'Şeyhe teslim tarikata dikkat'

Güncelleme Tarihi:

Şeyhe teslim tarikata dikkat
Oluşturulma Tarihi: Mart 11, 2018 00:15

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bazı ilahiyatçıların kadınlara ve cinselliğe yönelik infial yaratan söylemleri nedeniyle ilahiyat fakültelerini ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nı göreve çağırırken ‘İslam’ın güncellenmesi’yle ilgili düşüncelerini de açıkladı… Geniş yankı bulan bu çıkışı nasıl değerlendirmeliyiz? Aynı kitabı ilahiyatçılar nasıl farklı okuyabiliyor da bu söylemler çıkıyor? Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi öğretim üyesi Emre Dorman ile konuştuk.

Haberin Devamı

PROBLEMİN KÖKÜNE İNELİM
-Cumhurbaşkanı Erdoğan bir süredir din adına konuşan ‘sözde ilahiyatçılar’ı uyarırken ‘İslam’ın güncellenmesi’ni gündeme getirdi. Çok önemli bir çıkıştı bu... Nedir İslam’ın güncellenmesi?
-Açıkçası İslam’ın kendisi reforma ihtiyaç duyan bir din değil. Zaten Cumhurbaşkanımızın da böyle bir şey kastetmediği inancındayım.

-Evet, Cumhurbaşkanı bir gün sonra buna açıklık getirdi ve “Reform yapmak haddimize değil” dedi…
-Biz problemin köküne inelim. Tarih boyunca dinin bir Allah’tan gelen hali, bir de insanların kültür, gelenek ve adetlerle şekillendirdikleri hali vardır. Güncellenmesi gereken Allah’ın gönderdiği din değil; insanlar tarafından üretilen dini anlayış ve kabullerdir.

-Nedir kültürel boyutu?
-Doğrudan dinin kendisine ulaşabilsek bu sorun zaten ortadan kalkacak. Kuran-ı Kerim, herhangi bir konuyla ilgili bir açıklama yapıyorsa din adına o esas alınır. Ama maalesef Peygamberimizden sonra hilafet meselesi başta olmak üzere siyasi açıdan ortaya çıkan tartışmalarla her kesim din ve yönetim adına hak iddia etmeye başladı. Kendilerini haklı gösterebilmek için birtakım rivayetler üretildi. Problem, bu rivayetlerden kaynaklanıyor. Sonra hadis kitapları derleniyor, mezhepler oluşuyor, onlar farklı farklı rivayetleri referans alıyor ve dini açıklamalar yapmaya başlıyorlar. İnsanlar bulundukları coğrafyada yaygın olan mezheplere tabii oluyorlar. Geçmişten günümüze kadar Müslümanların çoğunluğu dini doğrudan Allah’ın kitabı olan Kuran’dan değil, herhangi bir mezhebin imamının görüşleri üzerinden öğreniyor. Böylece dinin kültürel boyutu kendisini gölgeliyor.

-İslam dininin bir tane kutsal kitabı var; o da Kuran-ı Kerim.. Nasıl oluyor da ilahiyatçılar aynı kitaptan farklı sonuçlar çıkartabiliyor?
-Çünkü Kuran’ın ne dediğine bakılmaktan çok, kişisel görüşler Kuran’a söyletilmeye çalışılıyor. Gündeme gelen ve insanları rahatsız eden fetvaların tamamına yakını, Kuran dışı geleneksel kaynaklara dayanıyor.

Şeyhe teslim tarikata dikkat

Emre Dorman - İpek Özbey


TÜM AYETLERE BAKMAK GEREK

-Ama ayetlerden referans vererek konuşanlar da var…
-Kuran’dan bir konuyla ilgili hüküm çıkarmak için o konuyla ilgili bütün ayetlere bakmak gerekir. Bir ayet cımbızlanıp, “Kuran bunu söylüyor” denildiğinde, herkes keyfine göre anlam çıkarmış oluyor. İslam dünyasında şu anda ne yazık ki, Allah’ın dinini Allah’ın kitabından öğrenmek gibi bir anlayış neredeyse hiç yok. Diyanet İşleri Başkanlığımızın yaptırdığı araştırmalara göre insanların birçoğunun Kuran’ı bir kez olsun anlayarak ve üzerine düşünerek okumamış olduğu görülüyor. Zaten halk arasında Kuran hakkındaki bilgi yetersizliği de bunu açıkça gösteriyor.

