Güncelleme Tarihi:
Kemik iliğinin yeterli sayıda sağlıklı kan hücresi üretememesi hastalığı olan MDS (miyelodisplastik sendromu), aslında bir kalp veya böbrek yetmezliği gibi bir ‘yetmezlik’. Düzenli kayıtlar bulunmaması nedeniyle Türkiye’deki hasta sayısını bilmediklerini belirten hematoloji uzmanı Prof. Dr. Mustafa Çetiner, ortalama yaşam süresinin uzamasının da hastalığın gelecekte daha yaygın görülmesine zemin hazırlayacağını söyledi. MDS’nin lösemi öncüsü kabul edildiğini anlatan Prof. Dr. Çetiner, “Bu hastalarda lösemi gelişme riski normale göre çok artıyor. 2000 yılından itibaren Dünya Sağlık Örgütü MDS’yi malign yani kanser grubu hastalıklar arasında sınıflandırıyor. MDS sıklığında son yıllarda belirgin bir artış gözlemleniyor. Bu artışın birinci temel nedeni ileri yaş. Yaşlanan toplumlarda görülme sıklığı oldukça arttı. Hastaların % 86’sı 60 yaş ve üzerinde olsa da çocukluk çağında da MDS görülebileceği unutulmamalı. İkinci nedense hastalıkla ilgili farkındalığın artması” diye konuştu.
BAZI KANSER TEDAVİLERİ DE ZEMİN HAZIRLIYOR
Daha önce kanser tedavisi (kemoterapi veya radyoterapi) almış hastalarda tedaviyle ilişkili ikincil (sekonder) MDS sıklığı da artıyor. Meme, testis, Hodgkin veya non-Hodgkin lenfoma gibi kanser türleri için tedavi almış hastalarda 10 yıl içinde MDS riski yükseliyor. Bu kanserlerin tedavisinde kullanılan kemopetapi ilaçlarının MDS gelişimine zemin hazırlayabildiğini belirten Prof. Dr. Çetiner, şunları söyledi:
“Kanser tedavisinde başarı oranları arttıkça ve hastalar hastalıktan kurtulup yaşamlarına uzun süre devam ettikçe doğal olarak ikincil MDS riski de artıyor. Maalesef tedavi ilişkili sekonder MDS’nin tedavisi daha zor ve daha sık AML’ye (Akut miyeloid lösemi) ilerliyor. Kronik ve yüksek miktarda benzen, solvent veya böcek, tarım ilaçlarına maruz kalmak MDS riskini ciddi oranda yükseltiyor. Sigara ve tütün kullanımının MDS gelişimiyle ilişkili olduğu biliniyor. Sigaranın içinde bulunan benzene bağlı olarak MDS riskinin arttığı düşünülüyor.”