Sezer YÖK Yasası'nı veto etti

Güncelleme Tarihi:

Sezer YÖK Yasasını veto etti
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 28, 2004 00:00

CumhurbaÅŸkanı Sezer, YÖK ve Yükseköğretim Personel Kanunu'nda DeÄŸiÅŸiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 4 maddesini veto ederek Meclis'e iade etti.Sezer, kısmi iade gerekçesinde, gençlerin imam hatip liselerine özendirilmesinin amaçlandığını belirterek, laiklikten verilecek en küçük ödünün, Atatürk devrimlerini yörüngesinden saptıracağına dikkat çekti.CumhurbaÅŸkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, ''CumhurbaÅŸkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından yayımlanması kısmen uygun bulunmayan, 5171 sayılı "Yükseköğretim Kanunu ve Yüksek Öğretim Personel Kanununda DeÄŸiÅŸiklik Yapılması Hakkında Kanun", 1., 5., 6. ve7. maddelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce bir kez daha görüşülmesi için, Anayasa'nın deÄŸiÅŸik 89. ve 104. maddeleri uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi BaÅŸkanlığı'na geri gönderilmiÅŸtir'' denildi. YÖK Yasası'nın 1. maddesi YÖK'te Genelkurmay temsilcisini, 5. madde meslek liseleri mezunları için katsayı hesaplamasını, 6. madde öğretim üyelerinin ünvanlarını dışarıda da kullanabilmeleri düzenlemesini, 7. madde YÖK'ün tasfiyesini içeriyor.KISMÄ° VETO GEREKÇELERÄ°  CumhurbaÅŸkanı Sezer, ''YÖK Kanunu ve Yüksek Öğretim Personel Kanununda DeÄŸiÅŸiklik Yapılması Hakkında Kanun'' kısmen iade gerekçesinde, YÖK'ün 5 üyesinin Bakanlar Kurulu'nca hangi niteliklere göre seçileceÄŸine yer verilmediÄŸini, böylece Bakanlar Kurulu'na mutlak bir takdir yetkisi verildiÄŸini kaydetti.     Sezer, Yasa'nın 1. maddesiyle deÄŸiÅŸtirilen 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası'nın 6. maddesinin, YÖK'ün oluÅŸumunu yeniden düzenleyen hükmünü anımsattı.     CumhurbaÅŸkanı Sezer, maddede, Yükseköğretim Kurulu'nun 5 üyesinin Bakanlar Kurulu'nca seçileceÄŸinin belirtildiÄŸi; ancak, bu 5 üyenin hangi nitelikleri taşıyacağına iliÅŸkin herhangi bir kurala yer verilmediÄŸini kaydetti.     Sezer, ''Böylece, Bakanlar Kurulu, Yükseköğretim Kurulu'na üye seçme konusunda mutlak bir takdir yetkisiyle donatılmıştır'' dedi.     Anayasa'nın, ''Yükseköğretim Kurulu, üniversiteler ve Bakanlar Kurulunca seçilen ve sayıları, nitelikleri, seçilme usulleri kanunla belirlenen adaylar arasından rektörlük ve öğretim üyeliÄŸinde baÅŸarılı hizmet yapmış profesörlere öncelik vermek sureti ile CumhurbaÅŸkanınca atanan üyeler ve CumhurbaÅŸkanınca doÄŸrudan doÄŸruya seçilen üyelerden kurulur'' ÅŸeklindeki 131. madde hükmünü anımsatan Sezer, Bakanlar Kurulu'nca, Yükseköğretim Kurulu'na seçilecek adayların rektörlük ve öğretim üyeliÄŸinde baÅŸarılı hizmet yapmış profesörler arasından olması öncelikli nitelik olarak belirtildiÄŸini, diÄŸer niteliklerin yasayla düzenlenmesi öngörüldüğünü kaydetti.     YÖK ÃœYELERÄ°NÄ°N NÄ°TELİĞİ  Sezer, şöyle devam etti:     ''Nitekim, yürürlükteki düzenlemede, kendisine, üst düzeydeki devlet görevlileri ya da emeklileri arasından Yükseköğretim Kurulu'na üye seçme yetkisi tanınan Bakanlar Kurulu'nun bu yetkisi, seçeceÄŸi kiÅŸilerin mesleklerinde 'temayüz etmiÅŸ' olmaları koÅŸuluna baÄŸlanmış; ayrıca, yargıç ve savcı sınıfından olanların seçiminde ise Bakanlığın ve kendilerinin 'muvafakatlarının' alınması zorunlu kılınmıştır.      Ä°ncelenen Yasa'da, Bakanlar Kurulu'nca Yükseköğretim Kurulu'na seçilecek üye adayları için hiçbir nitelik öngörülmemiÅŸ olması Anayasa'nın 131. maddesiyle baÄŸdaÅŸmamaktadır.  Öte yandan, akademik yaÅŸamı planlamak, düzenlemek, yönetmek, denetlemek, yükseköğretim kurumlarındaki eÄŸitim-öğretim ve bilimsel araÅŸtırma etkinliklerini yönlendirmek gibi önemli görevleri bulunan Yükseköğretim Kurulu'na seçilecek kiÅŸilerde kimi niteliklerin bulunması ve bunların yasa ile belirlenmesi zorunludur.     