CumhurbaÅŸkanı Ahmet Necdet Sezer, Anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸi öngören kanunu TBMM'ye geri gönderdi. CumhurbaÅŸkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, ''CumhurbaÅŸkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından yayımlanması uygun bulunmayan 4841 sayılı 'Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin DeÄŸiÅŸtirilmesi Hakkında Kanun', Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce bir kez daha görüşülmesi için, Anayasa'nın deÄŸiÅŸik 175. maddesi uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi BaÅŸkanlığı'na geri gönderilmiÅŸtir'' denildi.GEREKÇELERCumhurbaÅŸkanı Ahmet Necdet Sezer, Anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸini iade gerekçesinde, ormanların gerçek ya da tüzelkiÅŸilerce de iÅŸletilmesine olanak verilmesinin, Türk hukukunda kabul gören ''ormanların devlet eliyle iÅŸletilmesi'' ilkesiyle baÄŸdaÅŸmadığını belirtti. Sezer, ormanların özel sektörce iÅŸletilmesineizin verilmesinin, ormanların yaÄŸmalanması riskini de beraberinde getirdiÄŸini ifade etti. Sezer, iade gerekçesinde, deÄŸiÅŸiklikle, devlet ormanlarının gerçekya da tüzel kiÅŸilerce iÅŸletilmesine olanak saÄŸlandığını anımsattı. Sezer, deÄŸiÅŸiklikle, 31.12.1981 gününden önce bilim ve fen yönünden orman niteliÄŸini tümüyle yitirmiÅŸ ve orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin devri, tahsisi, terki, kiraya verilmesi, üzerinde sınırlı ayni hak tesisi, satışı ve satış gelirinden orman köylülerininkalkındırılmalarının desteklenmesi amacıyla ayrılacak payın belirlenmesinin yasayla düzenleneceÄŸi; orman köyleri içinde kalan yerlerin satışında, kullanıcısı orman köylüsüne öncelik tanınacağının belirtildiÄŸini kaydetti. Ormanın genel tanımı bulunmakla birlikte hukuksal yönden ormanı tanımlamanın oldukça güç olduÄŸunu ifade eden Sezer, aÄŸaç bulunan her yere hukuksal yönden orman denilemeyeceÄŸi gibi, üzerinde aÄŸaç bulunmayan kimi alanların orman kapsamına girmesinin olanaklı olduÄŸunuvurguladı. Ormanın tanımlanmasındaki bu güçlüğün, ülkeleri ''orman rejimi''nibelirleyerek, kimi alanları bu rejime baÄŸlı kılmaya yönlendirdiÄŸini kaydeden Sezer, ormanların saÄŸladığı çeÅŸitli ve önemli yararların, bunların korunmasının, iÅŸletilmesinin ve ürünlerinden yararlanılmasının özel biçimde düzenlenmesini gerektirdiÄŸini ifade etti. Sezer, ormanlara iliÅŸkin hukuksal rejim düzenlenirken kural olarak, çok önemli doÄŸa hazinesi ve ülke kaynağı olan ormanların, korunması ve sürekliliÄŸinin saÄŸlanması için ''devlet elinde bulunması'' ve ''devletçe iÅŸletilmesi'' ilkelerinden esinlenildiÄŸini belirtti. Sezer, ''Ormancılığın uygar dünyadaki ekonomik, tarımsal, endüstriyel, toplumsal ve kültürel önemini kavramış olan Cumhuriyet döneminde ormancılığın hukuksal ve teknik esasları belirlenerek, ülkenin bu temel sorununa bilimsel yöntemler kullanılarak ve yurt gerçekleri gözetilerek yaklaşılmıştır'' dedi. Türkiye'de, belirtilen ilkelere uygun ilk orman rejiminin, 08.02.1937'de kabul edilen 3116 sayılı Orman Yasası ile düzenlendiÄŸinianımsatan Sezer, daha sonra, 31.08.1956 günlü, 6831 sayılı Orman Yasası'nın çıkarıldığını belirtti. Sezer, bu Yasa'da da, uygar dünya orman rejiminde bulunması gereken ilkelere uygun düzenlemelere yer verildiÄŸini anlattı. Sezer, 1961 Anayasası ile, ormanların korunması ve sürekliliÄŸinin saÄŸlanması için mülkiyetinin ve iÅŸletmeciliÄŸinin devlet elinde bulunması ilkesinin, anayasal kurala dönüştürülerek, orman hukukunun temel ilkeleri durumuna getirildiÄŸini, 1982 Anayasası'nda da bu ilkelerin korunduÄŸunu ifade etti.     