Seri cinayet timi kuruluyor

Güncelleme Tarihi:

Seri cinayet timi kuruluyor
Oluşturulma Tarihi: Şubat 18, 2001 00:00



Sevinç YAVUZ
Haberin Devamı

Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Dairesi uzman yetiştirmeye ve arşiv oluşturmaya başladı.

Artık ‘‘Bizden seri katil çıkmaz abi’’ diye neredeyse hayıflanarak sinema perdesinde izlediğimiz bu dünyayı tanımakta fayda var... Çünkü polis kolici cinayetinden sonra seri cinayetle ilgili özel bir ekip kurmaya karar verdi. Emniyet Genel Müdürlüğü bütün illerden seri cinayet olduğundan şüphelenilen dosyaları istedi.

Seri cinayet tanımı ABD'nin efsane FBI ajanı Robert K. Ressler'in icadı. Şimdi emekli olan Ressler, seri katillerin ortak davranışlarını inceleyen ünlü FBI biriminin de (Bu birim, Kuzuların Sessizliği filminden hatırlanacaktır) eski şefi.

Ancak bilinen ilk seri katilin doğum tarihi çok daha eski: 1560. Eflak'ta, yani bugünkü Romanya'da yaşamış olan Kontes Elisabeth Bathory, köylerden getirttiği 650 genç kızı katlederek yıllarca kan banyosu yapmış. Seri katillerin piri ise Karındeşen Jack. Geçen asırda Londra sokaklarında bir dehşet fırtınası estiren Jack'in gerçek kimliği hala bilinmiyor. Altısı fahişe 14 kadını öldürdüğü sanılıyor.

Rekor hintli’de

Öldürme rekoru ise bir Hintli'nin elinde. Adı Behram. Soyadı bilinmiyor. 1790-1840 arasında Uttar Pradeş bölgesinde tam 931 kişiyi beyaz ve sarı renkli bir kumaş parçasıyla boğarak öldürmüş.

Seri cinayette uzmanlık ABD'nin elinde. İşte FBI'ın seri katil şablonu: Yaşı 20-40 arası. Silik bir tip. Genelde beyaz ve heteroseksüel. Öldürme güdülerini harekete geçiren en önemli neden cinsel sorunlar. Çoğu çocukken tecavüze uğramış ya da kötü bir çocukluk geçirmiş.

Türkiye'de ise bir zamanlar basının ‘‘canavar’’ adını taktığı katiller çıkıyordu, ama bunlara seri cinayet denilebilmesi için yeterli araştırma yapılmıyordu. Son kolici cinayetinden sonra Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı bünyesinde bir çalışma başlattı.

BİLİMSEL DESTEK

Komiser Yardımcısı Tamer Topsakal yapılanları şöyle anlattı: ‘‘Bütün illerden şüphelenilen olayların tahkikat dosyalarını istedik. Bunlar gelmeye başladı. Ayrıca büyük üniversitelerin psikiyatri bölümleriyle temasa geçtik. Bilim adamlarından görüş ve destek istedik. Artık hedef genel müdürlükte seri cinayet uzmanı yetiştirmek.’’

Şeytana tapan Richard Ramirez 16 kişiyi öldürdü. Parçaladığı kurbanlarının başında müzik dinlemek ve uyuşturucu kullanmaktan hoşlanıyor.

MOBİLYACI

Adı: Seyit Ahmet Demirci, yaşı: 32, cinayet sayısı: 3

Öldürme güdüsünü harekete geçiren: Tecavüz

Çocukluğu Fatsa'da geçti. En yakın arkadaşı Habil'di. Küçük bir mobilyacı dükkanının bodrum katında ikisi birden saldırıya uğradı. Seyit Ahmet son kaçmayı başardı. Ancak yaşlı mobilyacının arkadaşı Habil'e tecavüz edilişini izledi. İki arkadaş bu olayı sonsuzluğa gömdüler. Ta ki üniversitede okuyan Habil'in intihar ettiği haberi gelene kadar. Habil'in neden intihar ettiğini yalnızca Seyit Ahmet biliyordu.

5 Mayıs 1998. Hava kararırken Seyit Ahmet, Esenler Turgut Reis Mahallesi Karaosmanoğlu Caddesi 435. Sokak'ta amaçsız yürümekte. Sokağın sağındaki mobilyacı dükkanını farketti. Vakit, Habil'le yaşadığı o korkunç saldırı saatine yakın. İçeri girdi. Dükkan sahibi Ali Osman Beldek müşteriye yaklaştı. Sonra da o uğursuz laf ağzından dökülüverdi: ‘‘Bodrum katında başka modellerimiz de var.’’ Seyit Ahmet için karanlık kapı açılmıştı. Bodrum kata indiler. Tek el silah atışı, Ali Osman Beldek'in hayatını sadece mobilyacı olduğu için o gün dükkanının bodrum katında sona erdirdi. Tam bir ay sonra 4 Haziran'da mobilyacı Mehmet Kayatuzu ve 6 Haziran'da da Celal Pınargöz de aynı kaderi paylaştı.

