Güncelleme Tarihi:
DA VINCI CODE
DA VINCI ŞİFRESİ
Yön: Ron Howard
Oyn: Tom Hanks, Audrey Tautou, Ian McKellen
Tür: Dram-Gerilim
Ünlü Amerikalı yazar Dan Brown, Da Vinci Şifresi'nde, daha önce çeşitli kitaplarda da öne sürülen bazı varsayımları öyle akıcı bir dille anlatmıştı ki, bunlar bir anda dünyanın dört bir yanındaki okuyuculara ulaşarak gündeme oturmuştu. Dan Brown, kitabında Hıristiyanlık ile ilgili çarpıcı ve şok edici iddialarda bulunuyordu. Hıristiyan aleminin, kilisenin ve Vatikan'ın bunlara tepkisi gecikmedi.
6 MİLYON DOLARLIK KİTAP
Da Vinci Şifresi filminin kaderi, Dan Brown'ın kitabı çok satanlar listesindeki yerini aldığında belli olmuştu zaten. Fırsatları kaçırmayan, akıllı ve de paralı birileri çıkacak ve kitabın beyazperde yolculuğu böylece başlamış olacaktı.
Yapımcı John Calley, Sony Başkanı Howard Stringer tarafından romanı okumaya teşvik edildi ve "Aklımı başımdan aldı, büyülendim. Birinci sınıf bir gerilimdi" diyen Calley, derhal kitabın film haklarını satın aldı. Dan Brown'a ödediği para 6 milyon dolardı!
Aynı esnada, Imagine Entertainment ortak başkanı Brian Grazer ve ortağı yönetmen-yapımcı Ron Howard da kitabı beyaz perdeye aktarmayı arzu ediyordu. Grazer ve Howard, Calley'nin kitabın film haklarını almış olduğunu öğrenince, esere olan ilgilerini kendisine aktardılar. Böylece bir ortaklık doğdu.
Film için yönetmen koltuğuna oturacak isim, daha önce yüksek bütçeli ve iddialı filmlerle başarısını kanıtlamış Ron Howard'dı.
Filmin doğum hikayesi işte böyle. Kitap Türkiye'de de bir fenomen olduğundan konuyu bilenlerin çoğunlukta olduğunu düşünüyorum. Yine de kısaca üzerinden geçelim.
VATİKAN PANİKTE
Ünlü simgebilim Profesörü Robert Langdon (Tom Hanks) bir gece, Louvre müzesine çağırılır. Müze müdürü öldürülmüş ve ardından gizemli bir simge dizimi ve ipuçları bırakmıştır. Langdon, kriptoloji uzmanı Sophie Neveu (Audrey Tautou) ve küratörün bıraktığı ipuçlarının da yardımıyla, Leonardo Da Vinci'nin çalışmalarında bir dizi akıl almaz sırrı çözer. Tüm bu sırlar onları, hayatlarını 2000 yıldır gizli kalan eski bir gizemi korumaya adamış gizli bir topluluğa götürür. Langdon ve Neveu, Paris, Londra ve İskoçya'daki heyecan verici serüvenleri sırasında, şifreyi kırmak ve Hz. İsa ile ilgili sırları ortaya çıkarmak için hayatlarını tehlikeye atarlar.
Anlaşılacağı üzere, Langdon ve Neveu, ipuçlarını birer birer çözerken, Hıristiyanlığın temellerini sarsacak gerçeklere ulaşıyorlar. Kitabın yıllardır kopardığı ve muhtemelen önümüzdeki günlerde filmin de koparacağı patırtının nedeni de bu iddialar zaten. Katolik kilisesi, 'İsa evli ve çocukluydu', 'Kutsal Kase aslında Maria Magdalena'dır' tezlerini ortaya atan kitaptan ve bu filmden son derece rahatsız, yapılan açıklamalarda açıkça "bu filme gitmeyin" çaprısı yapılıyor.
Film ekibi ise tüm bu spekülasyonlardan rahatsız olmamışa benziyor. Tom Hanks'in başını çektiği kadro, geçtiğimiz hafta hız rekoru kıran Da Vinci Şifresi adlı Eurostar treniyle Cannes'a şaşalı bir giriş yaptılar ve alkışlarla karşılandılar. Yönetmen Ron Howard, "Neden sinemaseverler muhafazakar olsun ki? Aşırı muhafazakarlar zaten filme gitmezler" diyor. Ama diğer yanda, Da Vinci Şifresi'nin ilk gösterimlerinin yapıldığı pek çok yerde sinemaların önünde protestolar yapılmaya da devam ediyor.
