Oluşturulma Tarihi: Mayıs 28, 2007 00:00
Misak-ı Milli mutlaka korunmalıdır.K. Irak, Misak-ı Milli’nin parçasıdır.Kürtler, Türklere "sömürgeci" demesin.Türkler de Kürtleri "bölücü" görmesin.
DTP Eşbaşkanı Aysel Tuğluk, Radikal İki’de yayımlanan, "Sevr travması ve Kürtlerin empatisi" başlıklı yazısında, I. Dünya Savaşı’nın en onur kırıcı anlaşmalarından biri olan Sevr’in Türk-Kürt çatışması üzerinden yeniden kurgulandığını ve ABD’nin Irak işgalinin de bu kaygıyı beslediğini söyledi. Türkiye’deki ve Irak’taki Kürt sorununun emperyalist müdahalelere açık hale gelmesinin Sevr endişesini artırdığını da kaydeden Tuğluk, "Burada bizim açımızdan sorulması gereken, Kürtlerin tavrının ne olacağıdır. Bize göre Türk halkının korku ve kaygıları ciddi düzeyde gerçekçidir, anlaşılmaya değerdir. Türk halkı tekrar Sevr tehlikesine benzer bir durumla karşı karşıyadır tespitini rahatlıkla yapabiliriz. Ve bu tehlikenin temasında Türk-Kürt çatışması kurgulanıyor. Söz konusu travma Kürt olgusunda odaklanıp sürdürüldükçe, bu her türlü istismara açık ve uygun bir ortamı canlı tutar ve gerçek tehlike nedeni olur" dedi.
Tuğluk, Misak-ı Milli’nin Kürt sorunun çözümünde olmazsa olmaz unsurlardan birisi olduğunu da vurgulayarak şöyle devam etti: "Kürt olgusunun bölücülüğe kaynaklık ettiği iddiası, resmi ideolojinin yaygınlaştırdığı bir korku olsa da, toplumun usunda yer edindi ve bu toplumsal algı adeta gelenekselleşti. Emperyalistlerin Kürtlere dayalı politikası Irak işgaliyle derinleşince, Sevr travması da kendisini sürekli güncelleme ortamına kavuştu. Burada Kürtlerin gayet açık ve samimi olması gerekiyor. Şu önkabulle başlangıç yapılabilir: Misak-ı Milli sınırlarını mutlak suretle koruyarak Kürt sorununa çözüm bulunmalıdır. Emperyalist müdahalelere güvenmeden ve de gerçeklik dışı olmayan açılımlarla çözüm arayışı gerekiyor."
TÜRKLER-KÜRTLER DOĞAL MÜTTEFİKTİR
Türklerle Kürtlerin birbirinin en doğal müttefiki olduğunu da hatırlatan Aysel Tuğluk, Kuzey Irak’ın da Misak-ı Milli’nin bir parçası olduğunu vurgulayarak, "Sevr korkularının objesi Kürtler olmamalıdır. Komşu ülkede yaşananlar Türkiye’deki gerçeklikle örtüşmüyor. Zaten başka bir boyuttan bakılırsa orası da Misak-ı Milli sınırlarındadır. Bu işgalci bir yaklaşım değil, samimi ve gönüllü bir kucaklaşma olacaktır. Burada Kemalist aydınlara büyük görevler düşüyor. Bu kesimler unutmamalılar ki; korkular canlandırılıp iki toplum birbirine geriye dönüşümsüz düşman edilmek isteniyor. Söylemler buna hizmet etmemeli. Kürtler de bu durumu çağrıştırıp, korkuları anımsatan fotoğraflarda yer almamalı" dedi. Aysel Tuğluk, yazısında şunları da yazdı:
"Kan ve gözyaşı acıları büyütüyor. Şiddet ortamına hemen son verilirse harcanan enerji ülkenin birliğini korumak için yoğunlaştırılabilir. Burada dikkat çekmesi ve üzerinde durulması gereken husus, Türklerin Kürtlerin nezdinde sömürgeci ve despot, Kürtlerinse Türklerin nezdinde bölücü ve barbar olarak görülmesinin, bu tüm sıfatları kendinde barındıran Batı emperyalizminin işi olduğudur. Bu bakış açılarında direnmek Türkiye’yi bölünmeye, Kürtleri ise sömürülmeye götürecek esas neden olacaktır. Her iki toplum karşılıklı duygudaşlık kurabilirse geçmiş hatalar unutulup çözüme kavuşturulabilir (...) Bu ülkenin Kürt-Türk diye bölünmesinin maddi, psikolojik altyapısı asla oluşmadı. Emperyalist ülkeler kendi aralarında ilk kez biraraya gelip kalıcı hukuki, sosyolojik temelleri sağlam birliktelikler kuruyorlar. Oysa tarihleri kanlı çatışmalarla dolu. Bizler de aynı şeyleri kendi aramızda başarabiliriz. Yeter ki bize dayatılan kitle psikolojisiyle düşünmeyelim."
Atatürk ölümsüzdür
Aysel Tuğluk, Atatürk’le ilgili olarak da şunları yazdı: "Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir. Türk halkının ortak bilincinde Sevr ve büyük kurtarıcı imgesi çok güçlü bir enerjiyle ortaya çıkmaya başladı."