A.A.
Oluşturulma Tarihi: Kasım 25, 2005 15:51
Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Stanford Shaw, “ABD ve Avrupa, Türkiye'yi olaylardan sorumlu tutmak istiyor. Türkiye'nin kuruluşundan önce gerçekleşen olaylar için Türkiye'yi sorumlu tutma bakış açısı doğru değildir. Bu yaklaşımda, Müslüman dünyasına yüzyıllardır liderlik yapan Türklere yönelik ırksal ve dinsel ön yargı izlenimi görüyorum” dedi
Gazi Üniversitesi'nde gerçekleştirilen “Türk-Ermeni İlişkilerinin Gelişimi ve 1915 Olayları” adlı uluslararası sempozyumun bugünkü oturumunda konuşan Shaw, Osmanlı Devleti'nin yıkılış aşamasında yaşadığı kargaşanın nedenlerinin dış kaynaklı olduğunu, kargaşa sonucu çıkan savaşlarda ise milyonlarca kişinin öldüğünü söyledi. Shaw, bu dönemde, ülke içerisindeki isyanlarda da ırkçılıktan kaynaklanan isyanlar nedeniyle birçok çetenin 4-5 milyon insanı katlettiğini, toplu mezarlar açıldığını ve bu işlemler sırasında hiçbir kaydın tutulmadığını anlattı.
İzmir, Ege, Akdeniz ve Trabzon'da Yunan çetelerinin, Kuzeydoğu ve Doğu bölgelerinde Ermeni çetelerinin dış devletlerden aldıkları destekle katliamlar yaptıklarını söyleyen Shaw, bu çete faaliyetleriyle 4 milyon Türk Müslüman'ın ve az sayıda Yahudi'nin öldüğünü, İngiliz ve ABD subaylarının raporlarında da bunun belirtildiğini kaydetti. Shaw, Devlet, Genelkurmay Başkanlığı, Kızılay teşkilatı ve zamanın Muhacir Müdürlüğünün arşivlerinin “sınırsız” şekilde açılması ve bugüne kadar bulunamayan Teşkilatı Mahsusa arşivlerinin de bulunarak incelenmesi gerektiğini söyledi.
“Tarih, politikanın rehini olarak kalacaksa bizi aydınlatmaktan geri kalacaktır” diyen Shaw, Erivan'daki arşivlerin Ermenistan tarafından açılmadığını, Moskova, Petersburg, Selanik ve İngiliz hükümeti tarafından, “Resmi Sırlar Yasası” kapsamında gizli tutulan İngiliz arşivlerinin de Türk Ermeni ilişkileri için önemli bir kaynak olduğunu belirtti.
Oturum Başkanı Dr. Bilal Şimşir de Shaw'ın konuşmasına atıfta bulunarak,
Atatürk'ün bir aile toplantısında savaşlarda 8 milyon kişinin öldüğünü ve o zamanda Osmanlı nüfusunun 10 milyon kişiden ibaret olduğunu söylediğini ifade etti.
“ERMENİ MESELESİ BUGÜNÜN PKK'SIDIR”
Süleyman Demirel Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Şenol Kantarcı da sempozyumdaki konuşmasında, terör örgütü PKK bugün nasıl değerlendiriliyorsa, geçmişteki Ermeni sorununun da aynı şekilde değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Şenol Kantarcı, “2. Van isyanı” başlıklı sunumunda, isyanda 35-40 bin Türk'ün katledildiğini, yaşananların vahşice olduğunu anlattı.
Kantarcı, tehcir kararının ulusal güvenlik meselesi olduğunu ve tıpkı ABD'nin 11 Eylül saldırılarından sonra Irak ve Afganistan'a müdahale etmesi ve Pearl Harbor'da yapılanlardan sonra Japonları toplama kamplarına alması gibi bir davranış olduğunu anlattı.
Türkiye'nin Ermeni diasporasının çalışmalarıyla kendini savunma psikolojisine girdiğini kaydeden Kantarcı, “Biz bu davada sonuna kadar haklıyız. Sırf AB'ye gireceğiz diye atalarımızı kimse bize katil kabul ettiremez” diye konuştu.
Kantarcı, bugün PKK nasıl değerlendiriliyorsa, geçmişteki Ermeni sorununun da aynı şekilde değerlendirilmesi gerektiğini, o zamanın Ermeni çetebaşı Aravan Manukyan'ın bugünün terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'dan bir farkı bulunmadığını ve her iki olayda da mevcut otoriteye silahlı başkaldırı olduğunu söyledi.
“ERMENİLER VASITA TOPLUMUDUR” Süleyman Demirel Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bayram Kodaman da “Ermeni Macerası” başlıklı kısa sunumunda, Ermenilerin ”Vasıta Toplumu” olduğunu ve her zaman ağlamak için büyük bir devlete yaranmaya çalıştıklarını söyledi.
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Necla Günay da “Zeytun İsyanı” başlıklı sunumunda isyana ilişkin bilgiler verdi.
Zeytun Ermenileri'nin çok sık isyan ettiğini ve son olarak 1895'teki büyük isyanda dış devletlerden yardım alarak ve planlı bir şekilde Osmanlı Devleti'ne başkaldırdıklarını belirten Günay, isyanda 7 bini Ermeni olmak üzere 20 bin Osmanlı vatandaşının öldüğünü söyledi.
1895 Zeytun isyanında Ermenilerin hükümet konağına üzerinde Ermeni yazılı bayrak astıklarını ve bayrağı koruduklarını, bunun da o tarihe kadar isyanlarda yapılan en kışkırtıcı hareket olduğunu ifade eden Günay, o zamana kadar isyanı bastırmak için hafif tedbirler alan Osmanlı hükümetinin bu davranıştan sonra daha sert tedbirler alarak isyanı bastırdığını anlattı.
Araştırmacı yazar Aytunç Altındal da soykırım diye bir sorunun olmadığını, ancak Ermeni terörünün yaşandığını ve Türk diplomatlarının Ermenilerce katledildiğini söyledi. Altındal, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya'nın, yeni kurulan Yahudi devleti İsrail'in kalkınması için tazminat ödemeye mahkum edilmesi gibi Türkiye'nin de sözde Ermeni soykırımı iddialarıyla yeni kurulan Ermeni devletinin kalkınması için tazminata mahkum edilmesinin planlandığını söyledi.
1917 yılında Ermeni propagandası yapmak için basılan bir kitabın Fransızca ve Almanca baskılarını gösteren Altındal, kitabın Almanca baskısında, bir Kürt aşiretinin 5 bin Ermeni'yi öldürdüğü yazılırken, aynı kitabın Fransızca baskısında ise Kürt aşiret liderinin tek başına 50 bin Ermeni'yi öldürdüğünün yazıldığını kaydederek, “Sahtecilik yaparak, iftiralar atarak, Türkiye'yi AB çerçevesinde mahkum etmek istiyorlar” diye konuştu.
Azerbaycan Milli Arşiv Dairesi Genel Müdürü Dr. Atahan Paşayev de 17 yıldır görev yaptığını ve bu süre içerisinde Ermenilere kötü davranıldığına dair hiçbir belgeye rastlamadığını söyledi. Ermenilerin sahte belgeler düzenlediğini, asılsız iddiaları ispatlamaya çalıştıklarını belirten Paşayev, Ermenilerin 19. yüzyılda Rusya tarafından Kuzey Kafkasya'ya sürülmelerinin intikamını almak için çalıştıklarını savundu.