-Eğer biz gerçekten Kuran’ı okumuş, anlamış olsaydık bugün gördüğümüz kötülüklerin hangileri olmazdı?
-Dini konularda bu kadar kafa karışıklığı olmazdı ve din bize sorun oluşturan değil, sorunlarımızı çözen bir yol gösterici olurdu. Bugün din maalesef en büyük problemimiz. Birçok mezhep ve farklı anlayış var. Ama mezhep din değil ki… Bin yıl önce ortaya çıkmış bir mezhebin, bin yıl önceki şartlarla ilgili dini konularda ortaya koyduğu şeyleri bugünün dünyasında nasıl yaşayabilirsiniz?

-Bu söylediğiniz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Siz İslam’ı 14-15 asır öncesi hükümleriyle kalkıp bugün uygulayamazsınız” ile aynı şey mi?
-Anladığım kadarıyla evet. En başından beri birçok âlim bunun önemine dikkat çekmiştir. Eğer Müslümanlar Kuran’ı anlamak ve esas almak çabası içinde olsalardı, ortaya atılan ve Kuran’a uygun olmayan iddialara karşı en azından, ‘Bu iddialar Kuran’a uygun değil’ diyebilirlerdi ama yazık ki çoğu Müslümanın Kuran’dan haberi yok.


BİR ÇOK TARİKAT HOLDİNGLEŞTİ
-İslam’ın siyasallaşmasında özellikle tarikat ve cemaatler tetikleyici görünüyor... Sorunların kaynağının başında bunlar mı geliyor?
-Klasik tarikat ve cemaat yapılanmalarına baktığımızda burada bir şeyh ve o şeyhe her anlamda teslim olmuş müritler vardır. O müritlerin kendisini Allah’a teslim eder gibi şeyhe teslim etmesi beklenir. İslam sizden aklınızı kullanmanızı ve birey olmanızı istiyor. Ama bazı yapılar var ve aklınızı kullanmamanızı, sorgulamamanızı, sadece biat etmenizi istiyorlar. Bu ülke bunun sonucunu çok acı bir şekilde tecrübe etti.

-15 Temmuz’dan bahsediyorsunuz…
-Tabii ki. Aynı fırsatı başka cemaatlere verseniz farklı bir şey yapmayacaklar. Birçok tarikatın holdingleştiğini görüyoruz. Dünyalık değil ahretlik için çalışıyorsan ihale peşinde koşmazsın değil mi? Ama bu bize ders olmadı. Ümidim o ki ülkemizi yönetenler iktidarı ve muhalefetiyle artık bu gerçeği görsünler. Bu ülkeye, bu topluma kıymayalım. Şu Ortadoğu coğrafyasında bir Türkiye kaldı. İslam’ın makul şekilde yaşanabileceği bir sistem zaten kurulmuş, onu muhafaza etmek, daha kuşatıcı hale getirmek gibi bir imkân varken, tarikatlar ve cemaatlere teslim edersek, gün gelecek kendi çıkarlarını devletin ve milletin önüne geçireceklerdir.

Şeyhe teslim tarikata dikkat

Emre Dorman'ın kitabı gelecek hafta raflarda


AHLAKSIZLIKLARINI ALLAH'A PEYGAMBER'E FATURA EDİYORLAR
-Anlayamadığım şu: Bu tarz fetvaları veren kişiler de İmam Hatip Lisesi, İlahiyat Fakültesi mezunu...
-Hepsi değil. İlahiyat fakülteleri son derece önemli. Ancak bu tür fetvaları veren kişilerin bir kısmı ilahiyatçı. Çünkü maalesef imam hatip ve ilahiyat fakültelerindeki temel eğitim de önemli ölçüde Kuran esas alınarak düzenlenmiş bir içeriğe sahip değil. Geleneksel dini öğretim oralarda da hâkim. Herhangi bir konuyla ilgili ‘Tamam Kuran’da olmayabilir ama falanca âlim böyle demiş ya da şu rivayette böyle söylenmiş’ şeklinde bir yaklaşıma sahip akademisyenler çoğunlukta… İnsanlar inanç ve düşüncelerini başkalarını incitmeden özgürce söyleyebilmelidir. Ama söylediklerini Allah adına değil, kendi görüşü olarak ifade etmelidir.


