Ayşe AYDIN
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 25, 2001 16:41
Buzullar eriyor, deniz seviyesi yükseliyor... Tropikal bitki ve hayvan türleri azalıyor, ağaçlar daha hızlı yaşlanıyor... Son bin 400 yılın en sıcak günleri yaşanıyor, seller, fırtınalar can almaya devam ediyor... Küresel Isınma, hızla küresel felakete doğru ilerliyor...
Yerküre dengesini şaşırdı. Geçen ay, Suudi Arabistan'da lapa lapa kar yağdı, Çin'de, yaşanan sel felaketinde 300 kişi öldü, 120 bin kişi evsiz kaldı. Antakya'da, geçen Mayıs'ta, 30 saat aralıksız yağmur yağdı, sel felaketi yaşandı. Kocaeli'nde geçen hafta, 10-15 dakika süren şiddetli yağmur, 1932'den bu yana görülen en büyük felakete yol açtı.
Birbiri ardına gelen bu felaketlerin tek nedeni var; küresel ısınma...
Bilim adamları gelecekte Bangladeş'in yüzde 80'inin, Japonya'nın ise neredeyse tamamının sular altında kalabileceğinden, bitki, hayvan ve insanların hayatta kalmak için kutuplara göç edeceğinden söz ediyorlar.
Küresel ısınmaya ilişkin felaket senaryolarının ana nedeni atmosferdeki oranı her geçen gün artan emisyon gazları. Kloroflorokarbon (CFC), karbondioksit (CO2), metan (CH4), diazot monoksit (N2O) gazlarının genel adı olan emisyon gazları atmosferde kalkan etkisi yaratıyor, güneş ışınlarının yerküreyi terketmesini engelleyerek ısının artmasına neden oluyor. Petrolün yanmasıyla ortaya çıkan bu gazlar yerkürenin dengesini bozuyor.
BİLİM ADAMLARI UYARDI
Bilim adamları 1980'lerde yerküre ısısında artış olacağını, önlem alınması gerektiğini söylediler. Uyarı, 12 yıl sonra adresini buldu. 'Küresel Isınma' ilk kez 1992'de 'uluslararası platforma' taşındı. Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen 'Rio Zirvesi'nde 'İklim Değişikliği Çerçevesi Sözleşmesi' imzaya açıldı. Zirveye 180 ülke katıldı, yalnızca 50 ülke imza attı. Aralarında hiç 'gelişmiş ülke' yoktu.
Üç yıl boyunca hiçbir ülke anlaşmanın şartlarını yerine getirmedi. 1997'de Japonya'da Kyoto Zirvesi toplandı. Kyoto'da yeni bir protokol imzalandı, önceki protokolde yer alan emisyon oranı hedefleri 'ertelendi'.
Kyoto Protokolü'nde gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelere yapacağı 'emisyon oranı azaltma yardımı' maddesi genişletildi. Buna göre gelişmiş ülkeler küresel ısınma önlemlerine ayırdıkları bütçelerinin yüzde 30'unu az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere ayırmak zorundalar.
Yardım alacak ülkeler arasında Hindistan, Çin, Doğu Avrupa ve Afrika Kıtası ülkeleri yer alıyor. Türkiye bu protokolde 'mali yardım yapacak ülkeler' bölümünde yer alıyor.
Kyoto Sözleşmesi 84 ülke tarafından imzalandı. Anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için en az 55 ülke tarafından onaylanması ve atmosfere verilen toplam emisyon gazı oranının en az yüzde 55'ini üreten ülkelerin bu ülkeler arasında bulunması gerekiyor.
Sözleşmeyi onaylayan 37 ülkenin emisyon gazı oranları toplamı bu orana ulaşamıyor. Onaylayan ülkeler arasında yine hiçbir gelişmiş ülke yok. ABD tek başına atmosferdeki emisyon gazlarının yüzde 36.1'sını üretiyor. Emisyon gazı oranları Rusya'da yüzde 17.4, Japonya'da yüzde 8.5, Almanya'da yüzde 7.4, İngiltere'de 4.3, Fransa'da 2.7, İtalya'da 3.1 Kanada yüzde 3.3, ve Avustralya'da yüzde 2.1 olarak sıralanıyor. 'Küresel Isınma' toplantılarının sonuncusu 16-27 Temmuz 2001'de Almanya'nın Bonn kentinde gerçekleşti. Zirvede, bugüne kadar yapılan altı toplantıdan farklı bir gelişme kaydedilmedi. Yeni toplantı 29 Ekim-9 Kasım arasında Fas'ın Marakeş kentinde yapılacak ve 'yaptırımlar' tartışılacak.
ABD Kyoto Protokolü'nü tanımamakta ısrar ediyor. ABD başkanı George W. Bush, anlaşmayı imzaladığı taktirde 'zaten kötü durumda olan' Amerikan ekonomisinin 'çökeceğini' savunuyor.
Sivil toplum örgütleri Bush'un red kararını bu nedene bağlıyorlar. Petrol şirketlerinden Exxon Mobil'in Bush'un partisi Cumhuriyetçi Parti'yi desteklediğini belirtiyorlar.
ABD Başkanı Bush anlaşmayı reddetme nedenlerinin başında petrol firmalarının geldiğini inkar etmiyor. Ancak amacının bazı çevrelerin çıkarlarını korumak değil olası bir krizi engellemek olduğunu vurguluyor.