'YARARLANMA ORMANA ZARAR VERMEMELÄ°'    İnsanlığın geleceÄŸi yönünden, çaÄŸdaÅŸ ülkelerde ormancılık alanındabenimsenen ve ormanların hukuksal düzenini oluÅŸturan 'süreklilik' ve 'devlet elinde bulunma ve devletçe iÅŸletilme' genel ilkeleri üzerinde durulmasında yarar bulduÄŸunu kaydeden Sezer, şöyle devam etti: ''Ormanlarda süreklilik ilkesi ile güdülen amaç, orman varlığının korunması, geniÅŸletilmesi ve geliÅŸtirilmesinin saÄŸlanmasıdır. KuÅŸkusuz, insanlığın yararı gözetilerek ormanlardan olanaklar ölçüsünde yararlanılmalı, ancak, bu yararlanma orman varlığına zarar verecek boyuta ulaÅŸmamalıdır. Ormanlarda süreklilik ilkesi, insanlığın ve ulusal ekonominin yararı için ormanların kuÅŸaktan kuÅŸaÄŸa kutsal bir deÄŸer olarak devredilmesini gerektirmektedir. Ormanlarda süreklilik ilkesinin gerçekleÅŸmesi devletin denetim ve gözetimi ile olanaklıdır. 1961 Anayasası'nın 37. ve 131. maddelerindeki düzenlemeler, Anayasa Koyucu'nun bu ilkeyi benimsediÄŸinin açık göstergesidir. 1982 Anayasası'nda da, 1961 Anayasası'nda ormancılık konusunda getirilen ilkelere genel çizgileriyle baÄŸlı kalınmıştır. Ormanlarda süreklilik ilkesi yönünden 1982 Anayasası'nın 169. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları, orman suçlarının affıyla ilgili düzenleme dışında, 1961 Anayasası'nın 131. maddesindeki kuralların yinelenmesi niteliÄŸindedir. Yine 1982 Anayasası'nın 169. maddesinin dördüncü fıkrasında, 'orman sınırlarının daraltılamayacağı' belirtildikten sonra bu genel kuralın ayrıklıklarına da yer verilmiÅŸtir. 'Orman dışına çıkarma' olanağı saÄŸlayan bu ayrık düzenlemeler, halkı orman suçu iÅŸlemeye özendirdiÄŸi, orman suçu iÅŸleyenlerin ödüllendirildiÄŸi gibi savlarla, orman rejiminin en çok eleÅŸtirildiÄŸi alan olmuÅŸtur.''     ANAYASA MAHKEMESÄ° KARARI    Sezer, Anayasa Mahkemesi'nin 10.03.1966 günlü kararındaki ''Ormanlar ulusal bir zenginliktir. Bunların çeÅŸitli yönlerden yurdumuz için taşıdıkları büyük önem meydandadır. Ormanların saÄŸladıkları birçok faydalar arasında erozyonu da önledikleri ve bu yüzden tarıma elveriÅŸli yurt topraklarının yok olmasına engel oldukları gözönünde tutulursa, ülkenin geleceÄŸi ve hatta varlığı ile ilgili bir servet oldukları söylenebilir. Åžu halde ormanları korumak, yetiÅŸtirmek ve geniÅŸletmek, ihmali caiz olmayan bir Devlet ödevidir....'' ifadeleri anımsattı. Sezer, bu ifadelerle, ormanlarda süreklilik ilkesinin öneminin vurgulandığını belirti.     