GEVEZE BİR FİLM
Gelelim filmin kendisine. Kitabı keyif ve heyecanla okumuş biri olarak, beyazperde uyarlamasından beklediğim heyecanı, gerilimi bulamadığımı itiraf etmeliyim. 'Geveze' sıfatını fazlasıyla hak eden ve kitaptaki tüm bilgileri bir an önce anlatma derdine düştüğü için izleyici için heyecanlı ve eğlenceli olmaktan çıkan film çoğu yerde sıkıcı ve fazlasıyla didaktik. Ana karakterlerin konuyu izleyiciye anlatabilmek için hiç durmadan konuştuğu sahnelerde kendimi ders dinliyor gibi hissettim, sinemada değil de okuldayım sandım. Şifre kırmaya ve tarihsel olaylara odaklanan film, aksiyon ve gerilim açısından da sınıfta kalmıştı.
Bu durum kitabı okumadan sinemaya gidecekler için de sorun yaratacak gibi görünüyor. Kitapta anlamadığınız zaman geri dönme imkanınız var. Filmde ise haliyle böyle bir şey söz konusu değil. Konudan bihaber olanlar bu laf kalabalığı arasında pek çok detayı kaçıracaklardır.
OYUNCULAR DERS ANLATIYOR
Oyuncular da bu didaktik filmde ders veriyor, görev yapıyor gibiler. Ders zili çaldığında kapıyı çarpıp gidecek gibi bir halleri var. Ayrıca Tom Hanks ve Audrey Tatou arasındaki kimya da tutmamış. Onca şey paylaşıp, badire atlattıktan sonra bile hâlâ birbirlerini ilk kez görüyor gibi durmaları enteresan doğrusu!
Rolünü hissederek oynayanların başında hiç kuşkusuz albino keşişi canlandıran Paul Bettany geliyor. Filmin afişinde Yıldız Savaşları'ndan çıkıp, yanlışlıkla bu filme gelmiş gibi dursa da, Bettany'nin performansı gerçekten etkileyici. Onun da lensleri kötüydü ne yazık ki!
Uzun lafın kısası Da Vinci Şifresi, çok satan bir romandan uyarlanmış ve ünlü oyuncularla, etkileyici mekanlarda çekilmiş olmasına rağmen beklentileri karşılayabilen bir uyarlama değil. Senaryodaki bir kaç değişiklik dışında, kitabı okumuş olanlara verecek fazla bir şeyi yok. Kitabı okumamış olanlar, tüm dünyayı sarsan ve çarpıcı iddialarda bulunan bu romanda neler anlatılıyor diye merak edip, kitabı bitirmek için günler harcamak yerine, sadece iki saatlerini alacak yüksek bütçeli bu Hollywood yapımını tercih edebilirler tabii. Ancak yine de hatırlatmakta fayda var; kitap, bu filmden çok daha heyecanlı ve sürükleyici.
KUTSAL DİŞİ ÜZERİNE
Önce kitapta, şimdi ise filmde karşımıza çıkan 'Kutsal Dişi' kavramı özellikle kadınlar için son derece önemli. Sophie ismi Yunanca bilge demek olan Sofia'dan geliyor; Neveu ise Fransızca'da 'soyundan olan' demek. Acaba Sophie, Maria Magdalena'nın (Magdalalı Meryem'in) ve İsa'nın soyundan olabilir miydi? İşte hikayede bu soruyla karşı karşıya kalıyoruz. Sophie Neveu rolü Da Vinci Şifresi'nde hikaye anlatımında büyük önem taşıyor. "Romanı okurken bende etki bırakan, filmde önde ve merkezde yer alacağından emin olmak istediğim temalardan biri, kutsal dişi fikriydi" diyen yönetmen Ron Howard, Sophie'ye olan ilgisini şöyle dile getiriyor: "Üç tane kızım var ve 30 yıldır çok güçlü bir kadınla evliyim; dolayısıyla bu benim için çok önemli. Merkezde böyle bir kadın karakterin oluşu, hayatının sırları açığa çıkarken onun gerçekte kim olduğunu anlamasını izlemek, filme büyük katkı sağlıyor".
Senarist Akiva Goldsman da kutsal dişi kavramıyla aynı ölçüde ilgili. Kendisi için, hikayeyin en ilgi çekici yanının Sophie karakteri olduğunu söylüyor.
ALBİNOLAR FİLME ÖFKELİ
Aktör Paul Bettany, Dan Brown'ın romanında en tuhaf karakter olan Silas rolünü üstlenirken, albinolardan bu kadar tepki göreceğini herhalde aklına bile getirmemişti. Film, dini çevreler tarafından eleştiriledursun, cinayetler işleyen albino keşiş Silas da dünya üzerindeki albino birlikleri tarafından adeta topa tutuldu. Filmlerde ve popüler kültürde albinoların hiç bir zaman kahraman olarak gösterilmediğinden yakınan albino birlikleri, bu anlamda bir denge kurulmamış olduğundan yakınıyorlar.
Silas'sla ilgili bir başka açıklama ise Opus Dei'den geldi. Merkezi New York'ta bulunan tarikatın sözcüsü, geçen hafta Hürriyet yazarı Doğan Uluç'a yaptığı açıklamada, Silas adında albino müritlerinin olmadığını söyledi.