9 YAŞINDA ÇOCUKTUR
-Tabii bazı ilahiyatçıların bu tür çıkışlarından en büyük zararı da kadınlar görüyor…
-Evet maalesef. Kadınlarla ilgili her şeyi erkekler konuşup tartışıyorlar. Kadınlar hakkında din adına uydurulmuş çok geniş bir literatür var ve bu literatür kadınlar aleyhine kullanılıyor. Oysa İslam, kadına önem ve değer veren ve kadınların aktif olarak dini konular da dahil hayatın her alanında olmalarını teşvik eden bir dindir.

-‘Altı yaşındaki kızlar evlenebilir’ fetvasıyla bilinen Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nurettin Yıldız için soruşturma başlatıldı. Biliyorsunuz, “Allah vur dediyse vardır bir hikmet” demişti…
-Kişiler de pekâlâ eleştirilmelidir ancak asıl olan insanları bu şekilde konuşmaya sevk eden din anlayışının eleştirilmesidir. Bu tür asılsız iddialar geleneksel kaynaklarda var. Güvenilir kabul edilen hadis rivayetlerinde peygamberimizin 9 yaşındaki Hz. Ayşe ile evlendiği iddia ediliyor. Kuran’da rüşt yaşı vardır. Rüşt yaşına gelmemiş bir kız evlenemez. Bakın 9 yaşındaki kız daha çocuktur. Hatırlıyorum bir adam 9 yaşında bir kızla evlenmiş ve olay mahkemeye taşınmıştı. Kendini savunurken ‘peygamber sünneti’ demişti. Düşünebiliyor musunuz, kendi ahlaksızlıklarını Allah’a ve Peygamber’e fatura ediyorlar. Öte taraftan Kuran’a göre erkeğin kadını dövmesi gibi bir hak söz konusu değildir.


AHİRET VAR, HESAP VAR
-Peki bu tür ilahiyatçılar, makul olanlardan daha mı fazla ki, biz yalnızca onların sesini duyuyoruz?
-Makul ilahiyatçılar, dini konularda açıklama yaptıklarında geleneksel çevrelerden yani bazı cemaat ve gruplardan tepki görüyorlar. Çok değerli ilahiyatçı hocalarımız var. Bu konuları gayet iyi biliyorlar. Ama maalesef önemli bir kısmı tepki görmekten çekindikleri için gerçekleri yüksek sesle söyleyemiyorlar. Oysa samimi inanca sahip her Müslümanın çoğunluğun değil gerçeklerin safında yer alması gerekir. İnsanların ne diyecekleri değil, hesap günü Allah’ın ne diyeceği önemlidir.

-Asıl topa girmesi gerekenler korkuyor yani, bunu olağan karşılıyor musunuz?
-Bir insan, ilahiyat gibi son derece önemli bir alanı uzmanlık olarak seçmişse insanları Allah’ın dini ile ilgili doğru bilgilendirmesi gerekir. Dini konularda doğru bilinen yanlışları Kuran’daki gerçekler ve peygamberimizin güzel örnekliği ile düzeltmesi gerekir. Ahiret var, hesap var, Allah bize sorsa “Sen bu hakikati biliyordun, niye söylemedin” biz ne cevap vereceğiz? İnsanların tepkisinden korktuk mu diyeceğiz? Tarikatların, cemaatlerin hışmına uğramamak için çok insan sessiz kalıyor. Mehmet Akif’in dediği gibi Kuran’ı mezarlık kitabına çevirmişiz. Kuran, mezarlıkta okunmak için değil, hayat vermek için geldi. Ama Kuran ile aramıza o kadar engel var ki. Gruplar, cemaatler, tarikatlar, evliyalar, menkıbeler, kıssalar…


BU EVLİYALAR NE YAPIYOR
-Diyanet İşleri Başkanlığı’na bir talimat verildi ve dinin doğrusunu anlatması istendi. Nasıl gerçekleşecek bu?
-Tek başına bir başkanın her şeyi düzeltmesi pek mümkün değil. Birbirinden çok farklı düşünen insanlar var orada. Çok değerli ve aydın insanlar da var ama tarikatlar onlarla da uğraşıyor. Son iki başkana bu grupların yapmadığı haksızlıklar kalmadı. Bu gruplar kendi anlayışlarına uygun bir Diyanet arayışındalar. 15 Temmuz’dan önce yapılan bir araştırmaya göre kendisini bir tarikata ya da cemaate bağlı sayan insan sayısı 5-6 milyondu. Hadi 7-8 milyon olsun. Türkiye 80 milyon. Aslında ciddi bir sessiz kalabalık var. Ama bu grupların sesi çok çıkıyor. Adam size cennet vaat ediyor. Onun için yapamayacağınız bir şey yok. Bu tür din anlayışlarından dolayı dinden uzaklaşan ve küstürülenler asıl kalabalığı oluşturuyor. ‘Bu evliyalar dünyadaki olaylar ile ilgili tasarruf sahibi’ diyorlar. Ya şunu düşünmek lazım, 1.6 milyarlık İslam âlemi perişanlık içinde, bu evliyalar ne yapıyorlar? Kendilerinden başka kimseye faydaları yok. Ancak etrafındaki insanları uyuşturuyorlar.