'DEVLETÄ°N TASARRUFU ALTINDAKÄ° KAMU MALI'    Ormanların korunabilmeleri ve sürekliliklerinin saÄŸlanabilmesi için düzenlemelerin, ''devlet elinde olması ve devletçe iÅŸletilmesi'' ilkesine de uygun düşmesi gerektiÄŸini kaydeden Sezer, şöyle devm etti: ''Toplumsal yaÅŸamda taşıdığı ekonomik ve sosyal yarar gözönünde bulundurulduÄŸunda, ulusal zenginlik olan ormanların 'Devlet'in hüküm ve tasarrufu altındaki kamu malı' olduÄŸu sonucuna varmak zorunludur. Devlet'in hüküm ve tasarrufu altında bulundurduÄŸu kamu malları üzerindeki yetkisinin içeriÄŸi ve sınırları önem taşımaktadır. Bilim dünyasında egemen görüş, Devlet'in kamu malları üzerindeki hakkının gerçek anlamda bir mülkiyet hakkı olmayıp, egemenlik hakkından kaynaklanan bir denetim ve gözetim hakkı, nesnel hukuk kurallarından doÄŸan bir tür koruma hakkı olduÄŸu yolundadır. Gerçekten, Devlet, mülkiyet hakkı sahibine tanınan yetkilerden en önemlisini kullanamamakta, bu malları baÅŸkasına devredememekte ve satamamaktadır. Bu nedenle, Devlet'in kamu malları ve bu baÄŸlamda ormanlar üzerinde sahip olduÄŸu yetki, ülke üzerindeki egemenlik hakkının doÄŸal sonucu olan gözetim ve denetim yetkisidir. Bu yetkiye dayanarak, ormanların ulusal çıkarlara en uygun biçimdekullanılması ve iÅŸletilmesi için gerekli önlemleri almak, aynı zamandaDevlet'in görevidir.''     'KORUNMASI GÜÇLEŞİR'    DeÄŸiÅŸiklikle, Anayasa'nın 169. maddesinin ormanların gerçek ya da tüzel kiÅŸilerce de iÅŸletilmesine olanak verecek biçimde deÄŸiÅŸtirilmesinin, Türk Hukukunda kabul gören ''ormanların devlet eliyle iÅŸletilmesi'' ilkesi ile baÄŸdaÅŸmadığını belirtti. Sezer, ÅŸunları kaydetti: ''Ormanların gerçek ya da Devlet dışındaki tüzel kiÅŸilerce iÅŸletilmesi durumunda, ormanların düzenlemelerle güvence altına alınarak korunması güçleÅŸecektir. Bu nedenle deÄŸiÅŸiklik, kamu yararınada uygun düşmemektedir. Sürdürülebilir orman yönetiminin temel ilkesi, tüm ormancılık etkinliklerinin iÅŸlev, alan ve zamanlama yönünden bütüncül bir yaklaşımla planlanmasını, yürütülmesini ve izlenmesini zorunlu kılmaktadır. Devlet ormanlarının Devlet orman iÅŸletmelerinin dışında kiÅŸi ya da kuruluÅŸlara iÅŸlettirilmesi bu zorunlulukla da çeliÅŸmektedir.''     'DEVLETÄ°N TEMEL GÖREVÄ°'    Sezer, 169. maddede yapılan deÄŸiÅŸiklikle getirilen 'iÅŸlettirilir' sözcüğü ile, Devlet ormanlarının iÅŸletilmesinin yolunun özel sektöre, yani yerli ve yabancı kiÅŸi ya da ÅŸirketlere açıldığını kaydetti. Sezer, ormanların, kamu malı niteliÄŸinde olduÄŸunu ve korunmalarının bir ulusal varık sorunu olarak, devletin temel görevleri arasında bulunduÄŸunu ifade etti. Sezer, şöyle devam etti: ''Osmanlı döneminde ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında yürürlükte olan, ormanların 'taahhüt' yoluyla iÅŸletilmesi uygulamasının ormanlar aleyhine çok kötü sonuçlar vermesi üzerine, ormanların bilimsel yöntemlerle ve Devlet'çe iÅŸletilmesi esasına dönülmüş, bu konuda yabancı ÅŸirketlere verilen ve önemli sakıncaları görülen ayrıcalıklar ancak 1940'lı yıllarda kaldırılabilmiÅŸtir. YoÄŸun emeÄŸi gerektiren orman iÅŸletmeleri, orman köylerinin kalkınmalarını da desteklemek zorundadır. Ayrıca, ormanların alan ve nitelik olarak geliÅŸtirilmesinin ve verimliliÄŸinin artırılmasının kamuyararını doÄŸrudan ilgilendirdiÄŸi tartışmasızdır. Ormanların özel sektörce iÅŸletilmesine izin verilmesi, bu amaçlardan vazgeçmek anlamına geldiÄŸi gibi ormanların yaÄŸmalanması riskini de birlikte getirmektedir. Çünkü, orman iÅŸletmeciliÄŸi kısa sürede kar eden bir iÅŸletme türü deÄŸildir. Ormanların oluÅŸması, 50-100 yıllık bir süreye gereksinim göstermektedir. Böylesine uzun bir süre sonra elde edeceÄŸi kar için yatırım