Dönemin İstanbul Cinayet Bürosu Amiri ‘‘Avcı’’ lakaplı Şentürk Demiral'dı. İlk cinayetten sonra Demiral tek kurşunu dikkate alarak olayda siyasi bir boyut aradı. Ancak bu yönde bir bulguya rastlayamadı. İkinci ve üçüncü cinayetlerden sonra, Cinayet Bürosu'nun neredeyse bütün ekipleri bu işin üzerine gönderildi. O günlerde Demiral soruşturmanın safhalarını şöyle anlatmıştı: ‘‘Üçünün de mobilyacı olması, cinayet zamanının, olay mahallinin ve öldürme şeklinin tıpatıp aynı olması katilin aynı kişi olduğunu düşündürttü. Bir seri bir cinayet olduğuna karar verdik ve soruşturmayı bu yönde ilerlettik.’’

Seyit Ahmet dört ay sonra yakalandı. Yakalanmasaydı, öldüreceği mobilyacı sayısını, tecavüze uğradığı yaşa (11) tamamlamayı planlıyordu. Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi'nce üç kez idama mahkum edildi.

KOLİCİ

Adı: Orhan Aksoy, yaşı: 33, cinayet sayısı: 5

Öldürme güdüsünü harekete geçiren: Hırsızlık

‘‘Oda dört dönüyor. İçkiden mi nedir? Viski kaçak mı yoksa Orhan?’’ Orhan cevap vermedi. Gözlerini kadehine dikmişti. Sessizlik uzadı. Sonra kopkoyu bir karanlık. Orhan özenle kalktı koltuğundan. Çamaşır ipini koyduğu çekmeceye doğru gitti. Uzaktan Mehmet'in yana düşmüş başını seyretti. Yüreğine saplanır gibi olan acıma duygusuna aldırmadan arkadaşının arkasına dolandı, ipi çenesinin altından çapraz doladı ve sıktı.

İlk cinayetiydi bu Orhan Aksoy'un. Kurbanı ise ev arkadaşı Mehmet Yeşilyayla. Romen asıllı Mine adında bir karısı, Esen ve Esin adında iki kızı var. 17 Ağustos'a kadar hayatı pürüzsüzdü. Depremden sonra dünyası altüst oldu. Çok korkmuştu. Önce işleri bozuldu ardından da evinin düzeni. Karısını ve kızlarını Romanya'ya gönderdi. Fatih'teki evini Kız Kulesi'nde komilik yapan arkadaşı Mehmet Yeşilyayla'yla paylaşıyordu.

Bu tek düzelikte, Orhan Aksoy'un hayatına hareket getiren tek şey cep telefonunun kaybolması oldu. Orhan'a göre telefon çalınmıştı ve suçlu da ev arkadaşı Mehmet Yeşilyayla'ydı. Bir süre sonra telefon bulundu. Demek Mehmet korkup geri getirmişti. Aşağılık bir hırsızdı ve cezalandırılmalıydı. Yukarıdaki sahnede anlatıldığı şekilde öldürdü Mehmet'i bir akşam. Sonra elbiselerini çıkardı, çıplak vücudunu küvete yatırdı. Günlerce suda bekletti, kokuyu engelledi, çürümeyi çabuklaştırdı. O arada cansız bedenle sürekli sohbet etti. Orhan Aksoy yakalandıktan sonra polise verdiği ifade doğrultusunda Mehmet Yeşilyayla Kocasinan'da gömüldüğü yerden çıkartıldığında tanınmayacak hale gelmişti.

İkinci kurban kardeşinin arkadaşı Murat Kaya’ydı ve bir hırsızdı. Kaya'yı son bir kez daha görüşmek üzere evine çağırdı. Sahne aynen tekrarlandı: Viski, sohbet ve çamaşır ipi.

Onlara acıyordu aslında Orhan Aksoy. Böyle anlattı polise. Hem de tam öldürürken. Ama sonra vazgeçiyordu bu düşüncesinden. Önemli olan üçüncünün kim olacağıydı? Seyyar satıcı arkadaşı Ömer Şeker geldi aklına. Aylar önce bir sohbet sırasında ‘‘Bütün Romen kadınlar fahişedir’’ dememiş miydi? Karısı da Romen'di. Bunu bildiği halde ileri gitmişti. Ölmeliydi. Tanınmamak için sakal bıraktı. Ucuz porno kaset önerisiyle evine çağırdı seyyar satıcıyı. Ve sahne tekrar oynandı.

Taksim'de bir gece dolaşırken karşısına dördüncü kurbanı Turgut Erkan çıktı. Öfkeliydi Turgut ve Murat'ı arıyordu: ‘‘En son seninle görmüşler. Birşeyler biliyorsun. Polise gidip şikayet edeceğim. Peşini bırakmayacağım!’’ O anda kararını verdi: Evin dördüncü misafiri Turgut olacaktır.

