SÄ°CÄ°LYA'DA Ä°KÄ°NCÄ° GÜN: KRALLARIN DAÄžI MONREAL Monreal

Güncelleme Tarihi:

SÄ°CÄ°LYADA Ä°KÄ°NCÄ° GÃœN: KRALLARIN DAÄžI MONREAL Monreal
OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 16, 2001 00:00

SÄ°CÄ°LYA'DA Ä°KÄ°NCÄ° GÃœN: KRALLARIN DAÄžI MONREAL Monreal ve Palermo katedrallerinin ikiz olduÄŸunu söylemiÅŸlerdi. Kim söyledi: taksi ÅŸoförümüz Andrea. Andrea, Monreal'de, Sicilya'da geçirdiÄŸimiz üç günün en güzel yemeÄŸini yerken baÅŸka ÅŸeyler de söyledi. Åžu ünlü Baba filmlerinin geçtiÄŸi köyü Carleone'yi sorduÄŸumuzda, "Orada görecek bir ÅŸey yok" dedi "zaten mafya yerin altında olur." Monreal, Sicilya'da birdenbire yükselen daÄŸların birinin eteklerinde kurulu bir ÅŸehir. Palermo'ya çok yakın. Kıvrıla kıvrıla ÅŸehre çıkarken, Palermo'ya ve denize bakabiliyorsunuz. Seyirde eÅŸitlik saÄŸlıyor bu virajlar. Palermo bir saÄŸda kalıyor bir solda. Arabanın içindeki herkes mutlu, sırasını bekliyor, ÅŸehre bakıyor. Monreal, isminden geçmiÅŸini bildiriyor aslında. Reale (Ä°ngilizce royal), Monte (Month) Krallık Dağı gibi bir ÅŸey Türkçesi. Arapların ve Normanların av sahasıymış eskiden. Hikayeye göre buradaki katedral de Norman Kralı William II'nin avlandığı sırada bir meleÄŸin yardımıyla babasının gömülü hazinesini bulduÄŸu yere yapılmış. Aslında yapılmış deÄŸil, sanki yerin altındaki hazine yerin üstüne çıkartılmış. Yapı Romanesk, Gotik Katedrallerin harici karmaÅŸası yok. Ama Batı cephedeki süslemelerde ve haç dolaÅŸtırılan manastır avlusundaki sütunlarda Ä°slâm etkisi belirgin. Katedralin ahÅŸap çatısı da bu etkinin bir örneÄŸi. Yapıyı okuyalım. Ancak bu gezgin dilini bir yana bırakmak istiyorum. OrtaçaÄŸ kiliseleri bir metindir. Batı cepheleri, çan kuleleri, kapılarının üzerindeki hikayeleri birazdan içerde anlatılacak olanlara hazırlar insanı. Kilise bu dönemde sanki içine aldıkları kadar dışında kalanları da etkilemek ister. Åžehrin karmaÅŸasından ayrılmış, düzenli, planlı bir alandır orası. Dokunulmazlık alanıdır. Åžehrin kapılarından girip özgürlüğüne kavuÅŸan birey ( stadtluft macht frei) bir suç iÅŸlerse, kilisenin kapılarından girdiÄŸi dokunulmazlık payelerine bürünür. Ortaçağın kapılarından geçmek gökkuÅŸağının altından geçmeye benziyor; en azından bir köle ya da suçlu için. İçerde ve dışarıda, taÅŸa bürünmüş bir iman vardır. Bu imgeler tiyatrosunda elbette siyasi iktidarlar da yeralır. Bir Katedral'in duvarlarında gezen gözler çok erken çekilmiÅŸ bir filmi seyreder. Zaten onlar, okuma yazma bilmeyen "zavallılar"ın yüreklerini "iman"a çağırmak için yapılmıştır şüphesiz. Yapının inÅŸasına bağışla katılan bir dük Ä°sa'nın önünde diz çöker, bir baÅŸkası onun elinden taç giyecektir. Ama Ä°ncil'den sayfalardır filmin asıl kareleri. Kısa bir dünya tarihinden sonra sıra Ä°sa'ya gelecektir. Önce yerlerin ve göklerin yaratılışı, sonra Adem'le Havva'nın. Babil kulesini yapanlar, Ä°brahim elindeki bıçağı Ä°smail'in boynuna dayamış göklerden gelen meleÄŸe bakıyor. Binanın hepsi bir metindir aslında. Her ÅŸeyi metin diye algılayan postmodernleri haklı çıkarırcasına okunmayı hakeden birer metin. Bu okumaların en durusu sanırım Michel Butor'a ait( San Marco'nun Betimi, YKY, Ä°stanbul 1999). Vedenik'in ünlü San Marco'sunu betimliyor o, okurken kulaklarınızda Babil cezasıyla geziyorsunuz. Bu kısa gezintiyi öylesine kurgulamış ki Butor, onunla birlikte ikonlara bakarken hep sevgilisine bir hediye götürmek isteyen bir adamın sesi var kulaklarınızda. Birileri sürekli nereden geldiklerini nereye gideceklerini soruyorlar. Bütün bu insan gürültüleri arasında bir metni betimleyen baÅŸka bir metnin içindesiniz. Monreal Katedrali'ni San Marco'yu betimleyen Butor'la birlikte okumak istiyorum. Katedral'in