yapmaközel sektörün doÄŸasına aykırıdır. Dolayısıyla, ormanların iÅŸletilmesinin özel sektöre bırakılması Devlet eliyle yetiÅŸtirilen ormanların, bir an önce kar elde etmek amacıyla olumsuz kullanılması sonucunu yaratacaktır. Bu durumu ulusal zenginliÄŸin korunması zorunluluÄŸu ve kamu yararı amacıyla baÄŸdaÅŸtırmak olanaksızdır. Ormanların iÅŸletilmesinin özel sektöre bırakılmasının diÄŸer bir sonucu, köyündeki iÅŸi ve geliri olumsuz etkilenen orman köylüsü ile iÅŸleticiler arasında önemli çatışmaların ortaya çıkması ve toplumsal barışın bozulması olasılığıdır.'' ''ORMAN SAYILAN ALANLAR, UZUN YILLARDAN BU YANA YÃœRÃœTME ERKÄ°NÄ° ELLERÄ°NDE BULUNDURANLARCA POLÄ°TÄ°K AMAÇLARLA KULLANILMIÅžTIR''         CumhurbaÅŸkanı Ahmet Necdet Sezer, anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸini iade gerekçesinde, orman sayılan alanların, uzunyıllardan bu yana yürütme erkini ellerinde bulunduranlarca politik amaçlarla kullanıldığını belirtti. Sezer, orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin, kullanıcılarına öncelik verilerek de olsa satışının yapılabilmesine olanak saÄŸlamasının orman yaÄŸmasını artıracağını kaydetti. Sezer, gerekçesinde, çaÄŸdaÅŸ ormancılık ilkeleri doÄŸrultusunda birorman rejiminin saÄŸlıklı biçimde yürütülebilmesinin öncelikli koÅŸulunun, orman sayılan yerlerin sınırlarının belirlenmesi ve kadastrosunun yapılması olduÄŸunu ifade etti. Türkiye'de, 1937 yılında çıkarılan 3116 sayılı Yasa'yla baÅŸlatılanve beÅŸ yıl içinde sonuçlandırılması öngörülen kadastro çalışmalarının henüz bitirilemediÄŸini anımsatan Sezer, Orman Genel Müdürlüğü'nün saptamalarına göre Türkiye'de, orman sayılan yerlerin yüzde 76'sında orman kadastrosu çalışmaları yapılabildiÄŸini, ancak, bu alanın yalnızca yüzde 27'sinin tapuya tescil edilebildiÄŸini kaydetti. Sezer, ''Ãœstelik, kadastrosu yapılan alanlarda, uyuÅŸmazlıkların doÄŸması ve bunların çoÄŸunun yargıya götürülmüş olması nedeniyle belirsizlikler sürmektedir'' dedi. Sezer, şöyle devam etti: ''Orman sayılan alanlar, uzun yıllardan bu yana yürütme erkini ellerinde bulunduranlarca politik amaçlarla kullanılmıştır. Sonuçta, ülkemizde kamu yararına uygun biçimde yönetilmesi zorunlu olan ormanlar, iÅŸgalcilerce geliÅŸigüzel kullanılan alanlar olarak ortaya çıkmıştır. Son deÄŸiÅŸiklik ile de, gelir saÄŸlanması amacıyla eylemli duruma anayasal düzeyde yasallık kazandırılmak istenilmektedir. Orman niteliÄŸini tümüyle kaybetmiÅŸ ve orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin devri, tahsisi, terki, kiraya verilmesi, üzerinde sınırlı ayni hak tesisi ve satışı sorumluların ödüllendirilmesi anlamıtaşımaktadır. Bu durum, orman alanlarının yok edilmesini özendirecek ve yeni orman yıkımlarına neden olacaktır.'' Bu tür özendirici düzenlemelerin yaptığı yıkımın örneklerinin geçmiÅŸte yaÅŸandığını belirten Sezer, 1961 Anayasası'nın 131. maddesinde, 1255 sayılı Yasa'yla yapılan deÄŸiÅŸiklikle getirilen tarih sınırı 15.10.1961 iken, bu sınırın 1982 Anayasası'nın 170. maddesi ile31.12.1981'e çekildiÄŸini ifade etti. Sezer, 1974-1983 döneminde, devlet ormanı sayılan yaklaşık 1,2 milyon dönüm alanın, ''orman niteliÄŸini yitirdiÄŸi'', ''tarım ve hayvancılık için yarar görüldüğü'', ''otlak, kışlak ve yaylak durumunageldiÄŸi'' ya da ''ÅŸehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduÄŸu'' gerekçeleriyle orman rejimi dışına çıkarıldığını anlattı.     