Güncelleme Tarihi:
Festival'de üç filmi gösterilen Yılmaz Güney'in bugünkü programda iki filmi birden var. Bunlardan ilki, Güney'in yönetmen olarak kendi sinemasını oluşturmaya başlamasının ipuçlarıyla dolu Seyyit Han (1968).
Adana Film Festivali'nde ‘‘En İyi Erkek Oyuncu’’ ödülü kazandıran rolünde Güney'in, oyuncu olarak kurduğu imajından çok farklı bir portre çizdiği söylenemez: Sessiz ama haksızlığa uğrayıp bir kere patladığında önüne geçilmesi imkansız bir figür. Amerikan western'lerinden fırlayıp, Çukurova'ya düşmüş biri.
Yönetmenlik kısmına gelince, Güney'in epik bir hikáyeyi, son derece başarılı bir ritim, kurgu ve görüntülemeyle perdeye taşıdığını söyleyebiliriz. Filmin konusu kısaca şöyle: Seyyit komşu köyden Keje'yi sever. Ama kızın ağabeyi Seyyit'ten önce düşmanlarından kurtulmasını ister. Keje, Seyyit'e kaçmaya hazırdır, ama bunu onuruna yediremeyen Seyyit köyden gider, düşmanlarından kurtulur ve yıllar sonra Keje'sine kavuşmak üzere köye döner. Ama o köye geldiğinde davul-zurnalar çalmakta, Keje ve Haydar Bey evlenmeye hazırlanmaktadır...
Günün ikinci Güney filmiyse, onun sinemasının Yol ile birlikte en üst noktasını oluşturan Umut (1970). Umut'ta, Güney'i ilk kez, yenik, silik ve sürekli şiddete maruz kalan bir rolde, olağanüstü başarılı bir oyunculuk sergilerken izleriz. Satyajit Ray'in üçüncü dünya sineması için milat sayılan filmi Pather Pançali'den etkiler taşıyan Umut, yoksul faytoncu Cabbar'ın karısı ve çocuklarıyla Adana'daki yaşam mücadelesini, tek atı da ölünce, elindeki avucundaki son şeyleri de satıp, arkadaşı Hasan'ın tanıdığı bir hocanın peşinde define aramak için yollara düşüp, kaybolmasını anlatır. 1970'de Adana Film Festivali'nde En İyi Film, En İyi Senaryo ve En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini kazanan filmi görmediyseniz, kaçırmayın.