Güncelleme Tarihi:
Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın 1984’te veliaht prensken 27 milyon dolara aldığı Kandilli’deki Sevda Tepesi’nin imara açılması, çevredeki vatandaşların tepkisine neden oldu. Üsküdar, Kandilli’deki Sevda Tepesi’nin sahibi Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na 28 Mayıs 2012 tarihinde imar izni için başvurmasının ardından “imar bütünlüğünü bozmayacak şekilde yapılanma hakkı verilmesi” çevrede yaşayanlar tarafından hoş karşılanmadı.
57 dönümlük arazide Kral Abdullah almadan önce düğünlerini yaptıklarını, çocuklarının özgürce koşup oynadığını belirten Kandilli halkı, yapılaşmayla birlikte yeşil alanın yok olacağını ve kendilerinin hiç giremeyeceğini düşünüyor.
"BİZİ KOVACAKLAR"
Milliyet Gazetesi'nden Gökhan Karakaş'ın haberine göre; Tepenin eteklerinde yaşayan ve çoğunluğu Rizeli olan vatandaşlar, yıllar önce girip dolaştıkları yeşil alana bina yapılmasının kendilerine hiçbir katkı sağlamayacağını söylüyor.
vatandaşlar bu alanda küçük bir yapı için bile yüzlerce ağacın kesileceğini düşünüyor. Vatandaşların tepkileri şöyle:
- Hürmet Tuna: “17 yaşındayken buraya gelin geldim. Çocuklarım Sevda Tepesi’nden çiçek toplardı. Düğünlerimiz, eğlencelerimiz olurdu. Doğanın ve yeşilin içinde çocuklarımız büyüttük. Şeyh (Kral Abdullah) aldığında farkına varmadık, birkaç yıl daha girebildik. 25 yıldır giremiyoruz. Türk’ün malını neden Arap’a sattılar?”
- Hakan İstafiloğlu: “Havasını kokladığımız yeşil alanda uzaktan bile göremeyeceğimiz kral evi yapılmasının bize ne faydası olur? Herkesin faydalanacağı, annemin piknik yapacağı, ablamın spor yapacağı bir tesis yapılırsa biz memnun oluruz.”
- Metin Canbakış: “Kral Abdullah’ın burada ev yapması buranın gelişmesi için fırsat olabilir. Ama herkesin girebildiği bir alan olursa gelişme olur. Yüksek duvarlarla çevrilip halkın geri çevrildiği bir yeşil alan bizi mutlu etmez.”
- Yahya Yılmaz: “Suudilerin gelmesi ekonomik olarak bizi canlandırabilir. Araplarla ticaret yapabiliriz. Bölgenin değerini artırır ama biz girebilecek miyiz? Turizm alanı derken nasıl bir bina yapılacak? Yüksek duvarlar halka engel olursa hiçbir anlamı olmaz. Eski günlerimizdeki gibi faydalanacağımız bir yeşil alan istiyoruz.”
- İsmail Yılmaz: “Arapların gelmesi bizim gitmemiz demek. Ayrıca bu araziye bina yapmak için büyük yeşil katliamı olur. Bölgenin gelişmesini de çok isterim ama aynı oranda yeşil ve doğa katliamı da olur.”
SALICI: DAVA AÇACAĞIZ;
CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı “Sevda Tepesi ve Esenyurt’taki kaçak konutlarla ilgili olarak hukuki yollara başvuracağız. Kararların iptali için dava açacağız. Bunların yanı sıra, oturumun iptali için de dava açmaya hazırlanıyoruz” dedi.
"KANUNA RAĞMEN DOĞA KATLİAMI"
Eyüp Muhçu (Mimarlar Odası Genel Başkanı): “Sevda Tepesi’nin imara açılması daha önce 2 kere reddedilmişti. Yasaya uygun olmadığı için reddedilirken, şimdi hiçbir şey değişmeden imara açılması katliamdır. Bu alan Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu gereğince koruması gereken ve 1. derecede doğal SİT alanı ve hiçbir yapılaşmanın olmaması gereken bir yerdir. İBB’nin planlama kadroları da daha önceden bu alanın korunması gerektiğine dair kesin raporlar hazırlamışken oy çokluğuyla doğa katliamı yapılması çok üzücü. Rant uğruna İstanbul’a büyük zarar veriliyor.”
"İSTANBUL HIZLA DUBAİLEŞTİRİLECEK"
Tayfun Kahraman (Şehir Planlamacıları Odası İstanbul Şube Başkanı): “Şimdiye kadar 2960 Sayılı Boğaziçi Kanunu, Sevda Tepesi’ni korudu. Şimdi artık bu kanunun Boğaziçi’ni koruyamayacağını görüyoruz. 1984’ten beri Boğaziçi Kanunu gündeme geldiğinde hemen Kral Abdullah telaffuz ediliyordu. Artık sadece Sevda Tepesi’ni kaybetmeyeceğiz, emsal teşkil edeceği için Boğaziçi ön görünümündeki tüm alanlar tehlikededir. Oysa Sevda Tepesi, dünyaya korumakla söz verdiğimiz 1. derecede SİT alanıdır. Bu kararla Boğaziçi’nin betonlaşmasının önü açılırken, İstanbul da hızla Dubaileştirilecek.”
YAPILAŞMANIN YOLU KARARNAME İLE AÇILDI
Sevda Tepesi’ne imar izni sağlayan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yetki alanı, 17 Ağustos 2011’de yürürlüğe giren 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile genişletildi. KHK ile Özel Çevre Koruma Kurumu kapatılırken görevleri de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde kurulan Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’ne devredildi. Değişiklikle; Milli Parklar, Tabiat Koruma Alanları, Tabiat Anıtları, Tabiat Varlıkları, Doğal Sitler, Sulak Alanlar ve Özel Çevre Koruma Bölgeleri’nin tespit, tescil ve ilanının tek elden yürütülmesinin önü açıldıı. Buna göre, bir alanda mevcut birden çok statü olsa da tek idareye yetki veriliyor, planları tek elden yapılıyor ve onaylanıyor. Ayrıca Doğal Sitler, Tabiat Varlıkları ve Özel Çevre Koruma Bölgeleri tek elden etkin yönetiliyor.
Daha önce Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sorumluluğunda olan Tabiat Varlıkları ve doğal sitler de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devredildi. KHK ile devlet taşınmazlarına ilişkin her tür ve ölçekteki etüt, harita, plan, imar planları, imar plan tadilatları ve imar uygulamaları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca yapılıyor ve onaylanarak yürürlüğe konuluyor.
KHK’nın yürürlüğe girmesinin ardından açıklama yapan TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, yeni KHK’larla sonu gelmez yetkilerle donatılmaya devam edildiğini öne sürerek, “Bakanlar Kurulu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na tüm ülkenin tapusunu istediği gibi kullanma yetkisi verdi” diyerek tepki göstermişti.