OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 26, 2004 00:00
Adana'daki elemelerde polis iki kere setimizi ziyaret etti. Birinde evden kaçan bir kızı arıyorlardı. Ailesi ‘‘Mutlaka Türkstar yarışmasına gitmiştir‘‘ deyince polis de aramaya gelmiş. Yardımcı olduk, ama kız yoktu.İkinci polisiye olayımız çocuğunu merak eden bir anne yüzünden. Delikanlı sabah 07.00'de ‘‘Türkstar'a gidiyorum’’ deyip evden çıkmış. Ama akşam saat 17.00'de ona yeni yeni sıra geldiğinde, evdeki annesi meraklanıp polisi aramış...Adana o gece belki de bu yılın en soğuk gecelerinden birini yaşıyordu. Antalya'dan geliyorduk. Zaten ertesi sabah güne karla uyandık. Adanalılar da yağan kar karşısında şaşkındı. Otelin yanındaki parkta saat 23.00'ten beri 350-400 kişi beklemeye başlamış. Odama çıkıp hazırlandım ve yarışmacıların yanına indim.Yarışma adayları üşümemek için ateş yakmış. Aralarından seçtikleri biri, parka geliş sıralarına göre liste hazırlamış. Hiç beklemediğim bir şeydi bu. Parka iner inmez yarışmacılar hemen etrafımı çevirip soru sormaya başladılar. En çok sorulan şuydu: ‘‘İlk etap yarışma zaten Adana'dan birinci Abidin'i ve Bayhan'ı çıkarmış; dedikodulara göre, artık Adana'dan başka birisi İstanbul'a gidemezmiş. Bu doğru mu?’’‘‘Bunların hepsi fısıltı gazetesinin asılsız haberleri’’ dedim ve ekledim: ‘‘Kim hak ediyorsa bizimle birlikte İstanbul'a gelir.’’ O geceden aklımda kalan diğer bir olay da şu: Sohbet sırasında birden arkamdan ‘‘Armağan’’ diye bağırıldığını duydum. Elinde tuttuğu şeyi bana doğru uzattı ve şöyle dedi: ‘‘Armağan Bey burada çok üşüyor, bunu alıp odanıza götürür müsünüz?’’ Bir kuş vardı elinde... Elimi uzattım ve kuşu odama götürmek üzere aldım. Ama kuş maalesef ölüydü. Sarsıldım... Ama bozuntuya vermedim. Ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemedim. Şaşkındım. Ne demek istiyordu bu yarışmacı? Biz de bu kuş gibi soğuktan donuyoruz mu demek istiyordu? Ölü olduğunu bilerek mi vermişti?.. İçim titredi birden...AÇIKGÖZLÜLÜĞÜN SONUBütün hazırlıklarımızı yaptık ve onların yaptığı listeye uyma kararı aldık. Elime listeyi alıp tam dışarı çıkacağım sırada numaraların 25'ten başladığını fark ettim. ‘‘Nerede ilk numaralar dedim?’’ ‘‘Otel müşterilerine dağıtılmış’’ dediler. ‘‘Olmaz’’ dedim. ‘‘Parası olan ilk numaraları alacak, olmayan alamayacak. Bu yarışmada herkes eşit şartlarda yarışmalı.’’ Ekip arkadaşlarım otel yetkilileri ile görüştüler ve dağıtılan ilk numaraları toplamaya başladılar.Lobide oturup beklemeye başladım. Birtakım pijamalı ve henüz uykudan uyanmış insanlar ellerinde numaralarla ve bana nefret dolu bakan gözlerle lobiye geldiler. Numaraları aldık ve onlara; dışarı çıkıp yarışmacıların yaptığı listeye isimlerini yazdırmaları gerektiğini söyledik. Çok eminim bana içlerinden küfür ettiler. Çünkü ‘‘1’’ numaraya sahip Ayşegül isimli yarışmacının 357. sıraya düştüğünü sonradan öğrendim. Ama bence adaletli olan buydu. Herkes bu yarışmada eşitti.