'ÇIKARCILARA YARADI'    Orman sınırları dışına çıkarma çalışmalarının 1982 Anayasası döneminde de sürdürüldüğünü, devlet ormanı sayılan arazilerin, 1984 ve1985 yıllarında 224 bin ve 1986-2000 döneminde de 2,5 milyon dönüm daraltıldığını belirten Sezer, ÅŸunları kaydetti: ''1990'lı yıllarda yapılan 'orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin hak sahibi orman köylülerine satılması' uygulamalarının yoksul orman köylülerinden çok ilgili yörelerdeki çıkarcılara yaradığı, aynı uygulamaların orman idareleri ile yöre halkı arasında yeni ve yoÄŸun anlaÅŸmazlıklara yol açtığı, bu gibi yerlerin, kaçak yapılaÅŸmaya konu olduÄŸu, bir kısmında mini kentler kurulduÄŸu, çeÅŸitli çıkar guruplarının yasa dışı kazanç saÄŸlama yolu durumuna geldiÄŸi bilinmektedir. İncelenen Yasa ile, orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin, kullanıcılarına öncelik verilerek de olsa satışının yapılabilecek olması, orman yaÄŸmasını artıracak, yaÄŸmalanan bu taşınmazlardaki kaçakyapılar için yeni 'imar affı' umudu doÄŸuracaktır.'' 'DEVLETE GELÄ°R SAÄžLAMAYLA BAÄžDAÅžMIYOR'Sezer, deÄŸiÅŸiklikle, 31.12.1981 gününden önce bilim ve fen yönünden orman niteliÄŸini tümüyle yitirmiÅŸ ve orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin, üçüncü kiÅŸi ve kurumlara, bu baÄŸlamda yerli ya dayabancı sermayeye satışı dışında ''devri, tahsisi, terki, kiraya verilmesi, üzerinde sınırlı ayni hak tesisine'' de olanak saÄŸlandığınıifade etti. Sezer, şöyle devam etti: ''Orman sınırları dışına çıkarılmış olsa da bu alanların, orman köylüsü gözardı edilerek ve bir sınır çizilmeden ya da çerçevesi belirlenmeden üçüncü kiÅŸiler yararına elden çıkarılması, bu alanların kabulü olanaksız yollarla, gerekli görüldüğünde bedelsiz olarak elden çıkarılmasının da önünü açmaktadır. DoÄŸabilecek bu sonuçlar nedeniyle de, düzenlemenin kamu yararına uygun düştüğünden sözedilemez. Belirtilen alanların satış dışında devir ve terk gibi yollarla elden çıkarılabilmesi, incelenen Yasa'nın kabul ediliÅŸ gerekçesiyle veDevlet'e gelir saÄŸlama amacıyla da baÄŸdaÅŸmamaktadır.''     'KASTEN TAHRÄ°P...'    CumhurbaÅŸkanı Sezer, bir yerin bilim ve fen yönünden tam olarak orman niteliÄŸini yitirmesinin, toprak ve arazi yapısının bozulması ve o yerde bir daha orman yetiÅŸtirme olgusunun hiçbir biçimde kalmamış olmasıyla anlatıldığını belirterek, gerekçelerinin son bölümünde ÅŸunları kaydetti: ''Ãœlkemizde doÄŸal yollardan bir yerin orman niteliÄŸini yitirmesinerastlanmamıştır. Dolayısıyla, bir yerin orman niteliÄŸini yitirmesi, insan eliyle kasten ormanların tahrip edilmesi ve bu alanların bu kiÅŸilerce iÅŸgali biçiminde gerçekleÅŸmektedir. Bu tür davranışlar, 6831 sayılı Orman Yasası'na göre suç oluÅŸturaneylemlerdir. Yapılan yeni düzenlemeyle, orman niteliÄŸini 31.12.1981 gününden önce yitirmiÅŸ alanların, bu duruma kasıtlı eylemleriyle nedenolan kiÅŸilere satılması yolunun açılması, iÅŸgalcilerin bu yerlerin yasal sahibi olabilmelerine olanak tanınması hukuk devleti ve adalet ilkesiyle baÄŸdaÅŸtırılamaz. Suç iÅŸleyerek ormandan yer elde etmiÅŸ kiÅŸi ya