Güncelleme Tarihi:
İzmir’de 357 sanıklı ‘Askeri Casusluk’ ve ‘Fuhuş’ soruşturmasını yürüten polis ve bürokrat kadrosuna, aradan 3 yıl geçtikten sonra operasyon yapıldı. 46 kişilik gözaltı listesinin başında dönemin İzmir Emniyet Müdürü ile vali sınıfında olan 3 bürokrat da var. Onlarca askerin tutuklandığı, birçoğunun TSK’dan atılmasına neden olan dava İzmir’de sürerken, her duruşmada sahte delil iddiaları tutanaklara geçti. Sanık sayısının çokluğu nedeniyle birçok asker uzun süre tutuklu kaldı. Soruşturma aşamasıyla 4 yıl süren ‘Askeri Casusluk’ ve ‘Fuhuş’ davasının hukuk dışı dinleme ve sahte delille yürütüldüğüne dair birçok kayıt var.
Habertürk gazetesinden Zülfikar Ali Aydın'ın haberine göre, davaya giden süreç 10 Ağustos 2010’da tıpkı Ergenekon ve benzeri davalardaki gibi ABD Maryland’dan İzmir Emniyet Müdürlüğü’ne gönderilen bir e-posta ihbarıyla başladı. İhbarcının e-posta adresinden gönderdiği ihbara göre; İzmir’de üniversiteli kızlar kandırılarak üst düzey bürokratlara ve zengin kişilere fuhuş amacıyla satılıyordu. İhbarda “Alsancak ve Bostanlı’da her gün birinin canını yakıyorlar” ifadesi yer aldı.
SAHTE İSİM VERDİLER
İhbarcının çete üyesi olarak adını verdiği 15 kişiden 6’sı hâkim kararıyla dinlemeye alındı, ancak bu isimler davanın sanığı olmadı. Dinlemeye alınan telefonlardan birinin Se. Ko.’ya ait olduğu belirtiliyordu. Ancak, Se. Ko.’nun gerçek adı Sa. Kö.’ydü ve dinlenen telefon numarası da onun adına değil ağabeyinin adına kayıtlıydı.
Polisin sahte isim vererek başka bir isme kayıtlı telefon numarasını dinlemesinin amacının, Sa. Kö.’nün sosyal çevresinde yer alan askerlere ulaşmak olduğu belirtiliyor. Davanın sembolü haline gelen Narin K.’nın davaya dahil edilmesinin amacı da çevresindeki askerlerdi. Gözaltına alınan askerlere yönelik büyük suçlamalar, Narin K. ve Sa. Kö.’nün hukuk dışı yöntemlerle soruşturmaya dahil edilmesinin ardından yapıldı. Önce bu 2 isimle irtibatlı askerlerin yer aldığı bir “telefon irtibat şeması” oluşturan polis, bu şemadan yola çıkarak, 4 Temmuz 2011’de savcıya, “Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk” başlığıyla, soruşturmanın yeni bir aşamaya taşındığına ilişkin bir yazı yazdı.
MİT’E HABER VERİLMEDİ
Savcılık soruşturma talebi üzerine “askeri casusluk suçu” ihtimaline karşı 4’ü yabancı, 9 kişinin telefonlarının dinlenmesine karar verdi. Ama bu tür suçlara dair şüphe bile tespit edildiğinde haber verilmesi gereken MİT’e durum bildirilmedi. Soruşturma devam etti ve devletin gizli sırlarını casusluk amacıyla kullanmak ve suç örgütünün faaliyetlerine karışmakla suçlanan askerlerin sayısı 300’ü aştı. 2012’de yapılan ilk operasyonda 57 asker tutuklandı.
ARAMA HUKUKSUZDU
Tutuklananlar arasında villasında içinde devlet sırlarının olduğu “Pandora” isimli bir dijital belge çıktığı ileri sürülen, üst düzey askerlerle irtibatlı olduğu iddia edilen işadamı Bilgin Özkaynak da yer aldı. Polisin dinlemeye aldığı Özkaynak’ın işten çıkardığı eski çalışanı N.Y., Özkaynak’a ait bazı belgelerle kendisine şantaj yapacağına dair konuşmalar yapmıştı. Polis, bu bilgi üzerine Özkaynak ile ilgili arama kararı aldı. N.Y.’ye ait ne bir ev ne de bir adres aranmadı.