Yükseköğretim Kurulu üyesi olmak için hiçbir nitelik aranmayan ve dolayısıyla görevin gerektirdiÄŸi asgari nitelikleri taşımayan, hatta kamu görevlisi bile olmayan kiÅŸilerin politik yaklaşımlarla bu göreve atanmalarının olanaklı kılınmasının sakıncaları açıktır.     Bu nedenle, Yükseköğretim Kurulu üyeliÄŸine, Bakanlar Kurulu'nca yapılacak üye seçiminde herhangi bir ölçütün getirilmemiÅŸ olmasında 'kamu yararı' da bulunmamaktadır.''      YÖK'TE GENELKURMAY BAÅžKANLIÄžI TEMSÄ°LCÄ°SÄ°  Sezer, yasanın 3. fıkrasının (d) bendinde, Yükseköğretim Kurulu'na Genelkurmay BaÅŸkanlığı'nca da bir üye seçilmesinin öngörüldüğünü belirterek, Anayasa'nın 131. maddesinin ikinci fıkrasında yapılan deÄŸiÅŸiklikle, Yükseköğretim Kurulu'na Genelkurmay BaÅŸkanlığı'nca üye seçilmesine iliÅŸkin kuralın Anayasa'dan çıkarıldığını anımsattı.     Sezer, ÅŸunları kaydetti:     ''Anayasa'nın 131. maddesinin yürürlükteki kuralına göre, Yükseköğretim Kurulu'na, ancak CumhurbaÅŸkanı, Bakanlar Kurulu ve üniversitelerce üye seçilmesi olanaklıdır.     Bu durumda, incelenen Yasa'nın, 2547 sayılı Yasa'nın 6. maddesini deÄŸiÅŸtiren 1. maddesiyle, Yükseköğretim Kurulu'nun oluÅŸumunda Genelkurmay BaÅŸkanlığı'nca da bir üye seçileceÄŸinin öngörülmüş olması, Anayasa'nın, yasaların Anayasa'ya aykırı olamayacağına iliÅŸkin 11. maddesine açık aykırılık oluÅŸturmaktadır.'' "GENÇLERÄ°N Ä°MAM-HATÄ°PLERE ÖZENDÄ°RÄ°LMESÄ° AMAÇLANIYOR''   CumhurbaÅŸkanı Sezer, kısma iade gerekçesinde, yasanın ilgili hükmüyle, gençlerin imam-hatip liselerine yönlendirilmelerinin özendirilmesinin amaçlandığını belirtti.      Sezer, Yasa'nın ÖSS'de meslek lisesi ve genel lise mezunlarının katsayı hesaplamasını düzenleyen 5. maddesi ile baÅŸarı puanının 2004 ÖSS'de uygulanmasını öngören 7. madde hükümlerini anımsattı.      CumhurbaÅŸkanı Sezer, 5. maddeyle getirilen düzenleme ile yükseköğretime giriÅŸte uygulanan sistemin deÄŸiÅŸtirilmesinin öngörüldüğünü, 7. maddesiyle de 2004 ve 2005 yıllarında yapılacak uygulamaya iliÅŸkin düzenleme getirildiÄŸini ifade etti. Sezer, şöyle devam etti:      ''2547 sayılı Yasa'nın 'Yükseköğretime GiriÅŸ' baÅŸlığını taşıyan 45. maddesinin (a) bendinin yürürlükteki metnine göre, öğrenciler yükseköğretim kurumlarına, ilkeleri Yükseköğretim Kurulu'nca belirlenen sınavla girebilmektedirler.      1999 yılına kadar iki aÅŸamalı olarak uygulanan giriÅŸ sınavları, her iki aÅŸama sınavlarının sonuçları ile elde edilen baÅŸarı arasında sıkı bir baÄŸ bulunduÄŸunun belirlenmesi üzerine ve Yükseköğretim Kurulu kararıyla tek aÅŸamalı duruma getirilmiÅŸtir. Yine aynı kararla, sözel, sayısal ve eÅŸit ağırlıklı ortaöğretim baÅŸarı puanlarının hesaplanmasında farklı katsayı uygulamasına geçilmiÅŸtir.      Sınav sonuçlarının deÄŸerlendirilmesinde, adayların ortaöğretimdeki baÅŸarıları dikkate alınmakta; Yükseköğretim Kurulu'nun uygun göreceÄŸi ilkeler çerçevesinde hesaplanacak ortaöğretim baÅŸarı puanı, ek puan olarak giriÅŸ sınav puanına eklenmektedir.      Ortaöğretim baÅŸarı puanının hesaplanmasında, ortaöğretimdeki alanlarla ilgili yükseköğretim programlarına yerleÅŸtirme yapılırken daha yüksek katsayı uygulanmaktadır.      Ayrıca, mesleki ve teknik ortaöğretimi özendirmek için bir mesleÄŸe yönelik program uygulayan liseleri bitirenlere, aynı alandaki yükseköğrenimi seçmeleri durumunda ek puan uygulaması getirilmiÅŸtir.      Puanların hesaplanmasında uygulanan katsayıları ve 'aynı alan'daki yükseköğrenim programlarını saptama yetkisi Yükseköğretim Kurulu'nundur.''      Sezer, YÖK'ün ortaöğretim baÅŸarı puanının hesaplama yöntemini belirleme yetkisi kaldırılarak katsayılara yasa metninde yer verildiÄŸini belirtti.       