<b>Ayşe AYDIN</b>
Oluşturulma Tarihi: Ekim 13, 2001 13:094dk okuma
‘‘Irkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan, bu yüzden ülkesinden ayrılan, ülkesine geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişi...‘‘ Sayıları 21 milyondan fazla olan mültecilerin 'resmi' tanımı bu. Dünyada her 284 kişiden biri mülteci. ABD'nin Afganistan'ı bombalamasının ardından üç milyon kişi sınıra akın etti. Yaşanan gelişmeler mültecilik kavramını ve mülteci haklarını dünya gündemine taşıdı.
ABD'ye yapılan saldırı sonrasında patlak veren savaş Afganistan'da yaşayan üç milyon kişiyi, 'daha iyi bir yaşam' umuduyla yollara düşürdü. Afganlar ülkeye yağan bombaların paniğiyle İran ve Pakistan'a akın ettiler. Pakistan, Afgan mültecileri barındıramayacağını açıklayarak sınırlarını kapattı. Mülteciler BMMYK (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği) tarafından kendileri için hazırlanan sınır kamplarına alındılar.
Dünya genelinde mülteci haklarını savunan en üst düzey kuruluş BMMYK. Komiserlik, mültecilerin statüsüne ilişkin ilk sözleşme olan 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi kararları doğrultusunda çalışıyor. Ancak sözleşmeye göre mültecilerin kaderini belirleyen 'son söz' sınırları içinde mülteci barındıran devletlerde. BMMYK devletlere sözleşme gereğince nasıl davranılması gerektiğini hatırlatıyor, mültecilere insani yardım kaynağı sağlıyor ve ülkeleri bu yönde örgütlüyor.
Cenevre Sözleşmesi'ne göre ülkelerini terkeden kişiler ilk aşamada 'sığınmacı' olarak adlandırılıyorlar. Mülteci olmaları için sığındıkları devletlerin onayını almaları gerekiyor.
KANIT GEREKİYOR
Sığınmacıların gerçek mülteci olduklarını kanıtlamaları gerekiyor. Örneğin Türkiye'den mültecilik talebinde bulunan bir kişinin ülkeye ayak bastıktan sonra 10 gün içinde polise başvurarak 'varlığını meşrulaştırması' mecburiyeti var. Polisten aldığı belgeleri BMYKK yetkililerine teslim eden sığınmacılar bu aşamanın ardından komiserliğin koruması altına giriyorlar.
Devlet birimleri ve BMMYK tarafından değerlendirilen sığınmacılar, ülkelerinde can güvenliklerinin tehlikede olduğu saptanırsa, mültecilik hakkı kazanıyorlar. Bu hakkı kazanan kişilerin sığındığı ülkede barınma süresi uzuyor. Mülteciler, Türkiye'de Çankırı, Yozgat, Kayseri, Niğde, Aksaray gibi mülteci kamplarının olduğu yerlerde ağırlanıyorlar.
Sözleşmeye göre devletler istisnai durumlar dışında kendilerinden sığınma hakkı talep eden kişilere ellerinden gelen yardımı yapmak ve onlara sınırlarını açmak zorundalar. Ancak, sığınılan devletin maddi gücünün yetersiz olması, talepte bulunan kitlenin salgın bir hastalık taşıması gibi tehlikeler nedeniyle devletler sınırlarını açmama hakkına da sahipler. Pakistan'ın sığınmacılara sınırlarını kapatması aynı nedenlere dayanıyor.
Bu aşamada uluslararası kuruluşların ve savaşa taraf olan devletlerin devreye girmesi gerekiyor. Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Soli Özel bu durumu şöyle açıklıyor: ‘‘Pakistan bu insanları barındıramayacağı için sınırlarını kapattı. Gerekli yardımı alırsa mültecileri kabul eder. Önümüzdeki günlerde özellikle Pakistan'a birçok ülkeden yardım geleceğini düşünüyorum.‘‘
Özel'in sözünü ettiği yardımların bir örneği geçtiğimiz yıllarda Kosova Savaşı sırasında yaşandı. BMMYK'nın aktif rol üstlendiği o günleri, BMMYK Türkiye basın sözcüsü Metin Çorabatır şöyle açıklıyor: ‘‘Makedonya, Kosovalılar'a sınırlarını kapattı. İnsanlar sınırlara yığıldı ve büyük zorluklarla karşılaştılar. BMMYK'nın girişimleriyle ABD ve Avrupa ülkeleri Makedonya'ya yardım yaptılar. Makedonya sınırlarını açtı. BMMYK şu anda Pakistan sınırındaki Afganlar için gerekli olan 300 milyon dolarlık yardımı toplamaya çalışıyor.‘‘
Mülteci ülkeleriyle sınırı olmayan ülkeler de bu kişileri kabul edebiliyorlar. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferit Hakan Baykal 1990'da patlak veren Körfez Savaşı sonucunda Fransa'nın ülkelerini terkeden binlerce Kuzay Iraklı'dan nispeten eğitimli ve sağlıklı olanları seçtiğini belirtiyor: ‘‘Ülkeler kendi çıkarları doğrultusunda genellikle eğitimli, sağlam bir aile yapısı olan ve hızlı entegrasyona uygun kişileri tercih ediyorlar.‘‘
Türkiye, sınırlarına gelen sığınmacılardan yalnızca Batı'dan gelenleri mülteci olarak kabul ediyor. Ortadoğu, Asya ve Afrika'dan gelen kişiler Türkiye'de geçici bir süre için 'sığınmacı' sıfatıyla barınabiliyor. Bu kişiler Türkiye'ye ayak bastıktan bir süre sonra ülkelerine ya da üçüncü ve güvenli bir ülkeye teslim ediliyorlar. Türkiye bu aşamada BMMYK'dan destek alıyor.
