Seyahat belki beni de derviş kılar

Güncelleme Tarihi:

Seyahat belki beni de derviş kılar
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 19, 2001 00:00



Ersin KALKAN
Haberin Devamı

New Orleans’da yaşayan İstanbullu Yeshim Ternar, Sefarad Yahudilerini İngilizce yazdı

Olay yetim bir Yahudi çocuğunun, İspanya'nın engizisyonlu günlerinde kilise tarafından evlat edinilmesiyle başlıyor. Sonra Rembrandt'la aynı adı taşıyan yaşlı bir adam ve İzmirli sahte peygamberin serüvenine kadar ulaşıyor. İspanya'dan Amsterdam'a, İstanbul'dan Montreal'e yüzyıllar arasında gerçekleşen masalsı bir yolculuk. Serüvenin sisleri arasında en belirgin yerler Balat ve Hasköy. Sonra bütün dinlerin üstünde ve ötesinde bir adam, farklı bir aşk, yollar, yollar ve yine yollar...

‘‘Rembrandt'ın Modeli’’ adlı bu roman, eski bir İstanbullu ailenin kızı olan Yeshim Ternar'ın ilk eseri değil. 1991'de Kanada'da yayınlanan ilk hikaye kitabı ‘‘Orphande by Halley's Comet’’ Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde yayınlandı. ‘‘True Romance With a Sailor’’ adlı ikinci hikaye kitabı 1996 Parizeau ve QSPELL ödüllerine aday gösterildi. ‘‘The Book and The Veil: Escape From an İstanbul Harem’’ adlı deneme ile kurgu karışımı eseri 1994'te yayımlandı. Yeshim Ternar şimdi New Orleans'ta yaşıyor. Kitap ve hayat üzerine sorularımızı yanıtladı.

İstanbul'da Yahudi olmak nasıl bir duygudur?

-Belki sizi şaşırtacak ama ben Yahudi değilim! Yalnızca tarihe çok meraklı ve araştırdığım tarihin içinde merak ve istekle gezinebilen bir yazarım. Dolayısıyla o duygunun nasıl birşey olduğunu bilemem.

Peki bu yoğun ilginiz?

-Sefarad Yahudileri'nin tarihine ilgim, Montreal'de yaşarken çok yoğunlaştı. Montreal'de çok etkin bir Eşkenazi Yahudi toplumu vardır. Çoğu soykırımdan kurtulmuş Avrupa asıllı Yahudiler ve onların aileleridir. Montreal'de İngilizce konuşan halkın çoğu da Yahudi'dir. Montreal bildiğiniz gibi Fransız Kanadası'ndadır. Ben bu ortamda, İngilizce yazan bir yazar olarak Yahudi kültürüyle iyice iç içe yaşadım. Ben, ailesinin her ferdi bir kaç nesildir Osmanlının hemen hemen her değişik kültüründen insanlardan gelen bir ‘‘melez’’ ve bir İstanbulluyum. Kendi kültürümü bu anlattığım ortamda sorgulamamın ürünlerinden biridir Rembrandt'ın Modeli. Tabii hikayeyi iyice genişleterek bir sürü başka bağlantılar da kurabilirim, ama bunu sizin ve Türkiye'deki okuyucularımın hayal gücüne bırakmayı yeğliyorum.

Rembrandt'ın Modeli'ndeki kahramanların büyük bir bölümünün isimleri S harfiyle başlıyor. Sara, Salih, Sealiah, Samuel Salvador gibi... Buradaki S Sebatay Sevi'ye bir gönderme mi?

-S harfi öylesine, yazarca bir seçimdi. Bir kaç nesil ve reankarnasyondan bahsettiğim bu romanda yapısal bir devam sağladı. Ayrıca S harfi sonsuzluğun sembolü, yatay sekize çok yakındır. S harfinin yılan gibi kıvraklığı ve Sabetay Sevi'nin ejderhası da mı acaba beni etkilemişti bu seçimi yaparken, tam hatırlamıyorum.

Sebataycılık hakkında ne düşünüyorsunuz?

-Bir Mesih hareketi olarak benim gibi Türkiye'den yola çıkmış bir yazar için çok enteresan. Mesih hareketleri hep ilgimi çekmiştir. Örneğin Bob Marley'in yarattığı rasta kültürü de aynı şekilde çok ilgimi çeken bir konudur. Yıllardır reggae dinliyorum! Bence Sabetaycılığı yaratmış bir ülkeden geldiğimiz için övünebiliriz. Mesih hareketi yaratmış bir kültür, karmaşık ve ilginç bir kültürdür.

Romanda yer yer Balat ve Hasköy'ün yani İstanbul'un eski Yahudi semtlerinin adı geçiyor. Bu semtlerde yaşamış gibisiniz.

-Balat ve Hasköy'den yalnızca yoğun tarihi araştırmalarımı, sonra da saatlerce ve günlerce bir dedektif/turist/gezgin olarak bu semtlerde dolaştıklarımı hatırlıyorum. Ben bu semtlerde yaşamadım gerçek hayatımda.

Osmanlı'nın dünyadaki kozmopolit inançlara kaynaklık ettiğini düşünüyor musunuz?

-Ben Osmanlı'nın kozmopolit inançlara kaynaklık ettiğini kendi hayatımda yaşadım. Osmanlı Sufizmi bunun en güzel örneğidir. Osmanlı tarihinde şiddetin ve kendine güvenmişliğin yanı sıra, korkusuz ve iyimser bir heterojenliği de görürüz.

Eski Ahit'te yolculuk, Vaadedilmiş Topraklar'a dönmek için çekilmesi gereken bir çile olarak geçiyor. Roman kahramanları yerleşmekten adeta korkuyorlar. Gözleri hep uçsuz bucaksız yollarda. Sizin kişisel serüveninize baktığımızda da benzer bir hikayeyle karşılaşıyoruz.

-Yeshim Ternar'ın kişisel serüvenini dünya üzerinde bir araştırma gezisi olarak anlatabileceğim ancak. Bir keresinde bir falcı bana senin hayatın bir çizgi romana benziyor demişti. Bir karenin içindeyken öbür kareyi çizip, renklendiriyorsun. İyi ve kötü günlerimde hep traji-komik bir çizgi roman kahramanı olarak yaşıyorum desem, sorunuza yanıt olur mu? Gezmeyi ve yolculuğu seviyorum. Hala gezmekten öğrenilebilecek çok şey olduğuna inanıyorum. Belki bir gün tekrar bir yere yerleşmek isteyeceğim, ama şimdilik daha fazla gezmek ve yine yazmak istiyorum.

ANNEANNEM DE GEZMEYİ SEVERDİ

Rahmetli anneannem de gezmeyi severdi. Oturma odasındaki koltuğun üstünde oturup 70-80 yaşlarında bile, ‘‘keşke basit bir muço olsaydım da dolaşsaydım dünyayı’’ diye ahlardı. Anneannem derviş hikayelerini cok severdi. Dediğine göre ‘‘Tanri Evliya Çelebi'ye sormuş, ne istersin diye, Evliya Çelebi sıhhat diyecekmiş, dili sürçmüş, seyahat demiş...’’ Ama aynı anneannem, ‘‘olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi’’ de derdi. Yani bu hikayenin ana fikri, galiba, sıhhat ve seyahat belki beni de derviş kılar.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!