YÃœKSEKÖĞRETÄ°M ORTAÖĞRETÄ°ME GÖRE BİÇİMLENDÄ°RÄ°LÄ°YOR      Ortaöğretim kurumu ile ''aynı alan'' içinde sayılacak yükseköğretim programlarını belirleme yetkisi de kaldırılarak, bu yetkinin, Milli EÄŸitim Bakanlığı'nın ortaöğretim kurumlarını sınıflandırma konusunda yapacağı saptama ile ''baÄŸlı yetki''ye dönüştürüldüğünü ifade eden Sezer, ÅŸunları kaydetti:      ''Çünkü, daha önce yalnızca ortaöğretim kurumlarının program/alan/kol/bölümlerini belirleme yetkisine sahip olan Milli EÄŸitim Bakanlığı'na, yapılan düzenleme ile, yükseköğretimdeki gruplandırmaya esas olacak biçimde, bu program/alan/kol/bölümlerin sözel, sayısal ya da eÅŸit ağırlıklı alanlardan hangisine gireceÄŸini belirleme yetkisi de verilmektedir.      Oysa, 'sözel', 'sayısal' ve 'eÅŸit ağırlıklı' gibi terimler, herhangi bir ortaöğretim kurumunun alan/bölüm/kol/programını nitelendirmeyip, yükseköğretime giriÅŸ sınavında adayın bilgi ve yeteneÄŸini tam ve doÄŸru ölçmek için kullanılan araçların adıdır.      Ä°ncelenen Yasa'yla getirilen düzenlemede, tersi olması gerekirken, yükseköğretim ortaöğretime göre biçimlendirilmeye ve yönlendirilmeye çalışılmaktadır.      Bunun nedeninin de, mesleki-teknik ortaöğretim kurumlarını, bu baÄŸlamda özellikle imam hatip liselerini bitirenlerin kendi alanları dışında bir yükseköğretim programına girmek istemeleri durumunda, aynı gruptaki genel liselerle eÅŸit katsayıdan yararlandırılmalarının saÄŸlanması olduÄŸu açıktır.      Böylece, gençlerin imam-hatip liselerine yönlenmelerinin özendirilmesi amaçlanmaktadır.''       MESLEK EĞİTÄ°Mİ     CumhurbaÅŸkanı Sezer, Türkiye'de eÄŸitim ve istihdamla ilgili sorunların büyümesinin nedeninin, mesleki-teknik ortaöğretim yerine, yalnızca yükseköğretime hazırlayan genel ortaöğretime ağırlık verilmesi olduÄŸunu belirtti.      ÇaÄŸdaÅŸ ülkelerde, ortaöğretim içindeki mesleki-teknik ortaöğretim kurumlarının oranının yüzde 65, liselerin oranının ise yüzde 35 olduÄŸunu anımsatan Sezer, Türkiye'de bunun tam tersinin geçerli olduÄŸunu vurguladı.      Sezer, ÅŸunları dile getirdi:      ''Oysa, mesleki-teknik eÄŸitim sanayi ve ticaret sektörünün can damarıdır. GeliÅŸmiÅŸ birçok ülkede yüzde ellilerin üzerinde payı olan meslek yüksekokullarının ülkemizde yükseköğretim içindeki payı, alınan önlemlere karşın çok düşüktür. Bu kadar düşük mesleki-teknik eÄŸitim oran ve sayıları ile Türk sanayisinin geliÅŸmesinin güç olduÄŸu, geliÅŸmiÅŸ ülkelerin sanayileri ile rekabet edilmesinin tek yolunun sayıca ve nitelikçe üstün ara iÅŸgücünün yetiÅŸtirilmesinden geçtiÄŸi tartışmasız kabul edilmesi gereken bir gerçektir.      Bu nedenle, alınacak önlemlerle mesleki-teknik öğretimin her yönden niteliÄŸinin artırılması ve mezunlarına istihdam olanaklarının yaratılması, böylece öğrencilerin bu okulları tercih etmeleri ve alanlarında yükseköğrenim yapmaları konusunda özendirilmeleri gerekirken, bu tür liseleri bitirenlerin kendi alanları dışındaki yükseköğretim kurumlarına yönlendirilmeleri, ülke kaynaklarının israf edilmesi, yükseköğretim kurumlarının verimsizliÄŸe ve baÅŸarısızlığa itilmesi gibi kamu yararıyla baÄŸdaÅŸtırılamayacak sonuçlar yaratacak niteliktedir.      Türk eÄŸitim sisteminde mesleki-teknik öğretimin geri planda bırakılması, bu okullardaki eÄŸitim-öğretimin kalitesini de olumsuz yönde etkilemektedir.''       ''KATSAYILARIN EŞİTLENMESÄ° HAKSIZLIK OLUR''      Genel ortaöğretim kurumlarıyla karşılaÅŸtırıldığında, mesleki-teknik eÄŸitim veren ortaöğretim kurumlarında edebiyat, tarih, coÄŸrafya, matematik, biyoloji, fizik, kimya, felsefe gibi temel kültür derslerinin yeterli düzeyde verilmediÄŸi görüldüğünü kaydeden Sezer, ortaöğretimde yeterli temel eÄŸitimi alamayan öğrencilerin kendi alanları dışındaki yükseköğretim programlarına girmelerinin akademik öğretimde nitelik yitimine yol açtığını belirtti.      CumhurbaÅŸkanı Sezer, ayrıca, katsayının eÅŸitlenmesi, hiçbir mesleki öğrenimi bulunmayan ve tek çıkış yolu yükseköğretim görmek olan genel ortaöğretim kurumunu bitiren gençler yönünden de haksızlık yarattığını ifade etti.      