İKİNCİ AJDAR FIRTINASI Adana elemelerinde ikinci aklımdan çıkmayan adayın ismini hatırlamıyorum. Sadece 12 kardeş olduklarını unutmamışım. İki anneden toplam 12 kardeşlermiş.Yani babasının iki hanımı varmış. Ercan Bey yarışmacıdan kardeşlerinin isimlerini saymasını istedi. Saymaya başladı. Fakat ikisini söyleyemiyordu. Ancak üçüncü denemesinde başarıyla sayabildi. Bu yarışmacı, karşılaştığımız en ilginç yarışmacılardan birisiydi. Bence Türkstar'da ikinci bir Ajdar fırtınası bu yarışmacıyla esecek. Bu yarışmacının kendi besteleri vardı. Çok aklımda kalan ve hálá aklıma geldikçe güldüğüm şarkı sözü ise ‘‘Tırrrım tırrrım tırrrım, aşkına attırırım’’ isimli bestesiydi. Bu şarkı sözünü kardeşleri ile beraber yazdığını söyledi. Hepimizi çok eğlendirerek salondan ayrıldı.EVDEN KAÇAN KIZLAR ARANDIAdana'da o gün iki polisiye vaka da yaşadık. Daha doğrusu iki kere polis setimizi ziyaret etti. Neden mi? Anlatayım. Biz gelmeden iki gün önce Adana'da iki genç kız evden kaçmış. Aileleri ‘‘Mutlaka Türkstar elemelerine katılmışlardır’’ diye düşünerek yanlarına iki polis alıp geldi. Elimizdeki bütün formları incelediler. Kızlar yok. Keşke katılmış olsalardı. Biz onların bulunmasına aracılık yapmış olurduk. Şimdi de ailelerinin yanında olurlardı. İkinci kez polisin ziyareti de şöyle oldu: 18 yaşındaki bir delikanlı sabah 07.00'de yarışmaya katılmak üzere evden çıkmış. Ama ona sıra ancak akşam 17.00 sıralarında gelebildi. Annesi meraktan karakolu aramış. Sonra almış yanına bir polis, seçmelerin yapıldığı Seyhan Oteli'ne gelmiş. Kadıncağız oğluna kavuştu da hepimiz rahatladık. Ama maalesef bu genç yarışmada elendi.İNCİRLİK ÜSSÜ'NDEN İKİ ADAYAdana'dan aklımda kalan iki aday daha var. Onların ortak özellikleri ikisinin de erkek ve İncirlik Üssü'ndeki itfaiyede çalışıyor olmaları. İkisi de doldurdukları formlarında, beğendiğiniz şarkıcılar bölümüne, Janis Joplin, Eric Clapton gibi isimleri yazmışlar. Zaten ikisi de gelip İngilizce şarkılar söylediler. İkisi de evliydi, çocukları vardı. Belliydi ikisi de müziği çok seviyorlardı. Ama olmayan bir şeyler vardı. Konuşmalarında, davranışlarında, hareketlerinde, giyim biçimlerinde... Nedir olmayan diye düşündüm?.. Olmayan şey, bence iki kültür arasında çok fazla sıkışmış olmalarıydı. Tıpkı Almanya'da yaşayan işçilerimiz gibi. Bu yarışmacılar da İncirlik Üssü'nde birlikte çalıştıkları Amerikalılara özeniyorlar, ama bir türlü üstlerine bu giysiyi tam olarak oturtamıyorlardı. O zaman da ortaya biraz garip, katlanması zor bir sentez çıkıyordu doğrusu...30 YILLIK SUNUCU İTALYAN ASAFAdana'da ‘‘İtalyan Asaf’’ lakaplı bir yarışmacı daha vardı. İtalyan Asaf, zaten 30 yıldır sahnelere çıkıp sunuculuk yapıyormuş. İddiasına göre bütün ünlüleri sunmuş. Yaklaşık 50 yaşındaydı ve artık sunulma sırası ona gelmişti. Çok geveze bir adamdı. Jürinin karşısına geldi ve Ercan Bey'le Zerrin Hanım'ı daha önceki Adana konserlerinde sunduğunu söyledi. İkisi de böyle bir şeyi hatırlamadıklarını söyleseler de o iddialıydı, onları sunmuştu. En sonunda Ahmet Bey, ‘‘Peki’’ dedi, ‘‘Şimdi sun bakalım Zerrin Hanım'ı.’’ İtalyan Asaf sunmaya başladı. Şu an aklımda bir tek kelimesi bile yok. Sadece sunuşun ‘‘Dünya bir ateş parçasıydı’’ diye başladığını anımsıyorum. Ama seyrederseniz çok güleceksiniz. Buna garanti verebilirim.AMACI TV'YE