kuzeyindeki küçük meydanda buraya getirdikleri turistleri bekleyen taksi ÅŸoförleri var. Siesta vakti. Zaten günlerden Cumartesi. Kuzeyden giriyoruz Katedrale. San Marco gibi deÄŸil burası, romanesk, dışarıda görebilecek bir ÅŸey yok. İçeride...Nereden baÅŸlamalı, nereye bakmalı: Batı cephesinin arkasında: Ä°sa'nın bedenine bürünmüş Tanrı yerleri ve gökleri ve hayvanları yaratıyor. Hemen yanda, Tanrının gözleri Adem'in burun deliklerine yönelmiÅŸ: yaÅŸam verecek ona. Sonra Adem'in kaburgasından yaratılan Havva: San Marco'da okusun Butor, biz Monrael'de seyredelim: "Adem, bir asmanın gölgesinde, başı saÄŸ yumruÄŸuna yaslı, sol bacağını öbürünün üstüne atmış uyuyor. Tanrı eÄŸilmiÅŸ yarasını iyileÅŸtiriyor ve birkaç adım ötede, birkaç saniye sonra Havva'nın biçimlendirilme iÅŸlemi sona eriyor."(s.34) ÇoÄŸu aynı hikayeler çoÄŸu, deÄŸiÅŸen figürler. Nuh'un gemisi, Ä°brahim ve Babil Kulesi; Butor'un okuduÄŸunu biz de okuyalım: "Dediler: Gelin! Bir kent ve tepesi göklere eriÅŸecek bir kule kuralım!... Ve Yehova gökten yere indi, insanların kurduÄŸu kenti ve kuleyi görmek için. Ve Yehova dedi:Ä°ÅŸte hepsi bir tek kavim olmuÅŸ, tek dil konuÅŸuyorlar; yapmaya baÅŸladıkları ÅŸey de bu! Niyet edip gerçekleÅŸtiremeyecekleri hiçbir ÅŸey yok artık."(s.45) Sonra iÅŸte Ä°ncil baÅŸlıyor. Ä°sa bir cüzamlıyı iyileÅŸtiriyor. Markos'un Ä°ncilinden okuyalım: " Ä°sa'ya cüzamlı biri geldi, diz çöküp O'na şöyle yalvardı: "EÄŸer istersen beni temiz kılabilirsin." YüreÄŸi sızlayan Ä°sa, elini uzatıp adama dokundu. "Ä°sterim temiz ol" dedi. Adam hemen o anda cüzamdan kurtulup tertemiz oldu." Monreal'deki mozaiÄŸi okuyalım: Cüzamlı adam dizlerinin üzerinde deÄŸil, bir evin kapısında duruyor. Belli ki cüzamlı olduÄŸu vurgulanmak için üzerinde bir örtü var sadece. Romalıların tek omuzlarını açıkta bırakan o beyaz giysilerini hatırlayalım. Sol elini Ä°sa'nın kendisine uzanan eline uzatmış. Gözleri Ä°sa'nın eline bakıyor, donuk bakışlarında gerçekten acı var. Ä°sa'nın sol elinde rulo, saÄŸ elini uzatmış. GerçekleÅŸtireceÄŸi mucizeden emin, kendisinden aman dileyen "Roma"lıya birazdan çare olacak. Bir baÅŸkasında Ä°sa dalgaların üzerinde yürüyerek havarilerden Petrus'u kurtarıyor. Bir diÄŸerinde Kudüs'teki tapınak para simsarlarını kovuyor. Simsarların yüzlerinde utanç var. Öfke mi utanç mı vardı o gözlerde gerçekten yoksa mozaik sanatçısı dünyaya parayla baÄŸlanmış bu adamlardan utanmalarını mı istiyor? Ve Yahuda'nın öpücüğü; Ä°ncil'den: "Tam o anda, Ä°sa daha konuÅŸurken, Onikilerden biri olan Yahuda çıkageldi. Yanında baÅŸkahinler, din bilginleri ve ihtiyarlar tarafından gönderilmiÅŸ kılıçlı sopalı bir kalabalık vardı. Ä°sa'yı ele veren Yahuda, "Kimi öpersem, Ä°sa O'dur. O'nu tutuklayın, güvenlik altına alıp götürün" diye onlarla sözleÅŸmiÅŸti. Gelir gelmez Ä°sa'ya yaklaÅŸtı, "Rabbi"diyerek O'nu öptü." Ve Monreal Katedrali'nin duvarlarında: Ne çok silahları var Romalıların, Ä°sa'nın hep kutsayan saÄŸ eli neden Roma'lı bir askerin kulağını kesen Petrus'u iÅŸaret ediyor? Sonra çarmıha giden Ä°sa, sonra çarmıha gerilen Ä°sa, Butor'dan: "Bakirenin ve azizelerin gözyaÅŸları; Aziz Yuhanna'nın ve çömezlerin gözyaÅŸları..."(s.79) ve Ä°sa'nın çarmıhtan indiriliÅŸi... San Marco ya da Monreal, aynı hikayenin farklı isimlerce betimlenmesi. Sadece bu büyük katedraller deÄŸil, her sokak başındaki küçük ÅŸapeller aklıma geldikçe Andrea'nın Sicilyalılar hakkında söylediklerini düşünüyorum; bu üçü onları ifade ediyormuÅŸ: Mangiare, divertire, amare: Yemek yemek, eÄŸlenmek ve aÅŸk. Sanki bunlara bir dördüncüsünü eklemek gerekiyor: "Pregare", yani Dua etmek. Hakan KAYNAR- 16 Åžubat 2001, Cuma Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!