Avrupa Birliği ABD'yi ilgisizlikle suçluyor ve anlaşma çağrısı yapıyor. Ancak ortada bir gerçek varki; AB ülkeleri de tıpkı ABD gibi Kyoto Protokolü'nü onaylamıyorlar. Protokolün Avrupa'da yer alan petrol firmalarına ek maliyet getireceğini, anlaşmayı onaylamayan ABD'deki petrol şirketlerinin böyle bir maliyeti olmayacağı için rekabet avantajı kazanacaklarını anlaşmayı 'onaylamama nedeni' olarak gösteriyorlar.
Japonya, Avustralya ve Kanada'nın protokole karşı takındığı çekimser tavır küresel ısınma anlaşmalarını yılan hikayesine çevirdi.
Türkiye küresel ısınma konusunda 'ne yardan geçiyor, ne de serden...' OECD ülkelerinin bulunduğu listede yer almasına karşın anlaşmanın kendisine yüklediği mali yardım zorunluluğundan muaf tutulmak istiyor. Talebinin onaylanmasını bekliyor. Türkiye bu nedenle anlaşmaya taraf değil.
Ülkeler, alınacak önlemlerin ekonomik anlamda darboğaz yaratacağını iddia ediyorlar. Araştırmalar ise tam tersini söylüyor. Hollanda kökenli araştırma firması Ecofys'e göre emisyon gaz oranlarını azaltan ülkeler yatırımlarını bu yöne kaydırarak kár edebilecekler. Birçok firma atmosfere verilen emisyon gazları oranlarını düşerecek teknolojiler pazarlayarak yeni fırsatlar yaratabilirler. Avrupa Komisyonu'nun araştırmasına göre 2008-2012 arasında alınması planlanan Kyoto önlemlerinin maliyeti 3.2 milyar dolar olacak. Bu rakam AB'nin 2010 yılı Gayri Safi Yurtiçi Hasılası'nın yalnızca onbinde 6'sına denk geliyor.
Petrolcülerin ‘has adamı’
BushAçık Radyo kurucu üyelerinden Ömer Madra 'Küresel Isınma ve Etkileri' konusunda çalışmalar yapıyor. 2001-2002 döneminde Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde ‘Küresel Isınma’ dersi verecek. Madra, küresel ısınma konusunda ülkelerin herhangi bir tedbir almaktan çok, ekonomik ilerlemeye odaklandığını düşünüyor: ‘‘Çokuluslu dev petrol şirketleri küresel ısınmayı yok saymak için milyonlarca dolar harcıyor. Dev petrol şirketlerinin 'has adamı' Bush, enerji sıkıntısını ve ekonomiyi tek gerçek olarak kabul ediyor. Bana göre ülkelere yaptırımı yeterli düzeyde olmayan Kyoto Protokolü'nü bile toptan reddiyor. Dünyadaki son bakir alanları ve deniz diplerini petrol araştırmaları için kullanmayı planlıyor. Karmaşıklığın tek sorumlusu olarak çokuluslu şirketleri ya da dünyanın 'süper gücü' ABD'yi suçlamanın pek bir anlamı da yok aslında. Suçu birazda insanlarda aramak gerekiyor.‘‘
İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü öğretim görevlisi Doç. Dr. Mikdat Kadıoğlu küresel ısınmanın kıyılardaki su seviyesini yükselteceğini bu durumun ekonomik yansımalarının pek çok kişiyi etkileyeceğini söylüyor:
‘‘Dünya ve Türkiye nüfusunun yaklaşık üçte biri deniz kıyılarındaki 60 kilometrelik alanda yaşıyor. IPCC'nin (Integrated Plant Protection Center) tahminlerine göre 2100 yılına kadar deniz su seviye yükselmeleri 40-65 cm arasında olacak. Bu durumda adalarda, kıyı şeritlerinde, kıyı şehirlerinde ve nehir yataklarında yaşayanlar, kıyılarda turizm tesisi işleten ve tarım ve balıkçılık yaparak geçimini sağlayanlar, yerleşim ve geçim alanlarını kaybedecek. Temiz bir çevre ve gelecek için bireysel olarak biz tek başımıza ne yapabiliriz diye düşünüp bazı lükslerimizden fedakarlık yapmalıyız. Örneğin kaloriferi kısmalı, plastik poşet ve pet şişe kullanmamalıyız. Her yere otomobille gitmek zorunda değiliz.‘‘ALTERNATİF ÇÖZÜMLEREmisyon gazı oranlarını azaltmaya yönelik pek çok önlem var. Hidrojen pili ve rüzgar enerjisiyle çalışan sistemler alternatif uygulamaların başında geliyor. İzlanda'da bulunan bir enstitü su moleküllerinden hidrojeni ayırarak hidrojenle çalışan otomobiller üretmeye çalışıyor. Daimler Chrysler ve Shell, hidrojen pilleri teknolojisine uygun üretim yapmak için gerekli yatırımları yaptıklarını belirtiyorlar.
Petrol şirketi BP, çip üreticisi STMicroelectronics, ilaç üreticisi ICI gibi Avrupa kökenli şirketler Kyoto Anlaşması'nın şartlarına uymaya hazır olduklarını belirtiyorlar. BP 2010 yılında kendi ürettiği emisyon gazını 1990'daki oranların yüzde 10'undan daha az seviyelere çekeceğini garanti ediyor. ICI, 1995'ten itibaren başlattığı çalışmalar sonucunda emisyon gazı oranlarını yüzde 10 azalttığını belirtiyor. ABD'li DuPont firması, Kyoto Sözleşmesi'ni desteklediğini ve istenen şartları gerçekleştirebileceğini açıkladı.