HABER OLMAKTIAntakya'dan gelen aday oldukça efendi görünümlüydu. Açık Öğretim Fakültesi'nde okuyormuÅŸ. Åžarkısını söyledi. Biz de ‘‘Olmadı’’ dedik. ‘‘Niye’’ dedi. Gerekçelerimizi söyledik. ‘‘Çok saçma’’ dedi. Ve sakince giderken kameralara doÄŸru yürümesi dikkatimi çekti. Birden bir kameranın önünde kendisini yere attı ve bayılma numarası yaptı. Zerrin Hanım çok heyecanlandı. Birden ‘‘Aman iyi mi? Bir ÅŸeyi var mı’’ diye bağırmaya baÅŸladı. DiÄŸerlerimiz ise hiç istifimizi bozmadık. Çünkü anlamıştık, şöhret meraklısıydı. Aynı gece Kanal D Haber'de çıkmak istiyordu. Zaten dışarı çıkarılır çıkarılmaz da ayaÄŸa kalkıp yürüyerek gitmiÅŸ.EKRANDAN AÅžKINI Ä°LAN EDÄ°P GÄ°TTÄ°Salona girdi, ‘‘Ben ÅŸarkı söylemeyeceÄŸim, sadece sevgilime onu çok sevdiÄŸimi ispat etmek için buraya geldim’’ dedi. Ercan Bey sordu: ‘‘Nasıl yani?..’’ Yarışmacı anlattı: ‘‘Sevgilim bana ‘Türkstar Adana'ya geliyormuÅŸ. Git elemelere katıl ve oradan, beni çok sevdiÄŸini söyle. Ancak o zaman inanırım' dedi. Ben de geldim.’’Çocuk gerçekten çok seviyormuÅŸ. AÅŸkı için o kadar saat kuyrukta bekledi. Ekrandan ilanı aÅŸk etti ve gitti. Ama ÅŸimdi anlatacaklarım karşısında umarım sevgilisiyle arası bozulmaz. AkÅŸam geç saatler oldu. Yorgunduk. Ekipten bir arkadaÅŸ, ‘‘Artık son beÅŸ yarışmacı’’ dedi. Son gelen, öğleden sonra gelip sevgilisine ilanı aÅŸk eden yarışmacıydı. Ama bu kez ‘‘star’’ olmaya gelmiÅŸti. Ama ‘‘Olmadı!..’’‘BoÄŸazında düğümlenen hıçkırık olayım’ aÄŸlattıAdana elemelerinden en çok aklımda kalan iki yarışmacı var. Biri eÄŸer ismini yanlış hatırlamıyorsam Ahmet Levent. Jürinin karşısına geldiÄŸinde, dışardan görünüşü gayet sıradandı. Hatta ÅŸimdi Ahmet'i dinleyip biraz güleceÄŸiz diye düşündüm. Åžekilci olmak bazen ne kadar yanlış. Ahmet düğün salonları, kötü müzikholler ve barlarda ÅŸarkı söyleyerek hayatını kazanıyor ve ailesine bakıyormuÅŸ. En son Ä°stanbul ÅžiÅŸli'de bir barda ÅŸarkı söylemiÅŸ. Åžarkı söylemek için iÅŸ bulamadığı zamanlarda yanlış hatırlamıyorsam, boya badana iÅŸleri yaptığını da söyledi. Baktığınızda 20 yaşında dersiniz. Zaten o da doldurduÄŸu yarışmacı bilgi formunda yaşını 20 olarak yazmıştı. Ahmet San sordu: ‘‘Ahmet kaç yaşındasın?’’ Cevap verdi: ‘‘25.’’ Ahmet Bey devam etti: ‘‘Ama forma 20 yazmışsın.’’ Yarışmacı Ahmet, ‘‘Herkes bana en çok 20 yaşında gösteriyorsun diyor ben de 20 yazdım’’ dedi. Yarışmacı Ahmet ne kadar hazırdı baÅŸkaları için hayatını yaÅŸamaya, zaten yaÅŸamaya baÅŸlamıştı.Ä°NANILMAZ BÄ°R SESAhmet, Esmeray'dan ‘‘BoÄŸazında Düğümlenen Hıçkırık Olayım’’ ÅŸarkısını söylemeye baÅŸladı. Ä°nanılmaz bir duyguyla ve inanılmaz bir sesle söylüyordu. Bütün jüri donup kalmıştık. Özellikle ben. Belki de 5 dakika önce düşündüğüm her ÅŸeyden utanıyordum. Kulağıma gelen melodi ve sözcükler karşısında gözyaÅŸlarım elimde olmadan akmaya baÅŸladı. Belki de hayatımda ilk defa bir sesten bu kadar etkileniyor ve gözyaÅŸlarıma hakim olamıyordum.Â
button