müslümanların durumu da
çok gergin.
- Hatta Müslümanlar birbirleriyle kavga ediyor, çatışıyor gibi bir görüntü var.
Bütün bu sorunların kısa bir zamanda çözülmesi mümkün olmayacak. Batılı ülkelerin burada iki tane hedefi var. Birincisi içerideki problemlerle bu ülkeleri meşgul etmek. İran’da da, Suudi Arabistan’da da, Mısır’da da, Türkiye’de de bu var. Türkiye’de geçen aylarda yaşanan olaylarda da bunun bir zemini olmuştur.
- Gezi protestolarında bir dış etki olduğuna siz de mi inanıyorsunuz?
Bu meseleyi ayrıca konuşalım. Ben bölgemizdeki geçiş döneminde gözlemlediğim ikinci faktörü de söyleyeyim önce. Komşular arasında da problem yaratmak, ihtilaf çıkartmak. İsrail siyaseti budur. “Türkiye İran olmaz” ne demek? Onlar ne Türkiye’nin ne de İran’ın emniyetini istemiyor. Onlar için varsa yoksa Türkiye ile İran arasında, İran’la Irak arasında birlik olmasın.
- Eğer Batı’nın gerçekten söylediğiniz gibi Müslüman ülkelerin arasına nifak sokmak niyeti varsa, bölgedeki ülkeler neden bu oyuna geliyor?
Geliyorlar. Çünkü neredeyse 100 senedir bu ülkeler siyaseti Batı’nın eline vermişler. Onların planladığı aslında 100 sene sonra Müslüman ülkelerin Müslüman olarak kalmamasıydı. Ama şimdi bu ülkelerde çok büyük değişiklikler var. İslam çevreden merkeze doğru yürüyor. Şu anda bu gerçekleşmeye başladı ve asıl istemedikleri işte budur. İslam artık kendisini siyasete daha çok yakınlaştırıyor. İslam, ilk kez İran İslam devrimi sırasında hükümette yer buldu. Geçen birkaç yıl içinde başka ülkelerin hükümetlerinde de yer buluyor.
Aramızdaki sıcaklık hiç düşmedi
- Son iki yıldır Türkiye-İran ilişkileri pek sıcak değil. Bunun temel sebebi de iki ülkenin Suriye konusundaki pozisyon farkları. Nasıl düzelir?
İran-Türkiye ilişkileri yalnızca Suriye’ye bağlı değil, çerçevesi geniş. Eğer sadece Suriye bağlamında analiz edilmeye çalışılırsa dediğiniz gibi sanılabilir. Ancak aslında ülke ilişkileri o kadar derindir ki Suriye gibi bir mesele o kadar tesir edemez. Geçen aylarda eğer başka iki ülke arasında böyle bir ihtilaf olsaydı, aralarında ciddi krizler yaşanabilirdi. Ancak bizim aramızdaki sıcaklık hiçbir zaman düşmedi. Yalnız geçen ay Cemil Çiçek İran’a gitti, Ruhani New York’ta Cumhurbaşkanı Gül ile görüştü. Dışişleri bakanlarımız keza New York’ta görüştü. Davutoğlu İran’a ant içme merasimine geldi. İktisadi bakanlarımız Türkiye’ye geldi. İki gün önce bizim bakanımız Sayın Zarif buradaydı.
Bütün bunlar sıcaklıktan başka neyi gösterir?
Gazeteler neden iki ülke güvenlik teşkilatlarının yakın alakasını yazıyor? İşte bu yüzden.
Türkiye ile istihbarat çok çok iyi seviyede
- MOSSAD’la görüşen İranlıları Türkiye size ihbar etti mi gerçekten?
Bence bu daha çok Türkiye ile ilgili bir mesele.
- Siz böyle bir olaya şahit oldunuz mu, olmadınız mı?
Ben sadece 7 aydır buradayım.
O haberdeki iddialar bir yıl öncesine dair. Benim bilgim yok.
- ‘Bu daha çok Türkiye ile ilgili bir mesele’ dediniz. David Ignatius’un kaleme aldığı o yazının aslında ABD’nin Türkiye ile ilgili rahatsızlıklarına dair mesaj içerdiğini düşünenlerden misiniz? Neden MİT’in başındaki Hakan Fidan başından beri İran yanlısı olarak algılanıyor sizce Batı’da?
İran ve Türkiye’nin istihbarat teşkilatları işbirliği yapınca bu neden onların hoşuna gitmiyor? Ama bekliyorlar ki Türkiye’nin MOSSAD ya da CIA ile işbirliği çok iyi olsun. Olayın böyle bir tarafı var. Türkiye ile İran istihbarat teşkilatları arasında daima işbirliği vardır, olmalıdır, bundan sonra da olacaktır. İki komşu arasında bu normal. Ancak onlar buna bir şüpheyle bakıyorlar. Neden kötü bakıyorlar? MOSSAD ile MİT işbirliği olunca bu normal de neden aynısı İran’la olunca bu kötü? Biz bunu anlamıyoruz.