Mesleki-teknik ortaöğretimin, genel ortaöğretime oranla çok daha pahalı bir eÄŸitim olduÄŸuna iÅŸaret eden Sezer, her bir meslek lisesi öğrencisi için, genel lise öğrencisine oranla yaklaşık 6 kat daha fazla kaynak kullanıldığını anlattı.      Sezer, sanayi sektörüne ara eleman saÄŸlanması amacıyla oluÅŸturulan mesleki-teknik liseleri bitirenlerin, bu amaca yönlendirilmeyip üniversiteye girmelerinin özendirilmesinin, kaynak israfı ve üniversite öğretim kalitesinin düşmesinden baÅŸka bir sonuç yaratmadığını belirtti.      Sezer, ''Bu nedenle, yapılan düzenlemede, her yasanın genel amacı olması gereken 'kamu yararı'na uygunluk bulunmamaktadır'' dedi.   MESLEK LÄ°SELERÄ°NÄ°N AVANTAJLARI  Sezer, mesleki-teknik ortaöğretim kurumlarını bitirenlerin farklı katsayı uygulaması sonucu haksızlığa uÄŸradıkları savının gerçeÄŸi yansıtmadığını belirtti.     Sezer, ''Çünkü, bir kez, mesleki-teknik ortaöğretimi bitirenler, kendi alanlarında bir yükseköğretim programını tercih ettiklerinde büyük avantaja sahiptir'' dedi.     Mesleki-teknik ortaöğretimi bitirenlerin, kendi alanları dışındakiyükseköğretim programlarında okumaları kesinlikle engellenmediÄŸini vurgulayan Sezer, ''BaÅŸarılı öğrencilerin alandışı yükseköğretim programlarını kazanmaları ve bu programlarda öğretim görmeleri olanaklıdır. Nitekim, uygulamada bunun pek çok örneÄŸi görülmektedir'' dedi.     Sezer, mesleki-teknik ortaöğretimi bitirenlerin, sınavda baÅŸarısızolmaları ve istemeleri durumunda, bitirdikleri programın devamı niteliÄŸinde ya da buna en yakın meslek yüksekokullarına ya da Açıköğretim Fakültesi önlisans programlarına sınavsız yerleÅŸtirilebildiklerini ve bu okulları bitirdikten sonra dikey geçiÅŸ sınavı ile yine aynı alanda lisans programlarında okuma olanakları bulunduÄŸunu anımsattı.     ''EŞİT KATSAYI UYGULAMASI ADALETSÄ°Z" CumhurbaÅŸkanı Sezer, mesleki-teknik ortaöğretimi bitirenlerin, hiçbir yükseköğretim programında okuyamasalar bile, kendilerine ortaöğretim kurumlarının kazandırdığı mesleklerinde çalışma olanaklarının bulunduÄŸuna dikkati çekti.     Sezer, ''EÅŸit katsayı uygulaması, asıl adaletsizliÄŸi, imam hatip lisesini bitirenlerle diÄŸer mesleki-teknik liseleri bitirenler arasında yaratmaktadır. Ortaöğretimde görülen derslerin program ve yoÄŸunluÄŸu arasındaki fark, sınavlarda mesleki-teknik lise mezunları yönünden haksızlığa neden olmaktadır'' dedi.     DAVALAR DANIÅžTAY'DA REDDEDÄ°LDİ Sezer, YÖK'ün, 1999 yılında baÅŸladığı farklı katsayı uygulamasına karşı ''haksızlık ve eÅŸitsizlik'' gerekçesiyle açılan davaların tümünün Danıştay'ca reddedildiÄŸini anımsattı.     CumhurbaÅŸkanı Sezer, ''Açıklanan gerekçeler, farklı katsayı uygulamasının haksızlığa neden olmadığını, tam tersine adaletli bir düzen kurduÄŸunu göstermektedir. Ãœstelik, incelenen Yasa'nın gerekçesinde yer verilen, farklı katsayı uygulaması ve alanları dışındaki yükseköğretim programlarına katılmalarının zorlaÅŸtırılması nedeniyle meslek okullarına ilginin azaldığı yolundaki sav da gerçeÄŸi yansıtmamaktadır'' dedi.     Meslek liseleri ile Ä°mam-Hatip liselerinde okuyan öğrencilerin 1998 yılından itibaren sayılarını anımsatan Sezer, farklı katsayı uygulaması nedeniyle mesleki-teknik ortaöğretim kurumlarının öğrenci sayılarının, azalmadığını, tersine arttığını, azalmanın yalnızca imam-hatip liselerinde olduÄŸunu kaydetti.     Sezer, ''Ä°ncelenen Yasa'nın gerçek amacı da, imam-hatip lisesini bitirenlerin alanları dışındaki yükseköğretim programlarına giriÅŸlerini kolaylaÅŸtırmak ve imam-hatip liselerini yeniden çekici duruma getirerek bu okulların öğrenci sayısını daha da artırmaktır. Oysa, bu okullarda bugün bile gereksinimden çok fazla sayıda öğrenci bulunduÄŸu bilinen bir gerçektir'' dedi.      