Türkiye doğu ülkelerinden gelen sığınmacıları ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda ve Avrupa ülkelerine yönlendirebiliyor.
Cenevre Sözleşmesi'ne göre sığınmacılar ancak mülteci sıfatı aldıktan sonra çeşitli haklara sahip olmaya başlıyorlar. Mültecilerin en temel hakkı güvenli sığınma ve korunma. Mültecilerin, sığındıkları ülkedeki diğer yabancılarla aynı haklara sahip olmaları gerekiyor.
Mültecilerin, düşünce ve dolaşım özgürlüğü, işkenceye ve onur kırıcı muameleye tabi olmama gibi temel medeni hakları ve sağlık hizmetlerinden yararlanma, çalışma ve okula gitme gibi hakları da var.
Sözleşmeye göre sığınmacı kabul eden bir devlet maddi kaynaklarının yetersiz olduğunu belirtirse yardımlar BMMYK tarafından karşılanıyor. Bu yardım, mali destek, gıda maddesi, mutfak malzemesi, temizlik malzemesi veya barınak gibi temel ihtiyaçları kapsıyor.
Sığınmacılar mülteciler kadar geniş haklara sahip değiller. Örneğin okuma ve çalışma hakları yok. Ancak yaşamlarını sürdürebilmeleri için korunmaları gerekiyor.
Genellikle çatışmalardan kaçan kişilerden oluşan mülteciler arasında cinsel tacize uğrayan kadınlar, eşcinseller, asker kaçakları, siyasi nedenlerle baskı altında tutulan suçlular da bulunuyor.
SORUN SEFALET
BMMYK, mültecilerin daha iyi bir yaşama sahip olması için çaba harcıyor. Ancak ana hedef bu kişilerin ülkelerine geri dönmelerini sağlamak. BMMYK verilerine göre 2000'de yaklaşık 800 bin mülteci ülkesine geri döndü.
Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği Genel Sekreteri Adem Arkadaş mültecilerin en büyük dileğinin eninde sonunda ait oldukları topraklara geri dönmek olduğunu belirtiyor: ‘‘Yapılan yardımların yeterli olduğunu söylemek zor. Ancak hiç olmamasından iyidir. Burada asıl sorun kaynakların adaletli bir şekilde paylaştırılmaması. Sefaletin önüne geçtiğiniz taktirde hiç kimse kendi topraklarını terk etmek istemez. İnsanlar 21. Yüzyıl'ın en önemli sorunlarından biri olan mültecilikle savaşmak zorunda kalmaz.‘‘
SIĞINMACI, MÜLTECİ, GÖÇMEN
Bir kişinin ülkesini terketmesi üç şekilde gerçekleşiyor:
Sığınmacılık
Mültecilik
Göçmenlik.
Sığınmacılık süreci kişinin ülkesini terk etmesiyle başlıyor. Bir başka ülkeye sığınan insanlar devletlerin ve BMMYK'nın kararıyla mülteci sıfatı kazanabiliyorlar. Sığınmacılar mülteci sıfatı aldıktan sonra daha geniş haklara sahip oluyorlar. Cenevre Sözleşmesi'ne göre bir kişinin mülteci olarak kabul görmesi için ülkesinde can güvenliğinin tehlikede olması gerekiyor.
Göçmenlik, sığınmacılık ve mültecilikten apayrı bir kavram. İnsanların bir başka ülkeye göç etmelerinin ana nedeni can güvenliklerinin tehlikede olması değil ekonomik güçlükler. Can güvenliği sorunu olmaması nedeniyle göçmenler BMMYK'nın görev alanına girmiyor.