Güncelleme Tarihi:
İzleyiciyi direniş üzerine yeniden düşünmeye, alternatif eleştirel söylemler üretmeye çağıran sergi; Mike Berg, İnci Eviner, Ali Kazma, Murat Morova, Hale Tenger ve Nazif Topçuoğlu’nun eserlerini aynı alanda buluşturuyor. 25 Ağustos’a kadar açık kalacak Öteki Ayaklanmalar’ı yaratıcılarıyla konuştuk.
Küratör İbrahim Cansızoğlu
Yeni bir Maoizme ihtiyacımız yok!
‘Öteki Ayaklanmalar’ doğrudan ya da dolaylı olarak şiddet olgusunu sorgulayan eserleri bir araya getirme isteğinden doğdu. Sergiyi şekillendirirken, şiddeti kutsallaştırarak meşru kılan ve neredeyse tek kurtuluş yolu olarak sunan Zizek gibi düşünürlerin fikirlerine yöneltilmiş eleştirilerden çok yararlandığımı söyleyebilirim. Zizek’in ‘özgürleştirici terör’ kavramını yerden yere vuran, Martin McQuillan’ın da belirttiği gibi şiddeti tek meşru kurtuluş yolu olarak gören yeni bir Maoizme ihtiyacımız yok!
Şiddetin uluslararası politikada, gündelik yaşamda, vatandaş olarak devletle olan ilişkimizde araçsal hale getirilişini sürekli biçimde mümkün kılan en önemli etkenin; şiddet eylemlerinin göz ardı edilmesi, örtbas edilmesi ya da önemsizmiş gibi gösterilmesi olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden şiddeti konuşmak zorundayız. Bu noktada öncelikle düşünceyi savunmamız gerektiğinden yola çıkarak sergide yer alan eserleri bir araya getirmek istedim. Sanatın düşünceyi tetikleyen en önemli kaynaklardan biri olduğunu düşünüyorum.
Zorunlu ötekilik durumumuz
Serginin ismini duyduğunda Hale Tenger, “Ötekiyiz vesselam...” demişti. Sanırım bu cümle serginin adının neden ‘Öteki Ayaklanmalar’ olduğunu gayet güzel özetliyor. Bu değerlendirmeyi Türkiye’de yaşayan bir sanatçı olmanın beraberinde getirdiği zorunlu ötekilik durumuna yönelik bir karşı çıkış olarak da düşünmek gerekiyor. Sergide yer alan eserlerin hepsinde bir ötekilik duygusu hakim. Ayrıca sanatın kendi başına bir direniş biçimi olduğunu tekrar gündeme getirmek için de bu sergi adının seçildiğini söyleyebilirim. Şiddeti kutsallaştırıp meşrulaştırmak yerine, şiddeti dönüştüren, şiddetin varolma biçimlerini açık eden, şiddetle dalga geçen eserler yer alıyor sergide. ‘Öteki Ayaklanmalar’ bu tavrı ifade ediyor.
Murat Morova
Silah fetişizmi
Osmanlı mezar taşı kültüründe mezartaşlarının formu ve kompozisyonu ölen kişinin hayattaki mesleği, ilgi alanları, inançları, kadın veya erkek oluşu üzerinden şekillenir. Fani dünya hayatımız, ölüm ve doğum tarihlerimizin yer aldığı bu kısa özet bizi tanımlayan bir alan olarak okunacak olursa, yaşamın bütününde birbirimize yönelik bireysel faşizmden toplumsal faşizme bütün yok etme tarihi ki en eski tarih Kabil-Habil’dir... baskıcı erkek egemen gücün silah fetişizmi, namus ve erkeklik anlayışı hüsnü hat’la yüceltilmiş olsa da arkasındaki pis hikâyeyi bize unutturamıyor...
Hale Tenger
Kaybedilmiş bir cennet
‘Bana Masumiyetimi Geri Ver’ adlı esere verilmiş bu isim, aslında Laurie Anderson’un ‘The Day the Devil’ şarkısından yapılmış bir alıntı. Şarkıda olduğu gibi eser de tüketim toplumu, maddi ve manevi olanın içli dışlı ve ayrılmaz ilişkisi gibi konulara odaklanıyor. Eserde her anlamda kaybedilmiş bir cennetin söz konusu edildiğini söyleyebiliriz.
İnci Eviner
Zihnimde nasıl bir araya geliyorlar?
Desen, zihnimde olup bitenleri anlamanın bir yolu benim için; aynı zamanda dünyayı içime yerleştirmenin de... Bazen bunlar zihnimde nasıl bir araya geliyorlar, gerçekten bilmiyorum. Ama desen bu imgeleri içimdeki karanlıktan çekip alıyor. Sanırım desen çizmesem dilimi kaybederdim... Bu karanlığa attığım binlerce imge, basın fotoğraflarından, yani dünyadan geliyor. Binlerce şiddetin görüntüsü... Fotoğrafçının amaçlamadığı türden, kadrajın dışında kalan bir şiddet görüyorum bu fotoğraflarda.
Mike Berg
Mürekkepten çeliğe
Eserin ismi ‘You Wanna Dance/ Dans Etmek İster misin?’. Eser bir sanatsal edimin diğerine çevirisiyle ilgili. İfade araçları arasında da bir geçişlilik söz konusu. Anlamın mürekkepten çeliğe geçerken nasıl dönüştüğü, bu dönüşümün tetiklediği psikolojik geçiş işin sorduğu temel soru. Ancak gerçek anlam kontroldışı olanın, yani şansın sayesinde ortaya çıkıyor.
Öteki Ayaklanmalar, 25 Ağustos’a kadar Galeri Nev İstanbul’da. (212) 252 15 25.