Özkaynak’ın Sapanca’daki çiftlik evi 10 Mayıs 2010’da arandı. İzmir Emniyeti Kaçakçılık Şubesi ekiplerince yapılan aramada, evin kütüphanesinde bir hard disk ve dijital bellekte “Pandora” isimli klasör bulundu. İddiaya göre, arama hukuka aykırıydı. Yasa gereği aramada bulunması gereken yerel kolluk güçlerinin arama tutanağında imzası yoktu. “Pandora” klasörü casusluk iddialarının temelini oluşturdu. Birçok asker bu belgeler nedeniyle tutuklandı.
SERTAB ERENER FOTOĞRAFI TWITTER'DA YAYINLANDI
İddiaya göre, klasörün içinde “devletin sır niteliğindeki belge ve bilgileri” vardı. Klasörün olduğu dijital bellek muhafazaya alınıp savcı dışında kimsenin erişemeyeceği adli emanetin kasasına konuldu. Pandora’da Sertab Erener’in Ankara ziyaretinde Albay Namık Kemal Altıparmak ile çektirdiği fotoğrafı da vardı. Fotoğraf, adli emanetin kasasındayken, bir Twiter hesabı tarafından yayınlandı. Kimsenin ulaşamayacağı yerdeki fotoğrafın sosyal medyada yayınlanması tartışma konusu oldu. Çünkü fotoğraf, Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı’nda (DPT) görev yapan askerlerin değil sivillerin denetiminde olan bir odada çekilmiş, orada görevli Albay Altıparmak tarafından bilgisayara yüklenmişti. Fotoğrafı yayınlayan Twitter hesabı kapatıldı. Albay Altıparmak ise davanın sanığı olarak yargılandı.
Albay Altıparmak’ın avukatı Mehmet Hacı Ahmetoğlu, müvekilininin Sertab Erener’le fotoğrafının Pandora klasörüne konulmasının sebebi olarak Altıparmak’ın yaptığı görevi gösterdi ve “Olumsuz algı yaratmak istediler” dedi. Hacıahmetoğlu, şunları söyledi:
'HASSAS GÖREVDEYDİ, OLUMSUZ ALGI YARATMAK İSTEDİLER'
“Albay Namık Bey, Başbakanlık’ta hassas bir görevdeydi. TSK ile Başbakanlık arasındaki koordinasyonu sağlayan askerlerdendi. Sertab Hanım’la hatıra için makamında çektirdiği o fotoğrafı, gizli dedikleri Pandora belgelerinin arasına koyup ‘Bakın bu adamlar böyle bir görevdeler ama zevk-ü sefa içindeler’ diye olumsuz bir algı yaratmak istediler. Fotoğrafı oradaki sivil görevliler bu Pandora klasörünün içine koymuştur. Zaten devlet sırrı dedikleri o belgeleri Namık Bey’in sızdırdığına dair bir algı yaratmak istiyorlardı. Bunu da kendisini sanık yaparak bu fotoğrafla irtibatlandırarak başardılar.”
‘Casusluk’ davasının duruşmalarında, yapılan dinlemelerin yasa ve usüllere aykırı olduğu iddiası sıkça tartışıldı. İddianamede örgütün yöneticisi olarak diğer isimlerle irtibatlı gösterilen birçok sanık, telefon dinlemeleri üzerinden birbiriyle irtibatlı gösterildi. Örgüt şemasında irtibatlı gösterilen isimlerin bu kayıtlara göre bile birbirini tanımadığı ileri sürüldü.
49 KEZ DİNLENDİ
‘Casusluk’ davasının duruşmalarında, yapılan dinlemelerin yasa ve usüllere aykırı olduğu iddiası sıkça tartışıldı. İddianamede örgütün yöneticisi olarak diğer isimlerle irtibatlı gösterilen birçok sanık, telefon dinlemeleri üzerinden birbiriyle irtibatlı gösterildi. Örgüt şemasında irtibatlı gösterilen isimlerin bu kayıtlara göre bile birbirini tanımadığı ileri sürüldü.