Son kurbanı ise pul koleksiyoncusu, Boğaziçi mezunu, Rotary Kulüp üyesi Ali Rıza İdrisoğlu. Öldürülme nedeni bu kez farklı: ‘‘Koli, nakliye masrafı derken para harcadım. Bu adamın paralı olduğunu biliyordum. Sohbetimiz de vardı. Pul koleksiyonumu satacağım diyerek eve davet ettim.’’ Ama evde hala Turgut'un cesedi vardı. İkisini aynı küvete yatırdı ve aynı anda koliledi. Gazi Mahallesi'ndeki bir parka bırakınca da polisin dikkatini çekti ve yakayı ele verdi. Şimdi yargılanmayı bekliyor.

İSTANBUL EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ CİNAYET BÜROSU AMİRİ METİN ÖREL

Seri katili yakalamak zor

Çözülmesi zor olan cinayetler hangisi?

- Hırsızlık ve gasp amaçlı cinayetler. Çünkü bir cinayet soruşturmasında maktulün hayat hikayesinden hareket edersiniz. Çoğunlukla katil ölenin yakın çevresinden çıkar. Soygun cinayetlerinde ise ölenle katil arasında herhangi bir ilişki olmadığı için ortaya çıkarmak zaman alır.

Bu bakışla seri cinayetleri aydınlatmak zor diyebiliriz.

- Öyle. Ama her katil arkasında iz bırakmayı ihmal etmiyor iyi ki.

İstanbul polisi son olayda Kolici olarak anılan Orhan Aksoy'u ararken seri katil aradığını biliyor muydu?

- Hayır. Son iki cinayetini araştırırken yakaladık. Diğer cinayetlerini ise sorgulama sırasında itiraf etti.

Zeki, delilleri yok ederek giden bir seri katil Türkiye'de çok da zorlanmadan cinayet işleyebilir mi?

- Seri cinayet bizim çok tanımadığımız bir kavram. Ekip, teknolojik destek ve uzmanlık istiyor. Bu anlamda polisin elinde yeterli birikim yok. Ama her katilin hata yaptığı gerçeğini unutmamak gerekir.

Orhan Aksoy'un sorgusunda nasıl bir tiple karşılaştınız?

- Konuşması gayet normal. Sohbet eder gibi. Başka bir nedenle tanışsanız asla ruhsal sorunu olduğunu düşünmezsiniz. Kendini sosyaldemokrat biri olarak tanımlıyor. Ancak sorgu sırasında ruh hali zaman zaman çok değişti. Özellikle cinayeti nasıl işlediğini anlatırken yüzü ve gözleri bir anda değişiyordu. Bütün ürkütücülüğünü gözlerinden okuyabiliyordunuz.

Cesetleri nasıl hiç dikkat çekmeden bırakabilmiş. Arabası var mı?

- Arabası yok. Cesetleri taşımak için kamyonet tutmuş.

Nakliyeciler kuşkulanmamış mı? Bu kamyonetçileri bulup konuştunuz mu?

- Hayır kamyonetçilerle konuşmadık.

Karısıyla bağlantı kurdunuz mu?

- Karısı yurda dönmediği için görüşemedik. Böyle bir talebimiz de olmadı.

Eskiden Toros canavarı, Kasımpaşa canavarı gibi tipler vardı. Bunlar da seri katil miydi?

- Hayır. Eskiden cinayetler halkın gözünde önemliydi. Az işlendiği için vahşi bir cinayet toplumu derinden etkiliyordu. Şimdi sıradan hale geldi.

AMOK KOŞUCUSU

Dr. S. Murat Tura (Psikiyatr)

Psikiyatrinin iddiası bütün ruhsal bozuklukların evrensel olduğu yönündedir. Yani bir Hintli'nin şizofreniyle bir Fransız'ınki aynıdır. Ruhsal bozukluklar evrenseldir ancak bunun dışa vurumu ülkeden ülkeye ve kültürden kültüre değişir. Mesela Malezya'da Amok Koşusu denen bir olay vardır. Genç erkek palasını eline alır ve bir pazar yerine dalarak 20-30 kişiyi bir anda öldürür. Aynı olayın 19. yüzyılda İstanbul'da da görüldüğüne dair bulgular var. İncelediğiniz iki karakterde de evrensel bir tema var: Çocukluğun geri dönmesi. Birgün bir nedenle çocukluk deneyimleri su yüzüne çıkmış görünüyor. Ancak cesetleri koliye koyan Orhan Aksoy bana paranoid şizofreniyi anımsattı.

Birsel Kutlu (Pedagog)

Henüz biçimlenmemiş bir kişilik yapısı üzerinde tecavüz çok büyük bir yıkım yapar. Mobilyacıları öldüren kişi çocukluğunda yaşadığı tecavüzü bastırarak hayatına devam etmiş. Ancak birtakım duyguların yeniden sorgulandığı 30'lu yaşlarda tecavüze uğradığı ortamla karşı karşıya kalınca aynı travma su yüzüne çıkmış. İkinci vakada da hırsızlıkla ilgili bir takıntı görünüyor. Ancak her tecavüze uğrayanın seri katil olması beklenemez.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!