Ä°MAM-HATÄ°P LÄ°SELERÄ°      Milli EÄŸitim Bakanlığı'nın verilerine göre, 2003 yılı itibariyle Türkiye'de 536 imam hatip lisesi bulunduÄŸunu, bu liselerde 105 bin öğrencinin okuduÄŸunu ifade eden Sezer, yıllık imam-hatip gereksinmesi 5 bin olmasına karşılık, bu liseleri bitirenlerin sayısı 25 bini bulduÄŸunu ifade etti. Sezer, yapılan araÅŸtırmalara göre, 2003 yılı itibariyle imam hatip lisesini bitirenlerin sayısının 511 bini aÅŸtığının anlaşıldığını bildirdi.     Sezer, ''Bu sayılar, eÄŸitim düzeninde yaratılan çarpıklığı ve ülke kaynaklarındaki önemli israfı, baÅŸka bir yoruma gerek bırakmayacak biçimde ortaya koymaktadır'' dedi.     CumhurbaÅŸkanı Sezer, yasanın 5. maddesinin gerekçesinde, ''Anayasanın 130. maddesinin dokuzuncu fıkrasındaki yükseköğretime giriÅŸin kanunla düzenlenmesine dair amir hüküm gereÄŸince, yükseköğretime giriÅŸ yeniden düzenlenmiÅŸtir. Bu düzenleme ile yükseköğretime giriÅŸte görülen birtakım eÅŸitsizliklerin giderilmesi vehaksız uygulamaların önlenmesi amaçlanmış, genel lise ve mesleki ve teknik lise mezunları ile fen ve Anadolu liseleri arasındaki farklı katsayı uygulamalarının giderilmesi amaçlanmıştır" denildiÄŸini anımsattı.      ''Ä°KTÄ°DARLARIN SÄ°YASAL TERCÄ°HLERÄ°NE BIRAKILAMAZ''      Sezer, şöyle devam etti:     ''Oysa, Anayasa'nın 130. maddesinin dokuzuncu fıkrasındaki 'yükseköğretime giriÅŸ' anlatımı, yetkili organı belirlemeye deÄŸil, hangi koÅŸulları taşıyan öğrencilerin yükseköğretime girebileceÄŸinin yasayla belirlenmesine yönelik bir anlatımdır. Yükseköğretime giriÅŸ ilkelerinin belirlenmesi bir ortaöğretim etkinliÄŸi deÄŸildir. Okutacağıöğrencinin bilgi düzeyini, yeteneklerini çeÅŸitli yöntemlerle saptayarak en uygun öğrenim birimine yerleÅŸtirmek Anayasa ile Yükseköğretim Kurulu'na verilmiÅŸ bir yetki ve görevdir.      Öte yandan, ülkenin öğrenim çağındaki gençlerinin bilgi ve yeteneklerine göre ve ülke gereksinimleri de gözönünde tutularak uygunalanlara yönlendirilmeleri, ülkenin geleceÄŸi ve gelecekteki ekonomik, kültürel, sosyal geliÅŸmesini çok yakından ilgilendirdiÄŸi, bu geliÅŸme ve kalkınmayı derinden etkileyeceÄŸi için iktidarların siyasal tercih ve deÄŸerlendirmelerine bırakılmayacak kadar önemlidir.      Anayasa'nın 130. maddesi uyarınca, üniversiteye giriÅŸ esasları ve koÅŸullarını belirleme yetkisinin yükseköğretim organrının bilimsel deÄŸerlendirmelerine bırakılması gerekmektedir.      BaÅŸka bir anlatımla, Anayasa'nın 130. maddesine göre, üniversiteyegiriÅŸin yasayla düzenlenecek olması, yasakoyucunun, Anayasa'nın 130. ve 131. maddelerindeki diÄŸer kuralları ve bu konuda yükseköğretim organlarının yetkilendirildiÄŸini gözardı ederek dilediÄŸince düzenleme yapabileceÄŸi, bu yetkiyi baÅŸka organlara bırakabileceÄŸi anlamına gelmemektedir.''     Anayasa'nın 131. maddesinde, ''yükseköğretim kurumlarının öğretimini planlamak, düzenlemek, yönetmek, denetlemek'' görev ve yetkisinin YÖK'e verildiÄŸini dikkati çekti.     Sezer, ÅŸunları kaydetti:     ''Bu baÄŸlamda, hangi ortaöğretim programlarını bitirenlerin yükseköğretimin hangi programlarına, hangi ölçütler kullanılarak girebileceÄŸi, Yükseköğretim Kurulu'na tanınan bir yetkidir. Ölçütlerden biri olan ortaöğretim baÅŸarı puanı uygulamasıyla, adayların ortaöğretimdeki öğretimleri sırasında okudukları derslerden olanaklar ölçüsünde yararlanarak iyi not almaları özendirilirken, aynızamanda, ortaöğretimdeki ders programının gereÄŸi gibi kavranması ve bilgi birikiminin saÄŸlanmasıyla adayların yükseköğretimdeki öğrenimlerinin kolaylaÅŸtırılması, böylece öğretimin kalitesinin artırılması amaçlanmaktadır.     Bu nedenlerle, incelenen Yasa'nın 5. maddesinin, Anayasa'nın 130 ve 131. maddelerine aykırı olduÄŸu sonucuna varılmaktadır.''  ''LAÄ°KLÄ°KTEN VERÄ°LECEK EN KÜÇÜK ÖDÃœN, ATATÃœRK DEVRÄ°MLERÄ°NÄ° YÖRÃœNGESÄ°NDEN SAPTIRIR" CumhurbaÅŸkanı Ahmet Necdet Sezer, laiklikten verilecek en küçük ödünün, Atatürk devrimlerini yörgüngesinden saptırarak, yok olması sonucunu doÄŸurabileceÄŸini ifade etti.     Sezer, imam-hatip lisesini bitirenlerin kendi alanları dışındaki yükseköğretim programlarında okuyabilmelerine olanak saÄŸlayan düzenlemenin Anayasa'daki laiklik ilkesi yönünden de inceledi.     Sezer, Anayasa'nın 130. maddesinde, üniversitelerin kuruluÅŸ amacının, çaÄŸdaÅŸ eÄŸitim ve öğretim esaslarına dayanan bir düzen içindeulusun ve ülkenin gereksinimine uygun insan yetiÅŸtirmek olduÄŸunun belirtildiÄŸini anımsattı.     Sezer, Anayasa'nın 42. maddesinin 3. ve 4. fıkralarında ise, eÄŸitim ve öğretimin, Atatürk ilke ve devrimleri doÄŸrultusunda, çaÄŸdaÅŸ bilim ve eÄŸitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılacağı, bu esaslara aykırı eÄŸitim ve öğretim kurumları açılamayacağı belirtilerek, laiklik ilkesine uygun eÄŸitim ve öğretim öngörüldüğünü, eÄŸitim ve öğretim özgürlüğünün Anayasa'ya sadakat borcunu ortadan kaldırmayacağının vurgulandığını kaydetti. Sezer, 42. maddenin amacının, kapsamlı ve nitelikli öğretim programlarıyla toplumu çaÄŸdaÅŸ uygarlık düzeyine ulaÅŸtırmak olduÄŸunu vurguladı.     Sezer, devletin eÄŸitim ve öğretimdeki gözetim ve denetim görevinin, laiklik ilkesine aykırı etkinlik ve öğretim yapılmasına izin verilmemesini de kapsadığını belirtti.      Gerekçesinde, eÄŸitim ve öğretimde laiklik ilkesinin anayasal içeriÄŸini irdeleyen Sezer, Anayasa'nın ilgili hükümlerini anımsattı.     Bu hükümlerle, Türkiye Cumhuriyeti'nin niteliklerinden olan laikliÄŸin, anayasal içeriÄŸiyle güvence altına alındığını vurgulayan Sezer, şöyle devam etti:     ''Anayasa'nın 176. maddesine göre, baÅŸlangıç bölümü, Anayasa metnine dahildir. Anayasa'nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri içerenbaÅŸlangıç bölümü, maddelerin amacını ve yönünü belirten bir kaynaktır.Madde gerekçesinde de, baÅŸlangıç bölümünün Anayasa'nın diÄŸer kurallarıile eÅŸdeÄŸer olduÄŸu vurgulanmıştır.     BÖLÃœNMEZ BÃœTÃœNLÃœK  Anayasa'nın baÅŸlangıç bölümünde, Yüce Türk Devleti'nin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa'nın, Atatürk ilke ve devrimleri doÄŸrultusunda anlaşılması, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanması gerektiÄŸi, hiçbir etkinliÄŸin Atatürk ilke ve devrimleri karşısında koruma göremeyeceÄŸi, laiklik ilkesi gereÄŸi kutsal din duygularının Devlet iÅŸlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılmayacağı, belirtilmiÅŸtir.      Böylece, Cumhuriyet'in niteliklerinin en önemlisi ve diÄŸer niteliklerin temeli olan laiklik, Anayasa'ya yön veren ilkeler arasındaki yerini almış ve anayasal tanımını bulmuÅŸtur.      Bu tanıma göre laiklik, dinin, sosyal, siyasal ve hukuksal bir güçve düzenleyici olmasını önleyen temel ilkedir.''     Sezer, bu iÅŸlevine uygun olarak Anayasa'nın 24. maddesinde de, ''Devletin sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal temel düzeninin kısmen de olsa din kurallarına dayandırılamayacağı, dinin ya da din duygularının yahut dince kutsal sayılan ÅŸeylerin, siyasal ya da kiÅŸisel çıkar yahut nüfuz saÄŸlama amacıyla kötüye kullanılamayacağı''nın, açık biçimde kurala baÄŸlandığını kaydetti.     CUMHURÄ°YET'Ä°N KURULUÅž FELSEFESÄ°  Anayasa'nın 13. maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin laik Cumhuriyet'in gereklerine uygun olarak yasayla sınırlanabileceÄŸi; 14. maddesinde de, Anayasa'da yer verilen hak ve özgürlüklerin laik Cumhuriyet'i ortadan kaldırmayı amaçlayan etkinlikler biçiminde kullanılamayacağının belirtildiÄŸini kaydeden Sezer, ''Böylece, temel hak ve özgürlüklerin laik Cumhuriyet'i zedeleyecek biçimde kötüye kullanılması önlenmiÅŸ, gerekirse laik Cumhuriyet'i korumak için temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması kabul edilmiÅŸtir'' dedi.     