Oluşturulma Tarihi: Eylül 16, 2001 00:00
BEŞ dakika teneffüs... Sizi bugün ikiz kulelerden koparıp, başka bir yere götürmek istiyorum. Bugünkü meselem şu:Bir erkeksiniz ve en sevdiğiniz kadın, en yakın arkadaşınıza gidiyor.Hem de aşkın en koyusunu yaşadığınız bir sırada.O kadın bir gün geliyor ve pat diye size en yakın arkadaşınızla birlikte olduğunu söylüyor.Veya tersi.Kadınsınız ve başınıza aynı şey geliyor.O an ne hissedersiniz?Derin bir hayal kırıklığı mı?Yoksa müthiş bir öfke, hatta daha ileri bir duygu mu?* * *Ben bu soruyu hayatımda hiç kendi kendime sormadım.Ama geçen hafta okuduğum kitapta başına böyle bir şey gelen bir insanın çok ilginç cevabını okuyunca kendi kendime sorular sordum.Ben olsam ne yapardım?Okuduğum müthiş kitap, Ahmet Ertegün'ün kurduğu Atlantik Plak şirketinin 50 yılını anlatan albümdü.Adı da, Ray Charles'ın şarkısından esinlenmişti:‘‘What did I say.’’Türkçe'ye şöyle çevrilebilir?‘‘Ben ne demiştim.’’Albümde, Ahmet ve Nasuhi Ertegün'ün bulup keşfettiği sanatçılar anlatılıyordu. İşte orada çok sevdiğim bir grubun Crosby, Stills and Nash'in hikáyesi de vardı.70'li yıllarda çok sevdiğim bu grubun üyesi olan David Crosby, inişli çıkışlı hayatı olan bir sanatçı.Grubun en gözde olduğu dönemde Joan adlı bir kadına áşık oluyor.Kadını alıp bir yerlere gidiyor, baş başa inanılmaz günler geçiriyorlar.Ne var ki dönüşte ilginç bir şey oluyor. Joan, grubun öteki üyesi Graham Nash'e áşık oluyor.İşte o günlerde birileri David Crosby'ye soruyor:‘‘Herhalde çok mutsuzsundur değil mi?’’* * *Bakın David Crosby ne cevap veriyor:‘‘Niye mutsuz olayım ki, tam aksine çok mutluyum. Çok sevdiğim bir insan, çok sevdiğim başka bir insanla birlikte. Çok sevdiğim iki insan birlikte mutluysa, ben de mutlu olurum.’’Ne diyorsunuz?Öyle her babayiğidin verebileceği bir cevap değil.Değil mi?..Tabii başka türlü de düşünebilirsiniz.David Crosby için ‘‘Mezhebi genişmiş’’ diyebilirsiniz.Hatta ‘‘Ulan, erkek adam böyle bir şeyi nasıl içine sindirir’’ diye de düşünebilirsiniz.Aranızdan yumruğunu sıkan, hatta bıçağa sarılan bile çıkabilir.Böyle düşündüğünüz takdirde kendinizi pek yalnız da hissetmezsiniz.Tam aksine, en büyük kalabalığın sizin tarafınızda olduğunu görürsünüz.Çünkü dünyanın en geniş ‘‘ahlaki’’ koalisyonu budur.İnsanların çoğu böyle büyümüştür.* * *Ama böyle farklı cevaplar da var...Sevgiye böyle bakan insanlar da var.Azınlık da olsa, varlar ve derin derin düşündürme kabiliyetleri, o büyük kalabalıktan çok daha fazladır.Çünkü onlar farklıdırlar...Bir Amerikan deyiminde dendiği gibi, ‘‘Ne de olsa farklı olmak adaba aykırıdır’’.Farklı olmaya cüret edenler, çarmıha gerilmeyi de göze almalıdırlar.Ahmet Ertegün'ün kitabını okurken gerilere, 1960'lı ve 70'li yıllara döndüm.Paris'e gittiğim günlerde seyrettiğim ilk
film, ‘‘Woodstock’’ müzik festivalinin filmiydi.Crosby, Stills, Nash and Young'ı ilk defa o filmde seyretmiştim.Festivali düzenleyenler, Ahmet Ertegün'e gelip, ‘‘Bunun plak haklarını sana satalım’’ demişler.İstedikleri para 75 bin dolarmış.Ertegün, ‘‘Festivalde bizim tek grubumuz vardı. Ama haklarını alıp kenara koyalım’’ diye düşünmüş.* * *Festivalin düzenleyicileri ertesi gün gelip ikinci bir teklif daha yapmışlar:‘‘Bir 75 bin dolar daha ver, sana filmin gösterim haklarını da verelim.’’Ertegün film işiyle ilgilenmediği için reddetmiş. Ama festival düzenleyicileri, ‘‘100 bin dolar ver, hem plak hem de film hakkını verelim’’ deyince kabul etmiş.Evet, koskoca Woodstock festivalinin bütün hakları 100 bin dolara satılmış.Ertegün o günlerden hemen sonra Atlantik şirketini başka birine satmış. Şirket daha sonra Time Warner'a geçmiş.Ertegün sözlerini şöyle tamamlıyor: ‘‘Atlantik'i alanların sadece Woodstock filminden kazandıkları para, şirketi almak için bana ödedikleri paradan daha fazlaydı.’’Kim tahmin edebilirdi ki, Woodstock bir müzik efsanesi olacak ve tarihe geçecekti.Ertegün farklı bir insandı. David Crosby de farklı bir sanatçı.O yüzden onun cevabını da öyle hafife almayın.
button