Güncelleme Tarihi:
Seal'in 4 yıl aradan sonra çıkardığı albümü 'Human Being' 1998'e damgasını vurdu.
Pop tarzı içinde merkezin dışında duranlardan biri, Seal. Kendisi için hazır bekleyen bir özel yeri bulup o yerin hakkını verenlerden. O özel yer nedir? Sadece ve sadece ticari olmak kaygısıyla yola çıkmayan, müziği cama hohlama geçiciliğinden sıyırıp, bir kalın iz bırakmanın peşine düşenler için hazırlanan yer. Herkes bu yeri bulamaz, çünkü sadece para ekseninde dönen bir sanayi çarkında böylesine çok şans tanınmaz. Tek çaresi, -Seal'e müziğe bakış bakımından çok benzeyen- Peter Gabriel gibi ipleri koparıp kendi markanızı kurmanız ve zor da olsa bir ütopyanın peşine düşmeniz.
Veya, seyrek albüm çıkarma pahasına, pop devleriyle cebelleşmeniz.
Seal'in yeni çıkan albümü, 'Human Being', ayrı bir rampadan yükselen bir yıldızın uzun süreli, meşakkatli çabalarının ürünü. Onun sorunu, acele etmemek. Tıpkı Gabriel ve Joni Mitchell gibi. 1991'de çıkan ilk albümü, 'Seal', yepyeni bir soluğun müjdesi olmuş, dünyada 4 milyona yakın satmıştı. Ikinci albümü, 'Seal 2', ancak üç yıllık aradan sonra çıkabildi; 5 milyonu aştı. Bu yenisinin öncekileri aşması beklenir.
Yazılarımın kahramanlarını seçerken, arayışlarında net hedef gözetmiş olanları, chart yanılgılarından uzak durmakta beis görmeyenleri seçiyorum. Seal de bunlardan biri. O, bir bakıma, yıldızı acid jazz, house ve jungle ile sönen Prince'in 1990'larda bayrağı devrettiği bir koşucu. Her ikisinin de Joni Mitchell'ı saygıyla anmalarında bir anlam var: Çünkü bestelerini dram, dinamik, sürpriz, zorluk, üstün maharet üzerine kuruyorlar. Bir Seal bestesini cızırtılı bir kısa dalga radyodan duysanız da hemen tanırsınız. Armonilerle kedi-fare oyunu kuran, bilinen şarkı formüllerine hiç rağbet etmeden her öykünün çekirdeğinden müziğini yaratan bir sanatçının ürünleri bunlar. Tabii bunların üzerine, sizi hiç yanıltmayan, sisli/buğulu bir sesi ekleyelim. Seal aynı hatayı bir daha tekrar etmedi: Ilk albümündeki güzelim besteleri üzerinde tek kulağa batan, sesinin üst perdelerini aşırı kullanma tutkusuydu. Bereket, yapımcısı, seslerin gerçek bir çeşnicibaşı sayılan efsanevi Trevor Horn'du. Seal, asıl, peslerden giderse çok daha etkileyici olacağını onun sayesinde kavradı.
Bu İngiliz zenci devinin (boyu 1.90'ın üzerinde) üçüncü albümü, öncekileri fersah fersah aşan, çok önemli bir çalışma. Müziği, adından da iddialı: 'Human Being', birbirinden ilginç, hiç yıpranmayan, her dinleyişte yepyeni ufuklar açabilen 11 besteyi içeriyor. Bu kez, tüm parçalar, çok açık bir şekilde, Seal'in sesi çevresinde gelişmiş. Tahmin edildiği gibi, zorluk, Seal ve Horn gibi iki müşkülpesentin birlikte çalışmasında. Iki kez birbirlerinden kopmuşlar, iş yarım kalmış. Horn'a göre, 'ne istediğini çok iyi bilen, ama istedikleri ile imkansızı zorlayan, dayanırsanız inanılmaz sonuçlara insanı götüren topyekun bir sanatçı' söz konusu. Seal de benzer şeyleri, muhteşem ve meçhul seslerin yaratıcısı Horn için söylüyor.
Arada sırada değil, baştan sona dinlenmesi gereken bir albüm bu. Öteki Seal albümleri gibi, aslında onlardan da fazla. Pop kalıplarından sıkılanlar için bir vaha. 'Lost My Faith' ile Clinton'ın öyküsünü bir kahin gibi öngören 'When A Man Is Wrong' birbirinden harika yorumlardan sadece ikisi. 'Latest Craze' ise -Joni Mitchell imzalı 'Man From Mars'ı bir yana bırakırsak- 1998'in en iyi bestesi.
1990'ların bu özgün ismini raflardan belleklere taşımak, müzikseverliğin gereği.