CumhurbaÅŸkanı Sezer, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluÅŸ felsefesinin, coÄŸrafi yönden tekil devlet yapısını, yönetsel yönden laik, demokratik, sosyal, hukuk devletini, siyasal yönden tam bağımsızlık ilkesini, ekonomik, sosyal, kültürel ve sanatsal yönden de çaÄŸdaÅŸ bir Türkiye'yi hedeflediÄŸini ifade etti.     Atatürk devriminin amacının, aydınlanma çağını yakalamak ve Türk toplumunu çaÄŸdaÅŸlaÅŸtırmak olduÄŸunu belirten Sezer, bu amacın, Anayasa'nın baÅŸlangıcında "çaÄŸdaÅŸ uygarlık düzeyine ulaÅŸmak", 174. maddesinde de, "çaÄŸdaÅŸ uygarlık düzeyini aÅŸmak" biçiminde anlatımını bulduÄŸunu kaydetti.      "LAÄ°KLÄ°K CUMHÄ°REYET'Ä°N TEMEL TAÅžI''      Sezer, şöyle devam etti:     ''Devrimin temeli, amacına baÄŸlı olarak laiklik ilkesidir. Laiklik ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti'ni oluÅŸturan tüm deÄŸerlerin temel taşıdır. Anayasa'da benimsenen laiklik ilkesinin, yukarıda belirtilen amaç baÄŸlamında deÄŸerlendirilmesi ve yorumlanması zorunludur.     Anayasa Mahkemesi'nin çeÅŸitli kararlarında da belirtildiÄŸi gibi, laiklik, ülkelerin içinde bulunduÄŸu tarihsel, siyasal, toplumsal koÅŸullara ve her dinin bünyesinin gerektirdiÄŸi isterlere baÄŸlı olarak ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir.     Bu farklılığa baÄŸlı olarak her ülkenin laiklik anlayışı o ülkenin Anayasa'sına yansımıştır. Türkiye için özellik taşıyan laiklik de Anayasa'da benimsenen ve korunan içerikte bir ilkedir.     Laiklik ilkesinin, her ülkenin içinde bulunduÄŸu koÅŸullardan ve herdinin özelliklerinden esinlenmesi, bu koÅŸullar ile özellikler arasındaki uyum ya da uyumsuzlukların laiklik anlayışına yansıyarak deÄŸiÅŸik nitelikleri ve uygulamaları ortaya çıkarması doÄŸaldır. Dini vedin anlayışı tümüyle farklı ülkelerde laiklik uygulamasının, aynı anlam ve düzeyde benimsenmesi beklenemez.''     Anayasa Mahkemesi'nin 1961 ve 1982 Anayasaları dönemlerinde verdiÄŸi çeÅŸitli kararlarında, laikliÄŸin hukuksal, sosyal, siyasal tanımları ve ulusal deÄŸeri geniÅŸ biçimde ele alınıp, özenle korunması gereken bir ilke olduÄŸunun vurgulandığını belirten Sezer, Mahkeme'nin laiklik ilkesine iliÅŸkin sıraladığı ögeleri anımsattı.    Buna göre, Atatürk devrimlerinin hareket noktasında laiklik ilkesi yattığını ve devrimlerin temel taşını bu ilkenin oluÅŸturduÄŸunu belirten Sezer, ''Laiklikten verilecek en küçük ödün, Atatürk devrimlerini yörüngesinden saptırarak, yok olması sonucunu doÄŸurabilecektir'' dedi.      ''DEVLET ÖNLEM ALACAK''      LaikliÄŸin, ortaçaÄŸ dogmatizmini yıkarak aklın öncülüğü, bilimin aydınlığı ile geliÅŸen özgürlük ve demokrasi anlayışının, uluslaÅŸmanın,bağımsızlığın, ulusal egemenliÄŸin ve insanlık idealinin temeli olan bir uygar yaÅŸam biçimi olduÄŸunu belirten Sezer, ÅŸunları kaydetti:     ''Anayasa, bireyin inanç alanında kaldığı sürece din ve inanç olgusuna sınırsız bir özgürlük tanımakta, buna karşın toplumsal yaÅŸamıetkilediÄŸinde, açığa vurulduÄŸunda kamu düzenini koruma amacıyla bu özgürlük sınırlanabilmektedir. Bu baÄŸlamda, devlet, dinin kötüye kullanılmasını ve sömürülmesini önleyecek önlemleri alacaktır.     Genel olarak laikliÄŸin din iÅŸleri ile dünya iÅŸlerinin ayrılması anlamına geldiÄŸi söylenmektedir. Bu, laikliÄŸin dar ve klasik tanımıdır. Bununla anlatılmak istenen, yalnızca devlet içinde din ve dünya iÅŸleriyle ilgili otoritelerin birbirinden ayrılması deÄŸil, aynı zamanda sosyal yaÅŸamın, eÄŸitimin, aile, ekonomi ve hukuk alanlarının din kurallarından arındırılarak, zamana, yaÅŸamın gereklerine göre saptanmasıdır.     Laiklik ilkesi, din ve mezhep ayrılıklarını bireyin özel yaÅŸam alanına sokarak siyaset dışında tutmayı amaçlamıştır. Böylece, din siyasallaÅŸmaktan kurtarılmış, yönetim aracı olmaktan çıkarılmış, gerçek saygın ve kutsal yerinde tutularak, bireylerin vicdanına bırakılmıştır.     