- Siz bugün MİT ile MOIS (İran İstihbarat ve Ulusal Güvenlik Bakanlığı) arasındaki işbirliğini nasıl tanımlarsınız? Bu işbirliği hangi seviyede?
Çok çok iyi bir seviyede. Lazım olan bir seviyede. İki güçlü, kardeş, komşu ülke seviyesinde.
- Batı için zaten sorun da tam bu mu?
Böyledir. İran ve Türkiye ilişkilerinin güçlenmesi ve ilerlemesinden pek çok ülke hoşlanmıyor. Bu gelişme de sadece istihbarat alanında yaşanmıyor, ekonomik alanda da yaşanıyor mesela. Yaptırımlar nedeniyle bizim ekonomik ilişkilerimiz büyük zarar gördü. Bu yaptırımlar çoğu zaman İran’dan çok Türkiye’ye tesir ediyor.
HAKAN FİDAN’LA GÖRÜŞTÜM
- Siz Hakan Fidan’la hiç görüştünüz mü?
Görüştüm.
- Bu haberler çıktıktan sonra mı?
Yok. Ben büyükelçi olarak göreve başladığımda yaptığım tanışma turunda kendisini de ziyaret etmiştim.
- İki ülke istihbarat servisleri için birinci işbirliği maddesi nedir?
Mesela sizin Lübnan’da kaçırılan iki pilotunuzun kurtarılmasında işbirliği oldu. Bizim Suriye’de yakalanan vatandaşlarımızın bırakılmasında da işbirliği yaptık. Tabii bu alanlarda daha çok bizim güvenlik teşkilatlarımız çalışıyor.
İran’ın prensipleri bir gecede değişmez
- Eylülde BM toplantıları sırasında ABD ile başlayan diyalog süreci nereye varacak? Gerçekten de umut var mı?
İran dış siyaseti bir prensip siyasetidir. Bu prensipler bizim anayasamızda yazılı. Bunlar bir gecede değişmeyecek elbette. Ama Doktor Ruhani yeni bir söylemle hükümete geldi ve bizim cemaatimiz o söyleme oy verdi, o söylemi beğendi. O söylem Amerika ile bir fırsata şans veriyor. Amerikalılar isteseler Doktor Ruhani’nin yarattığı fırsattan istifade edebilirler. İran tarafı bazı adımlar attı. New York’ta bazı fırsatlar ortaya çıktı. Ama onlar da bazı sözler verdiler. Şimdi iki taraf da bu adımları değerlendirecek. İran hükümeti, liderlerimiz söz değil eylem bazında ne yapıldığına bakacaklar. Bence ümit var.
İran’da İmam Humeyni burada AK Parti İslam’a meylin yolunu açtı
- Ama bir yandan İslamiyeti referans alan radikal ve şiddet yanlısı akımlar da yükselişte. Bu eğilimi son olarak Suriye muhalefetinin içinde görüyoruz. İran’ın El Kaide ve El Nusra bağlantılı gruplardan rahatsız olduğuna dair pek çok açıklama geldi son dönemde.
Sizin bahsettiğiniz o gruplara destek verenler, para ve silah verenler İslam’ın siyasette yükselmesini isteyenler değil. Düşünsenize eğer Batı bize bu baskıları yapmasaydı, bize bütün bu yaptırımları yasakları uygulamasaydı bizim vaziyetimiz nice olurdu.
- Suudi Arabistan ve Katar’ın Suriye’de muhalefete silah ve para veren ülkelerin başında olduğu söyleniyor. Bunlar Müslüman ülke değil mi?
Katar da, Suudi Arabistan da bizim sevdiğimiz ülkelerdir. Mekke orada, Medine orada. Ama mesele ülkede değil. İran, Şah döneminde de Müslüman bir ülkeydi.
TÜRKİYE HALKININ İSTEDİĞİ YÖNDE GİDİYOR
- Sorun ülkelerde değil liderlerde demek istiyorsunuz.
Böyledir. Türkiye her zaman Müslüman ülkeydi ama bugün İslam’a meyil daha da artmıştır. Nasıl İran’da İmam Humeyni bu yolu açtıysa, burada da AK Parti açtı.
- Türkiye nasıl bir yöne doğru gidiyor sizce?
Türkiye halkının istediği yönde gidiyor. Türkiye halkı kim? Buna cevap vermek
o kadar kolay değil. Türkiye halkı ne istiyor? Sandıklar da artık tek başına halkı temsil etmiyor. Halkın ne istediği çok daha karmaşık. Halk ne istediğini kendisi söyleyecek.