Yavuz Baydar
Pop tarzı içinde merkezin dışında duranlardan biri, Seal. Kendisi için hazır bekleyen bir özel yeri bulup o yerin hakkını verenlerden. O özel yer nedir? Sadece ve sadece ticari olmak kaygısıyla yola çıkmayan, müziği cama hohlama geçiciliğinden sıyırıp, bir kalın iz bırakmanın peşine düşenler için hazırlanan yer. Herkes bu yeri bulamaz, çünkü sadece para ekseninde dönen bir sanayi çarkında böylesine çok şans tanınmaz. Tek çaresi, -Seal'e müziğe bakış bakımından çok benzeyen- Peter Gabriel gibi ipleri koparıp kendi markanızı kurmanız ve zor da olsa bir ütopyanın peşine düşmeniz.
Veya, seyrek albüm çıkarma pahasına, pop devleriyle cebelleşmeniz.
ACELESİ YOK
Seal'in yeni çıkan albümü, 'Human Being', ayrı bir rampadan yükselen bir yıldızın uzun süreli, meşakkatli çabalarının ürünü. Onun sorunu, acele etmemek. Tıpkı Gabriel ve Joni Mitchell gibi. 1991'de çıkan ilk albümü, 'Seal', yepyeni bir soluğun müjdesi olmuş, dünyada 4 milyona yakın satmıştı. Ikinci albümü, 'Seal 2', ancak üç yıllık aradan sonra çıkabildi; 5 milyonu aştı. Bu yenisinin öncekileri aşması beklenir.
Yazılarımın kahramanlarını seçerken, arayışlarında net hedef gözetmiş olanları, chart yanılgılarından uzak durmakta beis görmeyenleri seçiyorum. Seal de bunlardan biri. O, bir bakıma, yıldızı acid jazz, house ve jungle ile sönen Prince'in 1990'larda bayrağı devrettiği bir koşucu. Her ikisinin de Joni Mitchell'ı saygıyla anmalarında bir anlam var: Çünkü bestelerini dram, dinamik, sürpriz, zorluk, üstün maharet üzerine kuruyorlar. Bir Seal bestesini cızırtılı bir kısa dalga radyodan duysanız da hemen tanırsınız. Armonilerle kedi-fare oyunu kuran, bilinen şarkı formüllerine hiç rağbet etmeden her öykünün çekirdeğinden müziğini yaratan bir sanatçının ürünleri bunlar. Tabii bunların üzerine, sizi hiç yanıltmayan, sisli/buğulu bir sesi ekleyelim. Seal aynı hatayı bir daha tekrar etmedi: Ilk albümündeki güzelim besteleri üzerinde tek kulağa batan, sesinin üst perdelerini aşırı kullanma tutkusuydu. Bereket, yapımcısı, seslerin gerçek bir çeşnicibaşı sayılan efsanevi Trevor Horn'du. Seal, asıl, peslerden giderse çok daha etkileyici olacağını onun sayesinde kavradı.
İMKANSIZI ZORLUYOR
Bu İngiliz zenci devinin (boyu 1.90'ın üzerinde) üçüncü albümü, öncekileri fersah fersah aşan, çok önemli bir çalışma. Müziği, adından da iddialı: 'Human Being', birbirinden ilginç, hiç yıpranmayan, her dinleyişte yepyeni ufuklar açabilen 11 besteyi içeriyor. Bu kez, tüm parçalar, çok açık bir şekilde, Seal'in sesi çevresinde gelişmiş. Tahmin edildiği gibi, zorluk, Seal ve Horn gibi iki müşkülpesentin birlikte çalışmasında. İki kez birbirlerinden kopmuşlar, iş yarım kalmış. Horn'a göre, 'ne istediğini çok iyi bilen, ama istedikleri ile imkansızı zorlayan, dayanırsanız inanılmaz sonuçlara insanı götüren topyekun bir sanatçı' söz konusu. Seal de benzer şeyleri, muhteşem ve meçhul seslerin yaratıcısı Horn için söylüyor.
Arada sırada değil, baştan sona dinlenmesi gereken bir albüm bu. Öteki Seal albümleri gibi, aslında onlardan da fazla. Pop kalıplarından sıkılanlar için bir vaha. 'Lost My Faith' ile Clinton'ın öyküsünü bir kahin gibi öngören 'When A Man Is Wrong' birbirinden harika yorumlardan sadece ikisi. 'Latest Craze' ise -Joni Mitchell imzalı 'Man From Mars'ı bir yana bırakırsak- 1998'in en iyi bestesi.
1990'ların bu özgün ismini raflardan belleklere taşımak, müzikseverliğin gereği.