KADININ KİŞİLİĞİ YERİNE DİŞİLİĞİ
-Yeni kitabınızda 40 başlık altında ‘İslam Ne Değildir’i anlatıyorsunuz. Ve en geniş yeri kadınlara ayırdınız. Neden?
-Bence dini konularda sapma ve uydurmaların en öncelikli konularından biri kadın meselesi. Kuran’ın daha yedinci yüzyılda kadınlara vermiş olduğu haklar maalesef Peygamberimizin vefatından sonra yine o cahiliye Arap adetlerine dönüştürülmüş, hayatın içindeki kadın hayatın dışına çıkartılmış. Kadın sadece cinsel olarak kendisinden istifade edilecek bir obje olarak görülmüş. Kadının şahsiyeti örtülmüş. Kişiliği görmezden gelinmiş, dişiliği ön plana çıkarılmış. Her türlü kötülüğün sebebi olarak gösterilmiş. Peki, Kuran böyle mi söylüyor? Hayır. Türkiye’yi ele alalım. Yarısı kadınlardan oluşuyor. Siz ülkenin yarısını etkisiz kılıyorsunuz. Allah o zaman bu kadını neden yarattı? Kuran’ın kadına bakışıyla geleneksel din anlayışının kadına bakışı arasında dünya kadar fark var. Bütün iffet ve ahlak meselesi kadın üzerinden konuşuluyor. Erkekler neden şunu sormuyor kendine, ‘Biz neden bu kadar kolay fitneye düşüyoruz.’ Dini içerikli birçok meşhur kitapta hatta tasavvuf kitaplarında da kadınlarla ilgili olumsuz ve aşağılayıcı rivayetlerin kullanıldığı görülüyor.


ERKEK EGEMEN SÖYLEM
-Tasavvuf kitaplarında da mı var?
-Birçok tasavvuf kitabında kadınlarla ilgili aşağılayıcı ifadeler var. İnsanlar Mesnevi’den özlü sözler okuyarak Mesnevi sevdalısı oluyorlar. Acaba gerçekten hoşgörü abidesi olarak görülen Mevlana kadına nasıl yaklaşıyor? İnanır mısınız o meşhur dini kitaplarda geçen kadınlarla ilgili aşağılayıcı ifadelerin bir kısmı, Mesnevi’de de tekrar ediliyor. Peygamberimizin üzerinden uydurulan rivayetlere baksanız “Ne zoru var kadınlarla” dersiniz. Maalesef erkek egemen söylemi devam ettirebilmek için Kuran’dan çıkaramadıkları şeyleri peygamberimiz üzerinden uydurmuş ve İslam’ı tam anlamıyla tanınmaz bir hale getirmişler.


GENÇLER İNANÇSIZLIĞA KAYIYOR
-Siz liselere, üniversitelere gidip konferanslar veriyorsunuz, gençlerin dine bakışı nasıl?
-Öncelikle dinin yaşanılması zor bir şey olduğunu diğer taraftan ise baskı ve zorbalık unsuru olduğunu düşünüyorlar. Etraflarındaki kötü örnekleri esas alıyorlar. Büyük çoğunluğunun İslam dini hakkında çok ciddi anlamda bilgisizlikleri ve önyargıları var. Her türlü videoya ulaşabildikleri için, bir kişi kendini bilmez şekilde din hakkında konuştuğu zaman bunu izleyen genç o kişinin söylediğini sorgulamıyor, “İslam böyle bir şeyse ben buna inanmam diyor.” Din adına öyle şeyler anlatılıyor ki gençler de çok haksız değiller doğrusu. Gençlerin büyük kısmının inançsızlığa kaydığını görebiliyoruz. Bu konuda çok ciddi önlem almak ve İslam dini hakkında insanları doğru bilgilendirmek hatta bilgilendirmekle de kalmayarak doğru bilgileri kendilerinin öğrenmelerini sağlayacak etkili bir metod geliştirmek gerek.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!