da kurumların bu yolla ödüllendirilmesi, ormana zarar vermeyen, yasalara ve Anayasa'ya saygılı yurttaÅŸların Devlet'e, hukuka ve yasalara güvenini sarsacaktır. Ayrıca, ormanlık alanların tahribine ve orman varlığının sona erdirilmesine yönelik eylemlere anayasal dayanak kazandırılması, iÅŸgale ve ormanların tahrip ve yaÄŸmasına süreklilik kazandıracaktır. Hukuksal statü olarak orman alanı dışına çıkarılan yerlere sahip olanların ya da bu alanlara kurulacak konut ve sınai tesislerin, bu alanlara bitiÅŸik ormanlara verebilecekleri zararın nasıl önlenebileceÄŸi ise, ayrı bir sorun olarak önemini korumaktadır.'' ERGÄ°N: BUNU KABUL ETMEMÄ°Z MÃœMKÃœN DEĞİL   CHP MuÄŸla Milletvekili Gürol Ergin, ''Bir yandan 25 yaÅŸ gençliÄŸini, öbür yandan zavallı orman köylüsünü kullanacak, ormanları peÅŸkeÅŸ çekeceksiniz. Bunu kabul etmemiz mümkün deÄŸil'' dedi. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Ä°stanbul Åžubesi'nce, Kadıköy Belediyesi Barış Manço EÄŸitim ve Kültür Merkezi'nde ''Ormanların satışı ve Anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸi'' konulu toplantı düzenlendi. Aynı zamanda TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası BaÅŸkanı olan Ergin, toplantıda yaptığı konuÅŸmada, seçilme yaşını 25'e düşüren ve ormanların iÅŸletilmesine iliÅŸkin yeni düzenlemeler getiren Anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸi kanun tasarısını ''kurnazlık'' olarak nitelendirdi. Gürol Ergin, şöyle dedi: ''Kurnazlıkla çok ÅŸey yapılır ama devlet yönetilemez. Bir yandan 25 yaÅŸ gençliÄŸini, öbür yandan zavallı orman köylüsünü kullanacak, ormanları peÅŸkeÅŸ çekeceksiniz. Bunu kabul etmemiz mümkün deÄŸil. Bu, çok sakat bir anlayış.'' Anayasa'nın 169 ve 170'inci maddelerinin birbirinden bağımsız olduÄŸunu, ilkinin doÄŸrudan ormanların, diÄŸerinin ise orman köylüsünün korunmasını içerdiÄŸini anlatan Ergin, ''Türkiye'nin en yoksul kesimi, ulusal gelirden bir kentlinin 7'de biri kadar pay alan orman köylüsüdür. Amaç, orman köylüsünü kullanıp, ne varsa satıp, paraya kavuÅŸup, Türkiye'ye verilmek istenen yeni biçim için bunu kullanmak'' diye konuÅŸtu. Orman ve çevre bakanlıklarının birleÅŸtirilerek, her ikisinin tamamen iÅŸlevsiz hale getirilmek istendiÄŸini de savunan Ergin, ormanına sahip çıkmayan Türkiye'nin geleceÄŸi de olamayacağını sözlerine ekledi.     DÄ°ÄžER KONUÅžMALAR    TMMOB Orman Mühendisleri Odası Marmara Åžube BaÅŸkanı Prof. Dr. Uçkun Geray da, ''Bu hükümetten bir dileÄŸim var, hiçbir ÅŸeye dokunmasınlar. Neye dokunsalar yıkıyorlar. Çünkü devleti tanımıyorlar'' dedi. Anayasa'ya göre ormanların bazı bölümlerinin orman rejimi dışına çıkartılarak orman köylülerine tahsisinin mümkün olduÄŸunu anlatan Prof. Dr. Geray, ancak deÄŸiÅŸikliÄŸin amacının köylüler dışındaki kiÅŸilere buraları satmak olduÄŸunu ifade etti. Ormanlar üzerinden siyasi propaganda yapıldığını da iddia eden Prof. Dr. Geray, ''Orman Bakanı, Arsa Ofisi yetkilisi, Maliye Bakanı rolünde'' dedi. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Ä°stanbul Åžube BaÅŸkanı Zehra Eyicilde, en deÄŸerli ulusal kaynaklar olan ormanları korumanın devletin ve herkesin görevi olduÄŸunu, ancak yapılmak istenen deÄŸiÅŸiklikle buraların yok edilmeye çalışıldığını savundu. Â
button