Oluşturulma Tarihi: Ağustos 19, 2001 01:47
Yeni zenginler için tarihe geçme dersleriGeçen hafta sonu, başkanı olduğum Geyre Vakfı'nın dostları ile birlikte Afrodisias SİT alanına gittik. Çok tatlı bir grupla kazıları gezdik. Hava çok sıcaktı ama rutubet İstanbul'a göre daha azdı. Bu ayda, bu sıcakta gitmemizin sebebine gelince, bu özel gezi ancak kazı heyeti iş başındayken yapılabilirdi ve kazı heyeti de yakında ayrılacaktı.
Aydın ilimizin Karacasu ilçesindeki Geyre köyünde bulunan Afrodisias, ulaşım yollarına bir hayli uzak kalmıştı. Hırsızlığa uğramadan bir bütün olarak yeryüzüne çıkarılmakta ve büyükçe bir şehir gözler önüne serilmekteydi.
Rahmetli arkeolog Kenan Erim, 25 Nisan 1956'da ‘‘Illustrated London News’’da Ahmet Dönmez adındaki bir vatandaşın verdiği bir haberden yola çıkarak Afrodisias'a gelir ve büyük bir tutkuyla 1990'daki ani ölümüne kadar bu kazılarda çalışır. Kenan Erim yukarıda adı geçen mecmuada Geyreli bir köylünün bulduğu Zolios mozolesine (anıt mezar) ait bir parçanın fotoğrafını görmüştür.
Zolios, Afrodias'lı olup hayatının büyük bir kısmını Romalıların esiri olarak geçirmiş ve Augustus tarafından serbest bırakılıp İ.Ö. 40 senesinde çok zengin bir adam olarak geri dönmüştür. Tabii hem esir olup hem de nasıl zengin olmuştur, ben bu noktayı bir türlü anlayamadım ama arkeologlar kendisinden nouveau riche (yeni zengin) diye bahsetmektedirler. Avrupalılar yeni zenginleri küçümserler, Amerikalılar ise ‘‘Fakir olmaktansa zenginin yenisi olmayı tercih ederiz’’ derler. Her neyse, zenginin parası züğürdün çenesini yorarmış, biz işimize bakalım ve bu yeni zengin neler yapmış görelim.
Afrodisias şehrinin hayatında, bu adamın oldukça önemli bir rolü varmış ve Afrodit tapınağının papazı imiş. En azından üç önemli binanın, ilk mermer Afrodit tapınağının, tiyatro binasının harika sahnesinin ve yeni yapılan agoranın kuzey kolonlu yolunun yapılması için paracıkları cebinden ödemiş. Acaba din sömürüsü mü yapmıştı da bu kadar çok parası vardı diye düşünüyorum. Zolios'un iki adet mermer heykeli meydanlara dikilmiş ve İ.Ö. 28 senesinde ölmüş.
SANDIK ÜZERİNDEKİ YEMEKKare olan mozolesinin üzerinde soldan sağa cesaretin sembolü Andreia, Zolios'a bir kalkan hediye etmektedir ve şerefi temsil eden Time de, onu bir çelenkle taçlandırmaktadır. Derken insanları temsil eden Demos, seyahat kılığındaki Zolios'un elini sıkmaktadır ve şehrin sembolü Polis de gene başının üstündeki çelengi tutmaktadır. Zolios, yeni zengin de olsa, ülkesine oldukça yararlı olmuştur. Bir de ben, bugün bizdeki yeni zenginleri düşündüm, acaba bu şehre, bu ülkeye ne eserler bıraktılar diye?
Rahmetli Kenan Bey, 1980'lerin başında Geyre Vakfı'nı kurmak için kanıma girmeye çalışırken, beni ören yerine davet etti. Ben de macerayı severim ya hemen gittim. Kazı heyeti faaliyetini bitirmiş ve alanı terk etmişti. Bütün kazı alanında Kenan Bey, adını hatırlayamadığım bir arkeolog, aşçıbaşı ve bendeniz geceyi geçireceğiz. Öğleden sonra vardığım güzel bir eylül günü SİT alanını dolaştık. Akşam oldu, bana kazı evinin ikinci katındaki portakal sandığından yapılmış yatağımı gösterdiler ve saat 20.00'deki akşam yemeğine hazır olmamı rica ettiler. Kenan Bey rafine bir adamdı, dolayısıyla akşam giymek üzere götürdüğüm uzun elbisemi astığım paslı çivilerden alarak giyindim, boyumun yetmediği duvara asılı ufacık bir aynada boyanarak yemeğe indim. Dikdörtgen bir alanda, direkler üzerinde gazlı bez gibi Denizli dokuması kumaştan bir cibinlik içindeki, tepesi kurumuş dallarla kaplı yemek odasına indim. Yine portakal sandığından yapılmış üzeri muşamba çivili uzunca bir yemek masasında sofra kurulmuştu. Mumlar yanıyordu. O sene kazıdan çıkmış mermer heykel başları ile süslü masada bir gourmet olan Kenan Bey'in özenle hazırlattığı yemeği yedik. Yemek esnasında romantik klasik müzik eşliğinde, şahane ses tonlu Kenan Bey'in bombardıman edercesine sıraladığı şikáyetlerini dinledim. Yatma zamanı gelmişti. Devamlı yalnız kalmamam tembih edilerek büyütülen bendeniz, karanlıkta bana bakan heykellerin arasından yürüyerek odama gittim. Tuvalet aşağıda, uzakta, o güzelim heykellerin arasından yürüyerek gidilen bir noktada idi. Sen misin macerayı seven, al sana korkunç bir gece. Hiç unutamam o geceyi. Neyse ki bir tek gece idi.
Bu seyahat Geyre Vakfı'nı kurmamıza vesile olmuştur. O zamanlar çok az turistin geldiği, fakat bugün ziyaretçilerle dolu olan Afrodisias, hakikaten görülmeye değer bir mücevher gibidir. Gidin, görün. Seveceğinize eminim. Ama bizimle yani Geyre Vakfı ile gelirseniz, daha özel yerler görürsünüz, fakat daha pahalıya patlayabilir.
Haber vereyim.