Laiklik, Türkiye Cumhuriyeti'nde 'ümmet'ten 'ulus'a geçmenin iticigücü olmuÅŸtur; kiÅŸileri ve toplum kesimlerini birbirine güvenle baÄŸlayan, uluslaÅŸmayı, ulusal birliÄŸi ve ulusal dayanışmayı saÄŸlayan ve güçlendiren içeriktedir.     Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesi gücünü laiklikten almakta, demokrasi herÅŸeyden önce laikliÄŸe dayanmaktadır. Çünkü, demokrasinin iki önemli öğesi olan özgürlük ve eÅŸitlik, ancak dinsel zorlamaların olmadığı laik toplumlarda gerçekleÅŸebilmektedir.     Laiklik, tüm özgürlüklerin, bu baÄŸlamda din ve inanç özgürlüğünün de güvencesidir. Çünkü, yalnız laik düzende insanlar inanıp inanmamakta, din seçiminde ya da dinsel uygulamalarda özgürdürler.''      DEVRÄ°M YASALARI ANAYASA GÃœVENCESÄ°NDE      Sezer, Anayasa'nın 174. maddesinde, Türk toplumunu çaÄŸdaÅŸ uygarlık düzeyinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyeti'nin laiklik niteliÄŸini koruma amacı güden devrim yasalarının tek tek sayılarak anayasal güvenceye alındığını belirtti.     Sezer, bu yasaların, maddede de belirtildiÄŸi gibi laiklik ilkesiyle doÄŸrudan ilgili bulunduÄŸunu, Cumhuriyet'in laik niteliÄŸini somutlaÅŸtırmakta ve ona içerik kazandırdığını ifade etti. Sezer, bu nedenle, Anayasa'nın 174. maddesinin, baÅŸlangıcı ile 2. ve 24. maddelerinden ayrı düşünülemeyeceÄŸini, onları tamamlayıcı nitelikte olduÄŸunu anlattı.     CumhurbaÅŸkanı Sezer, 174. maddede yer verilen ve Cumhuriyet'in kuruluÅŸ yıllarında yeni rejimi oluÅŸturmak amacıyla çıkarılan yasaların"inkılap yasaları" olarak anılmalarının, bu yasaların Türk Devrimi ve Atatürk ilkelerinin gerçekleÅŸme aracı olduÄŸunu gösterdiÄŸini ifade etti.     Sezer, ''Bundan da anlaşılmaktadır ki, laiklik, tüm anayasal kurallara egemen bir ilkedir'' dedi.     Anayasa'nın, 174. maddesi gerekçesini anımsatan Sezer,   devrimlerin Anayasa'nın korunmasına alındığının belirtildiÄŸini ifade etti.      ÖĞRETÄ°M BÄ°RLİĞİ      Türkiye'de laik öğretime geçiÅŸin, Anayasa'nın 174. maddesiyle korumaya alınan 1924 tarihli ''Öğretim BirliÄŸi Yasası'' ile gerçekleÅŸtirildiÄŸini belirten Sezer, yasa çerçevesinde yapılanları anımsattı.     Sezer, öğretim birliÄŸi ilkesinin amacının, akla ve bilime dayalı programlarla çaÄŸdaÅŸ uygarlık hedefine yönlendirilmiÅŸ yurttaÅŸlar yaratmak olduÄŸunu belirterek, ''Ä°kili öğretim, yani bir yanda akla ve bilime öte yanda dinsel öğretiye dayalı öğretim toplumda ikiliÄŸe yol açacak kaos ve karmaÅŸa yaratacaktır. Bunun çaÄŸdaÅŸlaÅŸma hedefine ve ulusal birliÄŸe zararı açıktır'' dedi.     Öğretim BirliÄŸi Yasası'nın gerekçesini hatırlatan Sezer,  öğretim birliÄŸi ilkesinin, laik eÄŸitimin vazgeçilmez koÅŸulu olarak laiklik ilkesinin önemli alanlarından birini oluÅŸturduÄŸunu ifade etti.     CumhurbaÅŸkanı Sezer, ÅŸunları kaydetti:     ''Öğretim BirliÄŸi Yasası'nda, imam hatip yetiÅŸtirecek okulların kurulmasının öngörülmesinin amacı, din kültürünü bilimsel ortamda edinmiÅŸ, aydın, toplumu batıl inançtan kurtarabilecek din adamları yetiÅŸtirmektir.      Bu amaç, imam hatip liselerinin imamlık, hatiplik ve Kuran kursu öğreticiliÄŸi gibi alanlardaki dini hizmetleri yerine getirmek amacıyla, öğrencileri bu mesleÄŸe hazırlayıcı programlar çerçevesinde eÄŸitim ve öğretim verilmesi gerektiÄŸini ortaya koymaktadır.'' SEZER SÄ°NYALÄ° VERMÄ°ÅžTÄ°Sezer, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle yayınladığı mesajda, ''öğretim birliÄŸi özenle korunmalıdır'' diyerek YÖK yasasını veto edeceÄŸinin sinyalini vermiÅŸti.Sezer, "Cumhuriyet’in iÅŸsizlik ve gelir dağılımı gibi çözüm bekleyen sorunları ve AB üyeliÄŸi gibi temel öncelikleri varken, yapay gündemlerle tartışma yaratılması üzüntü verici" diyerek YÖK ve imam-hatip tartışmasını dolaylı biçimde "yapay gündem maddeleri" olarak nitelendirmiÅŸti.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!