Güncelleme Tarihi:
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 15 Mayıs 2013’te, Brüksel’deki Avrupa Parlamentosu toplantısının ardından yaptığı açıklamada, “Silahlı unsurları Türkiye’de besleyip, cebine para koyup, eline silah verip Suriye’ye göndermek ne zamandan beri Türkiye’nin, Başbakan’ın işi oldu? Reyhanlı’da ölen 51 kişinin katili Recep Tayyip Erdoğan’dır. Esat’la Erdoğan arasında ton farkı var, ikisi de baskıcı, ikisi de medya üzerinde baskı kuruyor” demişti. Erdoğan ise ‘kişilik haklarına saldırıldığı’ gerekçesiyle Kılıçdaroğlu aleyhine 1 milyon lira manevi tazminat talebiyle dava açtı. Ankara 9’uncu Asliye Hukuk Mahkemesi, Erdoğan’ın talebini reddetti. Mahkeme gerekçeli kararında, açıklamayı yapan Kılıçdaroğlu’nun ana muhalefet partisi lideri olduğuna dikkat çekerek şu değerlendirmelerde bulundu:
TOLERE EDİLMELİ
“Mesleği ve görevi muhalefet olan davalının, en az iktidardakiler kadar, kamuoyunu ilgilendiren olayların kamuya açıklanması, kamuoyunu bilgilendirilebilmesi, yanlış bir uygulama varsa duyurulmasında topluma karşı sorumluluğu bulunmaktadır. Gerek iktidardaki, gerek muhalefet kanadındaki siyasi parti temsilcilerinin siyasi eleştiri kapsamında birbirlerini sürekli olarak eleştirdikleri bilinen bir gerçektir. Siyasetin doğası gereği, bu eleştirilerin dozunun bazen sert ve kırıcı olduğu görülmektedir. Ancak siyasi parti mensuplarının bu tür konuşmalardan dolayı birbirlerini karşılıklı olarak tolere etmeleri ve bunlara katlanmaları gerektiği, bunların düşünce özgürlüğü ve siyasi yorum kapsamında kalacağı gerek AİHM, gerek Yargıtay’ın değişik kararlarında vurgulanmıştır. Özellikle siyasi iktidarı ellerinde tutanların diğer kişilere göre eleştirilere daha açık, daha hoşgörülü olmaları gerektiği ve zaman zaman yapılan eleştirilere kulak vererek yaptıkları uygulamaları gözden geçirmeleri; çünkü, basın, muhalefet ya da kamuoyundan gelen eleştiri ve tepkilerin bazen yapılan yanlış uygulamaların düzeltilmesini sağladığı zaman zaman müşahade edilmiş ve bunun sonucu olarak demokrasinin güçlenmesinin sağlanacağı düşünülmüştür.
İfade özgürlüğü sadece lehte olan düşüncelerin değil, devletin veya nüfusun bir bölümünün aleyhinde olan, onları rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanacağı, bunun demokratik toplum düzeninin ve çoğulculuğun gereği olduğu, eleştirinin de kaynağını bu özgürlükten aldığı, eleştirinin doğasından kaynaklanan sertliğin suç oluşturmayacağı, eleştiri övgü olmadığına göre, sert, kırıcı ve incitici olmasının doğal olduğu, kaldı ki belli kamusal görevlere aday olanların tüm yönleriyle değerlendirilmesi, eleştirilmesinin demokratik toplum düzeninin gereklerinden olduğu, hatta böyle bir eleştiri ve değerlendirmede kamu yararı bulunduğu Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kararları ile benimsenmiştir.
Yapılan tespitler karşısında, davalı ‘Reyhanlı’da ölen 51 kişinin katili Tayyip Erdoğan’dır’ demiş ise de hemen arkasından ‘sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan’dır’ demiş olmakla, ülkeyi yöneten hükümetin başı olan Başbakan’ın özellikle Suriye ile olan dış politikasının iyi yönetilmediği ve izlediği politika sonucu bu insanların öldüğü vurgulanmak istenmiştir. Aynı konuşmada ‘Esat’la Erdoğan arasında ton farkı var’ denilmiş ise de son yıllarda basın ve yargı üzerinde bir baskı olduğu algısının vurgulanmak istediği anlaşılmaktadır.
ELEŞTİRİYE AÇIK OLMALI
Siyasi iktidarı elinde tutanların her türlü eleştiriye açık olmaları AİHM’ce kabul edilmektedir. Yapılan tespitler karşısında, ana muhalefet partisi genel başkanı olan davalının yaptığı basın toplantısında kullandığı ifadelerin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, sınır komşusu olan Suriye ile ilgili izlediği politikaya ağır ve sert eleştiri olarak nitelendirilmiştir. Aksi durumun kabulü halinde muhalefet ve eleştiri hakkının ortadan kalkacağı ve bunun demokratik toplumun bünyesine uygun olmayacağı düşünülmüştür.”